Cuma, Nisan 19, 2024

Posthumanizmin soykütüğü ve gelecek projeksiyonu (IV): Bir yazılım olarak “insan”: posthuman (insan ötesi)

Posthumanist görüş, bilgisel örüntüyü, maddi temsilden üstün tutar ve böylelikle insanın bedenini oluşturan biyolojik alt yapısını, yaşamın kaçınılmaz bir öğesi olarak değil, tarihsel bir rastlantı olarak görür.

Gelecekte meydana geleceği düşünülen teknolojik gelişmelerin üreteceği yeni bir paradigma olarak tasavvur edilen posthumanizm, kavram olmanın ürettiği muğlaklıklara, kendi spekülatif koşullarının belirsizliğini ekleyerek tanımlanabilir olmayı ardına dek tartışmaya açar.

Posthumanizm, varoluşçulukta dünyaya fırlatılmış çaresiz insanı, o dünyadan kurtulma ve kendi sanal dünyasını inşa etme olanaklarıyla donatır. Posthumanist görüş, bilgisel örüntüyü, maddi temsilden üstün tutar ve böylelikle insanın bedenini oluşturan biyolojik alt yapısını, yaşamın kaçınılmaz bir öğesi olarak değil, tarihsel bir rastlantı olarak görür.

Bedeni, insanın kullanmayı öğrendiği ilk protez olarak kabul eder ve onu başka protezlerle genişletmeyi ya da değiştirmeyi protez kullanımının ilerleyen bir aşaması olarak algılar.

Akıllı makinelerle doğrudan eklemlenen posthuman’da bedensel varlık ile bilgisayar simülasyonu, sibernetik mekanizma ile biyolojik organizma, robot ereksellik ile insani hedefler arasındaki farklar artık yok edilmiştir. (Hayles, 1999, s. 2, 3) Posthuman günümüzün standartlarıyla açık bir biçimde insan olarak nitelendirilemeyecek bir varlık türüdür. (Garreau, 2005, s. 231, 232)

POSTHUMANİZM BİR HÜMANİZMADIR

Posthumanizm, bana kalırsa, çeşitli yazarların ileri sürdüğünün aksine (Welsch, 2017, s. 77) ne Tanrı’nın ölümünü ilan eden antihümanist Nietzsche’yle ne öznenin ölümünü ilan eden Foucault’yla ne de bilginin elde edilemeyeceğini savunan postmodern Derrida’yla değil, hümanist Descartes’le ilişkilidir. Posthumanizm bir anti-hümanizm değil, yoğunlaştırılmış bir hümanizmdir ve vardığı nokta, on altıncı yüzyılda Descartes’ın yazdığı yukarıda alıntıladığım manifestosuna ulaşmaktır.

Modernist hümanizm, insanı başlı başına bir tutamak noktası olarak görür ve onu evrenin merkezine sabitler. Oysa posthümanizm insanın değişmez bir özü olduğunu reddedecek ve hümanizmasını bu koşulun üzerine inşa edecektir.

Ancak bu yeni posthumanist hümanizmin, modernist hümanizmden bazı farklılıkları da vardır. Modernist hümanizm, insanı başlı başına bir tutamak noktası olarak görür ve onu evrenin merkezine sabitler. Dünyada her şey değişse dahi, bu insani öz değişmeden kalır. Oysa posthümanizm insanın değişmez bir özü olduğunu reddedecek ve hümanizmasını bu koşulun üzerine inşa edecektir.

Hümanizmin aksine, belirsizlik posthuman terimlerinde korkulacak bir şey değildir. Bu görüşe göre varoluş ezelden beri belirsiz olmuştur ve insana yanlış bir kesinlik görüşünü dayatmak, onu belirsizliğin farkında olmaktan daha güç bir pozisyon almaya zorlamaktır.

POSTHUMANİZM ÜTOPYA MI, DİSTOPYA MI?

Kuramsal açıdan son derece rasyonel görünen ütopik girişimler, kuram çerçevesinde hesaplanamayan ya da öngörülemeyen beklenmedik gelişmeler yüzünden distopyalara dönüşebilmektedir. Trans/posthuman tasarımı binlerce yıllık insanlık evrimine aşırı büyük bir devrimsel müdahale dışarıdan yapmayı planlamakta fakat bunun olası ve beklenmedik sayısız yan etkisine karşı gerekli önlemleri alabilecek mekanizmaları içermemektedir.

Homo Sapiens’in yazılım ve makine desteğiyle dönüştüğü transhuman ve posthuman artık manipüle edilebilmek için psikolojik tekniklerin yanı sıra zararlı yazılımlar ve makinelere de açıktır. İnsanı transhuman ve posthuman kılacak aşırı pahalı teknolojik ürünlerin üretimi çok büyük sermayeler gerektirdiğinden, üretim ya devletler aracılığıyla veya ortaklığıyla gerçekleşecek, ya da günümüzdeki cep telefonu üreticileri piyasası gibi duopol ya da monopol olmaya yakın bir piyasa yaratacaktır. Bu da tüm insanları manipüle etme yetisini devletlere ya da bir iki küresel şirkete teslim etmektir. Bireyi insan yapan özgür irade ve onun iradesini yaşama geçirecek olan bedeni artık temlik altındadır. Özgür irade devletler ve küresel şirket(ler) lehine süresiz askıya alınmaktadır. Dahası yapay zekânın gelişerek ilerleyen süreçte devlet ve şirketleri de aradan çıkararak daha posthuman aşamasına dahi gelinmeden, transhuman aşamasında insanlığa el koymasının önü açıktır.

Ölümsüz, aşırı güçlü ve aşırı zeki transhumanlar karşısında, ölümlü ve düşük model transhumanların toplumsal katmanlaşmada köleleşecekleri, dışlanacakları, yok sayılacakları bir dünya bizi bekliyor olabilir.

Üretiminin yanı sıra, satın alınmasının da çok pahalı olacağı bu yeni aygıtlar, yeni toplumsal tabakalar ve kast sistemleri yaratacaktır. Çok hızlı ilerleyen teknoloji karşısında zenginler her yıl cep telefonu değiştirir gibi son sistem aparatlarla donanırlarken, yoksullar bu sisteme entegre olamayacak ve zenginler evrim basamaklarını aşırı hızlı çıkarken, yoksullar evrimleşemeyecekler. Birkaç yıl içerisinde bu kesimler arasındaki bilişsel, fiziksel ve mali fark onlarca kat artacak ve bu momentum her yıl aşırı şekilde genişleyecektir. Herkesin aynı anda transhuman olamadığı böylesine bir sistem, hümanizmin “Avrupalı beyaz erkek” imtiyazlısını, bu kez “zengin transhumanlar” olarak inşa edecektir. Ölümsüz, aşırı güçlü ve aşırı zeki transhumanlar karşısında, ölümlü ve düşük model transhumanların toplumsal katmanlaşmada köleleşecekleri, dışlanacakları, yok sayılacakları bir dünya bizi bekliyor olabilir.

Hukuksal, siyasal, kütürel ve ekonomik olarak her şey, tanıdığımız evrendeki tüm sistem, çok büyük bir hızla bedensiz ve ölümsüz bu sisteme göre hızla dönüştürülmek zorunda kalınacak ve insanlık sanki binlerce yıllık bir geçmişten gelmiyormuşçasına, her şey en baştan düşünülecektir. Fakat güç farklarının bu kadar açılacağı bir yeni dünyada, artık daha eşitlikçi bir ütopya kurulması mümkün müdür?

Kaynakça

Davies, T. (2010). Hümanizm. Ankara: Elips Kitap.

Derrida, J. (1982). Margins of Philosophy. (A. Bass, Çev.) Brighton: Harvester Press.

Descartes, R. (1996). İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar. Söylem, Kurallar, Meditasyonlar (A. Yardımlı, Çev.). içinde İstanbul: İdea.

Descartes, R. (1996). Yöntem Üzerine Söylem. Söylem, Kurallar, Meditasyonlar (A. Yardımlı, Çev.). içinde İstanbul: İdea.

Foucault, M. (1994). The Order of Things. New York: Vintage Books.

Garreau, J. (2005). Radical Evolution. New York: Random House.

Harrison, P., & Wolynak, J. (2015). The History of ‘Transhumanism’. Notes and Queries , 62 (3).

Hawton, H. (1963). The Humanist Revolution. London: Barrie & Rockliff.

Hayles, N. K. (1999). How We Became Posthuman. Chicago: The University of Chicago Press .

Kaufmann, W. (1965). Dostoyevski’den Sartre’a Varoluşçuluk. (A. Göktürk, Çev.) De Yayınevi.

Lilley, S. (2013). Transhumanism and Society: The Social Debate Over Human Enhancement. New York: Springer.

Moravec, H. (1990). Mind Children: the Future of Robot and Human Intelligence. Harvard University Press.

Nietzsche, F. (1968). The Will to Power. (W. Kaufmann, Çev.) New York: Vintage Books.

Nietzsche, F. (2002). Tragedyanın Doğuşu. (İ. Z. Eyüboğlu, Çev.) İstanbul: Say .

Sartre, J. P. (1960). Varoluşçuluk. (A. Bezirci, Çev.) İstanbul: Ataç Kitabevi.

Sartre, J. P. (2005). Being and Nothingness. London: Routledge.

Welsch, W. (2017). Postmodernism – Posthumanism – Evolutionary Anthropology. Journal of Posthuman Studies , 1 (1).

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI