Çarşamba, Nisan 24, 2024

Posthumanizmin Soykütüğü ve Gelecek Projeksiyonu (I)

Hümanist Descartes, insanı insan yapanın bedeni değil zihni olduğunu vurgular. Bu düşünce, posthumanizm’in bedenden kurtarılmış zihninin hala bir insan olduğu varsayımının temelindeki görüşle aynıdır. Abartırsak, posthumanizm, bir Neo-Descartes’çılıktır.

SONSUZLUK ARAYIŞININ DÖNÜŞÜMLERİ

Klasik dönemde sonsuzluğa ancak Tanrı aracılığıyla ulaşılabileceğini düşünen insan, kendisini sonsuz (ölümsüz) kılabilmek için Tanrı’ya sığınır. Tanrı aracılığıyla bir öte dünya kurgular ve kendisini ölümsüz kılmak için bu öte dünyaya gereksinim duyar. Kendisini evrenin merkezine yerleştirdiği Tanrı’nın varlığı ile konumlar. – Tanrı var, öyleyse varım.

Bilimin gelişmesiyle Tanrı’ya atfedilen pek çok şeyin Tanrı’nın müdahalelerine gerek olmaksızın rasyonel bir iç dinamikle çalıştığının anlaşılması üzerine Tanrı’ya olan inanç sarsılır. İnsan, kendisini ölümsüzlüğe taşıyacak en yüce Varlığı yitirir. Tanrının boşalttığı merkeze, insan yerleşir. Yeni insanın seküler ve rasyonel yaklaşımla, yeni tutamağı bilim ve pozitivizm olur. İnanan insandan, hesaplayan insana geçilir. Eski insan ölür, hümanist insan doğar. – Düşünüyorum, öyleyse varım.

Tanrı’nın ölümüyle tutamaksız kalan insan pozitivizme tutunmaya çalışır ancak bu yeni tutamak insana bir sonsuzluk sağlayamaz. İnsan, sonlu bir varlık oluşuyla yüzleşerek, bunalıma düşer. Bu nihilist bunalım, varoluşun anlamsızlığını tüm gücüyle hümanist insanın yüzüne çarpar ve onu rasyonel olanın intihar etmek olduğunu düşünmeye dahi zorlar. İnsan merkezli hümanizm, Sartre’ın varoluşçuluğun bir hümanizma olduğunu ileri sürmesine rağmen varoluşçuluğun altında ezilir. Yaşamın merkezi olarak görülen insan, dünyaya fırlatılmış ve fazladan bir varlığa geriler. Sonlu olan yaşamın amacı kalmaz. – Yaşam saçma, niye varım?

Sonsuza ulaşamadığı bir yaşamdaki trajik anlamsızlığının üstesinden gelmek için, insan, kendisini tümüyle “right here, right now” (hemen burada, hemen şimdi) düsturuyla sonsuzluk yerine şimdiye odaklar. An önemli olunca, süreklilik dışlanır, dün A denilen şey, bugün B olarak algılanabilir. Kesintili ve parçalı bir yapı ortaya çıkar. Mutlak hakikatler yerine, olası yorumlar ön plana geçer. İnternetin keşfiyle, doğal coğrafi alemin yanına, sanal bir alem açılır. İnsanın erişemediği sonsuzluk, yorumların sonsuza uzatılmasıyla aşılmaya çalışılır. – Her şey yorumdur, var olabilirim.

Aşırı gelişen teknoloji sayesinde insanın yeniden sonsuza uzanmasını sağlayan/sağlayacak transhumanizm ile posthumanizm, insana dördüncü dönüşümü yaşatacak gibi. Artık insan, sonsuza uzanmak için Tanrı’ya değil, yazılımlara ve yapay zekaya, yeniden üretilebilir bedenlere gereksinim duyuyor. – Kendimi ve evrenimi yaratabiliyorum, öyleyse varım.

HÜMANİST EVREN TASARIMI: DESCARTES

Hümanizm (evrenin merkezine insanın konulması), teolojik saptamalardan ayrı bir rasyonel varlık olarak insanın yüceliğinin yeni ve canlı bir şekilde algılanışıdır. (Davies, 2010, s. 29) İnsan, artık tek başına ayakta durmaktan çekinmez, kaderinin ve değerlerinin yaratıcısı olarak kendisini görür (Hawton, 1963, s. 80). Modernist hümanizm, felsefi temellerini Descartes’ın otorite merkezini Tanrı’dan insana kaydırmasında bulur.

Teknoloji sayesinde transhumanizm ile posthumanizm, insana dördüncü dönüşümü yaşatacak gibi. Artık insan, sonsuza uzanmak için Tanrı’ya değil, yazılımlara ve yapay zekaya, yeniden üretilebilir bedenlere gereksinim duyuyor.

Descartes, felsefe tarihinde yarattığı kırılmayı, varlığından hiçbir kuşku duyulamayacak bir bilgi arayışı sırasında gerçekleştirir. Bu tartışmasız doğru bilgiye ulaşmak için, doğruluğundan en ufak bir kuşku dahi duyulabilecek tüm bilgileri elemeye dayalı bir yöntem ortaya koyar. Yöntemini izlerken, duyuların kesinliğinden, dış dünyanın varlığından ve hatta matematiğin doğruluğundan çeşitli kuşkular duyar ve bunlara neden gözü kapalı güvenilemeyeceğini anlatır. (Descartes, İlk Felsefe Üzerine Meditasyonlar, 1996, s. 141-143) Fakat tüm bu kuşku sürecinde, amacına ulaşarak, varlığından kuşku duyulamayacak bir pekin varlığı da keşfeder. “Ama hemen sonra ayrımsadım ki, böyle her şeyi yanlış olarak düşünmeyi isterken, gene de bunu düşünen benim bir şey olmam zorunluydu. Ve bu düşünüyorum, öyleyse varım gerçekliğinin kuşkucuların en aşırı sayıltılarının hiçbirinin sarsamayacağı denli sağlam ve güvenilir olduğunu görünce, hiç duraksamadan onu aramakta olduğum Felsefenin ilk ilkesi olarak kabul edebileceğim yargısına ulaştım.” (Descartes, Yöntem Üzerine Söylem, 1996, s. 32) Bu büyük keşifle, yani ünlü “düşünüyorum, öyleyse varım” cümlesiyle Descartes, insan olarak kendi varlığını bulabiliyor fakat Tanrı’nın varlığını bulamıyordu. Böylece insan ilk kez Tanrı’ya bağımlı olarak varolan bir özne olmaktan kurtuldu. İnsanın doğruluğundan emin olabileceği tek bilginin, kendi varlığı olduğu ortaya çıkıyordu. Tanrı Descartes’ın düşünüşünde ancak insana bağımlı olarak ulaşılabilen bir kavrama dönüşmüştü. Böylece Tanrı merkezli evren tasarımı, insan merkezli evren tasarımı ile yer değiştirdi. Paradigma kırıldı.

Descartes’ın takip eden savları ise posthuman’a kadar sıçrar: “Bundan sonra, ne olduğumu dikkatle irdeleyerek, hiçbir bedenimin olmadığını ve içinde olabileceğim hiçbir dünyanın ve hiçbir yerin olmadığını tasarlayabileceğimi ama gene de tüm bunlara karşın kendimin olmadığını tasarlayamayacağımı gördüm. (…) Bundan benim bütün özü ya da doğası yalnızca düşünmek olan bir töz olduğumu ve varlığım için herhangi bir yere gerek olmadığını, ne de hiçbir özdeksel şeye bağımlı olmadığımı anladım. Öyle ki bu “Ben”, eş deyişle beni ben yapan ruh bedenden bütünüyle ayrıdır ve onu bilmek bedeni bilmekten de kolaydır ve beden var olmasaydı bile, ruh, ruh olmaya son vermezdi.” (Descartes, Yöntem Üzerine Söylem, 1996, s. 32, 33) Hümanist Descartes, zihin ve beden ayrımı üzerine inşa ettiği Kartezyen felsefesinde, insanı insan yapanın bedeni değil zihni olduğunu altını çizerek vurgular. Bu düşünce, posthumanizm’in bedenden kurtarılmış zihninin hala bir insan olduğu varsayımının temelinde yatan görüşle aynıdır. Abartarak söylersek, posthumanizm, bir Neo-Descartes’çılıktır.

[HAFTAYA DEVAM EDECEK]

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI