Haftanın Çevirisi | Neoliberalizme Gerçek bir Alternatif – Keiko Yokoyama

“Laissez-faire iktisadı 1929’da felakete yol açtığında Keynes, bunun yerini alacak kapsamlı bir iktisat kuramı tasarladı. Keynesyen talep yönetimi 70’lerde dağıldığında, halihazırda bir alternatif mevcuttu. Ancak neoliberalizm 2008’de çöktüğünde hiçbir şey… yoktu. Zombinin yürümesinin nedeni budur” George Monbiot, 2016

Belirsizlik çağı geldi çattı. Düşük büyüme kapanı, artan eşitsizlik ve popülist hareketlere tanık oluyoruz. 1970’lerden bu yana hakim olan neoliberalizm birçok açıdan başarısızlığa uğradı. Neoliberalizm, genişleyen eşitsizliklere ve finansal kırılganlıklara yol açtı ve aşırı sağ fanatikliğin yüzeye çıkışını hızlandırdı. Yine de anaakım politikacılar sürekli olarak “alternatif yok” ısrarındalar. Görmezden gelinenlerin – birden fazla işte çalışıp halen ihtiyaçlarını karşılayamayanların ve/veya yoksullukları nedeniyle gıda bankalarına başvurmaya itilenlerin ya da ömür boyu sürecek borçlar tarafından kıstırılmışların – kurtuluşu görünür durumda değil.

“Alternatif yok.” Doğru mu? Neoliberalizmin zombi yürüyüşü görüş açımızdayken, Britanya İşçi Partisi’nin solcu lideri Jeremy Corbyn ya da kendine has sosyalist senatör Bernie Sanders’ınkiler gibi başka hareketler de mevcut. Bu arada akademiden gelen neoliberal politika eleştirmenleri arasında iktisatçı Joseph Stiglitz, dilbilimci Noam Chomsky ve coğrafyacı David Harvey bulunuyor. Bu hareketler ve şahıslar insanların arayış içinde olduğunu ve neoliberal hegemonya karşısında – şimdiye kadar perişanlıkla malul – bir alternatif umudu taşıdıklarını gösteriyor.

Uygulanabilir bir alternatifi ne oluşturur? Basit mantıksal yanıt şudur: “neoliberalizmi terk et”. Alternatif bir modelin getirilmesi tam da buradan başlayacaktır. Neoliberal hükümetlerin başa çıkma konusunda uygulamada başarısız oldukları sorunlara çözüm arayışı ile başlamak mantıklı olacaktır: Son birkaç onyılda eşitsizlik neden/nasıl arttı? Neden düzgün işler ortadan kayboldu? Neden medyan ücretler Birleşik Devletler’de kırk yıldan fazla bir süredir ve Birleşik Krallık’ta 1970’lerden bu yana yerinde saydı? İngiltere’de barınma neden günümüzde bu kadar pahalı? Birleşik Devletler / Birleşik Krallık’ta hem devlet hem de hane düzeylerinde, Avro Bölgesi ve Japonya’da devlet borcu bağlamında borç rejimleri nasıl ortaya çıktı? ABD borsası neden bu kadar iyi bir performans sergiliyor?

Bu olgular ne kazadır, ne de tamamen birbirlerinden bağımsız olaylardır. Neoliberal kuralsızlaştırma politikası finansal sektörde açgözlülüğün dizginlerini çözerek 2008 finansal krizine neden oldu. “Sınırlı yönetim” siyaseti, iş yaratma görevini, ne yazık ki personel masraflarını azaltmak için uygun işleri güvencesiz olanlarla değiştirmeyi tercih eden özel sektöre bırakıp, kamu sektöründe uygun konumları ortadan kaldırarak düzgün işlerin sayılarının azalmasına katkı sundu. Finansal olmayan kesimler son otuz yılda beşeri sermayeyi de kapsayan ar-ge yatırımlarından, finansal varlıklara yatırıma doğru kayarak kar elde etmeyi öğrendi. Yenilik ve eğitim değil, daha yüksek borsa getirileri biçiminde hissedar değeri finansallaşmış kapitalizmde iktisadi kararların alınmasında kurumsal öncelik halini aldı.

Öte yandan rekor sayıda hane, uzun ücret durgunluğu ve gayrımenkul alınması ya da kiralanmasının yüksek maliyetleri nedeniyle borç kapanında. Hanelerin esas borçluluk alanı eğitim, taşıt ve kredi kartları olduğu kadar evin kendisi. Finansal kesim artan hane borçlarından fayda sağladı. Orta ve alt gelir grubundan ailelerin nadiren kendi servetlerini edinme fırsatı olurken, iktisadi seçkinler sermaye karları ve temettüler aracılığıyla servet birikiminin tadına vardılar. Bu bağlamda, ekonominin finansallaşması onların servet birikimini destekledi.

Neoliberalizme alternatif olan model – eşitsizlik yaratmakta olan – bu negatif para dolaşımını durdurmak ve – daha yoksul olandan (düşük ücret alan ve borç ödeyenden) zengin olana (servet yaratmak için büyük frısatlara sahip olana) doğru seyreden – parasal akışın yönünü değiştirmek için tasarlanmalı. Bu bağlamda alternatif, laissez-faire’i, şişirilmiş finansallaşmış kapitalizmi ve borç rejimini yadsıyacaktır. Talep yönlü iktisata kıymet verecektir. Uygun/düzgün istihdam, kurumsal sosyal sorumluluk ve mekan erişilebilirliği bu alternatif modelde merkezi unsurlardır.

Bir alternatif, şu siyaset alanlarını vurgulayacaktır:

 İstihdam: Hükümet özel sektörde işverenlere (örn. istihdam teşvikleri, yaratılan işlerin sayısına göre düşük vergiler aracılığıyla) güvencesiz işleri saygın işlerle değiştirmek üzere teşvikler sunabilir. Saygın istihdam koşullarını ve emeklilik ödemelerinde eşitliği sağlamak için yasalar çıkarılabilir. Küçük ve orta boy işletmeler için bazı destekler ya da vergi indirimleri personel istihdamına göre değerlendirilebilir.

 Gayrımenkul sektörü: Yetkililer barınma mekanı fiyatlarını, bunu ortalama ücretlere bağlayarak denetim altına alabilir. Öncelik konut piyasasında ilk kez alım yapanlara verilmelidir.

Finansal sektör: Hükümetin, sınırlandırmak ve daha iyi düzenlemek üzere finansal sektörle ilgilenmesi temel önemdedir. Sektör, reel ekonomiye hizmet etmek üzere (yeniden) tasarlanmalıdır. Ek olarak, hükümet gölge bankacılığı (geleneksel kredi kaynaklarına erişimi olmayan ya da sınırlı erişimi olan tüketicilere zarar vermemek için) adım adım ortadan kaldırabilir.

Büyük şirketler: Hükümetler, büyük şirketlere uygun işler yaratmak, hayır işlerini ve yeni girişimcileri (melek yatırımcılar) desteklemek için teşviklerin verildiği yeni bir kurumsal sosyal sorumluluk mekanizması getirebilirler.

Artan oranlı vergilendirme, tek başına fırsat eşitliğinin olduğu bir toplum yaratmak için yeterli olmayacaktır. Saygın istihdam, mekanın adil bölüşümü ve finansal sektörün esaslı reformu artan eşitsizliği tersine çevirebilir ve bizi daha adil, daha haysiyetli bir topluma taşıyabilir. İnsanlar saygın biçimlerde istihdam edilmediği müddetçe toplumu yoksulluk biçimlendirecektir. Mekan adil olmayan bir şekilde bölüşülürse, servet ve gelir eşitsizliği asla yok olmayacaktır. Finansal sektör düzgün bir şekilde düzenlenmezse, açgözlülük dünyayı sürekli olarak yönetecek ve reel ekonomiye zarar verecektir.

Bu nedenlerle alternatif, saygın istihdam, karşılanabilir mekan ve daha küçük ve daha iyi düzenlenmiş bir finansal sektörden geçecek.

Keiko Yokoyama, Ph.D. daha önce Japonya’da Hiroşima Üniversitesi Yüksek Öğretim Araştırma Enstitüsü’nde Yüksek Öğretim (politikası ve yönetişimi) alanında öğretim üyesiydi. Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley, Michigan Ann Arbor Üniversitesi ve Oslo Üniversitesi’nin de aralarında bulunduğu çeşitli kurumlarda misafir araştırmacı olarak bulunmuştur.

[Social Europe’taki İngilizce orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]