Salı, Nisan 16, 2024

Putin kaybediyor insanlık kazanıyor

Bizim ve tüm insanlığın rahatlaması için Putin ve zihniyetinin kesin tasfiyesi gerekir. Putin ile konuşmak, barış yapabileceğini düşünmek abesle iştigaldir, onu sadece güçlendirir. Dr. Melih Bulut yazdı

Ukrayna Savaşının üçüncü ayındayız. Putin işgalin başında ortaya koyduğu hemen hiçbir stratejik hedefe ulaşamadığı gibi kara ordusunun yaklaşık üçte birini kaybetti. Uçaklarını düşürdüler, şu anda Ukrayna kendi hava sahasını büyük ölçüde kontrol edebiliyor. Acı ama Rusların asker kaybı 30.000’e dayandı. Putin ağır kaybediyor. Tabii bu arada hesabını Putin’in kolaylıkla kazanacağına göre yapanlar veya bu savaşın anlam ve önemini göremeyenler de kaybediyor. Buna karşılık kendisini doğru konumlayan ülkeler, liderler kazanıyor. Uzun vadede dünya ve demokrasi, insanlık kazanıyor.

PolitikYol’da 11 Mart ve 10 Nisan’da yayımlanan yazılarımda bu savaşın adeta bir Dünya Savaşı olduğunu ve eskilerden farklı olarak esas itibariyle bir değerler sistemi mücadelesi olduğunu belirtmiştim. Geçen zaman durumu net biçimde ortaya koydu. Putin’in işgali başlatmak için gösterdiği bütün nedenlerin uydurma olduğu anlaşıldı.

Rus ordusu Bucha başta birçok yerde sivil katliam yaptı ve insanlık suçu işledi. Hastaneleri, okulları acımasızca bombaladılar. Her türlü zorlamalarına rağmen direnci daha da artan bir Ukrayna ile karşılaştılar. Putin sıkışınca nükleer kartını çıkardı ama kısa sürede bunun bir blöf olduğu anlaşıldı. Şimdi Ukrayna limanlarını ablukaya alarak gıda krizini azdırma şantajı yapıyor. Bu şantaj karşısında ne gibi önlemler geleceğini ve ilave neler kaybedeceğini yaşayarak göreceğiz.

Kazananların başında tabii ki yekvücut olarak faşistlere karşı şanlı bir direniş ortaya koyan Ukrayna geliyor. Artık Rusya’nın Ukraynalıları dize getirmesi mümkün değildir ve Ukrayna işgal ettiği tüm toprakları, Kırım dahil, almadan barış yapmayacaktır.

Ayrıca Estonya, Finlandiya ve İsveç’in kadın başbakanları gösterdikleri liderlikle örnek oldular, kazandılar. Buna karşılık Fransa, Almanya, Türkiye, Macaristan’ın çağı okuyamayan eski tip erkek liderleri sınıfta kaldı. Öyle ki Latvia Savunma Bakanı artık ülkesinin Almanya’ya hiç güvenmediğini açıkça söyledi. Macron zaten madara olmuştu, yeniden seçildikten sonra da hata yapmaya devam ediyor.

Öngördüğümüz üzere bu savaş dünya tarihinde her bakımdan bir kırılma yaratıyor ve dünün güçlü görülen ülkeleri bugün alaya alınıyor. 21. Yüzyılın en önemli insani vasıflarının iyilik ve yaratıcılık olduğunu söylerken bu hasletlerin kadınlarda erkeklere nazaran ve doğal olarak çok daha fazla bulunduğunu, kadın siyasetçilerine yatırım yapan ülkelerin öne çıkacağını da öngörebiliriz. Ukrayna meselesi başından sonuna, 20. yüzyıl kafasıyla bugünlerin ve yarınların anlaşılamayacağını, geleceğin kurulamayacağını somut biçimde göstermektedir.

İsveç ve Finlandiya uzun yıllardır sürdürdükleri tarafsızlık politikasını büyük bir halk desteği ile terk edip NATO üyeliği için başvurdu. Demokrasisi güçlü, toplumsal bilinci yüksek, kamu vicdanı gelişmiş bu iki ülkenin NATO’ya katılımları NATO’yu etkileyecek ve olumlu anlamda değiştirecektir. Bu sürece çok da anlamı olmayan argümanlarla taş koymak kimseye yarar sağlamayacaktır. Tersine İsviçre’nin bile NATO üyeliğini ciddiyetle düşündüğü bir ortamda sürece katkı sağlayarak ikili sorunlara müttefik olarak çözüm aramak çok daha akılcı olacaktır.

Türkiye’nin tüm dünyanın gözü önünde son yıllarda hızla gerileyen demokrasisi nedeniyle bu ülkelerin üyeliklerine karşı çıkma argümanlarının ne kadar önemseneceğini göreceğiz. Mağlup bir Putin yanıbaşımızda bu topraklar için en önemli tehdit unsuru iken NATO şemsiyesine ihtiyacımız her zamankinden fazladır. Umarım bu konuda daha fazla hata yapılmaz.

Yunanistan da bir diğer kazanan. Aslında biz kaybettiğimiz için bir kazanan. Son yıllardaki fevkalade hatalı dış politika seçimlerimiz nedeniyle kazanıyor. Başbakan Mitçotakis “Beni Yunan Parlamentosunda bile böyle alkışlamıyorlar” diyerek durumu net biçimde ifade etti. Sağa sola kızacağımız yerde önce kendimize bakalım.

Putin böylelikle kendisini ve zihniyetini besleyen posttruth döneminin bitişini de başlatmış oldu. Yenilgisi faşizmin ve gerçekötesi çağın en etkili ve önemli bir aktörünün tarihe karışmasını sağlayacaktır.

Putin NATO’yu, Avrupa Birliği’ni kolayca böleceğini öngörerek bu işgale girişti, tam tersi oldu. NATO hem bütünleşti hem de İsveç ve Finlandiya gibi Avrupa’nın en güçlü ordusuna sahip ülkeleri içine alma fırsatı yakaladı. Kanımca bu süreçte en az NATO genişlemesi kadar önemli olan bir hadise Avrupa’nın halklar nezdinde, tabandan yeniden ve daha güçlü şekilde bir birlik haline gelmesidir.

Milyonlarca Ukraynalı sığınmacının onlarca ülkede eşsiz bir misafirperverlikle karşılanması takdire şayandır. Keşke dünyanın bu karmakarışık zamanında tüm sığınmacılar Ukraynalılar kadar şanslı olsa. Belki de savaşın yanı başlarında olması, dehşetin sosyal medyada adeta naklen yayınlanması insanları daha da hassaslaştırdı.

Her halükârda Ukrayna’nın direnci küresel kamu vicdanını görülmemiş biçimde harekete geçirdi, bunu not etmek lazım. Zelensky onlarca Parlamentoda konuştu, en son Cannes Film Festivalinde ayakta alkışlandı. Putin’in her zaman uyguladığı propaganda yöntemleri ve her ülkede yandaşı oligarkların satın aldığı kişilerin, yayın organlarının nafile çabaları işe yaramak bir yana tam tersi etki yaptı. Artık Rus devlet televizyonlarında Putin’in danışmanları dünyada yapayalnız kaldıklarını konuşmaya başladılar.

ABD Başkanı Joe Biden’ı şimdiye kadar ortaya koyduğu liderlikte başarılı buluyorum, savaşın bir kazananı da o. Sabırla müttefiklerini bir araya getirdi, doğru zamanda doğru hamleler yaptı. İçeride gayet septik ve hastalıklı bir Cumhuriyetçi Partiye ve projelerini köstekleyen demokratlara rağmen krizi başarıyla yönetti.

Bu yazıyı yazdığımda kendisi Asya gezisine, eşi de Güney Amerika gezisine çıkmıştı. Jill Biden “We are all connected, especially in Americas” diyerek benim gönlümü fethetti. Belki de ilk kez bu düzeyde bir politik şahsiyet “Bağlantısal Bütünsellik” kavramına atıfta bulundu. Yaşamdaşlık ile birlikte bu vizyon önemli, bizi Mahşerin Dört Atlısı şeklinde üzerimize gelen krizlerden çıkaracak yaklaşımdır.

Benim kanım, bizim, iktidarı muhalefeti ile Ukrayna Savaşı ile başlayan süreci iyi okumadığımız ve halen de günün sonunda da kaybedenlerden olacağımız yönünde. Oligark yatlarını limanlarımıza alıyor, Rusya ile her türlü ticari ilişkiye devam ediyoruz.

İktidarın ekonomi yönünden sıkışmışlığı ve dış politikadaki her zamanki beceriksizliği onu Rusya karşısında çaresiz kılıyor. Halbuki muhalefet, özellikle CHP Kurtuluş Savaşı yapmış bir parti, nasıl bu duruma kayıtsız kalabiliyor anlamıyorum.

Bir taraftan bizi de yakan dünyanın krizleri yetmiyormuş gibi kendi kendimize de kriz çıkarıyoruz. Örneğin ekonomimizi kendi ellerimizle batırdık. Gündemimiz hep ağır. Örneğin 19 Mayıs’ı daha yeni idrak ettik, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin ne kadar güncel olduğunu konuşuyoruz. Yani bir yere varamamışız, yüz yıldır hala aynı tehditler altında yaşıyoruz. Çünkü ataerkil otoriter zihniyeti aşamıyoruz. Dünyanın tüm krizleri o nedenle tsunami olup üzerimize çullandıkça çullanıyor. Umarım savaş, çekilen sıkıntılar aklımızı başımıza getirir.

Ukrayna’nın zaferi dünya ölçeğinde otokrasinin kaybetmesi ve demokrasinin kazanması demektir, bu durum pek çok ülkeye ilham olur.

Savaşla ilgili bazı öngörülerimi de sizinle paylaşmak istiyorum. Ukrayna kazanmadığı takdirde dünyaya barış gelmez. Bizim ve tüm insanlığın rahatlaması için Putin ve zihniyetinin kesin tasfiyesi gerekir. Putin ile konuşmak, barış yapabileceğini düşünmek abesle iştigaldir, onu sadece güçlendirir. Ukrayna kazandığı vakit Karadeniz bir barış gölü haline gelir. Bundan başta Türkiye herkes kazanır.

Ukrayna’nın zaferi dünya ölçeğinde otokrasinin kaybetmesi ve demokrasinin kazanması demektir, bu durum pek çok ülkeye ilham olur. Rusya’nın ilk başta kayıplarının ne olacağı, nereye varacağı öngörülemez ama sonuçta Rus halkı da daha demokratik ve etkin bir yönetime sahip olur ve kazanır. Ukrayna emperyal bir gücü dize getirirse bu da önemli bir örnek olur, her süper güç iddiası taşıyan ülke oraya buraya kolay kolay saldıramaz.

Ukrayna’yı işgale kalkışarak tüm dünyaya gerçekliğin en çıplak yüzünü gösteren Putin böylelikle kendisini ve zihniyetini besleyen posttruth döneminin bitişini de başlatmış oldu. Yenilgisi faşizmin ve gerçekötesi çağın en etkili ve önemli bir aktörünün tarihe karışmasını sağlayacaktır.

Bu insanlık için büyük bir kazanımdır ve sırf bu bile Ukrayna’ya sınırsız destek için yeterlidir. Özellikle ağır krizler ve dönüşüm çağında toplumların her an algı yönetimi ile kolayca faşizan emellere alet edilebileceği hep akılda tutulmalıdır. Buna karşılık demokratik mekanizmalar işledikçe insanlar barış içinde konuşarak, tartışarak daha adil bir toplum ve aydınlık bir gelecek kurabilirler.

İnsanevladının dünyaya hâkimiyet kurmasını sağlayan en önemli hasletlerinden birisi vicdanlı bir yaratık olmasıdır. Vicdan dediğimiz olgu başka hiçbir canlıda insandaki kadar güçlü değildir. Rusya küresel kamu vicdanının gücünü hafife aldığı için savaşı daha baştan kaybetti. Sevgili Ukraynalılar; bize cesaretin, vatan sevgisinin, bir ve birlik olmanın güzelliğini gösterdiğiniz, insanlığımızı tekrar hatırlattığınız için minnettarız. Zaferinizi dört gözle bekliyoruz.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI