Sadece ülkede ve yerelde değil bölgesel ve küresel ölçekte de rekabetçi otoriter, sağ popülist bir anlayışa sapılmış bir dönemden çıkma ve yeniden demokratikleşme dalgası başlamış olabilir. İlk önce Meksika ve Arjantin, sonra Bolivya, Peru, Honduras ve Şili. Bu ülkeleri yakın zamanda Kolombiya ve Brezilya izleyecek gözüküyor. El Salvador, Ekvator, Venezuela ve Uruguay’da sağ ve otoriter liderler güçlü olmakla birlikte, Latin Amerika’da seçimleri sağ partilere karşı sol ve merkez sol politikacıların ve partilerin kazanması eğiliminin güçlendiğini söyleyebiliriz. Merkez solun Latin Amerika’nın altı büyük ekonomisini yönetmesi de bekleniyor. Bu eğilimi Kuzey Amerika ve Avrupa seçimlerinde de gördük, görmeye devam edebiliriz. 2020 sonunda yapılan ve 2021, 6 Ocak’da darbe girişimlerini de içeren bir günün sonunda Trump’ın Demokratlara ve Biden’a karşı kaybettiğini açıkladığı Amerikan Başkanlık seçimleri önemli bir dönüm noktası oldu. Kuzey Amerika’da, Kanada’da, 2021 Eylül’ünde yapılan seçimleri Liberaller kazandı, Başbakan Trudeau böylece merkez ve aşırı sağa karşı gücünü pekiştirdi. Sonra, Ekim 2021’de, Avrupa, AB ve dünya siyaseti için önemli seçimlerden sayılan Almanya seçimleri geldi.  Bu seçimleri merkez sağa karşı merkez sol-Sosyal Demokratlar kazandı. Böylece, Olaf Scholz liderliğinde Sosyal Demokrat Parti-Yeşiller-liberal Hür Demokrat Parti üçlü koalisyonu yönetimi başladı. Çekya seçimlerinde benzer sonuçlar yaşandı. Üç partinin oluşturduğu muhalefet ittifakı Spolu (Birlikte) seçimleri kazandı. Norveç’de, Eylül ayında yapılan seçimleri, İşçi Partisi lideri Jonas Gahr Stoere önderliğindeki muhalefet-sol blok kazandı. Şimdi gözler Macaristan’a ve Polonya’ya çevrildi.  Macaristan’da, muhalefet, Orban’a karşı kazanmak için birlikte hareket ediyor. Nisan 2022’de, Almanya gibi Avrupa’nın ve AB’nin kilit ülkesi Fransa’da da seçimler yapılacak. Bu ülkelerde de muhalefet partileri ittifaklar yapıyorlar. Muhalefet ittifakı seçimleri kazanabilir ve otoriter sağ liderler yönetimini bitirebilirler. Tüm bu seçimler bize siyaset ve toplum yönetimi bağlamında dört önemli noktayı gösteriyor: Birincisi, seçimler ve seçim kazanmak değerli ve kritik öneme sahip; İkincisi, muhalefet, seçimlere doğru stratejiyle, taktiklerle ve yeni bir hikâye ile yaklaşmalı. Ki bu noktada, tek bir parti değil, fakat “ilkeler temelinde ve inandırıcılığı olan ittifakların” kurulması etkili oluyor; Üçüncüsü, solun ve merkez solun yükselişte olduğu, ama genelde demokrasinin, denge ve denetlemenin, farklılıklar içinde birlikte yaşamanın, işsizliğe ve yoksulluğa karşı mücadelenin ve aşırı milliyetçiliğe karşı bir ittifakın farklı siyasi partiler ve ideolojiler arasında mümkün ve seçim kazanmak için gerekli olduğu bir sürece girmiş olabiliriz. Dördüncüsü, sadece ülkede ve yerelde değil bölgesel ve küresel ölçekte de rekabetçi otoriter, sağ popülist bir anlayışa sapılmış bir dönemden çıkma ve yeniden demokratikleşme dalgası başlamış olabilir. MİLLET İTTİFAKI VE YAKLAŞAN SEÇİMLER Türkiye’de, eğer zamanında yapılırsa seçimler Haziran 2023’de. Bununla birlikte, içinden geçtiğimiz yüksek enflasyon, temel ihtiyaçlar başta olmak üzere fahiş fiyatlar ve ciddi işsizlik ve ekonomik kriz ortamı seçimlerin 2022’de yapılma ihtimalini yükseltiyor. PolitikYol’da daha önce not etmiştim, önemli ve inandırıcı bulduğum bir raporu bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Japonya’nın önemli bankalarından Nomura’nın yayımladığı Türkiye Raporu (12 Aralık),  çok ciddi bir enflasyon krizi yaşanan bir döneme girdiğimizi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimi kaybetme olasılığının yüksek olduğunu anladığını, bu nedenle de 2022 Haziran ayında Erken Seçim’e gidebileceğini iddia ediyor. Rapor, Erdoğan’ın seçim kazanmak için, 1) asgari ücret artırımı, 2) faiz indirimi, 3) Dolar kuruna Merkez ve Kamu Bankalarının müdahalesi, 4) dış politika atılımları ve 5) Olağanüstü Hâl ilanı gibi adımları içeren beş boyutlu bir plan yaptığını öneriyor.
Millet İttifakı’nın 2021’de dünyada yapılan ve 2022’de yapılacak seçimleri bu seçimlerde oluşan gündemi, yapılan stratejik ve taktiksel hamleleri doğru okumasının başarının ön koşulu olduğunu düşünüyorum.
Bu boyutların ilk üçünün şimdiden hayata geçirildiğini, dördüncü boyutun da kötü ilişkileri düzeltmeye dayalı dış politika hamleleriyle yapılmaya çalışıldığını görüyoruz.  İstanbul Belediyesi’ne İçişleri Bakanlığı tarafından teftiş başlatılması ve bunun diğer muhalefetin yönettiği belediyelere de genişletilebileceğinin medyada konuşulmaya ve yazılmaya başlanması da beşinci boyutun mümkün olabileceğini bize söylüyor. New York Times’ın da (13 aralık), yüksek enflasyon krizinin 2022’de erken seçim olasılığını güçlendirdiğini yazması da Nomura Raporu’nu destekliyor. Önümüzdeki altı ay (belki dokuz ya da on) ya da en geç on sekiz ay içinde yapılacak seçimlere hazırlanırken, Millet İttifakı’nın: Birincisi, 2021’de dünyada yapılan ve 2022’de yapılacak seçimleri bu seçimlerde oluşan gündemi, yapılan stratejik ve taktiksel hamleleri doğru okumasının başarının ön koşulu olduğunu düşünüyorum. İkincisi, muhalefet partileri arası yapılan ittifak ve birlikte çalışma yöntemiyle hareket edecek ve böylece sayısı altı ya da daha fazla partiden oluşacak “Büyük Millet İttifakı”nın yukarıda sıraladığım dört madde içinde yer alan, “adil, demokratik, yaşamsal hakları ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerini” güvence altına alması gerekir.  Küresel ölçekte başlamış olma ihtimali yüksek  “yeniden demokratikleşme dalgasına” Türkiye’yi katacak bir iddiası da olması gerekir.
Muhalefet hata yapmadığı sürece, seçimleri kazanabilir, dünyadaki eğilime yeni bir örnek oluşturabilir. Daha da önemlisi Türkiye’yi yeniden demokratikleşme dalgasına katabilir.
Üçüncüsü, Büyük Millet İttifakı seçimlere hazırlanırken, demokrasi-ekonomi-iklim-güvenlik alanlarında yaşanan sorunlara çözüm arayan “Büyük Koalisyon” gibi çalışmalı ve belki de Fikret Bila’nın diliyle, “Liderler Kabinesi” gibi hareket etmelidir. Bu, muhalefetin adayı kim olacak sorusundan daha önemlidir, hatta bu soru üzerinden muhalefeti tuzağa çekmeyi engellemenin yoludur. Dördüncüsü,  her ne kadar protesto, sokak, meydan, ve aktivizm demokrasinin tanımlayıcı unsurlarından biri olsa da seçimlere giderken sokağa inilmemeli, manipilasyonlardan ve provakasyonlardan uzak durulmalı ve seçime yüksek katılım ve oy sayma üzerine odaklanılmalıdır. Muhalefet hata yapmadığı sürece, seçimleri kazanabilir, dünyadaki eğilime yeni bir örnek oluşturabilir. Daha da önemlisi Türkiye’yi yeniden demokratikleşme dalgasına katabilir.
Editör: TE Bilisim