Cuma, Nisan 19, 2024

Sessiz İstila ve makulü aramak

Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi “sığınmacı meselesinde” sadece sonuçları ele alıp provokasyonu da arş-ı âlâya çıkaran bir siyasetin savunucusu olurken insanı insanlığından utandıran söylemlerde bulunmaktan da çekinmiyor.

Önce Tanımlayalım. Yoksa ne olduğunu anlayamayız.

Baskın Oran, +Gerçek TV’de yaptığımız İçli Dışlı programında, geçen cumartesi, çokça karıştırılan “mülteci”, “sığınmacı” ve “göçmen” terimlerinin ne anlama geldiğini açıkladı.

“Burada üç terim var. Bunların karışmasının büyük sebebi Türkiye’de ‘mülteci’ teriminin hukukta olması ama ‘sığınmacı’ teriminin hukukta olmaması. Bizde ‘sığınmacı’ terimi yok. ‘Mülteci’ ne demek? İngilizcesi, ‘refugee’. Kendi memleketinde barınamayıp daha iyi şartlar bulmak için başka bir ülkeye muhtemelen de canını kurtarmak amacıyla giden kişi. Yalnız kişinin ‘mülteci’ olabilmesi için onun statüsünün devlet ya da Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından tanınması lazım. Oysa, Türkiye’nin imzalamış olduğu 1961 tarihli Cenevre Sözleşmesi, Türkiye’nin sadece batısından mülteci kabul edebileceğini söylüyor. Kendi doğusundan ya da güneyinden Türkiye mülteci kabul edemez.”

Doğudan mülteci kabul etmemenin sebebi Kürt nüfusunun artmasını engellemek…

“Peki, bu sınırdan giren insanların durumunu hangi terimle açıklayacağız? ‘Şartlı mülteci’ diyorlar bunlara. ‘Sığınmacı’, İngilizcesi ‘asylum seeker’, bizim hukukumuzda geçmiyor, bu insanlar canlarını atmış vaziyette. Gerek mültecileri gerekse de sığınmacıları geldikleri ülkeye geri gönderemezsin. Uluslararası hukuk ve uygulama tarafından yasaklanmıştır. Neden? Canlarını kurtarmak için kaçan insanları geri gönderirsen hayati tehlikeleri olur da ondan. Türkiye ile Batı arasında da var. İdam cezası varken Batılı devletler kendilerine kaçanları Türkiye’ye iade etmiyorlardı. Öcalan örneğini düşün. İdam cezası kaldırıldı.”

Baskın Hoca devam ediyor.

“Bizim hukukta ‘sığınmacı’ teriminin olmaması ‘mülteci’ ile ‘sığınmacı’ arasındaki farkı bulanıklaştırıyor. Bir de ‘göçmen’ var. İngilizcesi ‘immigrant’. Bir ülkeden bir ülkeye, genellikle de daha iyi ekonomik koşullar bulmak için giden insandır.”

Türkiye’ye gelen insanlar ya savaştan kaçmışlardı ya da Taliban’dan ama birçoğu mesleksiz ve beş parasızdı, üstelik, yenilerde İçişleri Bakanı’nın da itiraf ettiği gibi burada sigorta falan olmaksızın üç kuruşa çalıştırılıyorlar.

Ama saçma sapan ekonomi politikaları yüzünden işsizlik artık diz boyunu değil boyun boyunu aştığı ve orta sınıf eridikçe öfkelendiği için bir “günah keçisi” bulmak gerekti.

Suriyeliler ve Afganlar, yani bu mesleksiz genç erkek güruhu bir anda kendilerini “nefret objesi” olarak buldular.

“Araplar bizi sırtımızdan hançerledi” diye başlayan tarihi nefret ve küçük görme de eklenince iş vahim bir hal aldı.

Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi “sığınmacı meselesinde” sadece sonuçları ele alıp provokasyonu da arş-ı âlâya çıkaran bir siyasetin savunucusu olurken insanı insanlığından utandıran söylemlerde bulunmaktan da çekinmiyor.

Tabii birkaç milyonda her türden insan bulunur; tacizcisi, hırsızı, sapığı, kavgacısı…

Üstelik bu insanların hiçbir şeyleri olmadan geldiklerini, dil bilmediklerini, sürekli aşağılandıklarını ve sevmek, sevilmek, beğenilmek, iyi bir hayat sürmek, mutlu olmak, tiyatro izlemek, tatile gitmek, flört etmek gibi birçok isteğin de çok uzağında olduklarını düşünürsek onların hangi koşullar altında suça yaklaştıklarını da anlayabiliriz.

Ümit Özdağ’ın Zafer Partisi “sığınmacı meselesinde” sadece sonuçları ele alıp provokasyonu da arş-ı âlâya çıkaran bir siyasetin savunucusu olurken insanı insanlığından utandıran söylemlerde bulunmaktan da çekinmiyor.

En tehlikelisi de merkezi iyice kendine doğru kaydırması oldu.

Makulü yitirdikçe “hepsi gidecek, gerekirse zorla!” diyen Özdağ’ın sesi yankılanarak çoğalmaya başladı.

Bereket, meydanı Ümit Özdağ’ın karagömleklilerine bırakmayan, sağduyu sahibi siyasetçiler var.

Bunlardan biri Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan.

Serkan Özcan, her cümlesine katıldığım konuşmasında şöyle demiş: “Irkçılık diye bir siyaset olmaz. Türkiye’nin ‘göçmen sorunu’ üzerinden gerginlik oluşturmaya çalışan bir ekip var. Türkiye’nin bir göçmen politikası sorunu var. Üç tür yabancı var: Birisi Suriyeli sığınmacılar. İkincisi, şu anda toplumu en rahatsız edeni, sınırların kevgire dönmüş olması. Üçüncüsü de buradan ev alanlar. Bunlar tamamen farklı.”

Daha birkaç sene önce Çinlilere kızıp çekik gözlü bulunan herkesi sokakta tartaklayanlar vardı, unutmayalım.

Eğer ayırımları çok belirgin bir şekilde defalarca söylemezseniz iş basit bir provokasyona bakar.

Bir kıvılcım çakar, biri bir dedikodu yayar, Allah muhafaza, cezayı halk kendi kesmeye karar verir.

Arkasından yaşanacakların önünü alamayız, devasa orman yangınları gibi ancak yanacak şey bittikten sonra tekrar sükunetten bahsedebiliriz.

Bereket, meydanı Ümit Özdağ’ın karagömleklilerine bırakmayan, sağduyu sahibi siyasetçiler var. Bunlardan biri Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan.

Serkan Özcan, kevgire dönmüş sınırlarda yürüye yürüye insanların geçmesine, dalga geçen videolar çekmelerine, vatandaşlığın 250 bin dolar gibi komik paralara satılmasına, düzensiz göçe herkesin karşı çıkması gerektiğini söylerken yabancı öğrencilere saldırıldığını, herkesi aynı potada eriten bu zenofobik iklimin çok riskli olduğunun altını çiziyor.

Ama dönüp şu sorunların temeline baktığımızda o lanet 2016 senesine geliyoruz yeniden.

Özcan, Avrupa Birliği ile yürütülen sürecin neden sonlandırılmadığını sorarken, vize muafiyeti ve geri kabul başta birçok anlaşmanın Ahmet Davutoğlu’nun tasfiye edilmesi süreciyle kaybedildiğini, ardından da gündemden düştüğünü hatırlatıyor.

Oysa bu sebepleri konuşmak, çözümü aramak ve aklıselime sahip çıkmak yerine biz siyaset diye “erkeksen 11’de çıkışa gel” gibi liseli hezeyanlarını dinliyoruz.

Ümit Özdağ berbat bir provokasyon filmi olan Sessiz İstila’nın finansörü olduğunu da ilan ediyor.

Sessiz İstila, Özdağ’ın hayallerinin 1930’ların başında Münih’te yaşamak olduğunu gösteren bir utanç vesikası.

Allahtan Özdağ’ın sesi o kadar çok çıkıyor ki faşizm savunucuları siyaseti sessizce istila edemiyorlar.

“Sığınmacı meselesi” asla Ümit Özdağ gibilerin kafasıyla çözülmez, çözülmeyecek de.

Bu yol sadece savaş, ölüm, husumet, kan demek.

Vatandaşlığın birkaç yüz bin dolara satılmasına, kamyon damperlerinde gelen insanların koşarak şehirlere dağılmasına, kayıtsız kuyutsuzluğa, hiçbir entegrasyon politikası olmamasına, aç biilaç en kötü işlerde sömürülen insanların suç örgütlerinin eline düşmesinin kaçınılmazlığına karşı çıkmaya sonuna kadar varım.

Ama en basitinden, buraya gelmiş, yerleşmiş, bir hayat kurmuş, vergi mükellefi olmuş, çocukları okula giden insanlarla hiçbir kayda tabi olmayanları bir arada tutamayız.

Türkiye’nin liseden bir türlü mezun olamamış politikacılara değil, tıpkı Serkan Özcan gibi, ırkçı popülizme hiçbir şekilde prim vermeyen sağduyulu politikacılara ihtiyacı var.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI