CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda partilileriyle bir araya gelerek bir konuşma yaptı.
Özel, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısı sonrasında devam eden sürece ilişkin Meclis vurgu yaptı. Özel, "Eğer samimi bir iş yapılacaksa Meclis çatısı altında yapılacak" ifadesini kullandı.
Özel, Öcalan'ın çağrısının ardından yaşanan gelişmelere ilişkin TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'a çağrıda bulunarak "Numan Kurtulmuş’u inisiyatif almaya ve demokratikleşme için adımlar atmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni çalıştırmaya davet ediyorum. Tayyip Erdoğan'ın çıkarına, al ver ilişkileriyle yapılacak pazarlıkların kıyısında da olmadık, köşesinde de olmadık, sonunda da olmayız. Samimi şekilde bu ülkenin demokratikleşmesi için adımlar atılacaksa Cumhuriyet Halk Partisi olması gereken yerde olacak, uzatması gereken eli uzatacak, kaldırması gereken eli kaldıracaktır" ifadesini kullandı.
📌 Özgür Özel, Adalet Bakanlığı'na yolsuzluk dosyalarını sorduhttps://t.co/AoXwbwyOmu pic.twitter.com/uyYefSoJZD
— PolitikYol (@politikyol) March 4, 2025
TBMM’de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Edip Akbayram'ın vefat haberini büyük üzüntüyle öğrendiğini belirterek şunları söyledi:
* Edip Akbayram yalnızca şarkılarıyla hepimizin hayatında büyük iz bırakan bir sanatçı değil aynı zamanda yaşantısıyla da bizlere örnek olan bir mücadele insanıydı. Her daim işçinin, emekçinin, ezilenin hikayesini anlattı. Kendi tabiriyle 'ezilenlerin melodik sesiydi'. Cumhuriyetin sanatçısıydı, cesaretini halktan alıyordu. O yüzden herkesin 'hocaefendi' diye peşinden koştuğu zamanlarda FETÖ örgütünün ödülünü reddetme cesareti gösterdi.
* Her dönemin insanı olmadı, her dönem insanlıktan yana oldu. Bu salonda bulunan herkes ne zaman ayağımız takılsa ayağa kalkarken hep onun bir şarkısıyla ayağa kalktı. Zaman zaman seçimleri kaybettik bir sonraki seçimler için 'inanın çocuklar motorları maviliklere süreceğiz, güzel günler göreceğiz' dedi. Edip Ağabey haklı çıktı. Ankara'da, İstanbul'da güzel günler görmedik mi? Edip Ağabey sana söz veriyoruz, güzel günler göreceğiz ve senin huzuruna bir kez de böyle geleceğiz.
Özel, şunları söylei:
"TBMM 'İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe aldı' diyeceğim"
* Türkiye, geniş tanımlı kadın işsizliğinde yüzde 38'le tarihi zirvede. Kayıt dışı işlerde çalışan kadınların oranı ise yüzde 34. Bu tablo kadınların emeğinin sistematik olarak görmezden gelindiğinin, sömürüldüğünün en önemli kanıtı. Türkiye'de en önemli sorun kadına karşı şiddet. 2024 yılını 445 kadın cinayetiyle kapattık, 2025'in kısa iki ayında rakam 64'ü buldu bile. Kadınların maruz bırakıldığı şiddetin kaynağı sistemin ta kendisi. Bu ülkede ne oluyorsa bu kadınlara iyi gelmiyor. Bu konuları uzun uzun konuştuk.
* Meclis çatısı altında kadınlara sözümüzü bir kez daha hatırlatalım; 100 yıl önce olduğu gibi 100 yıl sonra da umut Cumhuriyet Halk Partisi'nin iktidarındadır. İktidar olduğumuzda Meclis'e geldiğinizde gözünüzün içine bakarak bu günü hatırlatacağım ve 'size verilen sözün mutluluğu ile çıktım, İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe aldı TBMM' diyeceğim.
"Unutmuyoruz, unutturmuyoruz, affetmiyoruz ve hesap soracağız"
* Bu olumsuz gündemi yaratan biz değiliz ama gündemde olanları yalnız bırakacak değiliz. Pazar günü Kadın Kolları Genel Başkanımızın önerisiyle Kartalkaya'daydık. Karanfilleri bıraktık, duamızı yaptık ve Bolu'da hayatını kaybeden bir aileden 8 kişiyi mezara koymuş bir dedenin yanındaydık. Bu büyük acı 40'ıncı gününde, yüreğimizde bir mum kaldı. Biz o bir mumu Soma için söndürmüyoruz, Afyon için de, Çorlu tren kazası için de, Ermenek için de söndürmüyoruz. Madımak için de söndürmüyoruz. Nerede yüreğini o mum yakmaya devam edenler varsa, ahlaklı insanlar varsa onlara söz veriyoruz; unutmuyoruz, unutturmuyoruz, affetmiyoruz ve hesap soracağız.
* Bir yanda rapora korsan diyen sonra mahcup olan Adalet Bakanı koltuğunda otursun. Bir yanda '10 güne hakim karşısına çıkacaklar' deyip suspus olan İçişleri Bakanı otursun, bütün raporlar sorumluluğunu işaret ettiği halde 78 candan sorumlu Turizm Bakanı otursun. Onları atayan Recep Tayyip Erdoğan'a şunu söylüyorum; bu işin siyaseti, bakan koruması, yandaş kayırması olmaz. O canların hesabı sorulmadan o ateş sönmez. Bunu ya hissedeceksin ya hissedenlere saygı duyacaksın.
"Yüreğimiz Madımak için yanmaya devam ediyor"
* Yüreğimiz Madımak için yanmaya devam ediyor. 35 canımızı yakarak öldürenlere yapılan muamele vicdanları kanatmaya devam ediyor. İçerideki sanıklardan bir tanesinin dört yıl önce AYM'ye yapmış olduğu bir başvuru kendisi açısından sonuç verdi. Bir anda bütün Madımak katilleri açısından sonuç verdi. AYM'nin Can Atalay, Osman Kavala için verdiği kararı uygulamayanlar, Sivas katilleri için 'iyi halden yararlanabilirler, terör örgütü üyesi değiller' kararı üzerine aslında insanlığa karşı bir suç olduğu için zaman aşımı olmayacağı halde bazı sanıkları zaman aşımından yararlandırtanlar bu sefer de AYM kararını araçsallaştırarak bu Şubat ayı içinde 29 caniden 23'ünü serbest bıraktılar.
* Erdoğan zaman aşımı kararı için 'milletimize hayırlı olsun' demişti. Sayın Erdoğan Kartalkaya'da da, Madımak'ta da yakanlardan biz de yananlardan tarafız. Bu büyük yürek yangınlarının emsal olmaz ama bir başkası da evdeki çocuğuna ekmek götüremeyen babanın yüreğindeki yangındır. Mutfaktaki yangın, cüzdandaki yangın anaların babaların yüreklerini yakmaktadır.
"Özelleştirmelerin tamamı haksızdır, hukuksuzdur"
* Mübarek ramazan ayında onlarca işçi kendilerini Çayırhan'daki madene kilitlediler. Oradan çıkmıyorlar, eylem yapıyorlar. Sebebi bugün yapılacak ihale. 1987 yılında maden açıldı, gayet karlı şekilde işletilirken bundan 20 yıl önce bu maden özelleştirildi. Adeta altın yumurtlayan tavuğu kestiler. Türkiye'nin en zengin kömür yatakları yanında bir termik santral bunu bir şirkete verdiler. 20 yıl boyunca bu şirket bu madenden gayet iyi para kazandı. Olmayacak şey oldu, bir mucize oldu. Kesilen altın yumurtlayan tavuk dirildi, kümese geri girdi. Artık hepimiz için yeniden yumurtlayacaktı. Özelleştirmenin günü bitti. İşçiler 4 yıldır hallerinden memnun, buranın devlete geçmesinden mutluluğunda. Geleceğe güvenle bakarken bu iktidar bir kez daha Çayırhan'ı özelleştirmeye, altın yumurtlayan tavuğu kesmeye, bunu kendisi borçlandığında dolarla, doların enflasyonuyla, faizlerle borçlanırken milletin malını birine verdiğinde bunu Türk Lirası üzerinden 6 yıl taksitlere bölmeye niyetlendi ve 18 firma koştu teklif aldı.
* Madenciler yürüdüler, eylem yaptılar, açlık grevi yaptılar 4 ay önce bu işi durdular. O gün hükümetten birçok yetkili gidip sözler vermişti. Bugün özelleştirmenin ilk günü. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yöneticilerimizle ve milletvekillerimizle birlikte Çayırhan işçilerine olabilecek en büyük desteği verdik. Belediye başkanlarımız hep birlikte gittiler, kol kola yürüdüler. Bundan sonra da Çayırhan madencilerini desteklemeye, mücadelelerine omuz vermeye devam edeceğiz. Deniz Baykal'ı buradan bir kez daha rahmetle analım. 1977'de anayasaya aykırı olarak peşkeş çekilen bütün madenleri özelleştirmişti. Buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Anayasa'ya göre madenler milletindir, onları işletme görevi devletindir. Özelleştirmelerin tamamı haksızdır, hukuksuzdur. Cumhuriyet Halk Partisi gelecektir, madenler yeniden milletin olacaktır."
"Gazetecilerin ve İstanbul Barosu'nun yanındayız"
* Özgür Özel, Halk TV ve İstanbul Barosu davasına ilişkin olarak, "Çok kıymetli Suat Toktaş, Silivri'de bugün özgürlüğüne kavuşmasını umuyoruz. Serhan Asker'in, Kürşad Oğuz'un, Barış Pehlivan'ın, Seda Selek'in yanındayız. Suçları Ekrem İmamoğlu'nun uğradığı haksızlığa, her seferinde 8 bin kişi içerisinden çıka çıka aynı bilirkişi çıkmasına, bu bilirkişinin bu tesadüfü bu bilirkişiye sormak için haber yapmaya çalışan arkadaşlarımızı yargılıyorlar, kuvvetli bir heyetle İstanbul'da yanlarındayız. Dünyanın en büyük barosu olan İstanbul Barosu'nu seçimle alamadılar, ikinci bir baro açılması için olmadık kanun çıkarttılar, başarılı olamadılar. Şimdi bir terör yaftası yapıştırarak kayyum atamaya çalışıyorlar. Baronun davası var, oradayız" diye konuştu.
"Siber Güvenlik Kanunu çıkarsa AYM'ye götüreceğiz"
Özel, Siber Güvenlik Kanunu'na dair eleştirilerini şöyle yöneltti:
* Bir yandan da her türlü doğru bilgiyi sansürsüz oluşturmaya çalışanları baskı altına almak için şimdi de Meclis'e bir Siber Güvenlik Kanunu getirdiler. Cumhuriyet Halk Partisi bu çağda bir Siber Güvenlik Kanunu olması gerektiğini hep söyledi. Ancak bu kurumun hukuk çerçevesinde denetlenebilir, şeffaf, herkese güven veren bir kurum olmasını istedik. Ama AK Parti'nin getirdiği taslakta Siber Güvenlik kurum başkanını atama yetkisini cumhurbaşkanına, bu başkana da konutta, iş yerinde, kapalı alanlarda arama yapılmasının, kopya çıkarmanın ve el koyma işlemlerinin bir savcı kararı olmadan durum acil diyerek Erdoğan'ın atadığı birine bu yetki veriliyor. Grubumuz buna mücadele ediyor, direniyor.
* Biz de bu meselenin herkesi suçlu ilan etme, gazetecileri baskı altına alma, gerçekleri gizleme ve haksızca arama yapma yetkisinin cumhurbaşkanının atadığı birine verilmesini sonuna kadar eleştiriyoruz. Bunun için arkadaşlarımız mücadele ediyor. Kanun çıkarsa da Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz ve bunu denetim altına alacağız.
Numan Kurtulmuş'a: İnisiyatif almaya ve demokratikleştirme için TBMM'Yİ çalıştırmaya davet ediyorum
Özel, TBMM'de partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan'ın çağrısına ilişkin olarak "Türkiye’de Kürtler meselem var diyorsa Kürt meselesi vardır. Tayyip Erdoğan bu sorunu çözmeye gelmiş, bunu iddia etmiş, sonra savrulmuş bu sorunu inkar etmiş bir siyasetçidir. Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm meselelerin demokratik çözülmesini savunan bir parti olarak, 1 Ekim tarihinde Sayın Bahçeli'nin gidip DEM Grubunun elini sıkması ile başlayan süreci dikkatle, özenle, temkinli ve kendimize yakışan tarihi sorumluluğumuzu taşıyarak takip ediyoruz. Her ne kadar Cumhuriyet Halk Partisi Grubu tüm siyasi parti gruplarına duyduğu saygıyı DEM’e duyduğu zaman terörist ilan edilmişse, nasıl Cumhuriyet Halk Partisi sadece milletten aldıkları temiz kağıdıyla belediye başkanı seçilen kişilere kayyum atanmasına itiraz ettiğinde bu konuda eleştirilmişse ya da Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir belediye başkanı on yıl önce taziye için örgütün bir yöneticisine telefon açtığı, taziye verdiğinden dolayı örgüte mensup kabul edilip içeri atılıyorken, terör örgütü başının gelip konuşma yapmasını, o terör örgütüne bir heyet görevlendirilmesi, o heyetin her birisine telefon açılması, Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılan haksızlıklar üzerinden bir samimi özür, bir öz eleştiri, 'Biz sizi kandırdık, sizin duygularınızı suistimal ettik. Şimdi döndük dolaştık o elleri bir sıkıyoruz, methiyeler düzüyoruz' demeleri gerekse de biz bunu vatandaşlarımızın vicdanlarına, onların ferasetlerine bırakıyoruz. Partime, belediye başkanlarıma, geçmiş dönem Genel Başkanımıza, milletvekillerimize yapılan tüm iftiralar, tüm hakaretleri milletimizin vicdanına emanet ediyorum" dedi.
Özel, şunları söyledi:
"Türkiye’de bir büyük demokratikleşme çabasına gidilmeli"
* Şimdi biz bu sorunun Meclis çatısı altında çözülmesini savunuyoruz. Bu sorunun Meclisteki demokratikleşme adımları atarak Türkiye’de bir büyük demokratikleşme çabasına gidilerek, kanunlar yapılarak Meclis çatısı altında çözülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu sürecin tam bir samimiyet, tam bir şeffaflık ve tam bir toplumsal mutabakatla sürdürülmesi gerektiğini altını kalın kalın çiziyoruz. Kapalı kapılar ardında yapılan pazarlıkların, al ver ilişkilerinin, bu milletten ne kadar saklanmak istese de bu milletin her şeyden haberi olanın bunlardan da haberi olduğunu bildiğini biliyoruz.
* Cumhuriyet Halk Partisi olarak başta şehit ailelerinin ve gazilerin, onları temsil eden yapıların meclisteki komisyonda mutlaka temsil edilmesini, bu süreçte yapılacak işin ikiye ayrılacağını, birincisinin lazım olan yasaların çıkarılıp anti demokratik yasaların düzeltilip ayrıca mevcut yasaların kötü uygulamalarına derhal son verilmesi gerektiğini savunuyoruz.
"Erdoğan’ın Dolmabahçe masasındaki tüm aktörlerle yine birlikte olduğunu hatırlatırım"
* Bu sürecin 2015 sürecinde olduğu gibi Erdoğan’ın 'Aman işleri iyiye gidecek kimseyle paylaşamam' diyerek nasıl felakete sürüklendiğini, bugün de 'Aman bu işler kötüye gidebilir. Devlet Bey üzerinden yürüsün ben kenarda durayım günü gelince nemalanayım' bakış açısının aynı sakat, aynı yanlış bakış açısı olduğunu ifade ediyorum. Buradan bu sorumluluğun bu ülkede 2015’te her şey bilgisi dahilinde iken, Dolmabahçe’de masa kurulmuşken, canlı yayın hazırlıkları yapılmışken ve o süreç kendisine zarar verdiğini gördüğünde kendisi tarafından inkar edildiğini hatırlatıyorum. Bülent Arınç tarafından, 'Ne demek haberimiz yoktu. Masadaki paydaşların yerine kadar Erdoğan’ın bilgisi dahilindeydi' dediğini, bu sürece 'Yine Erdoğan bu süreci doğru götürüyor' diye bakanlara şunu hatırlatırım.
* Dolmabahçe'de masada olanların, diğer tarafta olanların tamamını hapse atan, kendi tarafında olanları diskalifiye eden, uzun süre siyasetten atan Erdoğan’ın bugün Dolmabahçe masasındaki tüm aktörlerle yine birlikte olduğunu hatırlatırım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak böyle bir süreç doğru, samimi ve şeffaflıkla yürütülmesi gerektiğini, geçtiğimiz günlerde müzakereleri devlet tarafından bir yılı aşkın süredir yapıldığını söylediğimde utanmadan sıkılmadan Dezenformasyon Merkezinden buna yalanlama yaptılar. Dezenformasyon Merkezi ve Erdoğan’ı sürecin bütün muhatapları yalanladı. Bunu bir kez daha Türkiye’ye hatırlatıyorum.
''Terörist yaftası yiyen derdini anlatamadan Silivri'yi boyluyorken, bu ülkede bir çözüm mümkün olmaz''
* Buradan açık bir çağrı yapıyorum. Bu mesele 1 Ekim günü Sayın Bahçeli'nin DEM sıralarına gitmesiyle, sonra Abdullah Öcalan’a bir sihirli değnek değmesiyle, sonra da her şey kendi kendine yoluna girecek demesiyle çözülmedi, çözülmeyecek, bunun gerçeklik payı yok. Dünyada da Türkiye’de de böyle bir sorun çözülecekse demokratikleşme ile çözülecek. Böyle bir sorun çözülecekse Meclis zemininde çözülecek. Milletvekillerinin konuşması, tartışması, teker teker sorunları çözmesi ile çözülecek.
* Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi olarak TBMM'nin Başkanı Numan Kurtulmuş'u inisiyatif almaya, bu ülkede gazeteciler içerideyken, Gezi tutukluları içerideyken, Kürt'ü Türk'ü AK Parti’ye seçim kaybettiren yerel yöneticiler içeride iken, OHAL döneminin ve KHK’ların kalıntısı kayyum uygulamaları buradayken, her ağzını açan muhalefete terörist denebiliyorken, terörist yaftası yiyen derdini anlatamadan Silivri'yi boyluyorken, bu ülkede bir çözüm mümkün olmaz. Eğer çıkar ilişkilerine dayalı bir ilişki olursa bunun sonunda kim kazanır bilinmez ama Türkiye kaybeder. Kürtler de kaybeder Türkler de kaybeder.
''Erdoğan'ın çıkarına, al ver ilişkileriyle yapılacak pazarlıkların kıyısında da köşesinde de olmadık, sonunda da olmayız''
* 2015 yılında doğru bir süreç yürütülseydi o günden bugüne akan kanlar, Hendek olayında verilen şehitler, ağlayan analar ve gözyaşları olmazdı. Eğer samimi bir iş yapılacaksa bu yüce çatının altında yapılacak. Adımlar atılacaksa demokratikleşme üzerinden atılacak. Bir yerde despotik hükümetin elinde bir sopa, önüne gelen muhalefet Kürt Türk demeden yargı sopasıyla pataklayacak, hapislere tıkacak, sonra bir yandan Türkiye’de çözüm konuşulacak. Samimi olun ve inisiyatif alın.
* İlk olarak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’u inisiyatif almaya ve demokratikleşme için adımlar atmak üzere TBMM'yi çalıştırmaya davet ediyorum. Tayyip Erdoğan'ın çıkarına, al ver ilişkileriyle yapılacak pazarlıkların kıyısında da olmadık, köşesinde de olmadık, sonunda da olmayız. Samimi şekilde bu ülkenin demokratikleşmesi için adımlar atılacaksa Cumhuriyet Halk Partisi olması gereken yerde olacak, uzatması gereken eli uzatacak, kaldırması gereken eli kaldıracaktır."
''Türkiye’nin Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu her seferinde dile getirdim''
Özel, Avrupa Parlamentosu'ndan aldığı bir davetle Brüksel’e gideceğini anımsatarak, göreve geldiğinden itibaren tüm arkadaşlarıyla dış ilişkilere önem verdiğini vurguladı. Özel, "Ülkemizin yurtdışındaki çıkarlarını da ülkenin ana muhalefet partisi, kurucu partisi, yarınların iktidar partisi olarak savunduk ve savunmaya da devam edeceğiz. Hem Konseyde hem Avrupa Birliği’nde karşımıza hep bu iktidarın antidemokratik uygulamaları, hataları, Avrupa değerlerinden kopuşu, AİHM kararlarına uymayışı, Türkiye'deki hak ihlalleri çıktı. Biz bunlara karşı Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk başvuruyu İsmet İnönü yaptığında hatırlatarak Avrupa Birliği'ne tam üyelik perspektifinin hatırlattık, altını çizdik.
Avrupa’ya da 'Karşınızda istikrarlı bir Türkiye istiyorsanız bu sadece bir kişiyle, al yap pazarlıkları yaparak, göçmenleri tut 6 milyon al diyerek, bir kişiden Türkiye’yi ibaret görerek olmaz' diyerek net ifadelerimizi söyledik. Türkiye'nin tezleri, çağdaş Türkiye'ye ve Avrupa Birliği'nin parçası olması gereken Türkiye'ye hizmet ediyorsa sonuna kadar savunduk. Yanlışların 86 milyonu cezalandırmaması için Avrupa Birliği'nde Erdoğan’ın yanlışlarıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını ayrı tutmasını istedik. Dünyanın içine girdiği bu yeni süreç ve yeni şartlar, hem Avrupa hem Türkiye için, her iki tarafın güvenliği içinde bir birlikteliği zorunlu kılmaktadır" diye konuştu.
Özel, devamında şunları söyledi:
''İktidarımızda hedefimiz Avrupa birliğine tam üyeliktir, Gazi’nin gösterdiği hedeftir''
* Avrupa’nın ve Türkiye ekonomisi için de, Türkiye’nin demokratik sorunların aşması için de, Türkiye’deki gençlerin, işçilerin, iş adamlarının tüm sorunlarının vize sorunlarının aşılması için de yarın söyleyeceğimi buradan söylüyorum. Dün Erdoğan’ın benim 77 ülkeden 89 partiye ortak deklarasyonla açıklattığım, Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar olduğunda AB'ye tam üyelik hedefi ile ilgili çabasını destekliyoruz deklarasyonun mürekkebi kurumamışken, Erdoğan’ın ilk kez Türkiye-Avrupa ilişkilerini doğru yerden tarif etmesini önemsiyorum, onu destekliyorum.
* Ama Erdoğan’a da Avrupa’ya da şunu söylüyorum; Türkiye’de demokratikleşmeden, Avrupa standartlarında bir demokrasiye kavuşmadan ve Avrupa Birliği’ne tam iyi olmadan, sığınmacı anlaşması gibi, genişletilmiş Gümrük Birliği anlaşmalarıyla, ayrıcalıklı statülerle Türkiye’nin ağzına bir parmak bal ve Avrupa Birliği’nde tam üyeliğin konuşulmamasını asla doğru bulmuyoruz. Türkiye’de bugün başlayacak süreç bu yönde başlarsa sonuna kadar destekleriz. Yoksa iktidarımızda hedefimiz Avrupa birliğine tam üyeliktir, Gazi’nin gösterdiği hedeftir.
''Kürt sorunu çözülsün istiyorsanız demokratikleşme sürecine ve demokratikleşme paketine biz varız''
* Bu yol ancak tam demokrasi ile olur. Bunun için Cumhuriyet Halk Partisi’nde hem Avrupa Birliği’ne tam üye olabilmemiz için hem Kürt sorununun önündeki bütün engel engelleri kaldırabilmemiz için, 7'si hukukçu 10 milletvekilimizden oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Türkiye demokrasisini geliştirecek, Avrupa ve Dünya seviyesine çıkaracak çalışmaları yapmak üzere arkadaşlarımız arı gibi çalışıyorlar. Numan Kurtulmuş, bir demokratik Türkiye derdiniz varsa, Adalet ve Kalkınma Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, demokratik Türkiye hayaliniz varsa, bütün muhalefet partileri, bilhassa DEM, Kürt sorunu çözülsün istiyorsanız demokratikleşme sürecine ve demokratikleşme paketine biz varız, varsanız buradayız.
"1 milyonun üzerindeki üyeğimizi sandığa bekliyoruz"
* Çağırdık, ‘Baba evine gelin’ dedik. O sözü söylediğimden bu yana 150 bin yeni üyemizle üye sayımız 1 milyon 700 bine dayandı. Hepsine ‘Hoş geldiniz’ diyorum. ‘23 Mart’ta yapacağımız, yapacağınız ön seçim bu yılın ilk sandığıdır. Ama son sandığı olmayacaktır’ diyorum. Bugüne kadar diktatörlerin nasıl gittiklerini biliyoruz. Tek adam rejimlerinin nasıl gittiğini biliyoruz. Biz ülkedeki rejime son vermek için demokrasi ve sandık dışında bir yol bilmiyoruz, asla önermiyoruz.
* Ama dünyadaki baskıcı rejimler 1 milyon kişinin meydana çıkmasıyla değişiyorsa, onun adına Arap Baharı deniyorsa, 23 Mart’taki Türkiye’nin baharında 1 milyonun üzerindeki üyemizi sandığa bekliyoruz. Türkiye, bir bahar günü başlamıştık. ‘Mart’ın sonu bahar’ demiştik. Şimdi 23 Mart günü Türkiye baharını başlatmak için, demokratik mücadeleyle, bir tek adam rejimini sona erdirecek Türkiye baharı için, 1 milyon 700 bin üyemizi sandık başına bekliyorum. Gelin seçin, tarihe geçin. Gel, seç, tarihe geç. Güç sende, sana inanıyoruz, sana güveniyoruz. Her şeyin çaresi sandıktadır, gelin seçin, tarihe geçin. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun.