Cuma, Mart 29, 2024

Pazar çevirisi|Kolombiya: Uluslararası Ceza Mahkemesi ve barış süreçleri için yeni bir yol mu? – Nelson Camilo Sánchez León


Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Statüsüne Taraf Devletler 9. Toplantısının açılışı sırasında bir konuşma yapıyor. Fotoğraf: UCM Koalisyonu

Pek çok kötü haberle dolu bir yılda, dünya, Kolombiya’daki silahlı çatışma dönemini sona erdirecek müzakere sürecinin nihayetlenmekte oluşunu sevindirici bir haber olarak karşıladı. Sadece 50 yıldan uzun süredir birbiriyle savaşan iki ordu silahlı çatışmayı sona erdirme konusunda anlaşmaya vardığı için değil, müzakereler boyunca yaşanan olumlu gelişmeler nedeniyle de.

Bu olumlu gelişmelerden bazıları, uluslararası hukuk ile barış süreçleri arasındaki ilişkilere baktığımızda çok alakalı olabilir. Örneğin, uluslararası insancıl hukukça öngörülmüş insancıl anlaşmaların (3. madde)*, savaş hallerini insancıllaştırmadaki geleneksel rollerinin ötesinde, barış anlaşmasına normatif güç kazandıracak bir araç olarak kullanılması.

Ancak en çok tartışma yaratan ve ilgi çeken mesele, barış anlaşmasının adalet ve hesap verebilirlik bileşeni ile devletin uluslararası ceza hukuku açısından görevleri arasındaki ilişki.

Ülke içinde silahlı çatışma ile yüz yüze olan bir devletin, uluslararası ceza hukukunun son yıllarda geliştirmiş olduğu katı adalet standartlarını izleyerek barış anlaşmasına nasıl ulaşabileceği konusunda şu an bir kuşku olduğundan, bu önemsiz bir soru değil.

Kenya ve Uganda gibi Roma Statüsünün yargılama yetkisi altındaki vakalarda gerilimler çok aşikar. Farklı kesimlerden, UCM Başsavcılığının, eylemlerinin barış arayışının önüne koyduğu olası engeller konusunda aşırı katı olduğuna ve barış sürecini riske atıyorsa müdahale etmekten imtina etmesine imkan verecek olan “adaletin menfaati” maddesini kullanmış olması gerektiğine dair eleştiriler geldi.

UCM’nin buna yanıtı, bu ilkenin, barış sürecini riske atıyor olsa bile belirli durumlara müdahaleden kaçınmaya çok az imkan bırakan ve “adaletin menfaati” ile kurbanların adaletten menfaatini denk tutan katı yorumunu savunmak oldu.

Bu durumla birlikte, barış ile adalet arasındaki kutuplaşma konusunda eski bir ikilem ortaya çıktı. Bu anlaşılır bir durum çünkü Rodrigo Uprimny’nin de açıkladığı gibi, “barış ve adalet uzun vadede aynı istikamette gidebilse de kısa vadede çatışma halindedirler: insanlığa karşı suçlar ciddi cezaları hak eder ama bu tür yaptırımlar barışı müzakere etmeyi de imkansız kılar.”

Kolombiya örneği işte bu noktada, tartışmanın ilkelerden birini harcayacak şekilde aşırı uçlara gidilmeksizin sürdürülebileceğini gösteren ilginç bir katkı sunabilir.

2004’ten bu yana UCM Başsavcılığı, çatışma sırasında işlenen korkunç suçlar nedeniyle bir ön inceleme yürütmekte. Soruşturma açma kararı vermemiş olmasına rağmen, pozitif tamamlayıcılık ilkesi kapsamında yerel soruşturmaların ilerleyişini denetleyen ulusal makamlarla birlikte çalıştı.

Ancak Kolombiya barış anlaşmasının bu ilişkiyi değiştirip değiştiremeyeceği sorusu geçerliliğini koruyor. Anlaşma, özellikle de en ciddi vakalardan en çok sorumlu olanlar için geçerli olmak üzere, çatışma sırasında yaşanan ihlalleri soruşturacak özel bir yargılama yetkisi alanı oluşturan birleştirilmiş bir hesap verebilirlik mekanizması kuruyor. Ancak barış müzakeresinin ürünü olan bu sistem, kurbanların hakları için hakikat ve tazminat gibi tatmin edici adımlara iyi niyetle katkıda bulunan ve aynı zamanda da geçmişteki suçlara olan iştiraklerini itiraf eden zanlıların, her kim olursa olsunlar, düzeltici ve tazmin edici içerikteki faaliyetleri yerine getirmelerini garanti eden, özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezaya tabi tutulmalarını getiriyor. Kamusal altyapı inşası, kırsal bölgelerde insancıl amaçlarla mayın temizliği veya kırsal kalkınma tedbirlerini içerecek olan bu faaliyetler, kişiyi cezaevinde özgürlüğünden mahrum bırakma tedbirlerinin yerini alacak.

Bazı analistler söz konusu yaptırımın, Roma Statüsünce konan standartları karşılamada yetersiz olduğunu iddia ettiler ve UCM Başsavcılığının Kolombiya’da sürece derhal müdahale edeceğini öngördüler. Ancak birkaç gün önce yayınlanan bir basın açıklamasında Savcı Fatou Bensouda, daha uzlaştırıcı bir müdahale modeli çizgisi izlemiş gibi görünüyor. Açıklamanın ana vurguları şöyle:

Birincisi, silahsızlanmayı teşvik etmek uluslararası suçların önlenmesine katkıda bulunacağından, anlaşmayı tebrik ediyor.

İkincisi, kurbanları merkeze koydukları ve onlara anlaşmada önemli bir rol verdikleri için tarafları tebrik ediyor.

Üçüncüsü, Bensouda, uluslararası hukukta her türlü affın değil yalnızca uluslararası suçların ele alınmasını engelleyecek olanların yasaklanmış olduğunun altını çizerek, Roma Statüsünce belirlenen suçların af kapsamı dışında bırakılmış olmasından duyduğu memnuniyeti ifade ediyor.

Dördüncüsü, devletlerin ve mevcut örnekte de Kolombiya’nın taahhüdünün, “etkili yaptırımlar” konması olduğunu ve “etkili yaptırımın” illa ki hapis olmadığını vurguluyor.

Beşincisi, devletin görevinin failleri adalet önüne çıkarmak olduğunun altını çiziyor ve (olağan ulusal yargıya tamamlayıcı olarak) özel yargısal yetkinin bunun için uygun bir yol olduğunu belirtiyor.

Altıncısı, özel yargının “en ciddi suçlardan en çok sorumlu olanlara” odaklanmış olmasını kabul ederek görünüşe göre ulusal bazlı seçimi kabul ettiğini de gösteriyor.

Son olarak, basın açıklamasını tasarımla ilgili genel bir memnuniyet tonu içinde tamamlıyor ancak vaat edilenin gerçekleşmesi açısından uygulama sürecini dikkatle izleyeceği uyarısını yapıyor. Yani Savcı, pozitif tamamlayıcılık ruhuyla iç gelişmeleri izlemek için hazırlık soruşturmasına devam edeceğini duyuruyor.

Bu vizyonda, barış ilkesini bir “adaletin menfaati” tedbiri olarak mı yoksa “kurbanın adaletten menfaati” tedbiri olarak mı uygulamamız gerektiği tartışmasına alternatif getiren bir örnekle karşı karşıya olabiliriz. Savcı, pozitif tamamlayıcılık ilkesini uygulayarak devletlerin takdir yetkisini kabul ediyor ve devletlerin taahhütlerini yerine getirip getirmediği konusunda ayrıntılı bir izleme stratejisi öngörüyor.

Savcının basın açıklamasında belirtildiği gibi, modelin vaatlerini yerine getirip getiremeyeceğini değerlendirmek için henüz çok erken ama getirirse bu, incelenmeye değer muhtemel bir yola ilişkin iyi bir gösterge olacaktır.

(*) Özel İnsancıl Anlaşmalar: Cenevre Konvansiyonları geleneksel olarak devletler arasındaki çatışmalar için geçerli olsa da 3. Madde, iç silahlı çatışmada tarafların davranışlarını düzenlemektedir. 3. Madde, bir iç çatışmanın taraflarının, “özel anlaşmalar yoluyla mevcut Konvansiyonların diğer hükümlerinin tümünün veya bir kısmının” yürürlüğünü sağlamaya çaba göstermesi gerektiğini belirtmektedir.

Bu yazı dunyadanceviri.wordpress.com/ adresinden alınmıştır.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER