ECE PİROĞLU

[email protected] / [email protected]

Bütçe görüşmeleri: Bakan Memişoğlu konuşurken muhalefet sıralarından 'istifa' sesleri yükseldi Bütçe görüşmeleri: Bakan Memişoğlu konuşurken muhalefet sıralarından 'istifa' sesleri yükseldi

Resmi Gazete'de 6 Ağustos'ta yayımlanan değişiklikle yurt dışı alışverişlerinde bugüne kadar 150 avro olarak uygulanan aylık gümrük muafiyeti sınırı kaldırılmıştı. 

İlgili maddede yapılan değişiklikle değeri 30 avroyu geçmeyen eşyayla değeri 1500 avroyu geçmeyen ilaç için yeni düzenleme şöyle olmuştu: 

  • Avrupa Birliği ülkelerinden doğrudan gelmesi halinde yüzde 30,
  • Diğer ülkelerden gelmesi halinde yüzde 60 vergi alınacak.

Bunun üzerine TEMU, 2000 lira olan minimum sipariş tutarını 670 liraya indirmişti. Böylece siteden yapılan alışverişlerde limitin altında kalmak mümkün olmuştu. 

Karar kamuoyunda tepkiyle karşılanırken, Ticaret Bakanı Ömer Bolat bu kararı 'yerli üretici'yi korumak için aldıklarını söylemişti: "Amacımız, üreten kesime olumsuz pazar kaybı yaratmamak. Yılın ikinci yarısı için ihracatçılara ilave bütçe desteği talebinde bulunduk. Küresel talep hızlandıkça ihracatçıların siparişleri artacak. Bütün amacımız, fiyatların gereksiz yere şişirilmesini önlemek."

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, bu düzenlemenin 'AK Parti'nin uyguladığı gizli bir politikanın özeti' olduğunu söylüyor.  

Bu platformların Türkiye’de tek kuruş vergi vermediğini ve istihdam sağlamadığını belirten Karabat, 'ucuz ürün' satan bu platformlar yüzünden zarar eden Türk işletmelerine dikkat çekiyor: "Bunlar yüzünden zarar eden Türk işletmeleri vergisini veriyor, denetleniyor, istihdam sağlıyor. Kalitesiz ucuz ürünler ile nasıl rekabet etsinler? Vatandaşı fakirleştir, ucuz ve kalitesiz ithal ürünlere mahkum et, Türk işletmelerini iflas ettir, işsizliği körükle… AKP’nin uyguladığı gizli politikanın özeti tam olarak bu."

'Ürünler hiçbir denetime tabi değil'

Karabat'ın konuyla ilgili PolitikYol'a yaptığı açıklamalar şu şekilde: 

* Türkiye'de bu uygulama ucuz ürünlere talebi artırıyor. Burası bir gerçek. Bunun arka zemini Türkiye'deki bir fakirleşmenin açık göstergesi. E-ticaret platformundan Türkiye'de alışveriş yapılabilir ama bu düzenlemeleri sağlıklı yapmak lazım. Neticede bu platformlardan alışveriş oranı artıyor ama Türkiye'de bu platformların ne istihdamı var, ne vergisi var vatandaşa doğrudan geliyor ve hiçbir denetime tabi değil. Bunların hepsi ciddi problemli alanlar. Bu siteye yaklaşık 9.3 milyon kişi üye. Türkiye'deki yoksulluk böyle devam ederse bu 10 milyonu bulur. Ve günlük işlem yapan kişi sayısı 1.4 milyon.

'Türkiye'de şirketlerin iflas etmesi bir tercih' 

* Şimdi diğer taraftan başka bir gerçeklik var. Türkiye'deki tüketim mamüllerinin ithalatı. Türkiye’nin hammadde ve ara malı ithalatı yılın ilk 8 ayında yüzde 13,7 azalırken, tüketim malı ithalatı aynı oranda, yani yüzde 13,7 artıyor. Bakan diyor ki iç talep daraldı. Bir iç talep var bunun bir kısmı artık ithalattan karşılanacak hale gelmiş diğer taraftan zaten daralmış talep var. Bunun karşısında Türkiye'de iflas eden firmalar var. Yavaş yavaş bunların hepsini göreceğiz. Dolayısıyla bu alan da problemli bir alan. Peki bizim gördüğümüzü AK Partili ekonomistler ya da bakan görmüyor mu? Türkiye'deki şirketlerin iflas sürecini görüyor ve tercih ediyor. Zaten zaman zaman diyor ki 'sağlıklı olanlar ayakta kalsın.' Kapitalizmin vahşi tarafını söylemekten de hiç kaçınmıyor. Türkiye'de şirketlerin iflas etmesinin bir tercih olduğu düşünüyorum.

* Online alışveriş sitelerindeki limit boyutu da çok önemli. 150 avroydu günlük limit şimdi 30 avroya kadar düşürüldü. Bununla sözde korunduğunu düşünüyorlar ama bu tedbir değil. Bir kere vatandaş evet ucuz ürün alsın ama ucuz ürünü alırken bu platformlar denetlensin hiçbiri denetime tabi değil. Ve Türkiye'deki üreticilerin bununla rekabet edebilir hale getirilmesi lazım. Çin'de bu ürünler neden ve nasıl ucuza üretiliyor da Türkiye'de üretilmiyor? Bir kere bunun incelenmesi lazım. Bunun altyapısının sağlanması lazım. Dolayısıyla Türkiye'deki üretici firmaların da desteklenmesi gerekir. Bir sürü kanserojen madde geliyor. Okul dönemi başladı, çantalar alınıyor. Bu çantaları bakanlıktaki görevlilere, kendi çalışanlarına bir hediye etsinler ve sonra gelen tepkileri görsünler. Eğer o bakanlık görevlileri bu çok güzel çanta diyorsa ben bir şey demiyorum ama biliniz ki o çantaları aldığınız zaman o bakan kokudan oralarda gezemez. 

'Vatandaş kanserojen ürüne mecbur bırakılıyor'

* Bizim vatandaşımızın eğer ucuz çanta almasını istiyorlarsa bununla ilgili programı olan belediyelerin bütçelerine destek olsunlar. Böylece sağlıklı, denetlenmiş ürünleri ucuz fiyatlara vatandaşa teslim ederler. Ama dertleri vatandaşın ucuz çanta alması değil. Burdan bir daha söylüyorum devlet buralardan hiçbir şekilde vergi almıyor, istihdam sağlamıyor. Bu platformların hiçbir şekilde milli ekonomiye katkısı yok zararı var. Millet ucuz ürün alayım derken kanserojen ürün alıyor ve bu tehlikeli süreç olarak devam ediyor. Ne yazık ki vatandaş sağlığı ithalat lobilerine teslim ediliyor ve bunun karşılığında bu lobiler milyar dolar para kazanıyor. Sonra da biz cari açıktan bahsediyoruz.