Perşembe, Nisan 18, 2024

Özgür Çoban yazdı | “Orbanizasyon”, Türkiye ve benzerlikler

Avrupalı siyaset uzmanları, Macaristan’ın aşırı sağcı Başbakanı Viktor Orban tarafından Avrupa siyasetine armağan edilmiş yeni bir tür siyasi tutum ve uygulama bütününü “Orbanizasyon-Orbanization” olarak adlandırıyor. Orbanizasyon’un temel olarak iki sacayağı bulunuyor. Bunlardan birincisi, göçmen meselesi örneğinde olduğu gibi AB’nin sorunlara birlikte çözüm üretme kapasitesini budama, ikincisi ise iç siyaset uygulamalarında AB’nin insan hakları ve evrensel hukuk ilkelerine dayalı değerler sistemini bilinçli ve sürekli olarak iğdiş etmek. Yeni siyasi parazit “Orbanizasyon” ırkçı-faşist hareketin genetik kodlarının bünyede dışa vurumu esasında.

Macaristan’da bu ay içerisinde gerçekleştirilen seçimleri ezici bir üstünlükle kazanan neofaşist Orban’ın siyasi anatomisi de bir o kadar ilginç. Orban’ın, ağır yolsuzluk ithamları altında girdiği seçimde elde ettiği başarının altında, “vatandaşlarını terörist göçmenlerden koruma” vaadinin etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz. Macarlar, korkuları ve içgüdüleri örgütlemede oldukça başarılı olan faşistlerin yarattığı güven kaygısına kapılınca, Orban’ın damadının AB’den projeler için gelen 40 milyon Euro’yu yuttuğunu bir anda unutuverdiler. Boşuna, “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” dememişler. Macaristan seçimleri, Orban gibi faşistler tarafından savunulan, “mülteci ve göçmen karşıtı, kendi içine kapanmış, Hristiyan değerler üzerine inşa edilmiş bir Avrupa” fikrinin de ivmelenerek yükseldiğini göstermesi açısından önemli. Yazılarımda sürekli savunduğum, küresel demokratizmde geriye gidişin canlı kanlı bir örneğini oluşturuyor AB üyesi bu küçük ülke.

Orban’ın seçimin ardından yaptığı zafer konuşması da bize hiç yabancı değildi aslında. Konuşmasında kullandığı, “Macaristan hak ettiği yere henüz ulaşmadı. Bu yolda beraber yürümeye devam edeceğiz” sözleri de tatlı ve nostaljik bir tını bıraktı kulaklarımızda.
Viktor Orban’ın seçim zaferinin ardından Avrupalı faşist liderler uzun bir kutlama kuyruğu oluşturdu. Bu aralar faşistlerin arasından su sızmıyor. Adeta yeni bir ırkçı-faşist dayanışma dalgası yükseliyor yaşlı kıtada.

AB üyesi Macaristan’da basın özgürlüğü ne halde?

Peki Orbanizasyon topraklarından yeşerdiği ülkede ne gibi etkiler yarattı? Bir gazeteci olarak konuya basın özgürlüğü perspektifinden bakmak istiyorum. Şöyle ki seçimlerin hemen ardından muhalif yayın yapan Magyar Nemzet gazetesi ile Lanchid adlı radyo yayınlarını sonlandırdı. Zira, iktidara geldiğinden bu yana devlete bağlı kurumların reklam kaynaklarını yandaş medyaya akıtan Orban’dan kendilerine tek bir kuruş gelmeyeceğini biliyorlardı.

Orban, basın özgürlüğüne en büyük darbeyi çıkardığı yasayla vurdu. İfade özgürlüğünü kısıtlayan, hükümet görevlilerine basın hakları üzerinde istediği kadar sörf yapma yetkisi tanıyan bu yasa ile tam bir denetim dönemi başladı. Sonra olanlar oldu. Bir gece ansızın ülkenin en büyük muhalif gazetesi Nepszabadsag’ın yayını durduruldu. Yine “kaynak yetersizliği” falan denildi ama buna kimse inanmadı. Devlet radyosundan muhalif oldukları gerekçesiyle bine yakın çalışan çıkarıldı. Çok sayıda irili ufaklı medya organı para bulamadığı için kapanırken, hükümete yakın –medya organı demeyeceğim- şeylerin sayısında patlama yaşandı. Ülkede bölgesel yayın yapan onlarca kuruluş hükümete yakın iş adamları tarafından satın alındı. Bize ne kadar yabancı olaylar değil mi? Macaristan bugün Freedom House’a göre “medyası kısmen özgür” ülkeler arasında yer alıyor. Bizim durumumuzu zaten biliyorsunuz.

Orban, Macaristan halen AB üyesi olduğu için şimdilik oraya buraya kayyum atayamıyor ama kendisine muhalif olan kiliselerin, sinagogların, üniversitelerin hatta tiyatroların bile fonlarını kısıyor ve yaşam alanlarını daraltıyor. Orban gibilerin her türlü ideolojiden azade yeni tür insanlık düşmanları olduklarını düşünüyorum.

Orban ve diğer neofaşistlerin supranasyonel siyaset anlayışları ekseninde gösterdikleri dayanışma, henüz demokratik kurum ve kurulların ayakta olduğu diğer AB üyesi ülkelerde bir nevi isyan hareketi olarak nitelendiriliyor.

Macaristan ve Türkiye’deki sol aydınların, ülkesini hayli gelişmiş bir yandaş ağı ve onların nemalandığı kaynakları sınırsız bir yolsuzluk kuşağıyla çevreleyen Orban’ın sürekli seçim kazanmasının yarattığı mizahi durumla ilgili fikir alışverişinde bulunmasının faydalı olacağına inanıyorum. Zira birbirleriyle paylaşacakları önemli deneyimleri olduğu ortada.
Dünyanın baş belası neofaşistler, medeni mahfilleri kimsenin öngöremediği bir hızla ele geçirirken, Macaristan örneğinde olduğu gibi kendilerini iktidara taşıyan demokratik mekanizmaları da hadım ediyorlar. Bunu engellemenin en kestirme yolunun, demokratik mekanizmaların devlet aygıtının baskısından kurtarılması ve özgürleştirilmesi olduğunu tekraren vurgulamak gerekiyor. Vatandaşlar tarafından korunup kollanan güçlü bir demokrasi ağı oluşturulabilirse hak ihlâllerine karşı refleksler daha hızlı örgütlenebilir ve Orban tarzı liderler etkisiz kılınabilir.

Bu arada, ülkemiz yeniden bir seçim atmosferine girdi. 24 Haziran’da oylarımızla yeni bir gelecek inşa etme şansımız var. Bu fırsatı kaçırmayalım. Biz, Orban gibilerle beraber yürümedik bu yollarda, yürümeye de hiç ama hiç niyetimiz yok.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER