“Sonu gelmez” 2008 krizi zorlu büyüme, aşırı işsizlik ve artan eşitsizlikler üretiyor. Bütün bunlar kapitalizmde mükerrer “uzun süreli durgunluk” eğilimlerine olan ilgiyi canlandırıyor. Terim 1938’de, Otuzların depresyonunun ciddi döngüsel bir kriz olmaktan ziyade uzun vadeli bir dinamiğin tükenişinin semptomu olduğunu ileri süren Alvin Hansen tarafından kullanıldı. Hansen’e göre karşı-çevrimsel kamu harcaması istihdamı istikrara kavuşturmak için yeterli değildi, ancak yeni yatırım olanaklarını tanımlamak ve ekonomik sistemin dinamizmini onarmak için kırsal bölgelere elektrik götürülmesi, virane bölgelerin yeniden geliştirilmesi gibi büyük kolektif projeler ve doğal kaynakların muhafazası ve koruma altına alınması gerekliydi. Yeni buluşlar, yeni kaynakların keşfi ve nüfusta düşüşün tersine çevrilmesini gereksinen ekonominin canlandırılmasını ve tam istihdamı sağlamak için kamu yatırımının öneminin altını çizdi. Hansen’in analizlerinin çoğu, kamu borcunda değil özel borçta devasa bir artışın yol açtığı 2007/2008 küresel krizini takiben (bazı ülkelerde) yalpalayan ekonomik toparlanma ve (diğerlerinde) uzun durgunluk ve tekrarlayan resesyonlar vesilesiyle yakın dönemde gündeme geldi. Güçlü deflasyonist baskıyı yaratan şey, krizi takiben kaçınılmaz olan kaldıraç oranının azaltılmasıydı. Bu tarz durumlarda para politikasının bükülmesi ve “geleneksel olmayan” araçların bolca kullanımı, hızır gibi çıkagelseler de yetersiz kalır. Aktörlerin davranışına çok az etkide bulunan şekilde, giderek derinleşen “likidite kapanı”na kaçınılmaz olarak girilir. Diğer yandan, merkez bankaları aracılığıyla parasal destek ve kredi destekleri, finansal ve ekonomik istikrarsızlık karşısında kırılganlığı kademeli bir şekilde pekiştirebilen borç oranlarında paradoksal olarak yeni bir artışı kamçılayarak işlev görür. Bu durum, borç, bankaların aşırı kaldıraç oranları, balonlar yaratma ihtimali ve denetlenemeyen risklerin bugünlerde hiçbir şekilde kriz öncesinde olduğundan daha düşük olmaması gerçeğiyle anlaşılabilir. Maliye politikası müdahaleleri ve doğrudan kamusal yatırımlar vazgeçilmez hale gelir. Hansen’in tezi, İkinci Dünya Savaşı sonrasında “otuz muzaffer yıl” boyunca süren istisnai gelişme tarafından yalanlanmış olabilir, ancak yine de bazı kehanet unsurları barındırmaktaydı. Hansen’in kaygılarında bugün oldukça verimli olduğu görülen bir şey mevcuttu ve bu “uzun dönemli durgunluk” analizinin altında yatan Keynes’in tanımladığı eksik istihdam dengesinin derin nedenlerine dair araştırmasıydı. Michael Kalecki ve Paolo Sylos Labini gibi bazı iktisatçılar savaştan hemen sonraki yıllardan beri, odağı tüketim eğilimindeki düşüşten büyük oligopol şirketlerin davranışının yol açtığı yatırımdaki yavaşlamaya kaydırarak Hansen’in açıklamasındaki zayıflıkların ötesine geçmeye çalıştılar. 1970’lerin ortasında dahi kapitalizmin yatırım yapma konusundaki isteksizliği şeklinde görünene ilişkin kaygıyı yankılamaktansa İsveç sosyal demokratları Rehn-Meidner planında bu fikirleri kullandı. Günümüzde L. Summers gibi bazı iktisatçılar, Keynes ve Minsky’nin konuştuğu “yatırımın toplumsallaştırılması”nı açıkça yankılayarak yatırımın “siyasallaştırılması” ihtiyacından dem vuruyorlar. Mesele bunun çarpıcı bir şekilde daha önce atıfta bulunulan iki iktisatçının incelediği koşullara benzer olanları yeniden üretmesidir: net finansal varlıkların yok oluşu bütün işlemcilere zarar verir, yatırımlar çöker ancak karlar değişmeden kalır ve kitlesel işsizlik ve borç deflasyonu kadar gelirlerde de azalma söz konusu olur. Bu istikrarsızlaştırıcı güçlerin galebe çalmasını engellemek için Keynes ve Minsky kapitalizme içkin istikrarsızlığının sadece yeni düzenlemeleri değil ancak geniş ölçekli kamusal mali desteklere ihtiyacı barındırdığını kuramsallaştırdı – (AB’de ya da günümüz Avrupa’sında) neoliberallerin bankaları ve finansal aracıları kurtarmaya gelince talep etmede ilk sırayı aldığı ancak diğer türlü kesintiler ve özelleştirmelerle yetindiği devletin bizzat doğrudan müdahalesinin aynısı. Günümüzde yatırım konusu ısrarlı bir şekilde geri dönüyor ve Mali Sözleşme’nin ciddi hataları ve yetersizliğini açığa çıkarıyor. “Yeni bir kalkınma modeli” için istihdam ve yatırım temel meseleler olarak ortaya çıkıyor. Ancak yeni işlerin yaratılması belirleyici sınamaysa, Avrupalı – ve İtalyan! – yönetici sınıflar için piyasa temelli dolaylı teşviklerin kullanımı ve mali baskıyı azaltmanın tek olası çözüm olarak görünmesi alarm vericidir. Aynı kaynakların kullanımı temelinde, harcama programlarının büyümeyi arttırmada sadece vergi kesintileri programlarından çok daha etkili olduğunda bütün kaynaklar uzlaşmasına karşın, yatırımları ve istihdamı yeniden canlandırmak için kamu harcamaları yoluyla müdahale etme seçeneği dikkate dahi alınmamaktadır. [Oysa] İtalyan sendikası Cgil’in 2013 İstihdam Planına eşlik eden ve benim koordinasyonunu üstlendiğim raporda, 5 milyar avroyla, İtalya’da kamu sektörünün – çeşitli merkezi ve yerel biçimlerde ve ciddi, düzgün örgütlenmiş projelerle – bir yılda 400 binden fazla iş yaratabileceğini hesapladık. Dolaylı teşvik ve genel para transferleri ya da parasal destekler – hele bir de ayrımsız vergi indirimleri aracılığıylaysa – istihdamı canlandırmak ve ekonomiye yeni bir dinamizm vermek için yetersizdir. Bölgesel gelişmeden kentsel yenilenmeye, yeni ağların geliştirilmesinden çevresel yenilemeye büyük kolektif projelere ihtiyacımız var. Tartışma bir kez daha, unutulmaz Tony Atkinson’un çalışmalarındaki gibi, “emek”in rolü ve “tam ve iyi istihdam” odaklı “yeni bir kalkınma modeli”nin “amaçlar”ı üzerinde yoğunlaşmalı. Kapitalizmin kendiliğinden işlemesiyle karşılaştırılırsa tam istihdam hedefinin devrimci mütecavizliği tam da ekonomik sistem doğal olarak iş yaratmaz ve işsiz bir topluma hazırlık yapar olduğunda en iyi halindedir. İşsiz bir toplum için alan bırakmak kendimizle felaket arasına hiçbir şey koymamak anlamına gelecektir. Laura Pennacchi Fondazione Basso Bilimsel Komite üyesi ve Avrupa’da en büyük sendika olan CGIL Ulusal Ekonomi Forumu koordinatörüdür. İtalyan Parlamentosu üyeliği ve İtalyan Hazine Bakanlığı’nda Devlet Bakan Yardımcılığı yapmıştır. [Social Europe'taki orijinalinden Ali Rıza Güngen Tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]

Editör: TE Bilisim