Cuma, Nisan 19, 2024

Rusya ne yapmak istiyor?

Şu aşamada en muhtemel gözüken Kremlin’in ABD ile görüşmelerin başarısızlığını, Ukrayna’ya karşı yönelik gerçekleştireceği bir askeri harekatın bahanesi olarak kullanması.

Türkiye’nin yanı başı sayılabilecek Ukrayna’da gerçekten de savaş çıkabilir mi? 2021’i bu soru ile kapatmıştık.

ABD ve NATO’nun, Rusya ile görüşmelerinde, ilerleme kaydedilemedi ve Ukrayna Krizi’nde gerilim yine tırmandı. Ocak başında, bu görüşmelerle tansiyonun düşürülebileceği öngörülüyordu. Şimdi ise, Rusya’nın gerçekten niyetinin ne olduğuna dair belirsizliğin sürmesi ve ABD’nin ileri sürdüğü istihbarat raporları, krizi derinleştiriyor.

Görüşmelere katılan ABD’li diplomatlara göre, “savaş davulları yüksek perdeden çalıyor”. Bu iddianın nedeni de, Ukrayna sınırında teyakkuz halinde 100 bin askerin konuşlanması. Joe Biden yönetimininin Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya’nın bir provokasyon yaratıp, o bahaneyle Ukrayna’yı işgal etmesi söz konusu olabileceğini öne sürdü. ABD istihbarat kurumlarının da bu yönde bilgilere sahip olduğuna da dikkat çekiyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik yürüttüğü dezenformasyon kampanyaları ve siber saldırılar, tıpkı askeri tatbikatlar ve sınıra yığınak yapılması gibi savaş tatiktiklerinin birer parçası. 2014’te, Kremlin ile ilintili medya kaynakları, “ABD’nin Ukrayna’daki faşistlerle birlikte hareket ettiğini” ileri sürerken; öte yandan da, Kırım’ın zaten Rusya’nın bir parçası olduğunu savunmuşlardı.

14 Ocak 2022’de ise, aralarında yedi bakanlığın da bulunduğu Ukrayna hükümetine ait internet sitelerine geniş çaplı bir siber saldırı düzenlendi. Ukrayna vatandaşlarının pasaport ve aşı bilgilerine de ulaşılamadı.

Hack’lenen websitelerinde Ukraynaca, Rusça ve Lehçe; “Korkun ve en kötüsünü bekleyin. Bu; geçmişiniz, bugününüz ve geleceğiniz için” sözlerine yer verildi.

Ukrayna Krizi’nde tansiyonu bu denli tırmandırmakla, Rusya’nın amaçladığı ne?

Öncelikle, kendisini dünya siyasetinde “vazgeçilmez” kılmak. Öte yandan da, “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek”. Diğer bir deyişle, Avrupa coğrafyasında istediği tavizleri kopartabilmek ve güvenlik eksenini dilediği biçimde şekillendirmek. Aslında, günümüz Ankarası ve Moskovası’nın dış siyaset yaklaşımları bu açıdan birbirine benziyor. Krizler, iki ülkenin yönetimini de, dünya nezdinde “önemli” kılıyor. Buna karşılık, Moskova’dan farklı olarak Ankara’nın “Batı’yı Doğu’ya; Doğu’yu Batı’ya karşı oynama” politikası da var. Konjonktürel çıkarların öyle gerektirdiği varsayılınca, ABD’nin ve Avrupa Birliği’nin yanına; diğer zamanlar da Rusya ve Çin’in yanına meyleden, “ideolojisiz” bir yaklaşımdan bahsediyoruz.

Ankara ve Moskova’nın dış siyaseti birbirine benziyor. Krizler iki ülkenin yönetimini de dünya nezdinde “önemli” kılıyor. Buna karşılık Moskova’dan farklı olarak Ankara’nın “Batı’yı Doğu’ya; Doğu’yu Batı’ya karşı oynama” politikası var.

Aralık 2021’den bu yana da Rusya, önce; Ukrayna yakınlarına büyük askeri güçler konuşlandırarak ve yaptığı yığınağın dünya basınında büyük yankı yaratması ardından ABD ile NATO’dan güvenlik garantileri talep etti. Aralık ayının ortalarında Kremlin, ABD ve NATO ile anlaşmak için, neredeyse tamamı “kabul edilemez” önerilerden oluşan anlaşma önerilerini açıkladı. Rusya’nın “kırmızı çizgileri”, NATO’nun daha fazla genişlememesi ve 1997’den sonra İttifak’a katılan ülkelere konuşlandırılan askeri güçleri geri çekmesi gibi taleplerdi. Özetle Rusya, NATO’nun sadece Ukrayna ve Gürcistan’dan değil; Polonya başta, Doğu Avrupa’dan da uzak durması ve/veya çekilmesini istiyor.

Rusya’nın, dünyanın en büyük nükleer kapasitesine ve Avrupa’daki en güçlü konvansiyonel kuvvetlere sahip olduğu; Rus askeri kuvvetlerinin, o ülkelerin egemenliklerini ihlal eder biçimde, Ukrayna, Gürcistan ve Moldova topraklarında konuşlandığı düşünülürse, Kremlin’in beklediği ödünleri alması kolay değil.

Yine de, 2021’in sonuna geldiğimizde, Ocak 2022’de başlayacak uluslararası görüşmelerin Rusya ile ABD ve NATO’nun gerilimini düşürecek bir “orta yolun” kapısını açması ümit ediliyordu. 10 Ocak’tan itibaren de ABD ve Rus yetkililer ikili görüşmeler yaptı, NATO-Rusya Konseyi bir araya geldi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı toplantısı gerçekleşti. Fakat, hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Dahası, görüşmeler başlamadan da Rusya, Ukrayna’daki diplomatlarının önemli bir kısmını ülke dışına çekerek gözdağı verdi.

Şu aşamada en muhtemel gözüken ise, Kremlin’in görüşmelerin başarısızlığını, Ukrayna’ya karşı yönelik gerçekleştireceği bir askeri harekatın bahanesi olarak kullanması.

Almanya’da yeni hükümet için ilk büyük dış politika sınavı

Angela Merkel ertesi Almanya’nın Yeşiller’in lideri Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’un, 18 Ocak’ta Kremlin’deki mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüşmeleri, iktidardaki ilk büyük siyasi sınavıydı. Özellikle de, Almanya hükümetinin Kuzey Akım 2 boru hattına yönelik tavrı, Rusya ile ilişkilerde kilit rol oynuyor. Bilindiği gibi Kuzey Akım 2’yi, Moskova’nın, AB’ye karşı “jeopolitik bir silah” olarak kullanabileceği öne sürülüyor. Almanya’da iktidardaki koalisyondaki Sosyal Demokrat Parti’nin üst düzey politikacıları, Savunma Bakanı Christine Lambrecht ve boru hattının hiçbir şekilde Rusya ve Ukrayna gerilimleriyle bağlantılı olmaması gerektiğini söyleyen parti Genel Sekreteri Kevin Kühnert, Kuzey Akım 2’yi savunuyor. Şansölye Olfa Scholz’un kendisi de yumuşak bir tutum benimsiyor ve boru hattının sadece bir “özel ekonomi projesi” olarak ve siyasi bir boyutu olmadığını öne sürüyor.

KUZEY AKIM 2 TARTIŞMASI

Kuzey Akım 2, Rusya’dan Baltık Denizi’ni aşarak, Almanya’ya doğru doğal gaz taşıyacak. Nord Stream 1’in yanında yer almaktadır. Rusya’dan Avrupa’ya olan doğalgaz akışı miktar olarak artmasa da, rotası değişecek ve Ukrayna, enerji rotası olarak atlanmış olacak. Kuzey Akım 2, bir kere devreye girdiğinde, Rusya’nın artık Ukrayna üzerinden gaz göndermek için geçiş ücreti ödemesine gerek kalmayacak.

Ukrayna, Rusya ile 2014’ten beri süren “düşük yoğunluklu savaş” ve son askeri yığınak ile tırmanan kriz de düşünülürse; Kuzey Akım 2, ister istemez Almanya ve Avrupa için daha vazgeçilmez bir proje haline geliyor.

ABD’de de, Cumhuriyetçiler ve Demokratlar arasında Kuzey Akım 2’ye yaptırım uygulanması konusunda ortak bir yaklaşım söz konusuyken; şimdi, orada da görüşler farklılaştı. Cumhuriyetçilerin önde gelen isimlerinden Ted Cruz’un, Kuzey Akım 2’ye yaptırım uygulanması teklifi, 13 Ocak’ta Senato’da kabul edilmedi. Demokratlar, Kuzey Akım 2’ye yaptırımların Almanya ile ABD ilişkilerini bozacağını öne sürerek Cruz’un tasarısına destek vermediler.

Cumhuriyetçiler ve Demokratlar, ABD iç politikasında birçok konuda fena halde kutuplaşıp çelişse de, başta Çin konusunda olmak üzere dış politika konularında anlaşıyorlar. Kuzey Akım 2’a yaptırımlar konusunda anlaşırken ayrışır hale gelmeleri ise, aslında Rusya’nın asıl başardığı noktayı gösteriyor.

Herkesi bölmek…

ABD ve Avrupa Birliği’ni bölmek; ABD ve Almanya siyasetini kendi içlerinde bölmek, Rusya’nın şimdiye kadar Ukrayna Krizi ile elde ettiği başlıca “kazanç”.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI