Cumhuriyet Halk Partili Milletvekillerine son günlerin en çok konuşulan konularından AKP'li belediye başkanlarının istifalarını ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun erken yerel seçim çağrısını sorduk. İlk konuğumuz CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek.
- AKP’nin belediye başkanlarını istifaya zorlamasının nedeni nedir? AKP’nin sıklıkla vurgu yaptığı “milli irade” kavramıyla beraber düşünüldüğünde istifaları nasıl yorumluyorsunuz?
Öncelikle teşekkür ediyorum. Şunu net olarak belirtebiliriz ki yerel demokrasiye ağır ve açık bir darbedir. Belediye başkanlarının, korku içerisinde lidere biat edeceklerine, kendilerini seçen halka hesap vermeleri gerekir. Çünkü yerel yönetim seçme, seçilme, şeffaflık, hesap verme, hesap sorma ve katılımcılıktır. Bir de konu her açıdan sakat. Neresinden değerlendirirseniz değerlendirin, tuttuğunuz yer elinizde kalıyor. Küflenmiş bir durum artık. Bu belediye başkanları içinde zaten seçimlerinde şaibe olduğu ayyuka çıkmış olan var. O konu çözülememişken, bir bakıyorsunuz, bu belediye başkanlarının tamamı ismine “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” dedikleri, aslında tek adam sistemine büyük bir hevesle destek olmuşlar. Bu konuda yaptıkları çalışmalar attıkları tweetler ortada. Anayasa Komisyonu üyesi olduğum için süreci yakından takip etme şansım oldu. Biz o dönem uyardık. Bu kadar yetkiyi babama vermem dedik. Bu iş sizi vurur diye söyledik. İşte sonuç. Öyle ya da böyle halk tarafından seçilmiş ve şu an görevi devam eden kişiler ne için görevden zorla istifa ettiriliyor? Yorgunluk diyorlar. E belediye başkanlarının hepsi “yorgun, başarısız değiliz” diyorlar. Halk seçmiş, halk gönderir imalarında bulunuyorlar.
Demokrasi açısından sakıncalı bir durum. Bakınız, aslında burada demokrasiden ne anlaşıldığını, demokrasiye karşı bakış açısının ne olduğunu anlıyoruz. Bir kişi çıkıp diyor ki “ben gidersem devlet çöker.” Başka bir ifadeyle “partim de çöker” diyor. “Milletvekilleri, belediye başkanları hepsi benle varlar” zihniyeti sonucu, “sizi ben getirdim, ben götürürüm” diye tek adamlığın ne demek olduğunu ispatlıyor. Buradan demokrasi çıkmaz. Üstelik bu kişi de seçilmiş. Seçilmişliğin ana mantığı nedir? Birileri o görevin, temsilen, kendi adına biri tarafından yürütülmesini ister. Bu halktır, halk egemenliği ya da milli irade böyle bir şeydir. Başka bir nokta: Bu belediye başkanlarında yolsuzluk mu var? FETÖ ile parsel parsel kurulmuş ilişkiler mi bu istifa zorlamalarına gerekçe acaba? E bu da sakat. O zaman yargıya intikal ettirilmesi gerekiyor dosyaların. İstifa edince kurtulmak olmaz.
Belediye Başkanlarıyla ilgili hem Belediye Başkanları hem AKP yönetimi zan altında bırakılıyor. Metal yorgunluğu açıklaması bunun için yeterli değil. Hele ki Balıkesir Belediye Başkanı Edip Uğur'un istifasında söylediği “ailemi tehdit ettiler” sözleri bu zannı artırmaktadır. Herhangi bir CHP’li Genel Başkan Yardımcısının, milletvekilinin ya da yöneticinin tek bir sözü üzerine hazırda bekleyen ve anında soruşturma açan Cumhuriyet Savcılarının, bu söz üzerine de soruşturma açılması gerekmiyor mu? Şöyle düşünün, Balıkesir Belediye Başkanı açıklamasında çıkıp deseydi ki "Cumhurbaşkanına hakaret ettiler." Savcılar ne yapardı? Bakınız Belediye Başkanlarının yaşadığı süreç tam olarak bir demokrasi sınavıdır. Bir kişinin zorlamasıyla istifa ediyorlar ki zaten hepsinin açıklamasında bunu anlıyoruz, seçildikleri halka bir tane doğru düzgün açıklama yok, istifa etmeyip direnenlere gereği yapılır tehditleri, sonucunda istifa. Buna kim demokrasi diyebilir? Milli irade sözünü dillerinden düşürmeyenler için millet kim gerçekten yanıtlanması gereken bir soru. İrade konusunu zaten tek kişiye teslim etmişler. 16 Nisan öncesi sıklıkla bu sonucun olacağını belirtiyorduk. Maalesef egemenlik şahsileşmiştir! Düşünün ki tarafsızlığı üzerine yemin eden ama bir partinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanı, açıkça suç işliyor. Bakınız, Türk Ceza Kanunu’nun 114’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının b bendi şöyle diyor: “b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya, zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Belediye başkanlarının görevlerinden zorla ayrıldıkları, açıklamalarından belli olduğuna göre, burada TCK madde 114’e göre bir suç işlenmesi söz konusudur.
- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun erken yerel seçim çağrısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce sandıktan korkmadığını her fırsatta dile getiren AKP hükümetinin buna karşı çıkmasının nedenleri nedir?
Genel Başkanımız sonra çağrısını genişleterek yeniledi ve genel seçimler için de erken seçim çağrısı yaptı. Çünkü, bu siyasi sıradan bir rest, altı boş bir söz değil. Artık halkın böyle bir talebi var. Öncelikle belirteyim ki biz CHP olarak zaten her an seçime hazır biçimde çalışıyoruz. Bunu samimiyetle söylüyorum. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, sürekli, halkla iç içe. Milletvekillerimiz, yöneticilerimiz öyle. Sürekli olarak bunlardan elde edilen izlenimler, bilgiler hem Genel Başkanımız nezdinde hem de gerekli kurullarımızda değerlendiriliyor.
Özetle bakalım: Ekonomi dibe vurmuş durumda. Bütçe açığını kapatmak için yapılan MTV zamları, dünyanın en pahalı benzinini kullanmamız, borçlanma rakamlarının öngörülenin üzerinde olması, esnafın içinde bulunduğu durum, bu dibe vuruşun göstergesidir. Üretici deseniz malum; fındık, üzüm ve diğer ürünler-üreticileri, sanayici ve ticaretle uğraşan kişiler şikâyetçi. Dış politikada yaşanan fiyaskoları tek tek saysak satırlar sayfalar yetmez. Adalete güven diplerde. Geçmişte yargıya güven yüzde 70 idi, şimdi yüzde 30'lara düştü. “Hukuk sistemi adalet sağlayamıyor" diyen hâkim ve savcıların oranı ise yüzde 56. Adalet tecelli etmiyor ve üstelik OHAL ile keyfi bir rejim hüküm sürüyor. FETÖ ile mücadele için ilân edilen OHAL, muhalif avına ve mağduriyet üreten bir mekanizmaya dönüşmüş halde. Demokrasi rafta, adalet askıda. Böyle bir ülkede halk normalleşmek ister. İşadamları, emekçiler, çalışanlar, emekliler; gençler, yaşlılar herkes normalleşmeden taraftır. Çünkü bu durum herkesi vurur. Şu an iki kesim bundan darbe yemiyor, AKP’nin kimi az sayıda üst düzey yöneticileri ve millete küfrettikten sonra yüzlerce milyon dolarlık vergileri silinen, garanti paralarla iş yapan yandaşları. İşte bu mutlu azınlık darbe yememek için çarkları kırılmasın, düzenleri bozulmasın diye milleti yok sayarak seçimden kaçıyor. Seçmenin iradesi, milli irade gasp edilirken, demokrasiye darbe yapılırken seçim talebi, demokrasi için haklı bir taleptir. OHAL ivedilikle kaldırılarak, Türkiye normal koşullarda seçimlere gitmelidir.