CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu. Çayırhan Termik Santralı’nın özelleştirilmesiyle ilgili de konuşan Özel, "Sadece 20 milyar, onun da yüzde 20’si peşin, 4 milyar sıcak para için 164 milyarlık Çayırhan’ımızı verdiler. İhaleyi alan şirkete bir şey söyleyeceğim; hem işçi hakları hem işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerinden gözümüz üzerinde. Çayırhan işçisi yalnız değildir. Yapılacak seçimden sonra Çayırhan bizimdir kardeşim, geri alacağız. Öyle Tayyip Beyin şartnamesine güvenip de oradan, buradan yangından mal kaçırır gibi milletin malını kaçırtmayız. Kırk haramilere de söylüyorum, bu son haramiye de söylüyorum: Milletin malını size yedirmeyeceğiz" dedi.

Kartalkaya’daki yangın faciasının üzerinden 49 gün geçtiğinin altını çizen Özel, yangında sorumluluğu bulunanların halen açığa çıkarılamamasını eleştirdi. Otel için görevlendirilen ilk bilirkişi heyetin hazırladığı raporun teslim alınmadığını anımsatan Özel, “Halen ortada dört başı mamur bir rapor yok" dedi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’ya seslenen Özel, “Çok iyi müfettişlerimiz var, 10 gün bana süre verin’ dedi, aradan 39 gün geçti suspus kenarda oturuyor. Çünkü onu atayan dolmakalemin mürekkebi ile suçluyu arayan dolmakalemin mürekkebi aynı” değerlendirmesinde bulundu.

Özel şunları dile getirdi:

* 14 Mart Tıp Bayramı geliyor, ne sağlık çalışanları sistemden memnun ne vatandaş memnun. Türkiye’de bugün sağlık çalışanları hak ettikleri itibarı göremiyor madden ve manen. Son 5 yılda 70 binden fazla sağlık çalışanı şiddet mağduru olmuş. Yani sözlü, fiziki şiddete maruz kalmış ve kayıtlara geçmiş. Sağlıkçılar pandemide, depremde cansiperane çalıştılar. Pandemide de depremde de herkes onları övüyordu, ‘Hakkınız ödenmez’ dediler, gerçekten haklarını ödemediler. Son 5 yılda 15 bini aşkın hekim yurt dışına gitti. Bu rakam daha 2 bindeyken Sayın Erdoğan, ‘Giderlerse gitsinler. Gerekirse asistanlarla yolumuza devam ederiz’ demişti. Yani o anlayış; 15 bin yetişmiş, ailesinin, devletin emek verdiği, 6 yıllık tıp eğitimini tamamlamış 15 bin yetenekli gencimizi çoğunu Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine kaybettik. İşte yaklaşım bu, hadi devam et bakalım asistanlarla.

"Liyakatsız, partizanca yönetilen sağlık kurumları tarafından uygulanan mobbing sağlık çalışanlarını canlarından bezdiriyor"

* Ülkemizde hekim sayısı yetersiz. 1000 kişiye düşen doktor sayısı OECD ülkelerinde 3,7, Türkiye’de 2,3. Hemşire sayısı 1000 kişiye OECD ülkelerinde 9,8, Türkiye’de 3,6. Belirsiz performans hedefleri, güvencesiz çalışma, aşırı iş yükü malpraktis baskısını artırıyor. ASM’lerde grup elemanları güvencesiz. Pek çoğu asgari ücretin altında çalışmak zorunda kalıyorlar. Atamada, yükselmede liyakat yok, partizanlık var, hangi sendikaya üye olduğun önemli. Liyakatsız, partizanca yönetilen sağlık kurumları tarafından uygulanan mobbing sağlık çalışanlarını canlarından bezdiriyor. 14 Mart’ta aile hekimleri bir kez daha iş bırakma eylemi yapacaklar. Bu çığlığın duyulması lazım.

* Bu kadar eylem, tartışmayla hala daha sorunlar çözülmediyse değerlendirmek lazım. Sağlık çalışanlarının yeterli maaşla, insanca koşullarda çalışmalarının temin edilmesi, hekim göçünün durdurulması Türkiye’nin geleceği açısından çok önemli bir meseledir. Sevk zincirinin uygulanmaması, telefon başında randevu alma sorunu, aylar sonraya giden randevular, fahiş ilaç katkı payları, ödenmeyen ilaçlar, muayene ücretleri, maaşlardan kesilen paralar hastaları canından bezdirdiği gibi zaman zaman da sağlık emekçileriyle karşı karşıya getiriyor. Bu yapısal sorunların tamamının çözüldüğü yarınlarda 14 Mart’ların Tıp Bayramı olarak kutlanabilmesini ümit ediyoruz.

"Bu kadar karlı bir işletme göz göre göre, işçilerin açlık grevlerine, Ankara’ya yürümelerine, rağmen bedavaya verildi"

Çayırhan Termik Santrali'ndeki özelleştirme ihalesine ilişkin açıklamalarda bulunan Özel, Çayırhan işçisinin yalnız olmadığını belirterek, CHP iktidarında Çayırhan'ın geri alınacağını belirtti. Özel, şunları kaydetti:

İmamoğlu: "Önce bu darbeyi yeneceğiz, sonra da bize bunu yaşatanlar göndereceğiz" İmamoğlu: "Önce bu darbeyi yeneceğiz, sonra da bize bunu yaşatanlar göndereceğiz"

* Vicdansızlar, izansızlar bizim altın yumurtlayan tavuğu yine kestiler. Çayırhan bedavaya gitti. Dedim ya, ‘Bir hediye paketi yapmamışsınız.’ Çayırhan Termik Santrali’nin değeri 1 milyar dolar. Kömür sahalarının yaklaşık değeri 3.5 milyar dolar. Toplam 4.5 milyar dolar, bugünkü kurla 164 milyar lira ediyor. 164 milyar liralık Çayırhan’ı 20 milyar TL’ye 35 yıllığına verdiler. Taşınmazlar el değiştirdi, kömürün kullanım hakkıymış. 35 yıl boyunca çıkaracak, yakacak ve 20 milyar liraya. Üstelik yüzde 20’si peşin, gerisi Türk Lirası üzerinden 6 taksitle ödenecek.

* Çayırhan 620 megawatt, 600 megawattlık Seyitömer özelleştirilmiş 2013 yılında, 2 milyar 248 milyona. 600’lük Seyitömer’den daha çok 620 megawattlık Çayırhan 543 milyon dolara, yani Seyitömer’in beşte biri fiyatına özelleştirildi. Burayı 25 yıl önce özelleştirmişlerdi. Süresi doldu, geri geldi. Bu kadar karlı bir işletme şimdi bir kez daha göz göre göre, işçilerin açlık grevlerine, Ankara’ya yürümelerine, kendilerini madene kapatmalarına rağmen bedavaya verildi. Şirket yılda 120 milyon dolar kar edecek, özelleştirme bedelini 5 yıl içinde çıkartacak, geri kalan 30 yıl kara çalışacak.

* Özelleştirmesek bu paranın 7 katı cepte. Sadece 20 milyar, onun da yüzde 20’si peşin, 4 milyar sıcak para için 164 milyarlık Çayırhan’ımızı verdiler. İhaleyi alan şirkete bir şey söyleyeceğim; hem işçi hakları hem işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerinden gözümüz üzerinde. Çayırhan işçisi yalnız değildir. Yapılacak seçimden sonra Çayırhan bizimdir kardeşim, geri alacağız. Öyle Tayyip Beyin şartnamesine güvenip de oradan, buradan yangından mal kaçırır gibi milletin malını kaçırtmayız. Kırk haramilere de söylüyorum, bu son haramiye de söylüyorum: Milletin malını size yedirmeyeceğiz.

Katliam yasasına ilişkin konuşan Özel, "Normalde bu iki olay CHP'li belediyelerde olsa ve bu aşamada bir şey söylemeye kalksak siyasetin girdabı içinde kaybolur, savrulur bir yere gider. AK Partili belediyeleri suçlamadan söylüyorum; belediye hangi belediye olursa olsun bu yasa yürürlükte olduktan sonra ve bu şekilde uygulandıktan sonra bu tip durumların olması kaçınılmaz. Çünkü getirdikleri yasa ilk haliyle al, götür, öldürdü. Bu öldür kısmına bu memlekette kalbi olan kimse razı gelmeyeceği için hem muhalefetten hem iktidardan gelen duyarlı sesler öldür kısmını kaldırdı. Al, götür ne yaparsan yap aslında bir yandan zımnen ne yapacağını biliyorsunuz. Sessiz sedasız ortadan kaldır. Bu yasa al, götür ve ne yaparsan yap dediği için hem de bu kadar büyük ekonomik kriz varken hele hele bizim belediyeler özel olarak silkeleniyorken, çok sayıda hayvan barınağı lazımken bunun önünde engel. Bir sürü imkansızlık yaratıyor. Barınaklar doluyor, kısırlaştırma yapılan köpek bırakılamıyor ve yeni kısırlaştırma için köpekler toplanamıyor ve sokaktaki popülasyon artıyor" ifadesini kullandı.

Özel, şunları kaydetti:

"Sayın Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum; AYM'nin iptal etmesini beklemeyin"

* Geçen hafta hem veteriner hekimlerinin meslek örgütüyle hem o meslek örgütü kurulmadan önce kurulmuş Veteriner Hekimleri Derneği'yle bu konuları konuştuk. Bu yasa çıktıktan beri kısırlaştırma yüzde 30'a düştü. Çünkü yer yok. Aldığın sırada kuduz aşısı yapıyordun yapamıyorsun kuduz tehlikesi var ormana temas eden her yerlerde. Diğer aşılar yapılmıyor havyan sağlığı halk sağlığı tehdit altında. Buradan Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum; AYM'nin iptal etmesini beklemeyin.

* Gelin yeniden hem hayvanseverleri, hayvan hakları derneğini en önemlisi veteriner hekimleri bu işin uzmanlarını, Türkiye'deki başarılı kısırlaştırma işleri sahiplendirme projelerini başarmış yerel yöneticileri hangi partide varsa çağıralım, Meclis'te şu yasayı düzeltelim. Çünkü bu yasa ne hayvana sağlık, huzur ne insana sağlık, huzur verecek bir yasa değildir. Tutulacak bir tarafı yoktur. Bu konuda çağrımızı yeni kayıplar olmadan, yeni Rana bebekler ölmeden iktidara bir kez daha hatırlatıyorum.

"Kalemin sahibi de Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil"

Özel, Kartalkaya'da meydana gelen yangın faciasına ilişkin olarak, şunları kaydetti:

* Diğer bir konu Kartalkaya. Bugün 49'uncu gün. İlk gün de oradaydık her hafta da burada konuştuk. 40 günde üç kez gittim Bolu'ya. Yedi bilirkişi görevlendirildi. Üç gün içinde rapor istendi. Gece gündüz çalışıp rapor yazdılar. Teslim edince Başsavcı almadı. Ankara'dan baskı geliyor; 'O rapora bir bakın.' Raporda Turizm Bakanlığı 'Sorumlu' diyor, 'Bolu Belediyesi sorumsuz' diyor. 'Buradan Bakanlığı çıkarın Bolu Belediyesi yazın.' 'Efendim kanunda yeri yok. Bolu Belediyesi'nin yetkisi yok. Bolu Belediyesi yıllarca AK Parti'deyken yapılmamış. Görev alanının dışında başka ilçede bu belediye.' 'Hayır bunu böyle yazmazsanız azlinizi isteyin.' Azilnameleri geçen hafta gösterdim. Halen dört başı mamur yazılmış bilirkişi raporu yok.

* Mutlaka bir rapor çıkacak ama artık o raporda yazanlara bir önceki raporun, ortadan kalkan raporun, dört başı mamur yazılmış o raporu işlerine gelmediği için siyaseten reddedenler ne diyecekler hep beraber göreceğiz ama 36'sı çocuk 78 canımızın hesabını sormaya, bu meselenin peşini bırakmamaya devam edeceğiz. Sayın Ali Yerlikaya'ya söylüyorum; 10 gün bana süre verin dedi. Kendi talep ettiği sürenin üzerinden 39 gün geçti. Sus pus bir kenarda oturuyor. Çünkü onu atayan dolma kalemin mürekkebiyle suçluyu atayan dolma kalemin mürekkebi aynı, kalemin sahibi de Recep Tayyip Erdoğan'dan başkası değil."

"CHP'nin ortaya koydu hattın ne kadar kıymetlendirildiğini gördüğümüz ziyaretler yaptık"

Özel, geçen hafta Brüksel'i ziyaret ettiklerini belirterek "Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefimize giden yolda ilişkilerimizi kuvvetlendiren, CHP'nin Avrupa tarafından ne kadar önemsendiğini ve CHP'nin ortaya koyduğu hattın ne kadar kıymetlendirildiğini gördüğümüz ziyaretler yaptık. Onlara şunu hatırlattım; NATO'nun en büyük ordusu bir anda başkanı o ordunun savrulunca, olur olmaz şeyler yapınca, bu kaygıları yaratınca demiyor musunuz; 'Keşke NATO'nun en büyük ikinci ordusu tam üyemiz olsaydı' diye. Karşılıklı hatalar yaptık. Elbette Türkiye'nin Kopenhag Kriterlerini yerine getirmediği bir noktada tam üye olmasını kimse bekleyemez. Hatanın büyüğü Türkiye'nin değil Türkiye'yi 22 yıldır yöneten bu hükümetin. Ama Avrupa Birliği de hatalar yaptı. Onları da anımsattık. Ve dedik ki; Türkiye'yi Trump'a, Putin'e, çağdaş dünyanın dışına itmeyin. Türkiye'yi kapsayın. Dedik ki; Türkiye'yi dinleyin" diye konuştu. Özel, şunları kaydetti:

"77 ülkeden 89 parti imza attı"

* Türkiye'yi demokrasi zemininde müzakere edilecek bir ülke olmaya davet edin. Doğru yolun bu olduğunu karşılıklı mutabakatlarla ifade ettik. Deniyor ki; Avrupa'nın da Türkiye'ye ihtiyacı var ama keşke demokratik standartları sağlasa. Avrupa Parlamentosu'nda her adımda karşımıza terk edilen Kopenhag Kriterleri çıkıyor. Hani Tayyip Bey diyordu 'Gerekirse Kopenhag Kriterlerini alır Ankara kriterleri yapar, kendi sürecimizi kendimiz tamamlarız.' Birisini yaptınız mı? 

* Türkiye'nin bütün gençlerine hatırlatıyorum vize sorunu çeken bütün geçenlere, iş insanlarına, hastalara, akademisyenlere herkese; CHP'nin ortaya koyduğu bu perspektif yani iktidar olduğumuzda ışık hızıyla Kopenhag Kriterlerini hayata geçireceğiz dediğimizin altına 77 ülkeden 89 pekçoğu da ülkelerinde iktidarda olan sosyal demokrat partiler, sosyalist partiler imza attı. Diyorlar ki; 'CHP'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefini destekliyoruz.' Önümüzdeki seçim bir anlamda referandumdur. Ya Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyetlere doğru yürüyüp yakalayıp geçeceğiz zenginleşeceğiz ve demokratikleşeceğiz yada son Cumhurbaşkanının götürdüğü tarafa gidip hep birlikte perişan olacağız. O sandığı bekliyor millet.