Avrupa ve ABD hem ekonomik hem de politik olarak bir yol ayrımında görünüyor. Geçici ve atipik iş vurgusuyla ikili emek piyasaları inşa eden halihazırdaki toparlanma toplumsal ve ekonomik eşitsizliği arttırıyor. Her iki kıtada da liderler, siyaset yapıcılar, topluluklar ve genel olarak kamu altta yatan nedenleri ele almak için harekete geçmeli.
İşsizlik oranları Avrupa ve ABD’de düşerken çoğu işçi iş bulmanın bütün sorunları çözmeyebileceğini keşfetti. 2016 Toplumsal Adalet Endeksinde, Bertelsmann Stiftung, AB’nin ekonomik toparlanmasına yardımcı olan istihdamdaki yakın dönemdeki artışın toplumsal adalet ve içerilme bakımından faydalı olmadığını gösteriyor. Aradaki gecikme çalışan yoksulların ve ilerleme için fazla olanak sunmayan geçici ve atipik işlerde sıkışan işçilerin artan sayısında görülebilir. Bu eğilimlerin benzerleri ABD’de görülüyor.
İkili ya da katmanlı emek piyasası kuramı erken 1970’lerde popülerleşti. Kuram, ABD ve bazı Avrupa emek piyasalarının birincil ve ikincil piyasalara bölündüğünü ileri sürdü. Birincil olan göreli yüksek ücretlerle, ilerleme ve istikrarlı iş fırsatıyla biçimlenirken, ikincil olan düşük ücretler, yüksek devir oranı ve eğitim ve ilerleme için daha az olanakla tarif edildi. İkincil olanın azınlıklar, kadınlar, göçmenler ve gençler tarafından doldurulduğu, bu iki katman ırksal, cinsiyet ve yaşla ilgili eşitsizlikleri yansıttı.
İkili emek piyasaları açıkça ekonomik ve toplumsal riskler taşırlar. Ücret farkları, daha düşük emek hareketliliği yaratırlar, çalışma koşulları süresindeki farklılıkları sağlamlaştırırlar ve daha yüksek istihdam oynaklığına yol açarken üretkenliği düşürürler. Daha az eğitim ve daha düşük beşeri sermaye ile şirketlerin geçici işleri kalıcı olanlara çevirmesi daha düşük bir olasılıktır.
Riskler en acımasız şekilde resesyon baş gösterdiğinde etki eder. Şirketler işçileri kovarak maliyetleri azaltmaya bakarken, kalıcı işçiler daha hukuki ve normatif korumalardan faydalanır ve yük geçici işçilerin sırtına biner. Takiben işverenler bir resesyon sonrasında, ekonomik beklentilerde belirsizlik ve likidite sınırlamaları nedeniyle istihdamı yeniden inşa ederken daha fazla geçici sözleşmelere dayanmaya meylederler.
Genel olarak bu katmanlaşma; yoksulluk riski altındaki insan sayısı, çalışan bireyin olmadığı ya da sadece geçici süreli çalışanların olduğu hanehalkları[nda artış] gibi toplumsal adalet sorunları yaratır ve bunları kötüleştirirken ekonomiyi yavaşlatır. İş kaybıyla ilişkilendirilen riskleri düşük ücretlilerde yoğunlaştırır.
AB’de toplumsal adalet sorunları
Bertelsmann Stiftung’un 2016 Toplumsal Adalet Endeksi (SJI) 2008 ekonomik ve finansal krizinden neredeyse 10 yıl sonra, ikili emek piyasalarıyla ilişkilendirilen toplumsal sorunların Avrupa’da vücuda geldiğini ortaya koyuyor.
Endeks’e göre genel olarak AB, yoksulluğun önlenmesi, hakkaniyetli eğitim, emek piyasası erişimi, ayrımcılık yapılmaması ve toplumsal tutunum, sağlık ve kuşaklar arası adalet gibi gelişen göstergelerde bir dönüm noktasında olabilir. Ancak 2008’den bu yana Avrupa emek piyasalarında katılım olanaklarının yaygın kaybı yaşandı. Sadece beş devlette – Çekya, Almanya, Lüksemburg, Birleşik Krallık ve Polonya – toplumsal katılım kriz öncesi düzeylere döndü.
AB emek piyasaları iyileşmeye devam ederken, güney Avrupa ve AB’nin geri kalanı arasında yarı zamanlı ve atipik istihdam biçimleri açısından bir fark ortaya çıkıyor. Krizin vurduğu İspanya, İtalya, Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan’ın dahil olduğu ülkeler, eşit katılım olanakları ve yoksulluk düzeyiyle mücadele önlemlerindeki düşük performans nedeniyle Toplumsal Adalet Endeksi’nin en altında yer alıyorlar.
İspanya ve İtalya gibi güçlü ikili piyasaların olduğu ülkelerde, gençler ve göçmenlerin de dahil olduğu geçici işçiler 2008 resesyonu sonrası yüksek işsizlik oranlarından farklı bir şekilde etkilendiler. Uzmanlar, sürekli işçilerin gerçek ücretleri % 4 oranında artarken, İspanya inşaat sektöründe sabit süreli ya da geçici işçilerin % 35 oranında iş kaybı yaşadığını belirtiyor.
Bu sırada Güney Avrupa’da genç işsizliği oranları, Yunanistan’da (2015) % 49,8, İspanya’da (2016) % 44,4 ve İtalya’da (2015) % 40,3 ile rekor seviyelerde bulunuyor. Bu sayılar kriz öncesi dönemlerin neredeyse iki katı.
AB emek piyasaları ABD’ye daha fazla mı benziyor?
Ulusal İstihdam Projesi (NELP) ABD’de, 2008’den bu yana AB’ye benzer eğilimlerin görüldüğünü anlatıyor. 2014’te NELP yüksek ve orta düzey ücretli sanayilerde iş kaybının 2 milyona yaklaştığını, düşük ücretlilerdeyse resesyondan bu yana 1,9 milyon artış görüldüğünü rapor etti – AB’dekine benzer bir eğilim.
ABD emek piyasasında eşitsizliğin artışı doğrultusunda açık bir eğilim mevcut. Urban Institute, 2011’de son 30 yılda, erkekler ve daha az eğitimli işçiler en az kazanımı elde ederken genel olarak kadınlar ve eğitimli işçilerin kazanç ve istihdam açısından mesafe kat ettiğini belirtmişti.
Çalışma ayrıca gençler ve azınlık işçilerin ve Ortabatı’dakilerin kazanç ve istihdam açısından diğer gruplar karşısında zemin kaybettiğini belirtti. Yazarlar 2008’den beri istihdamda büyük artışların esasen daha az eğitimli, daha genç ve azınlık işçileri etkilediğini belirtiyorlar. AB gerçekten işçiler arasında eşitsizliğin yapısal artışı ve ikili emek piyasalarına doğru benzer bir yolu takip ediyor olabilir.
Cesareti kırılmış işçiler siyasal popülizmde yeni bir ses buluyor
İşsiz, çalışan yoksul ve başka türlü toplumsal olarak dışlanmış grupların bazıları, çok sayıda merkezci partinin küreselci gündemi karşısında isyankar aday ve politika platformlarının arkasında yer aldılar.
Donald Trump, dengesiz toparlanmanın acımasız eleştirisinde rezonans yakalayan pas kuşağı işçileri ve diğer orta sınıf ve işçi sınıfı seçmen gruplarının desteğinden faydalandı. Bu arada işçi sınıfından Britanyalılar AB projesinin küreselciliğini, AB’den ayrılma kararıyla reddettiler ve Fransa’da Marine Le Pen ve Hollanda’da Geert Wilders gibi liderlerin yükselişiyle radikal sağ kanat dalga Avrupa’yı süpürüyor.
Bernie Sanders’ın isyankar kampanyası geçen sene popülist ekonomik argümanların siyasal yelpazenin her iki tarafında da gücü olduğunu açığa çıkardı.
Avrupa ve ABD hem ekonomik hem de politik olarak bir yol ayrımında görünüyor. Geçici ve atipik iş vurgusuyla ikili emek piyasaları inşa eden halihazırdaki toparlanma toplumsal ve ekonomik eşitsizliği arttırıyor. Her iki kıtada da liderler, siyaset yapıcılar, topluluklar ve genel olarak kamu altta yatan nedenleri ele almak için harekete geçmeli.
Andrew Tanabe ABD Senatosu’nun eski bir yasama uzmanıdır. Bertelsmann Stiftung’un SGI Haberleri için yazılar kaleme almaktadır.
[Social Europe’daki orijinalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]