Cuma, Mart 29, 2024

Sahi kırk yıl önce seçmen neye evet demişti?

12 Eylül Darbesi’nden sonra yürürlüğe konulan 1982 Anayasası hangi koşullarda ve nasıl yüzde doksan gibi bir oy çoğunluğuyla kabul edildi? Gelecek Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Serap Yazıcı, halkoylaması usulünün sanıldığı gibi her zaman demokratik olmadığının altını çiziyor.

Yarın 7 Kasım. Kırk yıl önce 7 Kasım 1982’de yapılan halkoylamasında Türkiye, 12 Eylül’de yönetime el koyan askerî liderlerin kontrolünde hazırlanan 1982 Anayasası üzerinde iradesini beyan etmişti. 9 Kasım 1982 tarihli Resmi Gazete’deki bilgilere göre halkoylamasında 18.718.115 kişinin oy kullandığı, 18.600.313 oyun geçerli olduğu, geçerli oylardan 16.945.545’inin evet, 1.594.761’inin hayır olduğu anlaşılmaktadır. Böylece 1982 Anayasası, seçmenlerin yüzde 91,37’sinin evet oylarıyla kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Bir anayasanın seçmenlerin yüzde 90’ını aşan bir çoğunlukla kabul edilmesi, benzerine rastlanması pek de mümkün olmayacak bir sonuçtur.

Bu rakamsal verileri dikkate alanlar, Anayasanın geniş bir katılımla ve uzlaşmayla hazırlandığını; bu koşulların halkoylamasına katılımı ve evet oylarını teşvik ettiğini düşünebilir. Ne var ki o günlere tanıklık edenler, halkoylamasına katılımın ve evet oylarının yüksekliğinin Anayasa üzerindeki oydaşmadan kaynaklanmadığını, bu sonuçların farklı sebepleri olduğunu hatırlayacaklardır. O tarihlere tanıklık etmeyen, o günün koşullarına ilişkin belgeleri inceleme fırsatı bulamayanlar ise askerî bir yönetimin hazırladığı bir anayasanın yüzde 90’ların üzerindeki bir oydaşma ile kabul edilmesini hayretle karşılayabilirler.

“Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye – Seçkincilikten Toplum Sözleşmesine” başlıklı çalışmamda ele aldığım gibi 1982 Anayasasının seçmenlerin yüksek bir çoğunluğunun oylarıyla kabul edilmesinde, çeşitli faktörler etkili olmuştur. Bu yazıda, 1982 Anayasası için verilen evet oylarının teşvik edicilerini açıklayacağım. Böylece sanılanın aksine, halkoylaması usulünün demokratik bir yöntem olmadığına; bu oylamanın yapıldığı şartların, oylama işleminin kendisinden daha büyük bir önem taşıdığına dikkat çekmeye çalışacağım.

1982 ANAYASASI NASIL BİR KURUCU MECLİS TARAFINDAN HAZIRLANDI?

12 Eylül 1980’de Türk Silahlı Kuvvetleri adına yönetime el koyan Milli Güvenlik Konseyi (MGK), müdahalenin ilk günlerinden itibaren ülkede süregelen sorunların çözümü için yeni bir anayasanın yapımı da dâhil olmak üzere köklü bir siyasi ve hukukî yeniden yapılanmaya ihtiyaç duyulduğunu beyan etmişti. Bu amaçla 29 Haziran 1981’de 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanun kabul edildi.

Kanunun 1. maddesine göre “Kurucu Meclis; (Milli Güvenlik Konseyi) ile (…) (Danışma Meclisi)’nden oluş”muştur. Burada MGK’nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren’le dört kuvvet komutanından oluştuğunu hatırlatmak gerekir. Kanunun 3. maddesine göre Kurucu Meclisin Danışma Meclisi olarak adlandırılan sivil kanadı, 160 üyeden oluşmuş; bu üyelerin 40’ı doğrudan doğruya, 120’si dolaylı olmak üzere tamamı MGK tarafından belirlenmiştir.

Kanunun 26. maddesine göre anayasa taslağı, Danışma Meclisi tarafından hazırlanacak, MGK ise taslağa son şeklini verecektir. Bu hükmün de gösterdiği gibi 1982 Anayasasının nihaî metni, askerî liderler tarafından belirlenmiştir.

SİYASİ PARTİLER VE SİVİL TOPLUM, ANAYASANIN YAPIMINDAN DIŞLANIYOR

Konsey yönetimi, Türkiye’nin 12 Eylül askerî müdahalesine sürüklenmesinden 1961 Anayasası yanında siyasi partileri ve sivil toplumu sorumlu görmektedir. Bu amaçla siyasi partiler, Anayasanın yapımından dışlanmış; sivil toplumun da bu süreçte etkili olması engellenmiştir.

Kurucu Meclis Hakkında Kanunun 4. maddesinin (g) bendine göre, Danışma Meclisi’ne üye olabilmek için “11 Eylül 1980 tarihinde herhangi bir siyasi partinin üyesi olmamak” gerekmektedir. Bundan başka Konseyin 52 numaralı Kararının 2. maddesiyle “11 Eylül 1980 tarihinde, parlamento üyesi bulunan siyasi parti mensupları ile her kademede siyasi parti yöneticisi ve mensuplarının TÜRKİYE’nin geçmiş veya gelecek siyasi veya hukuki yapısıyla ilgili olarak kendi anlayışları doğrultusunda sözlü veya yazılı beyanda bulunmaları veya makale yazmaları ve bu amaçlarla toplantı yapmaları” yasaklanmıştır.

Konsey yönetimi, sadece siyasi partilerin değil, sivil toplumun da yeni anayasa üzerinde görüşlerini kamuoyuyla paylaşmasını önleyecek tedbirlere başvurmuştur.

Dahası Konsey yönetimi, 12 Eylül 1980 tarihli 7 numaralı bildirisi ile faaliyetlerini yasakladığı siyasi partileri, 16 Ekim 1981 tarihli ve 2533 sayılı Kanunla feshetmiştir. Danışma Meclisinin anayasa taslağı üzerindeki çalışmalarına 26 Ekim 1981’de başladığı dikkate alınırsa siyasi partilerin bundan sadece on gün önce feshinin tesadüf olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim Kenan Evren, bazı Danışma Meclisi üyelerine hitaben yaptığı konuşmayla bu hususu açıkça teyit etmiştir. Evren’in sözleri şöyledir: “Sırf sizlerin mecliste huzur içinde çalışmalarını sağlamak amacıyla, partileri feshettik.”[1]

Konsey yönetimi, sadece siyasi partilerin değil, sivil toplumun da yeni anayasa üzerinde görüşlerini kamuoyuyla paylaşmasını önleyecek tedbirlere başvurmuştur. Konseyin 65 sayılı Kararının 3. maddesine göre “(…) yürürlükteki mevzuata göre her türlü siyasi faaliyette bulunmaları yasak olan dernekler, tüzel kişiler ve topluluklar hiç bir şekilde yeni Anayasa düzeni hakkında görüş açıklıyamazlar ve bildiri yayınlayamazlar.” Böylece MGK, siyasi partilerin ve sivil toplumun, anayasanın yapımında asgari düzeyde dahi etkili olmasına fırsat tanımamıştır.

HALKIN İRADESİ YASAKLARLA BOĞULUYOR

MGK’nin aldığı tedbirler, Anayasanın yapımı süreciyle sınırlı değildir. Konsey yönetimi, Anayasanın halkoyuna sunulması aşamasında da ifade hürriyetini sınırlayacak etkili tedbirlere başvurmuştur. Konseyin 70 ve 71 sayılı Kararları, Anayasaya ilişkin her türlü eleştiriyi ve görüş açıklamasını yasaklamaktadır.

Konseyin 70 sayılı Kararı, (b) başlığının 3. maddesinde şu hükme yer vermektedir: “Anayasa üzerinde görüş ve önerilerin (…) açıklanmasında münhasıran Anayasa taslağının geliştirilmesi maksadı içinde kalınacak, Anayasa’nın halk oylamasında, halkın vereceği reyin nasıl olması gerekeceği hususunda etki yapacak herhangi bir telkinde bulunulmayacak ve yasaların suç saydığı diğer haller dikkate alınacaktır.”[2] Bu hükümle Anayasayı övecek açıklamalar serbest kılınmış; Anayasaya yöneltilecek her türlü eleştiri ile seçmenlerin oylarını yönlendirecek açıklamalar yasaklanmıştır.

Konseyin 71 sayılı Kararı ise şöyledir: “(…) Anayasanın Yüce Milletimize devlet adına resmen tanıtılması görevi, 24 Ekim 1982 ile 5 Kasım 1982 tarihleri arasında Radyo – Televizyonda ve bazı illerimizi ziyaretleri sırasında Devlet Başkanının yapacağı konuşmalarla yerine getirilecektir. (…) Parlamenter demokratik rejime sağlıklı ve güvenli bir biçimde süratle geçebilmeyi sağlamak amacı ile düzenlenmiş olan Anayasanın geçici maddeleri ile Devlet Başkanının Radyo – Televizyonda ve yurt gezilerinde yapacakları Anayasayı tanıtma konuşmaları hiç bir surette eleştirilemez ve bunlara karşı yazılı veya sözlü herhangi bir beyanda bulunulamaz.”[3] Böylece Orgeneral Evren, 24 Ekim 1982’den 5 Kasım 1982’ye kadar gerçekleştirdiği yurt gezileri ve Radyo-Televizyon konuşmalarıyla Anayasanın halka tanıtım görevini yerine getirmiştir.

Her şeyden önce, Anayasanın halkoylamasında reddedilmesi halinde ortaya çıkacak hukukî sonucun ne olacağı açık değildir. Bu ret iradesi, askerî yönetimin uzunca bir süre daha devam edeceği anlamına gelecektir.

Halkoylamasının serbest olmayan bir ortamda yapıldığını gösteren diğer bir düzenleme ise 24 Eylül 1982 tarihli ve 2707 sayılı Kanunun 12. maddesinde yer almaktadır. Buna göre, “Oy verme kütüğünde ve sandık listesinde kaydı ve oy kullanma yeterliği bulunduğu halde hukukî veya fiilî herhangi bir mazereti olmaksızın halkoylamasına katılmayanlar, Anayasanın halkoylamasını takip eden beş yıl içinde yapılacak genel ve ara seçimleri ile mahallî seçimlere ve diğer halkoylamalarına katılamazlar, seçimlerde aday olamazlar.” Böylece seçmenler, beş yıl süreyle seçme ve seçilme haklarının yasaklanacağı tehdidi altında anayasa için yapılan halkoylamasına katılmaya zorlanmışlardır. Sonuçta 7 Kasım 1982’de yapılan halkoylamasında Anayasa, yüzde 8,63 hayır oyuna karşılık yüzde 91,37 evet oyuyla kabul edilmiştir.

EVET OYLARI, HALKIN GERÇEK İRADESİNİ YANSITIYOR MU?

Anayasanın yüzde 90’ın üzerinde bir evet oyuyla kabul edilmesi, ilk bakışta seçmenlerin bu Anayasayı onayladığı şeklinde yorumlanabilir. Ne var ki kullanılan evet oylarının, seçmenlerin gerçek iradesini yansıtmadığını gösteren çeşitli veriler mevcuttur.

Her şeyden önce, Anayasanın halkoylamasında reddedilmesi halinde ortaya çıkacak hukukî sonucun ne olacağı açık değildir. Bu ret iradesi, askerî yönetimin uzunca bir süre daha devam edeceği anlamına gelecektir. Bu nedenle seçmenler, biran önce sivil yönetime geçişi sağlamak amacıyla Anayasa için evet oyu kullanmışlardır.

Nitekim Konsey yöneticilerinin beyanları da bunu teyit etmektedir. “Kendisine yöneltilen bir soru üzerine, Evren’in verdiği cevap şöyledir: ‘Yeni anayasa kabul edilmezse, halk bizden memnun demektir.’” Yeni anayasanın halkoylamasında reddi halinde ne olacağı yönündeki bir soruya Başbakan Emekli Oramiral Bülend Ulusu ise “O zaman mesele kalmaz, biz de kalırız.” şeklinde cevap vermiştir.[4]

Bu nedenle yüzde 90’ı aşan evet oyu, Anayasayı onaylamaktan çok, sivil yönetime geçiş arzusundan kaynaklanmıştır. Dolayısıyla evet oylarının yüksekliğini dikkate alarak Anayasanın güçlü bir oydaşmaya dayandığını öne sürmek mümkün değildir.

Kırk yıl önce milyonları sandığa götüren, onların evet oyu kullanmalarını teşvik eden faktörlerin ne olduğunu, maviye uygulanan yasaktan daha iyi anlatacak bir ifade yok.

Evet oylarını yükselten diğer bir faktör ise Anayasanın geçici 1. maddesinde yer almaktadır. Bu hükme göre seçmenler, tek bir oy pusulası kullanarak Anayasa ve Orgeneral Evren’in Cumhurbaşkanlığına adaylığı konusunda iradelerini açıklayacaklardır. Bu nedenle Bülent Tanör’ün ifade ettiği gibi “Evren’in prestiji anayasaya, bir an önce ne pahasına olursa olsun normale geçiş isteği de Evren’e oy sağlamış”tır.[5] Bu yöntemle seçmenin gerçek iradesinin sandığa yansıması önlenmiştir.

Müdahale lideri Orgeneral Evren’in ise konuya ilişkin görüşleri hayli ilginçtir: “Farzedelim ki, bana atılan oylar fazla çıktı da Anayasa oylaması daha az çıktı. Ne çıkacak bundan? Koltuklarım mı kabaracak? Fuzuli masraftan başka ne işe yarayacak? İki tane sandık konacak, o nispette fazla kâğıt konacak, masraftan başka hiçbir faydası yok.”[6]

ASKERÎ YÖNETİMİN YASAKLARINDAN MAVİ DE NASİBİNİ ALIYOR

Nihayet halkoylamasının nasıl bir atmosferde gerçekleştiğini gösteren bir başka veri de kullanılacak oy pusulalarının rengiyle ilgilidir. “Anayasanın Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun gereğince mavi oy pusulası hayır, beyaz oy pusulası ise, evet oyunu temsil etmektedir. Konsey yönetiminin 70 sayılı kararı gereğince, vatandaşların oylarının niteliğini belirlemeye yönelik görüş açıklamasında bulunmak yasaklandığından, bazı basın ve yayın organları, açık ve doğrudan doğruya ifadeler kullanmak yerine, hayır oyu anlamına gelen mavi rengine referans veren çeşitli yazılar yazmak veya karikatürler yayınlamak sureti ile zımni bir yönlendirme çabasında bulunmuşlardır.

Ne var ki bu zımni girişimler dahi, askeri yönetimin tepkisi ile karşılaşmıştır. Bu tepkiyi o günlerde Cumhuriyet gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni olan Hasan Cemal şöyle açıklamaktadır: ‘Askeri yönetim, anayasaya hayır demeyi yasaklıyor, sadece evet demek serbest. (…) Hayırın telkin edilmesi dahi yasak kapsamına alınıyor. (…) Bu arada dikkatimi çekiyor. Bizim karikatürcüler başta Behiç Ak’la İsmail Gülgeç mavi renkle düşüp kalkıyorlar. Sevgililer, birbirlerinin mavi gözüne bakarak ilanı aşk ediyor. Atatürk’ün gözleri ne güzel mavi mavi diyen bantlar. Akdeniz mavisine, Ege’nin mavi sularına, gökyüzünün masmaviliğine olan düşkünlük anlatılıyor. (…) Tarih, 21 Ekim 1982. Telefon, sıkıyönetimden arıyorlar. Selimiye santralındaki astsubay her seferinde olduğu gibi adımı sordu, ‘Komutanımı irtibatlıyorum.’ dedi. Karşımda, Birinci Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Ekrem Dinç. O boğuk ses tonuyla: ‘Cemal Bey’ diye başlıyor, üslubu çok sert, ‘Anayasa konusunda artık en küçük bir ima, telkin, telmih yoluyla dahi olsa en ufak bir şey istemiyoruz. Yoksa derhal kapatacağız. Bir de mavi konusu var. Hep mavi mavi diye çiziyorlar. Bundan sonra mavi de olmayacak anlaşıldı mı?’”[7]

“Benzer şekilde, MGK Başkanı Orgeneral Evren de Anayasanın halka tanıtımı amacıyla yaptığı konuşmalarda, basının maviye yaptığı referansları şu sözlerle kınamaktadır: ‘Anayasaya ret oyu verilmesi için sinsi kampanyalar açmışlardır. Hukuka, adalete ve demokrasiye olan inanç ve saygımız nedeni ile kendilerine gösterdiğimiz hoşgörüyü insafsızca sömürmektedirler. Sinsice neler neler söyleniyor sevgili vatandaşlarım. Atatürk’ün gözlerinin renginin mavi olup, mavi baktığından tutun da, denizin mavi sularında serinleyen, gökyüzünün maviliklerinde huzura kavuşulacağına kadar mavi rengi ima ederek güya parlak buluşları ile ‘Red’ oyunu telkine yeltenmektedirler.”[8]

Kırk yıl önce milyonları sandığa götüren, onların evet oyu kullanmalarını teşvik eden faktörlerin ne olduğunu, maviye uygulanan yasaktan daha iyi anlatacak bir ifade yok. Bu nedenle kırk yıl öncesine ilişkin açıklamalarımı burada noktalıyorum.

[1] Yalçın Doğan, Dar Sokakta Siyaset, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1985, s. 164.

[2] Milli Güvenlik Konseyi 70 Sayılı Kararı, (1982), Resmi Gazete, 17773, 5 Ağustos 1982.

[3] Milli Güvenlik Konseyi 71 Sayılı Kararı, (1982), Resmi Gazete, 17845, 21 Ekim 1982.

[4] Serap Yazıcı, Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye – Seçkincilikten Toplum Sözleşmesine, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2016, s. 30.

[5] Bülent Tanör, İki Anayasa, Beta Yayınları, 1986, s. 106.

[6] Serap Yazıcı, a.g.e., s. 32.

[7] İlk baskısı 2009’da yapılan “Yeni Bir Anayasa Hazırlığı ve Türkiye – Seçkincilikten Toplum Sözleşmesine” çalışmamdan aktardığım bu satırlar, Hasan Cemal’in “Eğlenceli Bir Pazar Yazısı mı?” başlıklı yazısı ile “Demokrasi Korkusu” başlıklı eserinden alınmıştır.

[8] A.g.e

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI