Perşembe, Nisan 25, 2024

Seçim

Rejim kendisini restore ederek yeniden kurarken, bizlerden bir tercih yapmamız isteniyor. Faşizmin burçlarında açılacak her gedik bu ülke halklarının bir kazanımıdır. Ancak AKP’nin gitmesi demokrasinin geldiği, geleceği anlamına gelmiyor.

Ülke gündeminde sürekli varlığını koruyan seçim sürecinde son düzlüğe giriyoruz. Bu seçimin sıradan dört beş yılda bir önümüze konulan sandık ve seçim süreci olarak görmek en büyük yanılgımız olur. Evet sıradan olmayan bir seçime, faşizmin sıradanlaştığı koşullarda giriyoruz.

Ekonomik koşulların katlanılamaz hâle geldiği, işsizliğin, işçi cinayetlerinin, kadın cinayetlerinin, çocuk tacizinin, doğa ve hayvan katlıamlarının, KHK’lılara uygulanan soykırımın, gözaltıların, cezaevlerinin, cezaevlerinde ölümlerin, hukuksuzluğun, rejimin zor ve şiddetinin sıradanlaştığı bir dönemde bizlerden sessizce sandığa gidip tercih yapmamızı istiyorlar. Bu sessizliği, rejim şiddet ve zor gücüyle sağlamaya çalışırken muhalefet söylem ve eylemsizliğiyle sağlamaya çalışıyor. Rejimin dönüşümü açısından kritik bir evre olan bu seçim sürecinde sadece bir oy değiliz.

Evet bu seçim süreci sıradan bir seçim değil önümüzdeki kırk elli yıl belki daha fazla süreyle yaşamak zorunda kalacağımız yeni rejimin inşasında önemli bir evre. Rejim bir dönüşüm geçiriyor ve bu dönüşüm konusunda egemen blok açısından uzlaşılmış ve konsolidasyonu tamamlanmış bir süreç değil. Var olan seçim ittifakları etrafında şekillenmiş yapı bunun en açık göstergesi.

Dünya kapitalist sisteminin krizine çare olarak uygulamaya konulan Neo-Liberal politikalar, ülkemizde seksen sonrası Özal dönemiyle birlikte hayata geçirilmeye çalışılsa da özellikle Kürt “sorununun” çözümü noktasında ki anlaşmazlık Özal’ın tasfiyesini getirmiş ve neo-liberal dönüşüm ve eklemlenme sürecini, egemenler açısından, geciktirmiştir. AKP’nin kurulması/kurdurulması, iktidar olması/oldurulması dünya emperyal sistem ve politikaları projeleri açısından ve verilen görev ve roller açısından uyumlu ve önemlidir.

AKP iktidarlarıyla birlikte, KİT’ler tasfiye edilmiş, kırsal tarımsal üretim tasfiye edilmiş, sosyal haklar ve siyasal özgürlük ve hakların kullanımı engellenip tasfiye edilmiş, AB uyum yasaları adı altında ve torba yasalarla tüm haklar gasp edilirken sermaye ve yağma düzeninin önü açılmıştır.

AKP, beğenelim beğenmeyelim var olan devlet yapısını yıkmıştır. Türkiye devletini var eden ve oturduğu kurumsal yapıyı yıkmıştır. Devletin saç ayakları olan ve kendi gelenekleri ve kurumsal yapılarıyla var olan adliye, maliye, dışişleri ve askeriyenin önce geleneklerini sonra o kurumları tasfiye etmiştir. Rejimin dönüşümü açısından Anayasa Referandumu, Başkanlık sistemi, yedi Haziran sonrası Kasım seçimleri ve 20 Temmuz darbesi kritik öneme sahiptir.

Rejimin fraksiyonları açısından, Yenikapı’yla başlayan sulh, Adalet Yürüşü’yle sonlanmıştır. AKP, eski rejimi yıkmış ancak rejimin dönüşümünü ve “yeni” rejimi inşa edememiştir. AKP’nin devleti ele geçirdiği, devletin kendisi olduğu, tezleri doğru değildir. Aksi karşısında Altılı Masa gibi bir yapı olmazdı.

Başkanlık sistemi denilen bu ucube rejim, bir aklı evvelin gece yatıp sabah uygulayalım dediği bir rejim değil. Var olan rejim ve egemenlerin ve uluslararası emperyal düzenin bir tercihidir ve restore edilerek asla vazgeçmeden uygulanmaya devam edecektir. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” diye uygulamaya konulacak olan, restore edilmiş başkanlık sistemi ya da faşizmin restore edilmesinden başka bir şey olmayacak.

Rejim kendisini restore ederek yeniden kurarken, bizlerden bir tercih yapmamız isteniyor. Faşizmin burçlarında açılacak her gedik bu ülke halklarının bir kazanımıdır. Ancak AKP’nin gitmesi demokrasinin geldiği, geleceği anlamına gelmiyor. Yukarıda anlatmaya çalıştığım üzere rejim bir dönüşüm ve kendini yeniden üretme sürecinde.

Tarihin bu noktasında, egemenlerin kendilerini yeniden üretip var etmeye çalıştığı bu noktada, bizlere, bu ülkenin tüm ötekilerine düşen, gerçekçi olup imkânsız gibi görüneni istemek. Başka bir dünya, başka bir ülke mümkün. Bunu var edecek güç bizlerin ellerinde. Bir yeniyi örgütlemek geçmişi tekrar ederek kurulmaz. Yeni bir dil yeni bir söylem ve yeni bir eylemle mümkündür. O güç söylem ve eylem mümkün. Mümkün olanı var etmek ancak hayata üretildiği yerde müdahale etmekle mümkün. Yani sokakta…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI