Çarşamba, Mart 27, 2024

Pazar Çevirisi | Liberalizmin krizi, sosyalizmin sözü – Joseph M. Schwartz

New York dergisi yazarı Jonathan Chait henüz yayınlanan bir dizi makalesinde yeni nesil “Marksistler”e “Lenin, Stalin ve Mao”nun suçlarını akladıkları gerekçesiyle saldırıyor. 

Chait sanıyor ki tüm sosyalistler Marksisttir ve dahası tüm Marksistler de aynı elbiseyi giymektedir. İddia ettiğine göre “Marksist hükümetler bireysel hakları ezerler çünkü Marksist teori bireysel hakları önemsemez. Zira marksizm sınıf adaletine dayalı bir kuramdır”. 

Chait sosyalizmin günümüzdeki canlanma emarelerini, liberalizmin olanaklarını reddetmekle ve kampüslerdeki siyasi nutukları, Trump’ın gösterileri de dâhil, sınırlandırmakla suçluyor. 

Chait’in açılış salvosunun başlığı şöyle: “Liberalizm çalışıyor, Marksizm ise hala yenik”. Fakat sanıyorum kendisi New Deal[1] liberalizminin 40 yıllık yenilgisinden ve yerine gelen özelleştirme yanlısı, sendikal haklara saldıran, yeniden bölüşümü kuvvetlendiren vergileri kısan neoliberal ekonomik serbestleştirme rejiminden bihaber.  

Aslında Chait gençlerin sosyalizme artan ilgisinden rahatsız ve Sanders’ın kampanyasının gençleri otoriter komünizmin kucağına iteceğinden kaygılanıyor. 

Ancak yeni gençliğin sosyalizme bu yeni ilgisi saf beş yıllık kalkınma planlarından ileri gelmiyor. Bilakis, onlar “kapitalizmin zaferinin” düşük maaşlı emek, öğrencilerin sırtında külfetli öğrenim borçları, güvencesiz bir gelecek, yani kısacası kendilerine hiç hayal etmedikleri bir dünya bıraktığının farkındalar. 

Chait’in gözünde gulagları[2] sahiplenen bir Marksist gençlik canlanıyor. Gerçekteyse, Sanders taraftarları New Deal liberalizmine geri dönmeyi destekliyorlar. “Bedava hizmetler” istemiyorlar. Kamu hizmetlerini geliştiren, genişleten ve bireyin piyasa içindeki çaresizliğine deva olabilecek yenilikçi bir vergi sistemi istiyorlar. 

Bu tip “liberal” kazanımlar sadece sosyalist sol güçlerin siyasi elitleri sosyal hakların genişletilmesi konusunda yumuşattığı zaman hayata geçebilir. Fakat küreselleşmiş ekonomide bu, ancak solun emek gücünü sermaye karşısında uluslararası düzeyde tekrar inşa etmesiyle mümkün. 

Bu amaca ulaşmak için yeni siyasi örgütlülük formlarına ve stratejilere ihtiyaç var. İşte gençleri ve yeni nesil entelektüelleri sosyalist düşüncelere çeken de bu. 

Marks’ı Marks’ın Yolundan Okuyalım, Chait’in değil 

Peki, Chait’in Marksistlere politik ve sivil özgürlüklere düşman oldukları gerekçesiyle yüklenmesi neden? Şu bir gerçek ki, Marksist-Leninist rejimler “burjuva haklar” olarak tanımladıkları siyasi ve ferdi özgürlükleri ortadan kaldırdılar. Ama demokratik sosyalistler, kendi erdemleri ve işçi sınıfı örgütlülüğü için elzem gördükleri, bu hakları tereddütsüz bir şekilde savundukları oranda komünistlerden ayrışırlar. 

Marks Yahudi Sorunu[3] adlı eserinde, sosyal ve ekonomik demokrasinin eksikliğinin ferdi ve politik hakları değersizleştirdiğini ve mülkiyetin kapitalizm hâkimiyetinde daima bireysel haklardan daha öncelikli olduğunu vurgular. Marks’a göre, “ifade özgürlüğü” kitle iletişim araçlarının sahipleri için yoksullara oranla daha değerlidir. Bir kişinin, bir sesin, bir oyun değeri finansal kaynakların siyasi güce evrilebildiği oranda aşınır. 

Ancak Marks aynı zamanda 18.Brumaire[4] ve Fransa’da İç Savaş[5] yapıtlarında, otoriter rejimlerin temel siyasi ve bireysel özgürlükleri alaşağı etmesini özgürlük adına bir tehdit olduğu konusunda uyarır. 1875’te kaleme aldığı Gotha Programının Eleştirisi’nde[6] Ferdinand Lassalle liderliğindeki Genel Alman İşçi Derneği’ne (Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin öncüllerinden, kısaca ADAV) otoriter Bismarck rejimini desteklediği için yüklenmiştir. 

O dönemde Lassalle, Bismarck’ın, ulusal sağlık sigortasını da kapsayan, sosyal sigorta şemasının işçilerin yararına olduğuna dikkat çekmişti. Oysaki Marks, işçi sınıfı hareketinin özgürce kendi örgütlülüğünü sağlayabileceği siyasi hakları ortadan kaldıran bir hükümeti sahiplenmemesi gerektiğini ileri sürüyordu. 

Aynı şekilde Komünist Manifesto da, işçilere, aristokratik rejimleri yıkmaları gerektiği ve komünizme giden yolda “demokrasi cephesi”nin kazanması için savaşmaları çağrısı yapmaktadır. 

Gerçek Liberal Değerlere Ulaşmak 

Demokratik sosyalistler, kapitalist demokrasinin tam anlamıyla demokratik olmak için fazla kapitalist olduğuna inanırlar. Demokrasiyi ekonomik alana doğru genişletme mücadelesinde, sosyalistler liberal demokrasiyi aşma amacını güderler: yani insanın bireyselliğinin ve iradesinin iktidar kurumlarında eşit söyleme sahip olması ve bunun günlük yaşamı etkilemesi. 

Bu hedeflere ancak eğer toplum siyasal ve bireysel hakları kurumsal garantilerle temin edebilirse ve bu faydalar insanın yaşam şartlarını (sağlık, konut, eğitim, çocuk ve yaşlı bakımı) geliştirebilirse gerçekleşebilir. 

Sosyalistler, işyerlerinde demokrasiyi genişletmek ve ne üretildiği/nasıl üretildiği konusunda kamusal kontrolü gerçekleştirmek için savaşarak, demokratik kaderini tayin etmenin liberal konseptini genişletmeyi hedeflerler. 

Marks’ı çok az okuduğu görülen Chait, 20.yüzyıl Marksist düşüncesine hiç değinmeden, sol sosyal demokrasiden liberter anarko-komünizme değin her şeyi Stalinizmle karıştırmaktadır. 

Ortodoks Marksist-Leninistler Marks’ın bazen sınıf indirgemeci gözükebilen siyasi görüşünü, sınıfsız toplumda, toplumun nasıl organize edileceğine içkin soruyu, kurumsal ve teknokratik bir şekilde tartışarak kurarlar. Ancak bugün sosyalistlerin çoğu inanmaktadır ki siyasi ve sosyal çatışmalar, kapitalizmden daha insancıl olsa dahi, sosyalist sistem altında da devam etmektedir. 

Demokratik müzakere toplumun kreş, konut, kültürel hayat ve toplu taşıma gibi konularda nasıl tasarlanması gerektiğine tek partiden daha iyi karar verecektir. 

Chait farkında olmasa da “liberal sosyalist” gelenek I. Dünya Savaşı öncesinin Fransız sosyalist lideri Jean Jaurès ve Liberal Sosyaliz kitabının yazarı İtalyan anti-faşist Carlo Rosselli’ye dek uzanmaktadır.  İkisi de sadece demokratik sosyalist bir toplumda liberalizmin en soylu amacının hayata geçirilebileceğine inanmaktadır: her insanın özgürce yeteneklerini geliştirebilmesi iradesi. 

1977’de yazılan ve Dissent dergisinde yayımlanan “Sosyalizm ve Liberalizm: Uzlaşma Maddeleri” adlı makalesinde İrving Howe, liberallerin devlet tarafından yönetilen kurumları anti-demokratik ve hiyerarşik olarak tanımlamasını demokratik sosyalizm tarafından da kabul gördüğünü belirtmiştir. 

Sosyalistler, hepimizin kendi toprağımız, kendi araçlarımız ve kendi emeğimiz olduğunu ve kişisel çabayla kaderimizi belirlediğimize dair Lockeçu romantik konsepti eleştirirler. Yalnızca şirket kârına odaklı özel mülkiyet hakları bağrından kopartılırsa liberal değerlerin tam anlamına kavuşacağına dikkat çekerler. 

Ve günümüz ırkçılık karşıtı, sosyalist feministler tüm bunlara bir katkıda bulunarak sadece demokratikleştirilmiş cinsiyet rolleri ve gerçek eşitlikle belirlenmiş bir toplumun liberalizmin amaçlarına ulaşabileceğini iddia etmektedirler. 

Marksizm bizi gulaga mı götürür? 

Chait Marks’ın çalışmasına dair düşüncelerini, eski Sovyetler Birliği ve Maocu Çin’deki otoriter komünizmi Marks’ın komünist düşüncesine eşitleyerek bize sunar. 

Marks, Ekonomi Politik ve Felsefe El Yazmaları’nda[7] komünizme tam anlamıyla kapitalist gelişme süreci tamamlandıktan sonra geçilebileceğini belirtmiştir. O’na göre, komünistler önce feodal toplumları (Rusya ve Çin gibi) endüstrileştirecek, bu ülkeler “küresel kapitalist sistem” ile bütünleşmiş olacaklar ve böylece “evrensel işçi sınıfı” oluşacaktı. 

Marks’ın öngöremediği, toprak oligarşisinin (özellikle oligarkların köylülüğü yabancı işgalden kurtaramadığı zaman) devrilmesinin kapitalist demokrasiden sosyalizme geçişte (tıpkı 1970’lerde ve 80’lerde Şili’de, Fransa’da, İsveç’te yapıldığı gibi) bu kadar kolay olmasıydı. 

Chait’in anlamakta zorlandığı nokta ne Marksist ne de kapitalist geleneğin, sanayi öncesi toplumlarda, barışçıl ve insan onuruna yaraşır bir ekonomik eşitlik geliştirebildiğidir. İlkel dünyadaki vahşi uygulamaların (kölelik, yerli halklara karşı soykırım, vb.) kapitalist dünyada da devam etmesi Chait’in canını sıkmamaktadır. 

Kapitalizme karşı Demokrasi 

Chait aynı zamanda liberalizmin herkese eşit haklar verme hedefine ulaşamaması konusunda da suskundur. Halen kapitalizm, ırkçılık ve ataerkilliğin nasıl insanların ahlaki değerlerinin eşit muamele görmesinin önüne geçtiğini anlamamaktadır. 

Sosyalistlerin seçmenleri sindirme politikaları, polis şiddeti ve kitlesel tutuklamalara karşı mücadelelerde ve üretici hizmetlerin genişletilmesi mücadelelerinde aktif rol almasının sebebi budur. 

Chait Obama’nın “eşitlikçi sosyal reformlarını, zenginlere uygulanan yüksek vergi politikasını, fakirliğe karşı düşük vergi politikasını ve özellikle sağlık sistemi üzerinden gelişen Amerikan işçi sınıfına yeni maddi faydalar sunan önlemlerini” övmektedir. 

Fakat bu önlemler, solun ve emek hareketinin daha güçlü olduğu 1930’lu ve 1960’lı yıllarda kamulaştırma eksenli gelişen güçlü sosyal devlet reformlarıyla karşılaştırıldığında, doğası gereği faydasızdır. 

Sağ Özgürlük Adına Temel Tehdittir 

Ayrıca Chait yazısında marksizmi, özellikle Trump’ın gösterilerine tepki gösterdiği için, kampüslerde ifade özgürlüğünü kısıtlamakla da suçluyor. Esasında sosyalistler bu konuda nasıl ve ne şekilde kampüslerde propaganda yapılacağına dair farklı görüşlere sahipler. 

Chait tarihsel olarak temsil edilmeyen grupların üyelerinin kampüslerde kendilerini meşru hissedemeyeceklerine dair kaygısını açıkça gösteriyor. Ne cinsel tacizin ne de şiddete maruz kalmanın kolej kampüslerinde halen en önemli tehditlerden biri olduğunun bilincinde. 

1960’larda sadece militan öğrencilerin mücadelesiyle toplumun genelinden ayrışan kolej öğrencilerinin kompozisyonunu değişmişti. O zamanlar muhafazakârlar –ve bazı liberaller – bu protestoları liberal olmamakla eleştirmişti. 

Muhtemelen Chait karşı söylemin gerekliliğinin homofobik ve ırkçı hareketleri sınırlandırmak için gerekli olduğunu anımsar. Fakat Chait öfkesini açıkça ırkçı, göçmen karşıtı ve islamofobik bir adayı destekleyen anti-liberal yerlici harekete göstermekten kaçınmamalı. 

Birçok liberal demokrasi ırkçılığı ve nefret söylemini yasaklar. Yasaklara karşı çıkan biri olsa da(benim gibi), söylem öfke kusma eylemine dönüştüğünde güce güçle karşılık verilmesi zaruret halini alabilir. Weimar Cumhuriyeti sırasında Alman devletinin en büyük hatası, faşist şiddete karşı demokratik-barışçıl protestolarla Nazilerin iktidara gelmesini önleyeceklerini düşünmeleriydi. 

Bu tip farklılaşan analizler için korkuluk terimi kullanılır. Belli ki aşikâr olanı dillendirmek bize düşüyor: Marks okumak Stalin’e tapınma anlamına gelmez. Çoğu sosyalist, kapitalizmin olanaksızlaştırdığı liberalizmin siyasi vaatleri – özgürlük, eşitlik ve dayanışma – etrafında gelişen bir siyasi proje oluşturma amacına sıkı sıkıya bağlıdır. İşte tam da bu nedenle biz Jonathan Chait türü liberalizme kaşıyız.

 

[1] Türkçe Yeni Düzen anlamına gelen bu terim, ABD Başkanı Franklin D. Roosevelt’in 1933-1938 yılları arasında 29 Ekonomik Buhranı’nının üstesinden gelmek için uyguladığı ekonomi ağırlıklı politikalar için kullanılmaktadır. 

[2] Sovyet Birliği dönemindeki çalışma kampları. 

[3] Söz konusu eserin Türkçesi aynı adla Sol Yayınları tarafından 2009’da yayımlanmıştır. 

[4] Söz konusu eserin Türkçesi Louis Bonaparte’ın 18.Brumaire’i ismiyle Sol Yayınları tarafından 2012’de yayımlanmıştır. 

[5] Söz konusu eserin Türkçesi aynı adla Yazın Yayıncılık tarafından 2011’de yayımlanmıştır.

[6] Söz konusu eserin Türkçesi Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi ismiyle Sol Yayınları tarafından 2010’da yayımlanmıştır. 

[7] Söz konusu eserin Türkçesi 1844 Elyazmaları ismiyle Sol Yayınları tarafından 2001’de yayımlanmıştır.

Bu makale www.jacobinmag.com’da yayınlanan orijinalinden Türkçe’ye Şerif Egemen Ahmet tarafından PolitikYol için çevrilmiştir. 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER