Perşembe, Mart 28, 2024

Serkan Üstün yazdı | Değişim zamanı

Türkiye kısa ama yoğun bir seçim maratonunu geride bıraktı. Önümüzdeki süreçte seçim sonuçlarına dair pek çok şey yazılıp çizilecek ve doğal olarak sürece dair tartışılacak konulardan en önemlisi CHP ve Muharrem İnce olacak.

Öncelikle daha ayrıntılı ve farklı analizlerin konusu olması daha sağlıklı olsa da seçim sonuçlarının genel görünümünü inceleyerek başlayalım. Seçimlerin en büyük kazananı Bahçeli ve ülkücü-milliyetçi hareket oldu. Aynı şekilde Erdoğan ve AKP kadroları da amaçladıkları toplumsal-siyasi dizaynın tamamlanması yolunda büyük bir adım daha atmış oldular. Aynı şekilde muhalefetin de tümüyle ciddi bir yenilgi aldığı ön kabulünü belleğimize yerleştirerek hareket etmek daha aklı selim olacak. Burada en önemli şey, başta CHP olmak üzere muhalefetin tüm kesimlerinin “neden kaybediyoruz?” sorusu üzerine ciddi bir biçimde düşünme ihtiyacı.  Öncelikle siyasetin artık bir takım sosyolojik ön kabulleri referans alarak yapılması gerektiği açık. Ayrıca bu sosyolojik yapıyı sağlıklı bir şekilde insani ve demokratik değerler üzerine geliştirme iradesi de Türkiye’de cumhuriyet değerlerine ve demokrasiye inanan tüm siyasal güçlerin üzerine düşen en önemli görev. Yani kabaca AKP döneminde Türkiye toplumunda oluşan siyasal dengenin farkında olarak ancak bu dengenin başka biçimlerde kurulmasını sağlayarak lehe çevrilmesi muhalefetin tek şansı. Bunun için de kimse CHP’den ve demokratik siyasal rejim savunucularının şapkadan tavşan çıkarmasını beklemiyor. Yapılması gereken şey, öncelikle (Muharrem İnce’nin bu seçim kampanyasında büyük ölçüde başardığı gibi) karşı mahallenin kültürel değerleri ile kavga etmeden, memlekete dair hayalleri ve tasarrufları Erdoğan’a ya da Cumhur ittifakına oy veren, onun doğal tabanını oluşturan kitleye iletebilmekten geçiyor.

Seçimlerden önce CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce için “Kürt seçmenden oy alabilir” analizleri çokça yapılıyordu. Ancak karşı mahalleye seslenebilme potansiyeli görülse de oradan oy alabileceğine ya da AKP-MHP blokundaki seçmen kitlesinin muhalefetten herhangi bir özneye kayabileceğine dair elimizde herhangi bir veri bulunmuyordu. Bu nedenle önümüzdeki dönemde siyasi stratejiyi karşı tarafa seslenme ve kapsama üzerine kurabilmesi muhalefet için hayati önem taşıyor. Bunu yapma potansiyeli olan tek lider olarak da karşımıza Muharrem İnce’nin çıktığını söyleyebilmek gerek. Ancak karşı çıkma refleksinden kurucu olma iradesine geçmesi başarıyı yakalamasının tek şansı.

AKP, halihazırda ülkenin yönetimini böylesine bir siyasal sistemle eline alarak pimi çekilmiş bir bombayı da kucaklamış oldu. Küresel ve yerli sermayenin belli ölçülerde bir süre daha kabullenmek zorunda kalacağı bu güç, ciddi problemlerle karşı karşıya kalacak. Makro ekonomik göstergeler, seçimin ilk gününden hükümetin işinin çok kolay olmadığını gösterdi. Normal şartlar altında ülkedeki siyasi belirsizliğin sona ermesi nedeniyle bir süre düşmesi gereken döviz kuru, belli bir seviyeye kadar geriledikten sonra tekrar yükselişe geçti. Ayrıca benzin, tarım ürünleri vb. vatandaşın cebini doğrudan etkileyecek ürünler seçim ekonomisinin sona ermesinin ardından zamlanmaya devam edecek. Türkiye’nin yıllar sonra tekrar IMF kapısına düşeceği noktasında da pek çok iktisatçı hemfikir.

HAYATIN AKIŞINA UYUM SAĞLAMAK

Tam burada Muharrem İnce, Türkiye’de önceki satırlarda yazdığımız dengeleri gözeterek siyaset yapabilme potansiyeli taşıyan ve iktidarı orta-uzun vadede alabilecek en büyük aday. Liderliğin siyaseti taşıma ve kitleleri mobilize etme konusunda ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. CHP ile Muharrem İnce arasındaki bu büyük oy oranı da zaten bunu kanıtlıyor. Ancak sorun büyük ölçüde “liderlik” sorunu olduğu kadar aynı zamanda bir kadro sorunu. Muharrem İnce’nin ancak etrafında oluşturacağı nitelikli kadrolar aracılığıyla orta ve uzun vadede iktidar idealini gerçekleştirmesi mümkün görünüyor. Tabi ki tüm bunlar muhalefetin ve CHP’nin fiili liderliğini elinden tutan Muharrem İnce’nin bu fiiliyatı resmiyete dökmesi ile mümkün olur. Dolayısıyla eğer Cumhuriyet Halk Partisi, önce yerel seçimlerde ardından parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarı elde etmek istiyorsa bir an önce liderlik değişikliğine gitmeli ve İnce’nin yarattığı rüzgârı partiye kanalize etmeli.

Seçim sonuçları AKP-MHP blokunun zaferi ile sonuçlansa da İnce’nin aldığı tarihi oy, makro ekonomik dengeler ve toplumsal yapı gözetildiğinde Türkiye’nin içinde ciddi bir değişim potansiyeli taşıdığı görülüyor. CHP ise ancak ve ancak bu potansiyele ve hayatın akışına uyum sağlayarak değişime öncülük edebilir.

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER