Cumartesi, Nisan 20, 2024

Seçim, rejim ve üretim üzerine

Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
1949’da Nazilli’de doğdu. İ.Ü Edebiyat Fak. Tarih Bölümü mezunu olan Yücel 1976-77 yıllarında Vatan Gazetesi’nde yöneticilik yaptı. TÜRSAB’ın genel sekreterliği ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini de yürüten Yücel 19 ve 20.dönemde milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Yücel 54.Hükümette Turizm Bakanı olarak görev aldı. Yücel’in anılarını topladığı; “Ankara’da Sıcak bir yaz günü” ve Türkiye’de turizmin gelişimini anlatan “Turizm” adlı kitapları bulunuyor.

Türkiye içine düşürüldüğü girdaptan, yüzeysel önlemlerle kurtarılacak aşamayı çoktan geride bıraktı. Çıkış yolu; bir türlü üretemeyen ve en uzunu on yıl süren aralıklarla, dış kaynağa dayalı hormonlu büyüme modelini, en kısa sürede terk etmekten geçiyor.

Karar veriliş yöntemi henüz tartışılmadı. Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği genel seçimlerine iki aydan daha kısa süre kaldı. Eskilerin deyimiyle; cumhuriyetin bir asırlık geçmişini eşitsiz koşullarda oylamaya hazırlanıyoruz.

Kurtuluş savaşının ardından kalıntıları üzerinde kurulması tasarlanan yapının, toplumun geçmişle bağlarını kökten kopardığını söylemek zor. Osmanlı’ya özlem duygularıyla sürdürülmeye çalışılan bu ilişkinin karşılık bulduğu gerçek. Özellikle son yirmi yılda keskin dönüşlerle, geçmişe teslim olmaya hazırlanan bir siyasal ortamın oluştuğunu yadsıyamayız.

Kader seçimi olarak adlandırılan, 15 Mayıs’a uzanan süreçte çok şey tartışılıyor.  Ama Türkiye’nin labirenti andıran bu sarmaldan neden bir türlü çıkamadığı sorgulanmıyor.

Cumhuriyet döneminin beşte birini aşan süreyle tek başına iktidarında, AKP’nin ülkenin toplumsal uzlaşma çizgilerini yok eden, barış umutlarını hoyratça boşa çıkaran siyasal çizgisi, bir anlamda Türkiye’yi “herkesin bildiği sırlar ülkesi” konumuna getiriyor. Moğollar ile Timur’un fillerinin verdiği zararlarla kıyaslanamayacak büyüklükteki, ekonomik ve çevresel hasarın boyutlarını, iktidar değişmeden ölçmek söz konusu değil.

İşbaşına geldikleri ilk günden bu yana, kaza ve doğa olayları karşısındaki yetersizlikleri, kuşkusuz biliniyordu. Ancak bu durumu bilerek fırsata çevirdikleri, her geçen gün şaşırtıcı örnekleriyle karşımıza çıkıyor.  Varsayımlarımızın çok ötesinde, talana dayalı bir eko-sistemin oluşturulduğu o kadar açık ki. Son depremde zarar gören bir ilimizde, AKP’li İlçe Başkanı ile Kızılay Şube Başkanlarının ortak paydalarının imar rantı olduğu bile sorgulan(a)mıyor.

Türkiye on yıllar boyunca bir türlü orta gelir tuzağından kurtulamadı. Geçmişte Osmanlı egemenliğindeki topraklarda ortak yaşamını paylaştığı ülkelerin, hayli gerisine düşen demokrasi ve insan hakları standartlarının nasıl yükseltileceği de tartışılmıyor.

Siyasetin kurgusu bir türlü gözbağcılık eşiğini aşamıyor.

Geride bıraktığımız büyük depremin, 16.yy. başlarında kayıtlara geçen “küçük kıyametten” fiziksel anlamda farkı yok. Gözlerden kaçan bir başka ortak yan ise “ders alma” alışkanlığımızın bir türlü oluşamadığı gerçeği.

Dünya ekonomisinin sürüklendiği finansal krizin, yükleyeceği olumsuzlukları şimdiden dikkate almadan, seçmene verilecek her söz kısa sürede sahibini bumerang etkisiyle tanıştıracaktır.

Oysa konumuz salt depremin yıkıcılığı ile sınırlı değil. Görünen, ekonomiyi seçimlerden sonra bekleyen sarsıntının şiddetinin, son depremden kat be kat fazla olacağı.

AKP’nin yıllar boyu iktidar yıpranmışlığını bir yana bırakalım. Uyguladığı anlaşılması güç ekonomi politikası, seçimlerin ardından şimdiye kadar karşılaşmadığımız ölçülerde büyük bir kasırganın gelebileceğini gösteriyor.

Ekonomik alt üst olma yaşanacağı bu denli belirginleşirken, AKP’nin karşısında birleşen muhalefetin, bu konuya öncelikleri arasında sıradan bir madde başlığı gibi bakması gerçekten ürpertici.

Türkiye içine düşürüldüğü girdaptan, yüzeysel önlemlerle kurtarılacak aşamayı çoktan geride bıraktı. Çıkış yolu; bir türlü üretemeyen ve en uzunu on yıl süren aralıklarla, dış kaynağa dayalı hormonlu büyüme modelini, en kısa sürede terk etmekten geçiyor.

Kuşkusuz uluslararası kurallara ve normlara uymak, olmazsa olmazların başında geliyor. Türkiye’yi yönetecekler; borç ve eldeki kaynaklar arasındaki dengeyi kurmadan, tek boyutlu bir bakış açısıyla yaşadığımız sorunları çözemezler.

Dünya ekonomisinin sürüklendiği finansal krizin, yükleyeceği olumsuzlukları şimdiden dikkate almadan, seçmene verilecek her söz kısa sürede sahibini bumerang etkisiyle tanıştıracaktır.

Tarımda üretim düşüşünün nedenleri ve çözüm önerileri yeterince tartışılamadı. Gündemin üst sıralarında tarım hâlâ yer alamıyor. Yanlış ithalat politikasıyla ağır kayıplara uğratılan, hayvancılık sektöründe yeniden yapılanma kaçınılmaz hale geliyor. Tarımdan başlayarak, köktenci ve verimliliği temel alan bir modele her zaman olduğundan daha fazla ihtiyaç duyulduğu ortada.

Geride bıraktığımız İzmir İktisat Kongresi bu anlamda iyi bir fırsattı. Yeterince yararlanıldı mı? Gelecek hafta bakacağız.

Önümüzdeki dönemde; seçim, rejim ve üretim üçlüsünün ülke gündemini belirleyeceği kesin.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

Bahattin Yücel
Bahattin Yücel
1949’da Nazilli’de doğdu. İ.Ü Edebiyat Fak. Tarih Bölümü mezunu olan Yücel 1976-77 yıllarında Vatan Gazetesi’nde yöneticilik yaptı. TÜRSAB’ın genel sekreterliği ve yönetim kurulu başkanlığı görevlerini de yürüten Yücel 19 ve 20.dönemde milletvekili olarak TBMM’de yer aldı. Yücel 54.Hükümette Turizm Bakanı olarak görev aldı. Yücel’in anılarını topladığı; “Ankara’da Sıcak bir yaz günü” ve Türkiye’de turizmin gelişimini anlatan “Turizm” adlı kitapları bulunuyor.
spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI