Perşembe, Nisan 25, 2024

Pazar Çevirisi | Popülizm ve sosyal demokrasinin sıkıntısı – Anna Diamantopoulou

Avrupa’nın siyasal manzarası, iktisadi kriz ve mülteci krizi terörle birbirine geçerken dönüşüyor. Popülizm Avrupa boyunca tutarlı bir şekilde yükselen güç haline geliyor. Sol ya da sağ kanat çeşitlemelerinde açığa çıktığı haliyle popülizm, ya yoksulları seçkinlere ve neoliberalizme karşı ya da alternatif olarak, yabancı düşmanlığından beslenerek, ülkenin ulusal kimliğini İslamcılara ve yabancılara karşı “savunuyor”. Her iki tarafın da paylaşılan özellikleri kendi düşmanları için korkunun ve nefretin işlenmesi. 

Geleneksel Avrupa partileri hem sağda hem de solda zemin kaybediyor. Kapsayıcılık ve çok yönlülüğün dengeli bir karışımını sürdürmekte başarısız oldular. Tarihsel partilerin liderlerinin şimdi ve burada olana odaklandığına, ilkeleri (geçici olarak?) bir kenara bıraktıklarına ve (kısa vadeli) seçim başarıları elde etmek için gerekli olduğuna inandıkları şeyleri kucakladıklarına tanık oluyoruz. Beklenenin tersine bir sonucun ortaya çıkması için zeminin demagoglara ve popülistlere bırakıldığı örneklerde, bu nadiren rastlanan bir şey değil: popülist taraf sisteme kök salmış partilerin pahasına daha da güçlü hale getiriliyor. Geleneksel siyaset artık bu süreçten bağışık değil; bütün AB boyunca kötü şöhret ve gözden düşmenin artması tehlikesi mevcut. 

Siyasetçilerin görevlerine demokrasinin işleyişinde yeni bir döneme girerken daha da fazla meydan okunuyor. Yeni çıkarlarla, farklı bölünme çizgileriyle ve küreselleşme, çokkültürlülük, güvenlik kaygıları ve 21. Yüzyılın yeni teknolojik gelişmeleri arka planı karşısında yeni anlatılarla biçimlenen bir işleyiş bu. 

İlerici güçler hakkında yeni gündemi kurma yetenekleri ve demokrasinin ana ilkeleri ve değerlerini popülizmin yükselişine karşı koruma güçlerine göre hüküm verilecek. Popülizm her daim bir tehditten daha fazlası olduğundan – demokrasinin, toplumsal gelişimin ve barışın infazcısı – bu hayati önem taşıyan bir görev. 

Bu bağlamda, Sosyalistlerin ve Demokratların Paris’te (ve daha önce Brüksel’de) yakın dönemde toplantılarının girmekte olduğumuz yeni dönem ve zorluklarına dair bir fısıltıda dahi bulunmamaları en azından kafa karıştırıcıdır. Liderler sadece geçmişin bilinen anlatılarını, gelecek için “sınırların ötesinde” tekliflerde bulunmadan tekrarladılar. Aynı zamanda Bay Hollande ve Bay Renzi’nin, Bay Gabriel ve Bay Schulz tarafından desteklenen (radikal sağ kanat milliyetçilerle koalisyon hükûmetindeki radikal solcu parti) SYRIZA’yı toplantıya davet etme kararları Sosyal Demokrasi’nin derin kök salmış değer ve ilkelerinin korunması konusunda ciddi bir şüphe uyandırdı. İletilen üç ana mesaja bakalım: 

1- Seçim başarısı etik siyasal kurallara tabi değildir. Hatta sistematik yalanların kabul edilebilir olduğu görünmektedir. Çok sayıda yalan ve yerine getirilmeyen vaat SYRIZA’yı iktidara taşıdı: kurtarma anlaşmasının kaldırılması, Troyka’nın Yunanistan’dan atılması, asgari ücretin ve emekli maaşlarının kriz öncesi seviyelere çekilmesi, önceki hükûmetlerin imzaladığı anlaşmaları kaldırmak ve yerine getirilemez ve yanlış çok sayıda söz. (Feci) Referandum ve 2015 seçimlerinin ikinci turu SYRIZA’nın hakimiyetini pekiştirdi, halihazırda yıkılmış bir ekonomiyi bitirdi ve seçmenlerin yükselen umutlarını ve beklentilerini utanmazca sömürdü. 1. Sonuç: Radikal sol kanat popülizm yoksullar ve çaresizler adına, ancak onlara hemen sonrasında ihanet etmek üzere güçlenir. 

2- İktidar arayışı herhangi bir ideolojik sınırla karşılaşmaz. Mevcut Yunan hükümeti milliyetçi sağ kanat popülist parti ANEL’le ittifaka bağımlıdır. Bu ittifak herhangi bir programatik anlaşma ile desteklenmiş değildir. 2. Sonuç: Milliyetçi popülizm hem sağ hem de sol kanat maskelerini takan hükûmette rahat bir şekilde yer edinmiştir. 

3- SYRIZA-ANEL hükûmetinin yerel stratejisi demagojinin bütün gereklerini yerine getirmektedir; demokrasiyi elden bırakarak devletin ve kurumlarının parti önderliğinde denetimini hedeflemektedir. Geçerli norm Yunanistan’ın dışarıda “neoliberal” Avrupa ve içeride kök salmış siyasal sistemin bütünü olarak tariflenen düşmanlarından gelen tehditler hakkında sistematik bir propagandadır. Klientalizme karşı gelinmez, bunun yerine kayırmacılık güçlendirilir; üç sacayağının denetimini sağlamak için pek de ince olmayan bir çaba süregitmektedir: devlet, adalet ve medya. Eş zamanlı olarak Troyka’nın getirdiği herhangi bir öneri, nihai olarak bu teklif vaat edileni sunmayacaksa da kabul edilmektedir. 3. Sonuç: “İlerici” liderler demokrasinin ana değerleri ve ilkelerine saygıyı, belki görünürde dahi, umursamaz görünmektedirler. 

Yunanistan bir dönüm noktasındadır. Ülke koşullarının gerçekliğiyle yüzleşmeli, eldeki en iyi beşeri sermayesini birleştirmeli ve harekete geçirmeli ve akılcı, ciddi ancak ilham verici bir patikaya yönelmelidir. Güvenilirliği tesis etmek ve demokrasi ve refahı yeniden işler kılınan yeni bir siyasal sistem aracılığıyla onaracak sağlam bir plan oluşturmak zaman alacaktır. Ancak ilkin ve en önemlisi popülizm canavarının temelli ezilmesidir. Halihazırda bu canavar geçmişin hatalarından, reform programının başarısızlıklarından ve uzayan kemer sıkmayla insanların çaresizliğinden beslenmeye devam etmektedir. Popülizm güçlü olarak kaldığı sürece, en sonunda sağlıklı umutları dahi ölümcül bir şekilde zehirleyerek, daha fazla takipçiye seslenme ve bunları kendi yoluna çekmeye devam edecektir. 

AB Konseyi’nde hükûmetler arası işbirliği gereklidir. Ancak İlericiler ailesinde bütünleşme ve siyasal işbirliği başka bir şeydir. 

Avrupa Sosyal Demokrat liderleri gerçeklere yüz çevirmenin siyasal solun güvenilirliğine nasıl bir katkıda bulunduğunu ve sağlıklı sürdürülebilir bir Yunan siyasal sisteminin sağlıklı restorasyonu için umutlara nasıl etkide bulunduğunu dikkate almalıdır. Günün sonunda böyle bir yaklaşımın AB boyunca bütün potansiyel popülistleri cesaretlendirip cesaretlendirmediğini de. 

Lenin’in “Siyasette ahlak yoktur, amaca uygunluk vardır” sözünü benimsemeyelim. Tarihin bize hatırlattığı üzere bu ancak felaketle sonuçlanır. Bu AB’nin Kurucu Babalarının aklından geçen şey kesinlikle değildi. 

Anna Diamantopoulou Yunanistan ve Avrupa’da Reform Ağı DIKTYO’nun başkanı (www.todiktio.eu), eski AB Komisyonu üyesi ve eski Yunan Bakandır.

Bu metin orijinalinden Türkçe’ye Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER