Rusya’nın Ukrayna işgalinin arkasındaki toplumsal dinamikler neler? İki halk bu savaşı nasıl görüyor? Mehmet Akif Koç yapılan anketleri ve sonuçlarını yorumladı. Vladimir Putin’in Ukrayna’yı “askersizleştirme ve Nazizm’den arındırma” misyonuyla 24 Şubat’ta başlattığı askeri harekât, bugün (13 Mart) itibariyle 18. gününde. Batı ile yakınlaşan bir başka post-Sovyet coğrafya ülkesi Gürcistan’a karşı Ağustos 2008’de girişilen savaşın sadece beş gün sürdüğü göz önünde bulundurulunca, Kremlin’in askeri ve stratejik hedefleri açısından bu 18 günün hedeflerden sapma anlamına geldiği ve Rusya’nın askeri imajı açısından olumsuz bir tablo oluşturduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Keza Avrupa ülkelerinin artan Rusya tehdidi karşısında savunma harcamalarını artırması ve İngiltere gibi bazı NATO üyesi ülkelerin Ukrayna’ya resmen ve doğrudan ağır silahlar göndermesi de Batı cephesindeki durumu özetler mahiyette. Hem Rusya hem de Ukrayna’nın en üst düzeyde, devlet başkanları seviyesinde yurtdışından yabancı savaşçı getirip sıcak bölgelerde cepheye sürme stratejisini açıktan telaffuz etmeleri de savaşın seyri ve yayılımı açısından oldukça endişe verici gelişmeler. Şu durumda savaşın çok kısa sürede bitmesinin güç olduğu, ateşkes olsa bile düşük yoğunluklu çatışmaların bir süre daha sürebileceği söylenebilir. Peki, makro düzeyde askeri ve siyasi gelişmeler böyleyken, halklar savaşın seyri ve hasım taraf hakkında ne düşünüyor? Rusya’da oldukça az sayıdaki bağımsız ve güvenilir kuruluşlardan Levada-Center tarafından savaş başlamadan hemen önce 17-21 Şubat tarihlerinde gerçekleştirilen kaydadeğer bir kamuoyu yoklamasında,[i] Rus halkının Ukrayna’ya karşı kanaatinin hızla olumsuz bir hal aldığı ve %52’sinin bu ülkeyi “kötü” olarak görürken, %35’inin “iyi” olarak nitelendirdiği görülüyor. Aynı araştırmaya göre, Kasım 2021’de ise “iyi” diyenler %45 civarındayken, “kötü” olarak nitelendirenler %43 oranındaydı. Dolayısıyla savaşa giden günlerde hem gelişmelerin hem de Rus devletinin iç propaganda aygıtının bu olumsuz algıya hizmet ettiği yorumu yapılabilir. Yine Levada’nın araştırmasına göre, Rus kamuoyunun %60’ı Doğu Ukrayna’da tansiyonun yükselmesinden ABD ve NATO’yu sorumlu tutarken, sadece %16’lık bir kesim Kiev’deki yönetimi bu gerilimin müsebbibi görüyor. Bu yanıtlarda Rusya’nın yaklaşık 240 milyar Euro dış ticaret hacmine sahip olduğu AB’nin yer almaması ve Rus devletinin %40 ile en büyük ticaret partneri olan bu birliği kendi kamuoyu nezdinde hedef tahtasına oturtmaktan kaçınmasının altını çizmek gerekir. Keza ABD/NATO’yu sorumlu tutanların, Kasım’dan bu yana %50’den %60’a çıkması da Rus kamuoyunda artan anti-Amerikancı yönelimin doğrudan bir sonucudur. Araştırmadaki bir başka sonuç, 2014 yılındaki Donbass Savaşı sırasında Doğu Ukrayna’daki sanayileşmiş Donetsk ve Luhansk’ta kurulan de facto bağımsız halk cumhuriyetlerine Rus halkının bakışıdır. Rusların üçte biri (%33) bu iki bölgenin bağımsız olması gerektiğini savunurken, dörtte biri ise (%25) –tıpkı Kırım örneğinde olduğu gibi- bu bölgelerin Rusya Federasyonu’nun resmen bir parçası olmasını savunmaktadır. %17’lik bir kesim ise bu bölgelerin Ukrayna içerisinde özerk bölgeler olarak kalmasını yeterli görmektedir. Bu noktada belki de en ilginç sonuç, Rus kamuoyunun savaştan sadece birkaç gün önce dahi Rusya ile Ukrayna arasında gerçek bir savaşa pek fazla ihtimal vermemesidir ki bu durum Rus güvenlik kabinesi haricinde, üst düzey yetkililer ve bakanların dahi son güne kadar Ukrayna’ya savaş açılacağını bilmediği görüşüyle örtüşmektedir. Araştırmaya göre, Rus halkının sadece %5’i Rusya-Ukrayna savaşını “kaçınılmaz” görürken, %40’ı bunu “çok muhtemel” görmekteydi. Buna mukabil %13’lük bir kesim savaşı “tamamen imkânsız” bulurken %36’lık kesim ise bu senaryoyu “pek muhtemel değil” sözüyle nitelendirmekteydi. Dolayısıyla Rus halkının yarıdan fazlasının son güne kadar bu savaşı pek ihtimal dâhilinde görmemesi tarihe not olarak düşülmesi gereken önemli bir neticedir. Savaş başladıktan yaklaşık bir hafta sonra yapılan bir başka kamuoyu yoklamasında ise[ii] Rus halkının %58’inin Ukrayna işgalini desteklediği, sadece %23’ünün işgale karşı görüş bildirdiği görülmektedir. Vladimir Putin’in devlet başkanı olarak görev onayının son haftalarda %56’dan hızla %71’e tırmandığı göz önünde bulundurulduğunda, Rus halkının yarıdan fazlasının bir başka ülkenin “Nazilerin baskısı altındaki kardeş bir halkını özgürleştirme” söylemiyle yönlendirilmesi şaşırtıcı değildir. Öte yandan Rus halkının %56’sının küresel bir savaşı “en büyük korkusu” olarak görmesi, çatışmaların büyüyüp Rusya-NATO harbine meydan verebileceği endişesini de ortaya koymaktadır. Ukrayna kamuoyunda ise daha farklı endişelerin hâkim olduğu dikkat çekmektedir. Kiev merkezli bir araştırma şirketinin savaş başladıktan sonra, Mart ayının ilk haftasında yaptığı bir araştırma; her üç Ukraynalıdan ikisi (%67) Rusya’yı durdurmak için silahlı direnişi desteklerken, sadece %14’lük bir kesim işgale karşı silaha başvurulmasını reddetmektedir. Benzer şekilde halkın %79’u “savaşı sonlandıracak bile olsa” Donbass bölgesinin Moskova tarafından bağımsızlığını tanınmasına karşı çıkmakta, %75’lik bir kesim de Rusya’nın Kırım’ı ilhakını reddetmektedir.
Rus halkının yarıdan fazlasının bir başka ülkenin “Nazilerin baskısı altındaki kardeş bir halkını özgürleştirme” söylemiyle yönlendirilmesi şaşırtıcı değildir.
NATO üyeliği ise Ukrayna halkının daha fazla bölmüş görünmektedir: “Savaşı sona erdirecek dahi olsa” ülkelerinin NATO üyeliğinin yasaklanmasına karşı çıkan Ukraynalıların oranı %56 civarındadır, %30’luk bir kesim ise bunu kabul edilebilir bulmaktadır. Anketteki belki de en ilginç sonuçlardan biri, yüzyıllardır çok yakın ilişki içinde bulunan Rus ve Ukrayna halkları arasındaki uçurumun hızla derinleştiğini ortaya koymaktadır: Ukrayna kamuoyunun %66’sı, yani her üç Ukraynalıdan ikisi, “sıradan Rus halkının, silahlı saldırganlık eylemlerinden dolayı sorumlu” olduğunu düşünmektedir. Çoğunluğu kadın ve çocuk olmak üzere 2 milyondan fazla Ukraynalının komşu ülkelere sığındığı son iki haftanın ardından, Ukrayna halkının %51’i gıda kıtlığından, %38’i ise içme suyuna erişememekten endişe duymaktadır. Stalin’in liderliğinde, 1930’lu yılların başında yaşanan “suni kıtlık” sebebiyle yaklaşık 6-8 milyon Ukraynalının hayatını kaybettiği ve modern Ukrayna kimliğinin oluşumunda oldukça önemli yeri olan Holodomor gibi bir facianın anıları henüz tazeyken, Ukrayna halkının kendini Rusya’dan kaynaklanan bir saldırganlık sonucu yeniden bir kıtlık tehdidiyle karşı karşıya bulması, bu yönüyle toplumsal hafıza açısından da oldukça önemlidir. Her halükarda, Rus ve Ukrayna halkları arasında her yıl daha da artan mesafe son savaş vesilesiyle daha da sorunlu bir hal almakta olup, bir zamanların kardeş Slav halklarının tarihsel bagajların da etkisiyle “düşman kardeşler” seviyesine gelmesi kuvvetle muhtemeldir. --- [i] Levada-Center araştırmasının sonuçları ve künyesi için bkz. https://www.levada.ru/en/2022/03/04/ukraine-and-donbass/ [ii] The Washington Post tarafından 8 Mart’ta yayınlanan araştırmanın sonuçları için bkz. https://dropmefiles.net/en/NwMZSaLK
Editör: TE Bilisim