PolitikYol Dosya | Aytun Çıray: 23 Haziran kasıtlı olarak çıkarılan bir büyük yangının milletçe söndürülmesidir

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray ile 23 Haziran seçimi, bu seçimde halkın verdiği mesajların önemi ve muhalefetin bu seçimlerle nasıl bir fırsat elde ettiği üzerine konuştuk.

YSK’nın İstanbul seçimini iptal etmesiyle birlikte demokrasi tarihimizin en utanç verici kararını aldığını söyleyen Çıray, yenilenen seçimler için “23 Haziran kasıtlı olarak çıkarılan bir büyük yangının milletçe söndürülmesidir.” ifadelerini kullandı.

Çıray, iktidarın yaptığı tüm hukuksuzlukların ve engellemelerin, kendi ‘mesajı aldık’ söylemlerini çürüttüğünü belirterek iktidarın zaten bir mesaj almak zorunda olduğunu fakat bu mesajı işine geldiği gibi yorumlayıp çarpıtacaklarından endişelendiğini söyledi.

  • İstanbul seçiminden sonra AK Parti “milletin mesajını aldık” diyor. Sizce, millet nasıl bir mesaj verdi?

Sn. Ekrem İmamoğlu’nun terinin son damlasına kadar hak ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı mazbatasının, insanların aklıyla ve hukukla alay etmekten başka bir anlama gelmeyen gerekçeyle iptal edilerek seçiminin tekrarlanma kararının alınması akıl alır gibi değildi.

YSK’nın bu kararı hiç tereddütsüz demokrasi tarihimizin en utanç verici kararıdır. Milletimizin vicdanını bundan daha çok yaralayan ikinci bir olay yoktur. YSK millet vicdanında öyle büyük bir yangın çıkardı ki, bu yangından ancak milletimizin elbirliğiyle söndürebilirdi.

‘Vicdan kardeşliği’ dediğim şey de işte buydu: hukuksuzluğun ortalığı tamamen yakıp kavurmasına hep birlikte demokrasi içinde karşı koymak. 23 Haziran kasıtlı olarak çıkarılan bir büyük yangının milletçe söndürülmesidir.

Şimdi bu ezici fark karşısında hiç kimse, biz mesaj falan almadık, diyemezdi. Bu nedenle AK Parti’nin milletimizin mesajını aldık demesinden daha doğal bir şey olamaz. Ancak mesajı aldığını söylemek bir şey, gereğini yapmak çok başka bir şey.

  • Öyle anlaşılıyor ki iktidarın bu mesajların gereğini yapacağından şüphe duyuyorsunuz?

Hiçbir konuda peşin hükümlü olmak iyi değildir. Ancak emareler maalesef bize çok da umutlu ve iyimser olma şansı vermiyor. Mesela Ankara’da Mansur Yavaş’ın karşı karşıya bırakıldığı zorluklara bakalım.

Sn. Mansur Yavaş, kendi yasal yetkisi içinde biliyorsunuz Halk Ekmek’in Yönetimini değiştirmek istedi ancak bu kararını uygulayamadı. Ticaret Odası bu yetkiyi tek başına kullanamayacağını, Belediye Meclisinden onay alıp gelmesini istedi. İşe bakın. Meğerse geçtiğimiz ay Ticaret Bakanlığı bir genelgeyle belediye başkanlarının bu konudaki yetkilerini tırpanlamış. Şimdi bu genelgenin 24 haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Genel seçimleriyle fiilen hayata geçirilen yeni rejim çerçevesinde esasen bir sekreter konumunda olan Ticaret Bakanının değil, doğrudan Cumhurbaşkanının tasarrufu olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Belediye başkanlarına kanunla verilmiş yetkinin genelgeyle geçersiz kılınmak istenmesindeki garabeti de gözden kaçırmayalım.

Bunlara Sayın Erdoğan’ın Ordu valisiyle ilgili kurgu olaydan hukuka sığmayan sonuçlar çıkarmaya gayret etmesini ilave edelim.

Şimdi bütün bu tutumların milletimizin verdiği  mesajı aldık ‘mesajını’ doğruladığını kim rahatlıkla söyleyebilir? Doğrusu ben söyleyemem. Milletimizin verdiği mesajı aldık ‘mesajı’ şu an yapıp ettikleriyle sürekli çürütülüyor. İnşallah yanılırım ama hiç sanmıyorum, milletimizin aldığı mesajı işlerine geldiği gibi yorumlayıp çarpıtacaklarından gerçekten endişeleniyorum.

  • Muhalefet bu süreçten ne tür dersler çıkarmalı?

Sn. İmamoğlu seçim sürecinde, ilk kez son derece sistematik bir şekilde kendi gündemini takip etti. Karşı tarafın son derece kışkırtıcı manipülatif ve provokatif söylemine rağmen kendi söylemini tamamen pozitif bir içerik ve üslupla kurdu.

Bu zaten çok ağır ekonomik ve sosyal sorunların  baskısını yaşayan toplumumuzu bir de ilave siyasi gerginliklere ve gerilimlere maruz bırakmamak için elzem bir stratejiydi.
Muhalefetin iki temel partneri CHP ve İYİ Parti, süreç içinde özellikle HDP üzerinden birbirine düşürülmek, Kürt vatandaşlarımızın desteklerini geri çekmelerine yol açacak pozisyonlara sürüklenmek istediler.

Bazı hatalar söz konusu olsa bile, Cumhur ittifakının bu tuzağına düşülmedi. Yine de bu konuda aslan payını Kürt vatandaşlarımıza vermek gerekir. Onlar, AK Parti iktidarının yegane amacının ‘iktidarı’ her ne pahasına olursa olsun sürekli kılmak için en olmadık sözleri verebileceğini, en umulmadık tutumları alabileceğini birinci elden tecrübe etmişlerdi. Havuç ve sopanın bunun için nasıl münavebeli kullanıldığını yaşayıp görmüşlerdi.
Dolayısıyla her türlü ‘algı yönetimine ve operasyonuna’ bağışıklık kazanmışlardı. Bu tecrübelerinin ışığında küçümsenip kandırılabilir saflar olarak görülmelerine ve terörist diye topyekun karalanmalarına papuç bırakmaya niyetleri yoktu. Öyle de yaptılar.
Bu, sosyal ve siyasi bakımdan Türk Milletini farklı bir özgüven noktasına getirecek bir tarihi an sayılabilir. Muhalefet buradan çok önemli dersler ve sonuçlar çıkarabilir, çıkarmalıdır. Emin olun 7 Haziran seçimlerinden bu yana milli psikolojik sorunlarımızı çözmek için yeni bir şans yakaladık.

  • Bundan sonra Türkiye’deki siyasal süreç sizce nasıl bir yol haritası ekseninde yürüyecektir?

İnsanımız 17 Nisan 2017’deki gölgeli anayasa referandumunda ‘güya’ kıl payı çoğunlukla onaylanan anayasa değişikliklerinin kendine maliyetini, nasıl bir rejim inşa edileceğini elbette tam anlamıyla idrak edememişti. YSK’nın Sn. İmamoğlu’nun mazbatasını alması, oylarının gasp edilmesi soyut zannettikleri tek adam rejimi eleştirilerinin gerçek olduğunu onlara gösterdi.

Muhalefet şimdi, çağa uygun ve mutlak kuvvetler ayrılığına dayalı anayasal rejim ile tek adam rejimi  arasındaki farkları gayet somut biçimde milletimize anlatma konusunda hiç bu kadar şanslı olmamıştı. Sonuç olarak yol haritası son derece çetin bir parkuru içeriyor. Yani her şey tasavvur edildiğinden de zorlu geçecek; ama menzile ulaştığımızda orada mutlak kuvvetler ayrılığına ve hukukun üstünlüğüne dayalı anayasal bir cumhuriyeti ve demokrasiyi var etmiş olacağız. Bir daha asla yıkılmayacak güçte ve kurumsallıkta…

PolitikYol Dosya | Levent Üzümcü: Sürekli mesaj vermeye alışmış, duymaya alışmamış bir yapı seçmenin mesajını alamaz

PolitikYol Dosya | İsmail Saymaz: Yurttaşlar 31 Mart-23 Haziran sürecinde partili cumhurbaşkanlığı ile ülkenin yönetilemeyeceğine karar verdi

PolitikYol Dosya | Sezai Temelli: Muhalefet bu kadar güçlü ve halkı bir zemin yakalamışken geçmişin kutuplaşmış siyasetine tutsak olmaktan kurtulmalı