Perşembe, Mart 28, 2024

Özgür Hüseyin Akış yazdı | Solun düzen içerisindeki ittifak arayışları

Bugün sol siyaset için eksik olan şey sayısal çokluk değil, niteliksel eksiklik ile siyaset sahnesinde asli gücü görmeme durumudur. Güncel olaylarla birlikte, iktidara karşı oluşan her öfke, düzen sınırları içerisinde dışavurumu desteklemektir. Adalet yürüyüşü de, vicdan ve adalet nöbeti de; adaletin ve vicdanın uğradığı erozyon, ikisinin de ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Toprağı tutacak ağaçların yok edilmesi, özelleştirilen kamu kurumları, iş güvencesinden yoksun milyonlar, işçi cinayetlerindeki rekor ( 2017 yılının ilk 6 ayında 1963 işçi), imamlara tanınan nikâh kıyma yetkisi, buna benzer bir sürü gelişme ülkenin en az yarısının tepkisiyle karşılaşıyor.

Bu tepki mahkeme koridorlarında, dilekçelerle vuku bulursa başarısız olunması kaçınılmazdır. Son günlerin gündemi, oluşan tepki başlığı, Anıtkabir’in imara açılmak istenmesi, Cumhuriyet’in kuruluşuna önderlik eden Atatürk’e beslenilen öfkeden ibaret değil, sermaye için kutsal bir kişi ya da bir mekan yoktur. Onlar için önemli olan ranttır.

Mahkemeler çözüm değilse, geniş muhalif kesimlerin biraraya gelerek oluşturacakları cephe de mi çözüm değil? Bu çözüm diye sunulan şey, bugünün konusu değil dünün, bugünün, yarının konusu.

Arap baharından başlayıp, Yunanistan’da, SYRZA modeline öykünme noktasına kadar varan bir süreç.

Otoriterleşen iktidarlara karşı, ekonomik krizlerden bunalmış halkın sokakta gösterdiği tepki tek başına kutsanacak bir durum değil. Kendiliğinden ortaya çıkan halk hareketlenmelerinin dışarıdan müdahalecileri, sadece aklıselim uyanık solcular değil, siyaseti dizayn etme yetisi bulunan, sermaye düzeni ile bağımlı ilişkileri mutlaka oluşan emperyalist güçler de oluyor.

Bu güçlere düzenin devamlılığı konusunda teminat vermiş bir siyasi parti önderliğinde oluşan hareketliliğin ve etrafında gelişen ittifakların yani komşudaki modelin aynısının, Türkiye’de uygulanabilirliği solculara ümit vermişti; Erdoğan’dan kurtulmak için bas geç!

Erdoğan’ın sermaye sınıfı için yaptıkları ve yapmaya devam ettiği hizmetlerin herhangi bir aksamaya uğramaması için, bu zattan kurtulmak isteyenlere tam bir alternatif sunulamamaktadır. Yerine gelecek siyasi iktidarı kendileri belirleyeceği için onlar açısından değişen bir şey olamayacak. Düzenin bekası, Erdoğan’ın bekasından önemlidir.

Kurtulmak isteyenlerin çağrısına kulak vermelerinin nedeni, oluşabilecek bir siyasi krizde iktidarı belirlemekteki inisiyatiflerini kaybetme riskidir.

Riskin nedeni, işçi sınıfı üzerindeki sömürünün sınırları zorlanmaya başlandı. Dünya’nın her yerinde sermaye sınıfı için kullanılan kaynakların küreselleşme ve savaşlarla ulaştığı sınır, işçi sınıfı üzerindeki sömürünün artırılması dışında bir kaynağın olmaması, işçi sınıfının siyasetteki alternatif olma durumunu artırıyor.

Bu durumda, düzen içerisinde kalınma şartıyla muhaliflerin iktidar değişikliği talebi makul karşılanabilir.

Muhalifler de atla deve istemiyor.

Erdoğan’ sız AKP, merkeze daha yakın bir iktidar. Bu sonucun oluşması durumunda, havai fişekli kutlamaların yapılacağı bir muhalif tabanın olmadığını iddia edemeyiz. Bu iktidar modeline itiraz edecek bir muhalefet partisi de yok.

Yani işin aslı, düzen içerisinde sağlanacak bir vicdan, ranta dayalı sistemden çıkacak adalet yoktur.

Solun sadece iktidara muhaliflik ile kendini siyasi olarak konumlandırması, akıl tutulmasıdır.

Eylem birlikteliği ile muhalif tabanın da siyasi etkileşim içerisine gireceği hülyası sosyalistlerde hep var olmuştur. Bu hülya cezaevindeki siyasi hareketin temsilcisiyle mektuplaşmanın ötesine geçmez.

İşçi sınıfı iktidar arayışını düzen içerisinden bir çıkışa mahkum edemez. İşçi sınıfının çıkarları dışında hiçbir ittifak çözüm getirmez. Çözüm sosyalizm, bugün düne göre daha acildir.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER