Clara Volintiru ve George Stefan
11 Aralık, bir Pazar sabahı ve Romanya’da seçimler yapılıyor. Orta yaşlı bir adam Giurgiu kasabasının tozlu sokaklarında kasılarak yürüyor. Sokakta gördüğü, oy kullanmaya giden herkese, onları isimleriyle tanıyarak selam veriyor; bazı el sıkışmalar, bazı vaatler, çocuklar ve aile ile ilgili kibar sorular. Erken 1990’lara kadar uzanan Sosyal Demokrat (PSD) kampanyalarının veteranı. Bu örnekte 2016 seçimlerinde, PSD Giurgiu bölgesinde, neredeyse % 70 oyla, bugüne kadar aldığı en yüksek desteği alacak. Başarısının büyük kısmını onun gibilerine borçlu.
Bu arada genç bir kadın Bükreş’te şehir merkezinde bir kafede oturuyor. Parmakları akıllı telefonuna yapışmış, kulaklıklara dolanmış, oy kullanan çoğu arkadaşı gibi Facebook’a dalmış; bazı beğeniler, bazı paylaşımlar, kamusal kişiler hakkında alaycı yorumlar ve siyasete yeni katılanlarla ilgili coşkulu aktarımlar. Yeni kurulan Romanya Birliği’ni Koruma (USR) partisinin ilk sefer destekçilerinden ve kampanya elemanlarından. USR, Bükreş’te neredeyse % 30 oya ulaşarak bugüne kadar aldığı en yüksek desteği alacak. Başarısının büyük kısmını onun gibilere borçlu.
Ama kampanya, PSD’nin ana rakibi Ulusal Liberal Parti (PNL) için oldukça farklıydı. Kampanya uğraşları esasen sahada fark edilir hiçbir varlık göstermeden TV stüdyolarına odaklanmıştı. Sonuçlar ulusal ölçekte toplandığında PSD oyların % 45,5’ine ulaşırken, PNL % 20’yi ancak geçerek onun yarısından daha az oy aldı, ve USR % 8,8’de kaldı. PNL’nin geçen onyılın Romanya’da en önemli partilerini kapsayan bir birleşme (PDL ve PNL) sonucunda ortaya çıktığı ve görevdeki başkan Klaus Iohannis’in partisi olduğu, popüler ve görevden ayrılan teknokratik Başbakan Dacian Cioloş’u desteklediği düşünülürse bu sonuç beklentilerin fazlasıyla altındaydı.
KUŞAKLAR ARASI BÖLÜNMELER VE TOPLUMSAL YARIKLAR
Bunlar seçimin ana hikayeleriyken, parlamentoya girebilen diğer partiler koltuk sayısı bakımından küçük olsalar da şimdi koalisyon hükümetini oluşturmakta önemli bir rol üstlenecekler. Bunlar etnik azınlık partisi UDMR (% 6,3), eski başbakan Călin Popescu-Tăriceanu’nun partisi ALDE (% 6) ve eski Başkan Traian Băsescu’nun partisi PMP (% 5,6).
Avrupa boyunca çok sayıda parti sisteminde parti liderliği, seçmenlerin temsil edilmeme hissiyle ve yeni rakiplerin oluştuğu bir boşlukla alt kademelerden ayrılmış hale geldi. Ancak Romanya’da himayeci (clientelistic) bağlantılar, milliyetçi yeni oluşan partileri (esasen Birleşik Romanya Partisi PRU’yu) parlamento dışında bırakarak PSD gibi ulusal partilerin kendi destekçileriyle istikrarlı bir ilişki kurmalarına olanak tanıdı. PSD’nin sahadaki varlığı ve destekçileriyle bağlantıları ortadan kalksaydı, Polonya ve Macaristan örneklerinde olduğu gibi aşırı partilerin daha görünür hale geldiğini kesinlikle görürdük.
2016 seçimlerinde büyük etken sandığa gitmeyen seçmenlerdi. Mutlak olarak istikrarlı bir PSD seçmeninin varlığını teslim ederken sağdaki partilerin umudu katılımı arttırmaktı. Ve aslında, büyük oranda gençler arasında görünür olsa da, seçmenlerde bir miktar yeni coşku mevcuttu. Facebook’ta dayanışma mesajları, coşku ve isyan her taraftaydı. Kahveciler ve üniversite salonları dahi bu heyecanın bir kısmını yansıttı.
Siyasal aktivizm ve toplumsal protestolarda artışı takiben genç seçmenler daha önce hiç olmadığı kadar siyasete dahil oldular. Erken 1990’larda gençlerin zamanın siyasal rakiplerine derin bir bağlılık düzeyi geliştirmelerindeki gibi modern Romanya’nın gençliği, ülke siyasetinde açık bir kuşaklar arası bölünme yaratarak artık aktif bir rol oynuyor. Yaşlılar Sosyal Demokratlar’a sadıkken daha genç ve daha az sayıdaki seçmen büyük oranda PNL ve USR’yi desteklediler.
Bu sadece Romanya bağlamına özgü değil, ancak kapsayıcı bir eğilim. Kuşaklar arası bölünmeler ayrıca Brexit referandumunda ve Donald Trump’ın seçim zaferinde de önemli birer etkendi. Toplumsal yarıklar, farklı dünyaların aynı ülkede bir arada varoluşunun artık Avrupa demokrasilerinin normu haline gelişiyle artan öranda önem taşıyorlar. Bu herhangi bir seçilmiş hükümetin meşruiyet ve temsil güçlerine ciddi bir tehdit haline gelecek (bu hükümet seçmenlerin çoğunluğu tarafından tercih edilmiş olsa dahi).
Yine de yerel düzeye bakarsak, 2016 Romanya seçimlerinde destekçilerin profilinin çıkarılmasında sosyoekonomik statüye dayanan kesin ayrımlara ilişkin pek kanıt bulunmuyor. Ulusaltı düzeyde bir karşılaştırma, aşağıda hesapladığımız gibi, düşük gelir düzeyi ya da işsizlikle geçen seçimlerde katılım arasında güçlü ve pozitif korelasyonu gösteriyor. Diğer bir deyişle daha yoksul ve mahrum bırakılmış yerellikler aslında en yüksek sandığa gitmeme oranlarının olduğu yerler. Kamusal söyleme karşın sosyo-ekonomik profil Sosyal Demokrat seçmenlerin esas özelliği değildi.
Figür: Romanya’nın bölgelerinde katılım oranı ile ortalama ücretler arasındaki ilişki
[ç.n. Kırmızı Sosyal Demokrat Parti’nin, Mavi Ulusal Liberal Parti’nin, Yeşil Romanya’daki Macarların Demokratik Birliği’nin önde olduğu bölgeler. Dikey eksen sandığa gitmeme oranı, yatay eksen net ücret ortalamasından yüzdelik farkı gösteriyor]
Bu örnekte esas ders, seçimlerde oy kullananların harekete geçirilmiş olmaları. En yüksek katılım oranı PSD’nin güçlü olduğu Olt, Teleorman ve Dolj eyaletlerindeydi. Benzer şekilde Harghita’da yoğunlaşmış Macar azınlığın disiplinli seçmenleri büyük oranda katılım sergilediler. Bu rakamlar bölgelerde parti ağlarının önemini doğruluyor.
Son olarak toplumsal ayrımlar ve demografik dağılımın ötesinde siyasal sınıfta kuşaklar arası bir bölünme de mevcut. Siyasal liderler daha öncekine nazaran çok yüksek bir oranda kullanılıp atılıyorlar. Yolzulukla lekelenmiş önceki kuşakların yerini almak üzere genç liderler bütün partilerde devreye girdiler. Ancak beklentileri karşılamakta büyük oranda başarısız oldular. Çoğunlukla kurumsal deneyim kazanmak için yeterli zamanları olmadı, bu deneyim edinilebilir ancak bunun gerçekleşmesi için iktidarda kalmaya ihtiyaçları olacak.
En açık kuşaklar arası bölünme yeni kurulan ve çoğu kişi tarafından teknokratik hükümetin döneminin sonuna geldiğini gösteren siyasal parti olan USR ile. Aslında seçimlerde teknokratik bakanların çoğu listelerde ön sıralarda yer aldılar (örneğin Manuel Costescu, Cristian Ghinea, and Vlad Alexandrescu). Bunlar uzun yıllar yurtdışında eğitim almış ya da çalışmış, özel sektör ya da sivil toplumda kökleri bulunan genç profesyoneller.
Yine de USR’nin mevcut konumunu koruyup koruyamayacağı şüpheli. Başka yeni kurulan partiler bir sonraki seçimlerde silinmek üzere parlamentoya girmişlerdi. Genellikle sahada yeterince varlık gösteremeyişleriyle desteklerinin eridiğini görüyorlar ya da görev üstlendiklerinde “dışarlıklı” statülerini koruyamıyorlar. Gerçekte Avrupa’daki yeni partiler bir atılım sonrasında varlıklarını sürdürmekte zorlanıyorlar. Eğer USR yaşarsa mevcut lideri sayesinde değil, ona rağmen gerçekleşecek: Nicusor Dan parti takipçilerinin çoğunun güveni ve hayranlığının keyfini sürse de daha geniş topluluğa seslenebilecek karizmatik bir politikacıdan ziyade bir merkez grubun lideri.
GELECEĞE DAİR BEKLENTİLER
Şu an Başkan ve parlamenter çoğunluk arasında uzatılmış bir kasıntı dönemini beklemek için bütün koşullar mevcut. Birlikte var olmalarının gerilimleri Romanya’da tekrarlayan bir konu haline geldi. Daha önceki Başkan Traian Băsescu gibi mevcut Başkan Klaus Iohannis de imtiyazlarını sonuna kadar kullanmaya çalıştı. Teknokratik hükümet için açık desteği Başkan’ın PSD’yi iktidardan uzak tutma arzusunun bir göstergesiydi ancak bu artık geçerli bir hedef değil. Fakat dış ilişkiler ve bölgesel güvenliğe güçlü bir şekilde bağlı paralel bir gündem geliştirirken tedbirli bir direniş sergilerse bu, ikinci kez seçilme şansını arttırabilir.
Seçimin sonuçları ayrıca hukuk devletinin gücü ve yolsuzluk karşıtı uğraşlar açısından da yansımalara sahip. Romanya Batı’ya yakın durmaya çalıştığı ölçüde burada geriye gitmek pek olası değil. Dahası yolsuzluk suçlamaları nedeniyle PSD lideri Liviu Dragnea formel olarak Başbakanlık görevini üstlenmeyecek.
Sevil Shhaideh’in Romanya’nın ilk kadın (ve Müslüman) Başbakanı olarak aday gösterilmesi radikal ilerici olarak görünmesine karşın aslında Liviu Dragnea’nın sadık ve güvenilir işbirlikçisi olduğu göz önünde bulunulursa geleneksel bir hamle. Dahası Shhaideh Bölge Konseyleri Ulusal Birliği (UNCJR) Başkanı’ydı – bu Sosyal Demokratların zaferinde yerel ve bölgesel örgütlerin rolünün önemini bir kez daha gösteriyor.
2018’de Romanya’nın Birleşmesinin 100. Yılı ya da 2019’da AB Konseyi Başkanlığı gibi sembolik dönüm noktaları içeren bir dönemde iktidarda kalacak istikrarlı bir Sosyal Demokrat hükümetin oluşturulması imkansız olmasa da oldukça güç. 2000 ve 2004 arasında Sosyal Demokratların çoğunluk yönetimi altında Romanya, Avrupa Birliği ve Nato üyeliğini sağladı. Eğer hükümetteki partiler geleceğe ilişkin sorumlu davranırlarsa OECD üyeliği, jeopolitik istikrar ve komşu ülkelerle iyi ilişkiler gibi hedefler doğrultusunda çalışacaklar.
Nihai olarak himayeci uygulamaların desteklediği yerel ağlar Romanya Sosyal Demokratlarının bir kez daha seçim başarısı için ihtiyaç duyduğu dayanıklılığı temin etti. Ancak, genç ve özellikle kentli Romanyalıların henüz ortaya çıkan siyasal temsil ve harekete geçme kapasitesi de dikkate değer. Bunlar sadece Romanya’da yansımaları bulunan değil, daha geniş bölgesel dinamiklerin bir doğrulaması olarak işlev gören eğilimler. Her şey geride kaldığında, siyaset halen aktif bir saha mevcudiyetini gereksiniyor.
Clara Volintiru Bükreş İktisat Çalışmaları Üniversitesi’nde Uluslararası İşletme ve İktisat Bölümünde Yardımcı Doçent’tir. Himayecilik ve enformel bağlantıların siyasal iktisadı üzerine çalışmalarına East European Politics ve European Political Science Review (ESPR) üzerinden ulaşılabilir.
George Stefan Bükreş İktisat Çalışmaları Üniversitesi’nde İktisat ve İktisat Politikaları Bölümünde Yardımcı Doçent’tir. Araştırmaları Avrupa Sosyal Modeli üzerine odaklanmıştır.
[Bu yazı orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir]