Çarşamba, Nisan 24, 2024

Özgür Çoban yazdı | Almanya siyasetinde “erken seçim” rüzgârları

Almanya’da bir ayı aşkın süredir devam eden koalisyon ön görüşmelerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının yankıları devam ediyor.

Bu ön görüşmeler, esasında partilerin asıl görüşmelere başlaması öncesinde zemin yoklama, birbirlerini tartma ve politikaları asgari müşterekte buluşturabilme amacıyla yapılıyor. Alman kamuoyunun ilgiyle takip ettiği ön görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından yanıtlanması gereken yeni sorular ortaya çıktı. Koalisyon çalışmalarının çökmesi halinde gidilecek bir erken seçimde, ırkçı parti Almanya İçin Alternatif’in (AfD) oy oranını bir hayli artıracağına dair projeksiyonları içeren anketler yeniden gündeme geldi. Alman kamuoyunda sıkça dile getirilen, “daha güçlü bir AfD riski bile Jamaika Koalisyonu’nun oluşturulması için yeterli” kanısının da oldukça yersiz olduğu görüldü.

Koalisyon ön görüşmeleri sırasında partilerin politikalarından pek de taviz vermediğini söylemek yanlış olmaz. Irkçı AfD’nin son seçimlerde elde ettiği başarının Başbakan Angela Merkel’in Bavyeralı ortağı Hristiyan Sosyal Birliği’ni (CSU) oldukça rahatsız ettiğini zaten biliyorduk. CSU’lu politikacılar, Bundestag salonunda koltukların en sağını başka bir partiye kaptırmış olmanın sıkıntısını her açıklamalarında dile getirdiler. Hatta Merkel’in partisi ile içinde bulundukları Hristiyan Birlik’in daha konservatif politikalara yönelmesi hususunu ısrarla vurguladılar. İşte koalisyon görüşmelerinin önünü kesen en önemli unsurun buradan kaynaklandığı düşünülüyor. Zira görüşmeler sırasında, Merkel’in liderliğindeki muhafazakârlar, AfD’nin seçim başarısından duydukları kaygı ve korkunun bünyelerinde yarattığı esaretle göçmenlere karşı daha sert uygulamalar içeren bir politik programı dayatmaya çalıştılar. Örneğin, Suriyeli mültecilerin ailelerini ülkeye getirebilmelerine izin verilip verilmemesine ilişkin maddede hararetli tartışmalar yaşadığına dair haberler Alman medyasında yer aldı. Yeşiller ve liberallerin üzerinde durduğu, uygulanmaları durumunda maliyetleri epeyce yüksek çıkacak olan vergi ve çevre politikaları görüşmelerinin de epeyce hırpalayıcı olduğu bildirildi.

“ERKEN SEÇİM SEÇENEĞİ AĞIR BASIYOR”

Bu aşamadan sonra Alman siyasetinin önünde uygulamaya koyabileceği üç senaryo bulunuyor. Bunlardan birincisi Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile koalisyon zemini aranması. Bu seçenek uygulanabilirliği açısından en sıkıntılı olanı. Çünkü, 24 Eylül’deki seçimin hemen ardından SPD Lideri Martin Schulz, kameralar önüne çıkarak, parti tarihinde yaşanan en ağır hezimetle birlikte artık hükümete girmeyeceklerini beyan etmişti. Seçimlerin üzerinden geçen sürede SPD’debir söylem değişikliği görülmedi ama Alman politika uzmanları bu seçeneğin dışlanmaması gerektiğini ifade ediyor.

İkinci senaryo, Merkel’in yanına Yeşiller ya da liberallerden birini alarak, “azınlık hükümeti” kurması. Bununla birlikte kurulacak hükümetin zayıf olacağı savından hareketle başarılı ya da uzun ömürlü olmasının düşük bir ihtimal olduğu belirtiliyor.

Üçüncü ve en güçlü seçenekten yazının başlangıcında söz ettik. Erken seçim… Ancak ülkeyi erken seçime götürme kararı hemen alınamıyor. Bunun için anayasal bazı prosedürleri yerine getirmek gerekiyor. Alman Anayasası’na göre erken seçim için ilk adım şansölyenin seçilmesi. Bu durumda, Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’ın başbakanlık için bir isim önermesi beklenecek. Son aşamada, bu ismin Merkel olması ve Merkel’in adaylar arasında en fazla oy ile başbakan seçilmesi halinde Cumhurbaşkanı’nın Merkel’i bir azınlık hükümeti başbakanı olarak ataması ya da Meclis’i feshetmesi olasılık dahilinde. Cumhurbaşkanı’nın Bundestag’ı feshetmesi halinde 60 gün içinde tekrar seçime gidilebilecek. Bu senaryolardan hangisinin işlerlik kazanacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak Merkel’in daha şimdiden erken seçim çağrısı yapması diğer tüm seçenekleri dışladığını gösteriyor. Erken seçimin barındırdığı tehlikelerin farkında olan Cumhurbaşkanı Steinmeier ise partilere tutumlarını yeniden gözden geçirmeleri çağrısında bulundu.

Almanya siyaseti böylesine karışık bir süreçten geçerken sanırım en fazla sıkıntıyı Başbakan Angela Merkel yaşıyor. Alman gazetelerinde, “Merkel’in 12 yıllık dönemi içerisinde en büyük siyasi krizi yaşadığı” yazılıyor. Haberlerde, yine Merkel için “kesinlikle başarısız oldu, istifa etmeli” kabilinden yorumlara sık sık rastlanıyor.

Irkçı partinin nefesini ensesinde hisseden Başbakan Merkel’in erken seçim çağrısının tabloyu nasıl değiştireceğini beklemek gerekiyor. Tabii ki burada önemli olan diğer bir unsur, partilerin Merkel’in erken seçim çağrısına gösterecekleri reaksiyon. Tablonun netleşmesi biraz zaman alacağa benziyor. Açık olan şu ki Alman siyasetini önümüzdeki birkaç ay için tempolu ve stres oranı epey yüksek bir periyot bekliyor.

Bremen

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER