Pazar çevirisi | Brezilya solunun praksisinin krizi – Sabrina Fernandes

Sağ kanat partilerin ve aşırı sağ grupların güçlenmesi ve öne çıkması doğrultusunda uluslararası bir eğilim fark edilebilir durumda. Dünyanın çeşitli yerlerinde yakın dönemdeki seçim sonuçları, solun bu sağ kanat taarruzu karşısında, insan haklarını ve geçmişte geliştirilmiş önlemleri elden alınmadan önce korumak için dahi olsa yeniden bir araya gelme ihtiyacına işaret ediyor. Brezilya’da günümüzde solun, ne kadar parçalı olduğunu ve bu parçalılık halinin daha büyük bir praksis [uygulamaya dökme, ç.n.] krizinin nasıl unsuru olduğunu düşünürsek, daha karmaşıklaşan durumu budur. Yeni savunduğum doktora araştırmamda ileri sürdüğüm üzere Brezilya solunun praksis krizi siyaset dışılaştırma, hareketsizleştirme, program ve stratejiler sorunlarına bağlanmalıdır. Ilımlı sağ kanat mensubu, muhafazakar planları ve aşırı sağ kanattan dostları olan seçilmemiş bir başkanın yetkilendirilmesiyle sonlanan Dilma Rousseff’in görevden azlinin hem öncesinde hem de sonrasında kriz reaksiyoner güçler için verimli bir zemin teşkil etti. Bu metin “Crisis of Praxis: Depoliticisation and Leftist Fragmentation in Brazil” isimli doktora tezimdeki bazı noktaları kısaca özetleme girişimidir.

Haziran 2013 protestolarının konjonktürü sonrasında geniş bir saha araştırmasına dayanarak iki farklı sol kampın varlığını öne sürüyorum: Daha homojen, solun yüzü olarak daha görünür bir şekilde kabul edilen ve İşçi Partisi’nin (PT) önderliğindeki ılımlı sol ve daha heterojen, oldukça fazla sayıda parçaya ayrılmış ancak (alternatiflerin göründüğü kadar parçalı) PT’nin solculuğuna karşı bir alternatif oluşturmak arzusuyla bir grup olarak konumlanmış radikal sol.

Haziran 2013’te görünür hale gelen temsil krizi, temsili önceleyen bir şeymiş gibi politizasyonla doğrudan ilgili bu daha geniş praksis krizinin bir unsurudur. Mevcut durumda kriz, sadece PT’nin değil, bütün sol kanat kampın, 2014 seçimlerinin ve azledilme sonrası güçler ilişkisinin gösterdiği üzere doğrudan sağın işine yaradığı anlamına gelir. Sol, kitlelerin, ezilenlerin kuramsal ve pratik bilinçlerini uzlaştıramamıştır ve bu kolektif parçalı bilinç iki tür siyaset dışılaştırmaya yol açmıştır: post-politik ve ultra-politik.

Siyasetin bir parçası kılma burada ileri sürüldüğü üzere solun bir görevidir ve siyaset dışılaştırma ise solcu örgütlenme ve mobilizasyona temel bir engeldir. Siyaset dışılaştırma ve hareketsizleştirme, verili bir mekan ve zamanda siyasal aktörler tarafından hangisinin bilinçli ve ilkin işletildiğinden bağımsız bir şekilde birlikte gerçekleşir. Post-politika, siyasal olanı, siyasetin ideolojik zeminini teknokratik “etik” (örtük bir neoliberal ideolojiye meyleden) bir düzen adına reddeden bir tür siyaset dışılaştırmayken; ultra politika, solcu ideolojiyle ne pahasına olursa olsun mücadele verilmesi gereken ideolojik bir savaşı ileri sürerek yanlış kanılar ve özcü kutuplaştırmalarla muhafazakar düzeni destekleyerek siyaseti ortadan kaldırır. Farklı işleyiş biçimlerine karşın, her ikisi de siyaset dışılaştırmanın yol açtığı sorunlara yanlış çözümler önerirler ve statükonun temel unsurlarını onarmaya yararlar. Siyaset dışılaştırma  ultra-politika için pasif onay, post-politika ile uzlaşı ve bu ikisinin düşük mobilizasyon ve sağduyunun yenilenmesi zorunluluğu aracılığıyla güçlenmesine izin veren (a)politik kayıtsızlık yaratır. Eğer toplum siyaset dışı kılınırsa, sol etkili ve sürdürülebilir bir şekilde harekete geçmekte zorlanacaktır. Bu arada siyaset dışılaştırma aslında (Gramsci’nin kullandığı sağduyu bağlamında) sağ kanat siyasallaşmadır ve Haziran 2013’ün en ilerici unsurlarına karşın sağ için Brezilya’daki gibi verimli senaryolara katkıda bulunur.

Mevcut parçalılık ve siyaset dışılaştırma PT’nin solda bir toparlayıcı ve solda devrimci özlemlerin temsilcisi olmaktan çıkıp yönetebilirlik ve sınıf uzlaşısı partisine dönüşümünün ilk işaretleri ile başladı. Bir zamanlar daha bütünleşik sol umutlarını temsil eden PT, parti ve hükümetin siyasal projesini kesintiye uğratabilecek mobilizasyonu engelleme biçimi olarak öznelleştirmeyi de engelleyen siyaset dışılaştırmaya yöneldiğinde ılımlı ve radikal sol arasındaki bölünme başladı. Parti deatamalarla hareketsizleşti, bürokratikleşmeye yol verdi, kendi sıralarından ve müttefik kamplardan eleştiri çabalarının altını oydu ve  sınıf bilinci açısından kritik değerleri, ihtiyaç duyulduğunda önemli (bütün eksikliklerine karşın faydaları göz ardı edilemeyecek) sosyal politikalarla gizlenen ve meşrulaştırılan neoliberal ideallerle takas etti. Bu süreç genel bir parçalı bilince olduğu kadar hizipleşme, yol değiştirme, yeni formülasyonlar ve hem sağ hem de hükümet yanlısı PT destekçilerine karşı gelme çabalarıyla solun parçalanmasına vardı. Sınıf bilinci parçalandıkça, siyaset dışılaştırma büyüdü ve Brezilya bağlamında governismo [her türlü hükümet eleştirisini sağcılık olarak damgalamak, ç.n.] ve sağ arasındaki çekişmenin daha da yerleşmesine izin verdi. Bu siyaset dışılaştırma hareketsizleşme anlamına gelmek zorunda değildir. Bunun yerine içeriğe, sürdürülebilirliğe ve özellikle harekete geçmiş kalabalıkları örgütlü siyasal bir özne haline getirme kapasitesi bağlamında mobilize edici faaliyetlerin sonuçlarına etkide bulunur.

Sağın saldırıları karşısında harekete geçme aciliyeti radikal solu zorlu bir konuma soktu. Alternatif bir proje inşa etmesi gerekliydi ancak bunu yapmak için önce, radikal sola sol karşıtlığı olarak geri seken kutuplaşmaya ve PT-karşıtı duyguya güç katmadan PT projesini yapısöküme uğratırken kendi parçalı yapısına da bir bütünlük kazandırmalıydı.

Radikal solun parçaları sadece çok sayıda örgüt olarak görünmüyor, ayrıca program ve strateji, taktik ve yaklaşımlarda farklılıklar, hizip ve (birçok ifadesiyle) birleşmelerde, yırtıcı taktiklerde, öncülükte ve sekter uygulamalarda ve PT’nin tabanını kurtarabilecek fakat aynı zamanda PT’yi sağa ya da pasifliğe doğru yol alarak terk etmiş olan tabana da ulaşabilecek bir alternatif olma zorluğunda görünüyor. Haziran 2013’ten(ve bazıları için daha önceden) itibaren yeni hareketlenmeler radikal sol ve Brezilya’da toplumsal değişim için ilerleme sergilemiş olsa da bu çabalar halen, solun daha önceden bulunduğu en siyasallaşmış alanlarla sınırlı. Görüştüğüm bir kişinin söylediği gibi solun bulunduğu küçük “parantez”, daha ziyade örgütler arasında iç tartışma yeri olarak çok az büyümeye devam ediyor. Bu durum, yapay birlik, abartılı ajitasyon tuzağına düşmeden ve PT modeli sol temsil ve liderliği yerinden etmektense PT’yi yerinden etme perspektifi olmadan solu birleştirmek için kendi arzusunu örgütlerken PT’nin ihanetinden kaynaştırıcı bir sentez yaratma zorluğuyla malul radikal sol için bir tür melankoliye katkıda bulundu. Radikal solun en önde gelen partisi PSOL (eğilimlerin partisi ve geniş bir koalisyon partisi olarak) bu zorluklarla içten bir şekilde yüzleşiyor ancak ayrıca düşüşteki PT’ye nazaran oldukça az görünür kalmaya devam ediyor. Soldaki en büyük hareket Evsiz İşçiler Hareketi (MTST) dahi, artık ılımlı sol olan Topraksız İşçiler Hareketi’nin (MST) ilk yıllarındaki (ve halen tabanını harekete geçirmeyi seçtiği nadir anlarda sahip olmaya devam ettiği) etkiye ulaşamadı. Sağ kanat taarruz ve ılımlı solun sol kamp üzerinde hegemonya kurmak için mücadele verdikçe dayattığı zorluklar radikal solu, yıpratıcı, melankoliyi yoğunlaştıran ve birlik ve zafere dair kaygıyı arttıran – böylelikle istemeden daha fazla bölünmeye yol açan – savunmacı bir pozisyona koydu.

Radikal solun Haziran 2013’ten beri büyüdüğü gerçeğiyle, solculuk karşıtlığı ve ultra-politikanın sonucuna dayarak bunun reddiyesinin de büyüdüğünü bir arada kavramak zor olabilir. İlk bakışta bu paralel olguları önermek çelişkili görünebilir ancak kızgınlık siyasallaşmanın motoru olabileceği gibi kızgınlık ekonomik kriz ortasında sağ tarafından da araçsallaştırılabilir. Soldaki parçalanma ve PT’yi çevreleyen melankoli oyun alanını reaksiyoner kesimler için daha avantajlı kılsa da, bu karşı hareketler birbirlerini dengelemeye meyleder. Mevcut konjontürde yeni olanaklara karşın siyaset dışılaştırma halen doludizgin, çünkü ultra-politika aracılığıyla siyaset dışılaştırma 2013 Haziran’ının enerjisinin devrimci aşırılıklarını etkisizleştirmek için saldırgan bir şekilde kullanılıyor. Bu, ılımlı solun yeniden radikalleştirilip radikalleştirilemeyeceğinin sentezini de barındıran bir şekilde, radikal solun yeniden örgütlenmesine ve ciddi bir kendine yönelik eleştiri sürecine olan ihtiyaca işaret etmektedir. Michel Temer hükümeti giderek daha reaksiyoner reformlara ve muhafazakar önlemlere yol alırken bu görev her geçen gün kendisini dayatmaktadır.

Sabrina Fernandes, sosyoloji doktorasını Carleton Üniversitesi’nde tamamladı ve Brasilia Üniversitesi’nde Araştırmacıdır. Brezilya radikal solunda sol strateji, ekososyalizm, feminist mücadele ve kent hakkı mücadelelerine odaklanmış bir aktivisttir.

[Bu yazı Progress in Political Economy’deki orijnalinden Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir]