Salı, Nisan 23, 2024

“Pasta Yesinler”: Avrupa’da kemer sıkma, gıda güvensizliği ve gıda sahtekârlığı – Louise Manning

“Qu’ils mangent de la brioche” (pasta yesinler), Kraliçe Marie-Antoinette’in 1789 kıtlığı sırasında Fransız köylülerinin yiyecek ekmeği olmadığını duyması üzerine verdiği iddia edilen yanıttır. Neumann’a (1977) göre Fransa’daki bu ekmek kıtlığına yol açan koşullar şunlardı: İlk olarak, 1788 Temmuz’unda yaşanan bahar kuraklığı ve dolu fırtınası ülkede yetersiz hasada neden olmuştu, bu da nüfusun yüzde 90’ının tahıl temelli beslenmesiyle -ekmek, yulaf lapası veya çorba- sonuçlanmıştı. Fiyat artışını önceleyen on yıllık ekonomik bunalım, işsizlik ve düşük ücretler, yoksulların gelirlerinin yüzde 55’ini ekmeğe harcadıkları anlamına geliyordu ve bu oran gıda kıtlığı sırasında yüzde 88’e yükselmişti. Bu koşulların yol açtığı şiddet Temmuz 1789’da yaygınlaşmış, Fransız Devrimi’ne ve statükonun kanlı bir şekilde yıkılmasına yol açmıştı.

2008 ve 2010 yıllarında da gıda fiyatlarında benzer artışlar yaşandı. Buna neden olan; Rusya, Ukrayna ve Arjantin’deki kuraklık gibi iklim faktörlerinin yanı sıra Avustralya’daki düşük hasat ve Kanada’daki sel, tayfunlar ve yetersiz kanola hasadıydı (Piesse ve Thirtle, 2009; Wood ve diğerleri 2012). Fiyat artışlarına etki eden başka faktörler de vardı. Bunlar arasında ABD ve Avrupa Birliği’nde biyoyakıtları teşvik etmeye ve tarımsal sübvansiyonları ortadan kaldırmaya yönelik politikalar ve ABD dolarının değerindeki düşüş; ulusal gıda arzını korumak için uygulanan ihracat yasakları ve ulusal gıda güvenliği politikaları bulunuyordu. Tarımsal araştırma ve geliştirmeye gerekli yatırımın yapılmaması ve petrol fiyatının suni azotlu gübre (2000’den itibaren dört kat artmıştı) ile yakıt ve enerji fiyatları (Piesse ve Thirtle, 2009) üzerindeki etkisi buğday ihracatının azalmasına yol açtı (Sternberg, 2012). Bir tür “kusursuz fırtına” yaratacak şekilde bir araya gelen bu faktörler nihayetinde küresel ölçekte bir gıda güvensizliğine neden oldu.

Bu makale, gıda fiyatlarındaki ani artışlar, ekonomik gerileme, kemer sıkma ve gıda suçu riski arasındaki ilişkiye odaklanmaktadır. 2007-2008 finansal krizinin hanehalkı gıda güvenliği üzerindeki etkisini ve gıda güvensizliğinin siyasi istikrarsızlık yaratan bir faktör olduğunu dikkate almak önemlidir. Hanehalkı gıda güvenliği, gıda kalorilerine erişim olanağını ifade eder. Gıda kalorilerine erişim hedefine ulaşıldığındaysa, sağlıklı bir beslenme için besin dengesinin sağlanması yönünde ikinci bir hedef söz konusu olur.

2007’de başlayan küresel gıda fiyatı krizi hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki politika yapıcılar için büyük güçlükler ortaya çıkardı ve özellikle nüfusun en düşük gelirli beşte birlik diliminde gıdanın satın alınabilirliğini etkiledi (FAO, 2014; Manning, 2016). 2007 ve 2008’de gıda fiyatları reel olarak yükseldiğinde Birleşik Krallık’taki düşük gelirli haneler bundan orantısız bir şekilde etkilendi: düşük gelirli hanelerin gıda harcamalarının toplam hanehalkı harcamaları içindeki oranı %1,6’dan %16,8’ya yükseldi; bu oran hanelerin toplamı için %10,8’di (FSP, 2011). 2011 yılında yaşanan kış kuraklığı dolayısıyla hasatta düşüş yaşanması endişesi Çin’in uluslararası pazarlardan buğday satın almasına neden oldu. Bu, dünyanın en büyük buğday ithalatçısı olan Mısır’da ciddi bir fiyat artışına yol açtı (perakende ekmek fiyatları burada üç kat arttı) (Sternberg, 2012). Tıpkı Fransız Devrimi örneğinde olduğu gibi 2008’de de nüfusun temel gıdası olan ekmek fiyatlarındaki ani artış toplumsal huzursuzluğu alevlendiren bir dizi sosyopolitik ve ekonomik faktörden biriydi. Gıda ve petrol fiyatlarındaki artıştan etkilenen tahminen yetmiş dört düşük gelirli ve yetmiş bir orta gelirli ülke vardı (Berazneva ve Lee, 2013) ve bu fiyat artışları örneğin 2007’de Meksika’daki “Tortilla Ayaklanmaları”na (Wood ve ark.,. 2012; Banerjee ve Hysjulien, 2018) ve 2011’de Mısır’daki ayaklanmalara (Sternberg, 2012) yol açtı. Berazneva ve Lee (2013) 2007 ve 2008 yıllarında elli üç Afrika ülkesinden 14’ünde gıda isyanları olduğunu vurgulamıştır.

Gıda fiyatları, kemer sıkma ve gıda güvensizliği

Kentli yoksullar, kısmen gıda perakende konsolidasyonunun bir sonucu olarak yetersiz hanehalkı gelirine ve yiyecek temin edecekleri alanlar konusunda sınırlı seçeneklere sahip oldukları için fiyat artışlarına karşı özellikle savunmasızdırlar (Rodriguez-Takeuchi ve Imai, 2013; Skordili, 2013). Perakende konsolidasyonu, zamanla yok olan veya fiyatlarını artırarak hayatta kalmayı başaran küçük yerel mağazalarla rekabetlerinde satın alma avantajına sahip olan mega perakendecilerin yükselişine işaret eder. İngiltere’de geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen “Sainsburys-Asda birleşmesiyle” görüldüğü gibi, gıda perakende işletmeleri satın almalara, pazara giriş anlaşmalarına veya birleşmelere devam ediyor -birlikte toplamda 19.000 perakende mağaza ve 80 milyar avro satın alma gücüne sahip Tesco (Birleşik Krallık) ile Carrefour (Fransa) arasındaki stratejik ittifak, satın alma konsolidasyonunun artışına yol açacak (The Guardian, 2018)-. Gıda güvensizliği, tüketicilerin satın alma gücünün azalmasının yanında gıdaların satın alınacağı ve sürekli değişmekte olan perakende pazarındaki seçim ve erişim ile de ilgilidir.

Avrupa’da hanehalkı gıda güvensizliği 2009 yılından itibaren belirgin bir şekilde arttı. 2005 ve 2009 yılları arasında gıda güvensizliğine maruz kalan insanların sayısı AB nüfusunun yüzde 12’sinden yüzde 8,7’sine gerilemişken bu oran 2012’de yüzde 10,9’a yükseldi. Dahası, gıda güvensizliği AB nüfusunu orantısız şekilde etkiliyordu: sosyal koruma desteğinin var olmadığı veya budandığı yerlerde, işsizliğin arttığı ve ücretlerin düştüğü topluluklarda yaşayan insanlar gıda güvensizliğine en yoğun biçimde maruz kalanlardı (Loopstra ve ark.,. 2016).

Wood, Nelson ve Nogueira (2012), en alt düzey bütçelemedeki harcama kalemlerini sıralar: gıda, eğitim, sağlık, barınma, diğer, kişisel ve ulaşım. Yani hanehalkı açısından yiyecek alıp almamak basit bir karar değildir. Kararlar, hane gelirinden pay ayrılması gereken ve birbiriyle rekabet halindeki durumsal, kültürel ve sosyal talepler tarafından belirlenir. Hane gelirinin azalması, hanelerin gıda, kamu hizmetleri (ısınma ve su), konut, yerel yönetim vergileri ve diğer ev giderleri arasında seçimler yapmasını gerektirir (Loopstra ve ark., 2016). Bu seçimler Avrupa’daki kemer sıkma önlemleriyle daha da güçleşmiştir.

Kemer sıkma, insanların yaşam koşullarının ekonomik güçlükler nedeniyle -çatışma veya savaş zamanları gibi- azaldığı bir durumdur (Collinsdictionary.com). “Tasarruf tedbirleri” terimi, hükümetin veya siyasi herhangi bir öznenin olumsuz ekonomik koşulların var olduğu bir dönemde bütçe açığını azaltma yönünde aldığı resmi önlemleri -harcama kesintileri veya vergi artışları yoluyla- ifade eder. AB’de kemer sıkma önlemleri 2008’deki küresel durgunluk ve 2009’daki Euro Bölgesi krizinin ardından uygulandı (ft.com/lexicon). Ekonomik gerileme ve ülkelerin borç krizi, işsizliğe, ücretlerin düşmesine ve Avrupa genelinde gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) azalmasına neden oldu, bu da kemer sıkma politikaları ve kamu harcamalarında azalmayla sonuçlandı (Quaglio ve ark.,, 2013).

Gelişmiş ve görece istikrarlı bir ekonomide uygulanan kemer sıkma önlemleri, gelişmiş olmayan ve yoksul ülkelerde uygulanan kemer sıkma önlemlerinden etkileri açısından oldukça farklıdır (Knight ve Stewart, 2016). Knight ve Stewart (2016: 2), daha önce yüksek bir yaşam standardına sahip olan birey ve hanelerin varlıklarında ani bir düşüş yaşadıkları ve “daha azıyla yetinmek”, hatta bazı durumlarda çok daha azıyla yetinmek zorunda oldukları bir duruma “saplandıklarını” ifade etmişlerdir. “Kemer sıkmayla birlikte insanlar kabul edilebilir bir yaşam için yeni asgari gerekliliklere karar vermek zorunda kalıyor ve bu, insan onuru meselesini acil bir biçimde yeniden gündeme getiriyor.” Gıda fiyatlarındaki artışların doğrudan ve dolaylı toplumsal etkileri var. Bu artışlardan en yoğun etkilenenlerse, orta gelirlilerin beslenme biçimlerini yeniden ayarlamak zorunda kaldığı ve yoksulların,  tükettikleri gıdaları daha ucuz alternatiflerle ikame etmeye başladığı Meksika gibi orta gelirli ülkelerdir (Wood ve ark., 2012). Skordili (2013: 130) mali kriz ve kemer sıkma önemleri ile ilgili olarak şunları ifade eder: “Binlerce düşük ve orta gelirli hane, besleyici gıdaları daha az miktarda ve daha ucuz ürünlerle ikame etmek [zorunda], yetersiz besin değeri içeren ve kalitesiz gıdalarla yaşıyorlar.” Dowler ve Lambie Mumford’a göreyse (2014: 17), “artan geçim maliyetleri, … ücretlerin ve/veya sosyal güvenliğin durağan olması veya azalması, … insanlar bütçelemelerini, alışverişlerini ve yemeklerini ne kadar ustalıkla yaparsa yapsın, gıda güvensizliğinin giderek daha fazla hane için norm haline geldiği [anlamını taşıyor]”.

Gıda güvensizliği kalori sayımı ile ilgilidir. Kişi yaşamını sürdürmek için gerekli olan kaloriyi alıyor mu? Birleşik Krallık Gıda ve Köy İşleri Bakanlığı (Defra, 2006) gıda güvenliğini şu üç unsuru kapsayacak şekilde tanımlamıştır: erişim (bir bireyin veya hanenin söz konusu gıdaya ulaşabilmesi), bulunabilirlik (belirli bir yerdeki gıda arzı) ve gıdanın satın alınabilirliği. Dünya Gıda Programı’na (2006) göreyse erişim ve bulunabilirlik önemli unsurlar olmakla birlikte, diğer unsur yararlanma (kişinin gıdadaki besin maddelerini seçme, alma ve sindirme yeteneği) ve savunmasızlık (bulunabilirliği, erişimi ve yararlanmayı etkileyebilecek fiziksel, çevresel, ekonomik, sosyal ve tıbbi riskler) olmalıdır. Bu tanım, Defra tanımında hâlihazırda ele alınmamış olan besin maddeleri kriterini ve daha geniş risk kriterlerini içerir. Yani gıda güvenliği ve beslenme güvenliği arasındaki ilişkiyi etkileyen çok sayıda faktör vardır ve gıda güvenliğinden yoksun toplumlardaki yetersiz beslenme giderek artan oranda obezite -daha ucuz, enerji yoğun ve besin açısından zayıf gıdaların tüketiminden kaynaklanır ve kalori bolluğu içinde besin güvensizliği yaratır- ile sonuçlanmaktadır (Hwalla ve ark. 2016).

Kemer sıkma bağlamında, özellikle kalori güvensizliği konusunu ele almak için alternatif gıda ağları (AFN’ler) geliştirilmiştir. AFN’ler perakende kanalları ve/veya mevcut uygulamalar açısından standart sayılan pratiklere alternatif sunan tüketici gıda tedarik araçlarıdır (Maye ve Kirwan, 2010). Gıda güvensizliği bağlamındaysa AFN’ler genellikle kâr amacı gütmeyen iş modelleri ve sosyo-mekânsal -coğrafi- yakınlıkları ile tanımlanır. Yani bağış temelli işleyen AFN’ler, gıda üretim, dağıtım ve tüketim sistemlerini yeniden yapılandıran, yeniden mekânsallaştıran ve yeniden sosyalleştiren yapılardır (Jarosz, 2008; Paül ve McKenzie, 2013). Kemer sıkmanın neden olduğu hanehalkı gıda güvensizliğinin etkisiyle mücadele etmek için faaliyet gösteren AFN’ler arasında gıda bankaları, sosyal süpermarketler ve –daha politik ve antikapitalist gıda hareketleri olan– freeganizm ve dayanışma gıda dağıtım ağları yer almaktadır (Calvário ve ark., 2017). Freeganlar, yaşamlarını sadece atılmış malların tüketimi yoluyla sürdürürler. Atık yiyecekler yerler, ikinci el giysiler giyerler ve daha önce kullanılmış olan malzemeler ve gereçler kullanırlar (Nguyen ve ark., 2014). Birleşik Krallık’taki ana caddelerin çoğunda hayır kurumlarının (özel bakımevleri, hayvanlara yardım merkezleri vb.) kendileri için ihtiyaç duydukları nakit parayı temin ettikleri ve başka insanların da kıyafet ve ev gereçlerini daha düşük fiyata satın alma fırsatı edindikleri, “ikinci el” yaşam tarzlarını destekleyen hayır amaçlı mağazalar vardır. Bu yapının gıda tüketimini kapsayacak şekilde genişletilebilmesi mümkün görünmekte. Ne var ki bu konuda farklı görüşler mevcut. Nguyen, Chen ve Mukherjee (2014: 1878) freegan yaşam tarzı ve ideolojik tersine çevirmeyi, tersine sosyal damgalamayla ilişkili olarak ele alır: “insanlar ayrı değer sistemleri inşa ediyor ve ahlaki üstünlük iddia etmek için hâkim düzene sosyal damgalamayı [diğer insanların müsrif yaşam tarzından kaynaklanan atıkları yemek konusundaki hisler] empoze ediyor.”

Bu makalenin konusu başlı başına freeganizm olmasa da, burada ilgi çekici olan maddi tüketim söylemini yeniden şekillendirme ihtiyacıdır. Söylemi yeniden şekillendirme pratiği, tarım, işleme, perakende ve imalattan kaynaklanan gıda atıklarını da içerecek şekilde genişletilebilir. Bu atıklar, 7/24 perakende satış ve tüketiciler için gıda hizmeti ve dolayısıyla sürekli ve geniş bir yelpazeye sahip “tercihler” sunan müsrif süreçler ve sistemlerce üretilmektedir. Kamulaştırma, yeniden kullanma (Nguyen ve diğerleri 2014), ve gıda kurtarma (Warshawsky, 2015) kavramları, yiyecek “verilen” yoksulları, hak eden, hak etmeyen veya değersiz olarak tanımlayan damgalayıcı ifadelerle el ele gider (Garthwaite ve ark., 2015). Kabahat kavramı, bireyler tarafından özgürce yapılan kötü seçimler anlamına gelir, ancak çoğu zaman bu aynı bireyler bağımsız olarak değil, davranışlarını şekillendiren psikolojik bir eğilimle hareket eder (Manning, 2016). Damgalama ve ayrımcılık gerçekten de yaygındır ve yöneltildikleri kişilerin psikolojik ve fiziksel sağlıkları açısından çok sayıda sonuç doğurur (Puhl ve Heuer, 2010). Garthwaite, Collins ve Bambra’ya göre “Yiyecek tercihi gıda bankası kullanıcıları açısından artık geçerli olmayan bir kavram. İnsanların ucuz, ulaşılabilir, doyurucu ve israfa yol açmayacak yiyecekleri yemeye zorlanması tercih değil zorunluluktur.” Aynı şey, düşük gelir düzeyleri nedeniyle “ucuz ve enerji yoğun gıdalar” tüketen topluluklar için de geçerlidir.

Ucuz gıda ve gıda suçu riski

Kanıtlar, 2007-2008 ekonomik krizinden bu yana gıda suçlarında bir artış olduğunu ortaya koymaktadır (McElwee ve ark., 2017). “Ucuz gıda” talebi 2008-2011 ekonomik durgunluğu ve buna bağlı kemer sıkma önlemleri ile yükselmiştir. Bu ekonomik durum, hayvan yemi ile yakıt fiyatlarının yükselişi ve buna bağlı olarak lojistik ve soğuk zincir dağıtım maliyetlerinin artışıyla -özellikle sığır eti ürünleri için- çelişiyordu (Czinkota ve ark., 2014). Sığır eti tedarik zincirindeki işletmeler, özellikle de “ucuz” hamburger, “ucuz” hazır yemek ve “bir alana bir bedava” teklifleri sunanlar, hem stratejik hem de ahlaki bir ikilemle karşı karşıya kaldılar. Basitçe ifade etmek gerekirse bu, rekabet etmeye devam edebilmek için maliyetleri düşürmenin yeni yollarını aramak ile gıda güvenliği ve etiketleme konusundaki yasal ve düzenleyici gereklilikleri karşılayabilmek arasındaki ikilemdi (Manning, 2016). Söz konusu etik ikilem, gıda sahtekârlığı ve gıda ikamesini (besin değeri düşük gıdalarla) kapsayan sistematik bir “gıda suçu”nun, yani düşük fiyatlı, düşük kaliteli ürünler ve çürüyen bir iş ahlakı ile karakterize edilen “ucuz kapitalizm”in (Çeng, 2012) gelişimini teşvik etti.

AB Gıda ve Veterinerlik Ofisi teftiş heyetinin Mart 2012’de İngiltere’ye yaptığı ziyaretin ardından Avrupa Komisyonu 28 Nisan 2012’den itibaren geçerli olmak üzere sinirleri ayrılmış etin bir gıda ürününün (örn. et burger) veya hazır yemeğin et içeriğine alınmamasına ve mekanik ayrılmış et[1] olarak etiketlenmesine karar verdi (Parlamento, 2012). Bu, söz konusu gıdaların acilen yeniden düzenlenmesini gerektirdi. Alternatif meşru et kaynağının daha pahalı hale gelmesi gıda sahtekarlığı için fırsat, motivasyon ve gerekçe doğurdu. Kemer sıkma koşullarında, düşük maliyetli hamburger ve yemek üreticileri gıda fiyatlarını düşürmek için son derece rekabetçi bir pazarda ve tedarik zinciri baskısı ile düşük maliyetli sığır eti proteinlerinin kullanımını yeniden gözden geçirmek zorunda kaldılar. Tarih bize 2013’ün “at eti skandalı”nın tekrar ettiğini gösterdi.

Ocak 2013’te İrlanda Gıda Güvenliği Kurumu (FSAI) bir dizi burger ürününde at DNA’sı tespit etti (O’Mahoney, 2013). Takip eden aylarda at DNA’sı içeren –ürün etiketinde belirtilmeksizin– ürünlerin listesi büyüdü. Nisan 2013’te Avrupa Komisyonu at DNA’sı yönünden test edilen ürünlerin yüzde 4,7’sinde (toplam numune sayısı 4144) ve fenilbutazon ilacı yönünden test edilen ürünlerin yüzde 0,51’inde (toplam numune sayısı 3115) pozitif bulgular tespit edildiğini bildirdi. Gıda işletmecileri tarafından at DNA’sı için yapılan ek testlerde (toplam numune sayısı 7951) yüzde 1,38 oranında pozitif bulgulara rastlandı (EC, 2013, Manning ve Soon, 2014). Gıda sahtekarlığına karışan aktörler zincirinin içinde Fransa’da faaliyet gösteren bir gıda imalatçısı ile Lüksemburg’daki yan kuruluşu, Kıbrıs’tan bir taşeron firma, Hollanda’dan bir et tüccarı, Romanya’dan kesimevleri ve Birleşik Krallık, İrlanda ve Avrupa genelinde nihai ürünler satan bir dizi gıda işletmesinin de bulunduğu ortaya çıktı (NAO, 2013; Manning ve ark., 2016).

Avrupa Parlamentosu Araştırma Servisi (EPRS, 2014) “Sahtekârlıkla Mücadele” başlıklı bilgilendirme raporunda 2013 at eti hadisesine yol açan nedenleri vurguladı: mali kriz, artan gıda fiyatları ve ucuz gıda talebi, karmaşık gıda tedarik zincirleri ve denetim faaliyetleri üzerindeki baskı, düşük yönetişim düzeyi ve güçlü bir caydırıcılığın (cezalar) olmaması. Avrupa Parlamentosu Taslak Raporu’na (AP, 2013: 6) göreyse “gıda ürünlerinin güvenilirliğini garanti altına alma ve tedarikçilerden güvenli bir tedarik zinciri talep etme konusunda perakende sektörünün özel bir sorumluluğu vardır; [ve Avrupa Parlamentosu] perakendecilerin ve diğer gıda işletmecilerinin birincil üreticilere her zamankinden daha ucuza üretim yapmaları yönündeki baskısını esefle karşılamaktadır.”

Düzenleyici yönetişim değişiklikleri ve kemer sıkma politikalarını takip eden bu durum, özellikle tedarik zincirindeki gıda sahtekarlığına karşı savunmasız olan düşük gelirli haneler açısından, gıda egemenliğinin yeniden inşasına ihtiyacımız olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir (Calvário ve ark., 2017). Kentleşme, üreticinin tüketiciyi tanımadığı “anonim” tedarik zincirleri dayatır, dolayısıyla burada dürüst olmak için daha az ahlaki zorunluluk vardır (Trench ve ark., 2011).

Kentleşme ve büyük ölçekli gıda üretimi, gıda üreticileri ve tüketiciler arasında duygusal ve sosyo-mekânsal bir mesafe yaratmakta. Üreticilerin kişisel zarara neden olabilecek düşük kaliteli yiyecekler, hatta ikame edici bileşenler hazırlama veya satma olasılıkları artıyor (Manning, 2016). Czinkota, Kaufmann ve Basile’e (2014: 99) göre,  “Gıda tedarik zincirinin artan ölçeği ve karmaşıklığı, bunu denetleyen çok sayıda yasa ve ilkenin varlığına rağmen çeşitli işlev bozukluklarına neden oluyor”. “At eti skandalı”, ucuz gıda koşullarının varlığını ve gıda sahtekârlığı riskini kanıtlamaktadır. Aynı zamanda da tüketicilere yönelik yaygın bir horgörü olduğunu ve tüketicilerin tükettikleri hayvan türleri hakkında bilinçli seçimler yapma haklarının yok sayıldığını göstermektedir (Manning ve ark., 2016: 44).

Gıdaların daha düşük kaliteli besinlerle ikame edilmesi ve gıda sahtekârlığı uygulamaları çok eskilere dayanıyor. On sekizinci yüzyılda ekmeğin maliyetini düşürmek için talaş ve Paris Alçısı yaygın bir şekilde kullanılıyordu (Shears, 2008). “Pasta yesinler”, geçmişte kalmış ve unutulmuş bir söz gibi görünüyor olabilir fakat aynı yok sayma ve horgörünün izleri bugün gıda tedarik zincirlerinde karşımıza çıkıyor. Gıda suçu failleri mağdurların az sayıda olduğunu düşünebilir, ancak düşük gelirli veya gıda yardımlarına bağımlı olan nüfus oldukça savunmasız durumda.

Kaynaklar:

Banerjee, D., & Hysjulien, L. V. (2018). Understanding food disasters and food traumas in the global food system: A conceptual framework. Journal of Rural Studies (61): 155-161.

Berazneva, J., & Lee, D. R. (2013). Explaining the African food riots of 2007–2008: An empirical analysis. Food Policy (39): 28-39.

Calvário, R., Velegrakis, G., & Kaika, M. (2017). The political ecology of austerity: An analysis of socio-environmental conflict under crisis in Greece. Capitalism Nature Socialism, 28(3): 69-87.

Cheng, H. (2012), Cheap Capitalism: A Sociological Study of Food Crime in China, British Journal of Criminology, 52(2): 254-273.

Collinsdictionary.com Austerity: definition Available at: https://www.collinsdictionary.com/dictionary/english/austerity [Accessed 6 July 2018]

Czinkota, M., Kaufmann, H.R & Basile, G. (2014), The relationship between legitimacy, reputation, sustainability and branding for companies and their supply chains, Industrial Marketing Management 43: 91–101

Defra (2006) Food Security and the UK: An Evidence and Analysis Paper. Food Chain Analysis Group. Defra.

Dowler, E. & Lambie-Mumford, H. (2014) Food Aid: Living with Food Insecurity. Working Paper, Communities and Culture Network+ Food Aid Call. Available at: http://www.communitiesandculture.org/files/2013/01/Living-with-Food-Insecurity-CCN-Report.pdf [Accessed 7 July 2018]

EC (2013). Commission publishes European test results on horse DNA and Phenylbutazone: No Food Safety Issues but Tougher Penalties to Apply in the Future to Fraudulent Labelling. Available at: http://europa.eu/rapid/press-release_IP-13- 331_en.htm [Accessed 16 July 2018].

EPRS (2014), European Parliamentary Research Service, briefing document “Fighting Fraud”,130679REV1 Issued 16/01/2014 Available at: http://www.europarl.europa.eu/RegData/bibliotheque/briefing/2014/130679/LDM_BRI%282014%29130679_REV1_EN.pdf [Accessed 7 July 2018]

United Nations Food and Agriculture Organisation (FAO) (2014), Available at: http://www.fao.org/worldfoodsituation/foodpricesindex/en/  [Accessed 7 July 2018]

Ft.com/lexicon Definition of austerity measure. Available at: http://lexicon.ft.com/Term?term=austerity-measure [Accessed 6 July 2018]

FSP (2011), Food Statistics Pocketbook 2011, Food Statistics Branch, Defra 2011

Garthwaite, K. A., Collins, P. J., & Bambra, C. (2015). Food for thought: An ethnographic study of negotiating ill health and food insecurity in a UK foodbank. Social science & medicine (132): 38-44.

Hwalla, N., El Labban, S., & Bahn, R.A. (2016) Nutrition security is an integral component of food security, Frontiers in Life Science 9(3):167-172.

Jarosz, L. (2008). The city in the country: Growing alternative food networks in Metropolitan areas. Journal of rural studies 24(3): 231-244.

Knight, D. M., & Stewart, C. (2016). Ethnographies of austerity: temporality, crisis and affect in Southern Europe. History and Anthropology 27(1): 1-18.

Loopstra, R., Reeves, A., McKee, M. & Stuckler, D. (2016). Food insecurity and social protection in Europe: Quasi-natural experiment of Europe’s great recessions 2004–2012, Preventive Medicine (89): 44-50

Manning L. (2016). Health and well-being vulnerability of the socio-economically disadvantaged: the role of food, in Corporate Responsibility & Sustainable Development: the nexus of private and public interests, edited by Lez Rayman-Bacchus and Philip Walsh, London: Routledge.

Manning, L., Smith, R., & Soon, J. M. (2016). Developing an organizational typology of criminals in the meat supply chain. Food Policy (59): 44-54.

Manning, L., & Soon, J. M. (2014). Developing systems to control food adulteration. Food Policy, (49): 23-32.

Maye, D., & Kirwan, J. (2010). Alternative food networks. Sociology of Agriculture and Food (20): 383-389.

McElwee, G., Smith, R., & Lever, J. (2017). Illegal activity in the UK halal (sheep) supply chain: Towards greater understanding. Food Policy (69): 166-175

National Audit Office (2013). Food safety and authenticity in the processed meat supply chain. The Food Standards Agency, Department for Environment, Food & Rural Affairs, Department of Health. Report by the Comptroller and Auditor General Ordered by the House of Commons.

Neumann, J. (1977). Great historical events that were significantly affected by the weather: 2, The year leading to the revolution of 1789 in France. Bulletin of the American Meteorological Society 58(2):163-168.

Nguyen, H. P., Chen, S., & Mukherjee, S. (2014). Reverse stigma in the Freegan community. Journal of Business Research 67(9): 1877-1884.

O’Mahony, P.J. (2013). Finding horse meat in beef products—a global problem. QJM: An International Journal of Medicine 106(6): 595-597.

Parliament (2012). House of Commons Environment, Food and Rural Affairs Committee Desinewed Meat Written Evidence. Available at: https://publications.parliament.uk/pa/cm201213/cmselect/cmenvfru/writev/meat/meat.pdf [Accessed on 16 July 2018]

Paül, V., & McKenzie, F. H. (2013). Peri-urban farmland conservation and development of alternative food networks: Insights from a case-study area in metropolitan Barcelona (Catalonia, Spain). Land use policy 30(1): 94-105.

Piesse, J., & Thirtle, C., (2009). Three bubbles and a panic: an explanatory review of recent food commodity price events. Food Policy (34): 119–129

Puhl, R.M., and Heuer, C.A. (2010), Obesity Stigma: important Considerations for Public Health, American Journal of Public Health, 100(6): 1013-1028

Quaglio, G., Karapiperis, T., Van Woensel, L., Arnold, E., & McDaid, D. (2013). Austerity and health in Europe. Health policy 113(1-2): 13-19.

Rodriguez-Takeuchi, L., & Imai, K. S. (2013). Food price surges and poverty in urban Colombia: New evidence from household survey data. Food policy (43): 227-236.

Skordili, S. 2013. “Economic Crisis as a Catalyst for Food Planning in Athens.” International Planning Studies 18(1): 129–141.

Shears, P. (2008). Food Fraud, Current Issue but an Old Problem, Plymouth Law and Criminal Justice Review, (1):18-139.

Sternberg, T. (2012). Chinese drought, bread and the Arab Spring. Applied Geography (34): 519-524.

The Guardian (2018), Tesco and Carrefour plan ‘strategic alliance’ to buy products. Available at https://www.theguardian.com/business/2018/jul/02/tesco-carrefour-strategic-alliance-french-retailer-prices [Accessed 16 July 2018]

Trench, P.C., Narrod, C., Roy, D., & Tiongco, M. (2011) Responding to Health Risks along the Value Chain, Available at: http://www.ifpri.org/sites/default/files/publications/oc69ch11.pdf [Accessed 7 July 2018]

Warshawsky, D. N. (2015). The devolution of urban food waste governance: Case study of food rescue in Los Angeles. Cities (49): 26-34.

Wood, B. D., Nelson, C. H., & Nogueira, L. (2012). Poverty effects of food price escalation: The importance of substitution effects in Mexican households. Food Policy 37(1): 77-85.

WFP (2006) World Hunger Series 2006. Hunger and Learning.  United Nations World Food Programme. Accessible at: http://www.sup.org/html/book_pages/0804755337/Series_Overview.pdf@wfp [Accessed 16 July 2018]

[1] Karkastaki etler alındıktan sonra kemikler üzerinde kalan etin basınç ve parçalama gibi mekanik yollarla ayrıştırılması sonucu elde edilen ettir. Mekanik ayrılmış etlerin üretiminde kullanılan teknikler Avrupa Birliği mevzuatlarında kas ve doku ve yapısında değişikliğe neden olanlar ve olmayanlar olarak ayrılmıştır. Mekanik ayrılmış etler et sanayinde sosis, salam gibi emülsiyon tipi et ürünleri ile köfte, burger ve fast-food gıdalarda sıklıkla kullanılmaktadır.


[europenowjournal.org’daki orijinalinden Pelin Tuştaş tarafından PolitikYol için çevrilmiştir.]

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER