Söyleşi: Serkan Üstün
CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu ile yerel seçim dosyamız kapsamında Türkiye’nin içinde olduğu atmosferi, AKP’li belediyelerdeki istifaya zorlama süreçlerini, İzmir’i ve Romanların hem yerel yönetimler bağlamında hem de sosyal politika alanındaki sorunlarını ve bu sorunların çözümlerini konuştuk.
Özellikle CHP’li belediyelerin sınırları içerisinde olan Roman Mahalleleri ile belediyeleri buluşturduklarını söyleyen Purçu, geçtiğimiz hafta bütçe görüşmelerinde gündeme gelen Romanlara Yönelik Stratejik Eylem Planı’na bütçe ayrılmaması nedeniyle de hükümete tepkili. 2016’dan bu yana planlanan hiç bir adım atılmamış.
Türkiye’deki Romanların eğitim, istihdam, barınma, ayrımcılık, önyargı gibi pek çok sorunu bulunuyor. Purçu, CHP’li belediyelerin olduğu yerlerde yerel yönetimlerin elinin uzanacağı konularda bu sorunlara çözüm arasa da, öncelikli adımı hükümetin Romanlara Yönelik Strateji ve Eylem Planı’nı hayata geçirerek atması gerekiyor.
Belediye Başkanlarının istifaya zorlanması sürecinden başlayalım. Ankara ve İstanbul başta olmak üzere pek çok büyükşehirde belediye başkanları istifaya zorlandı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Öncelikle Türkiye olarak normal süreçlerden geçmediğimiz çok belli. Çünkü, belediye başkanlarının görevden alınması ya da istifaya zorlanması olayı, hukuki ve demokratik bir süreç değil. Dolayısıyla bu OHAL ortamında her şey yapılıyor artık. Hukuk dışı, demokrasi dışı birçok uygulama ve hamle yapılıyor. Onun için normal süreçlerden geçmediğimizi söylüyorum. Özet olarak, seçilmiş olan belediye başkanlarının istifaya zorlanması olayı, Türkiye demokrasisi açısından çok olumsuz bir süreç olarak zihinlerimizde kalacak ve bu ülkenin envanterine girmiş olacak. Seçilmiş belediye başkanlarının zorla görevden alınmasından, kayyumların atanmasından dolayı üzüntü duyuyorum. Dolayısıyla, AKP iktidarı döneminde gittikçe demokrasiden ve hukuki uygulamalardan uzaklaşıyoruz. Siyasetin de aslında yöntemi, şekli ve tarihsel süreç içerisindeki mevcut yapısı değişti ve değişmeye devam ediyor. Türkiye açısından çok üzüntü verici bir olay ve tarih bunu yazacak.
Kılıçdaroğlu’nun bir erken seçim çağrısı olmuştu. Buna AKP’den bir yanıt gelmedi. Sizce hazır değiller mi? Bu çağrıyı neden geçiştirdiler?
AKP’nin her gün oy bağlamında eridiğini düşünüyorum. AKP kendini yüzde 50’nin üzerinde görse, hemen yarın seçim kararı alır. Onlar da süreci günlük ve hızlı takip ediyorlar, anketler yapıyorlar. Her gün eridiklerini görüyorlar ve kendilerine güvenemiyorlar. Bu oranları nasıl yükseltiriz, nasıl yüzde 50’nin üzerine çıkıp erken seçim kararını alırız diye fırsat kolladıklarını düşünüyorum. Bütçedeki rakamlarla oynamalar, yüzde 11’lik büyümeler, CHP’li Ataşehir Belediyesine saldırılar, belediye başkanımızı görevden almalar… Bunlar hep yüzde 51’i nasıl bulurum hamleleri ve gündem belirleme savaşları. İşin özünde yüzde 51’i nasıl bulurum da erken seçime giderim çabaları var.
Cumhuriyet Halk Partisi hazır. Sayın Genel Başkanımız da her zaman söylüyor. Yarın erken seçim olsa hazırız, ona göre çalışıyoruz ve sahadan ayrılmıyoruz. Mecliste takip etmemiz gereken bütün süreçleri takip ediyoruz ve sahadan da ayrılmıyoruz. Korkumuz ve çekincemiz yok seçimlere dair. Genel Başkanımız da bunu söylüyor zaten.
CHP açısından İzmir; İstanbul ve Ankara’dan farklı bir pozisyonda. CHP’nin Türkiye’ye İzmir’den örnek olacak bir model yaratması için seçmene ne ile gitmesi gerekiyor?
Aslında İzmir, birçok bağlamda örnek bir il. CHP’li belediyelerin hepsi öyle ama İzmir daha farklı bir konumda. Üç büyük ilden birisi. CHP açısından önemi çok fazla. CHP açısından da Türkiye’ye yön veren bir il. Türkiye’de diğer belediyelere ve yerel yönetimlere, il-ilçe örgütlerine örnek bir il. Çalışmasıyla, seçimlerdeki başarısıyla, kadın ve gençlik kollarındaki yapılanmasıyla, il ve ilçe örgütleri ile her ile ve ilçeye örnek bir il. Tabi yeterli mi? Değil. Hep daha iyisini nasıl yaparız diye düşünüyoruz. Yüzde 60’lardaki oy oranımızı daha yükseğe çekmek için çalışılıyoruz. Her yer İzmir olsa zaten sorunumuz yok. Bu etki gücümüzü diğer illere nasıl aktarabiliriz? Örneğin, Çoruma, Çankırı’ya, Kastamonu’ya, Niğde’ye, Muş’a, Bingöl’e, Bitlis’e, Van’a nasıl aktarabileceğimizi hep konuşuyoruz aslında. Özellikle, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ve diğer belediyelerimizin yaptığı çalışmalar, hem iktidara hem de diğer partilerde bulunan belediyelere de örnek olacak projeler. Bunları daha da artırmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Siz sadece İzmir’de değil tüm şehirlerdeki Roman vatandaşların sorunları ile ilgileniyorsunuz. Romanların başta yerel yönetimlerle alakalı olmak üzere sorunları ve beklentileri neler? Belediye Başkanları, yerel siyasetçiler neler yapabilir bu konularda?
Romanlar maalesef politik kimliklerden tam beslenemediler. Romanların şu an itibari ile politik kimliği tam oluşmadı. Politikaya da çok yeni başladık. Aslında çok ciddi bir güç. 4 milyon nüfusun yarısı oy kullanıyor. Yani 2 milyonluk bir oy potansiyeli var. Siyasetin yönünü değiştirme bağlamında ciddi bir güç. Tabi bunu hemen yapamayız. Bizim hem siyasal yapı anlamında, hem STK’laşma anlamında 10-15 yıllık bir geçmişimiz var. Dolayısıyla şimdi romanların en önemli çabası, politik kimlik oluşturma çabasıdır.
En zengin belediyeden tutun da en fakir belediyeye kadar bizim roman mahallelerinin yapısı hiç değişmez. Gecekondulaşma had safhadadır, çöpler toplanmaz, asfaltlar olmaz, su patlakları vardır, işçi alımları yerel yönetimlerde yok denecek kadar azdır. O şehrin siyasal yapısında hiç yerleri yoktur. Partilileşme ve partilere üye olma bakımından baktığımızda hiç üyelikleri yoktur, delegelikleri yoktur, yönetimlerde yoklardır. Ben hep onlara şunu söylüyorum: “Siyasete yoksanız fakirsiniz, yoksulsunuz. En büyük güç siyasettedir. Gidin siyasal partilere üye olun, yönetimlere girin, süreci takip edin. Mahallelerinizde yerel yönetimlerle birlikte çalışın, hizmetler getirin. Yolunuzu, asfaltınızı yaptırın, gençleri işe aldırın. Ciddi bir güçsünüz.”
Tabi benim de en büyük amacım romanları siyasal kimlik bağlamında Cumhuriyet Halk Partisi’nin kimliği altında toplayıp siyasi hayatlarında Cumhuriyet Halk Partisi çatısı altında güçlenmelerini sağlamak. Bunun için gerçekten çalışıyoruz. Örnek vermek gerekirse, bundan bir ay önce Çorlu’daki Roman mahallesini ziyaret ettim, Kore Mahalllesi. Rezalet bir durumdaydı. Asfalt yok, sanki Orta Çağ’da bir mahalleye gitmiş gibiydik. Mahallenin asfaltına, yoluna, evlerin yapısına kadar sanki Orta Çağ’da bir yerdi. Çocuklar çamur içinde, çöpten dağlar olmuş, fareler sokaklarda geziyor. Çorlu Belediye Başkanımıza gittim. Başkana hiç mahalleye gelip gelmediğini sordum. Benim kendi belediye başkanım. Başkan, “Vekilim, giremiyoruz, sıkıntı oluyor” cevabını verdi. Kalktık belediye başkanımızın ekibini mahalleye götürdük. Fen işleri müdürümüz ve başkan yardımcılarımızla birlikte raporumuzu oluşturduk. Dedim ki, “Bu mahalleye asfalt lazım, su patlaklarının temizlenmesi lazım, farelerin toparlanması lazım, çöp dağlarının temizlenmesi lazım, evlerin boyanması lazım. Bu mahalleden gençleri istihdam etmemiz lazım.” Başkan, “Vekilim 2 hafta müsaade ver, hepsini yapacağım” dedi. Önceden başkanın giremediği mahallenin şimdi diğer mahallelerden hiç bir farkı yok. Çok modern bir mahalle olmuş. Asfaltlar dökülmüş, su patlakları gitmiş, çöpler toplanmış, çöp tenekeleri konmuş, evler boyanmış, işçi alımı yapılmış. Dedim ki, “Bu yetmez. Roman çocuklarının eğitime ısındırılmaları için, eğitim sistemindeki sıkıntılarını çözmek için bir çocuk eğitim merkezi açalım.” Şimdi o çalışmalar yapılıyor. Roman çocuğu burada öğretmen eşliğinde derslerini takip edecek ve geri kaldığı derslerle ilgili takviye edilecek. Şimdi tekrar açılışını yapacağız bu yerlerin.
Bütün gittiğimiz yerlerde, özellikle CHP’li belediyelerle Romanları buluşturuyoruz. Mahallenin sorunlarını çözmek için ortak ne yapabiliriz diye konuşuyoruz. Elimizden geldiğince bunları yapmaya çalışıyoruz. Tabi Romanların en büyük eksiği siyasal süreçlere, parti süreçlere katılmaması. Yerel hizmetlerden de pay alamıyorlar. Onlara bunu da anlatıyoruz. “Siyasal süreçlere girin, parti süreçlerine girin ve mahallenize hizmet getirin.” diyorum. Bunu başaracağız.
Geçen haftaki bütçe görüşmelerinde Romanlara Yönelik Stratejik Eylem Planı’na bütçe ayrılmadığını anlatmıştınız. Sosyal politika alanında romanlara yönelik devletin yaptıkları sadece yardıma indirgenmiş durumda. Eğitim, istihdam, barınma gibi sorunlara ilişkin kalıcı çözümler üretilmiyor. Hükümetin romanlara yönelik politikalarına dair neler söylersiniz?
Buradaki en büyük sıkıntı şu: Avrupa Konseyi’ne üye bir ülkeyiz. Avrupa Birliği’ne aday bir ülkeyiz. Dolayısıyla, AB’deki aday ülke ve üye ülkelerin ortaklaşa yaptığı bazı çalışmalarda yer alıyor Türkiye. Bunların en önemlilerinden biri de, Romanların entegrasyonu çalışmaları. Türkiye bu çalışmalarda yer alıyor ve ilgili anlaşmaları da imzalamış durumda. Bu anlaşmalardan bir tanesinde de, aday ülkelerin Roman strateji belgelerinin ve eylem planlarının olması vardı. 2 sene önce bu planlar hazırlandı ve bir tarih, takvim konuldu. Türkiye de hızlı bir şekilde aday ülke şartları dahilinde “Roman Strateji ve Eylem Planı” hazırladı ve bunu da sundu. Hem üye ülkeler hem aday ülkeler şuan itibari ile bu planlara sahipler. Her yıl da bütçelerden ilgili çalışmalar kapsamında pay ayırıyorlar. Türkiye bu anlaşmayı imzaladı ve bu şartları kabul etti. Plan yapıldı. Cumhurbaşkanı, ilgili bakanlar imzaladı ve Resmi Gazete’de yayımlandı. Bunlara rağmen bir türlü bütçeden pay ayrılmıyor. Ciddi bir yasal sıkıntı var aslında. Sen strateji ve eylem planını hazırlamışsın. Eylem planına göre para ayırman gerekiyor. Diğer ülkelerin listesi var ve her yıl ayırdığı bütçeler de görünüyor. Bir tek Türkiye’deki maddi bütçe hanesi boş. Bu büyük bir mantıksızlık.
Romanların özellikle eğitim, istihdam, barınma, önyargı, ayrımcılık, dışlanmışlık gibi büyük sorunları var. Bunlar raporlarda da yer alıyor. İşin bir kötü yanı da, Roman Strateji ve Eylem Planı, ilk etapta 2016-2021’i kapsıyor. 2016’dan 2018 sonuna kadar üç yıl, 2019’dan 2021 sonuna kadar da üç yıllık bir plan ve program çerçevesi var. Plana göre bu ay itibariyle romanların barınmasına dönük çalışmalar yapılması gerekiyordu. Nedir o çalışmalar? Toplu konutlar, tadilatlar. Yapılıyor mu? Şu an yok. Ben de bunu söyledim: “Siz madem roman strateji belgesi yaptınız, ay ay faaliyet planı yaptınız. Bunu neden uygulamıyorsunuz? Diğer 27 ülke gibi ayırın payınızı yapın.” Burada samimiyetsiz bir hava görüyorum. Sırf yapmak için yapılan bazı işler var burada. “Zaten Romanlar vurdumduymaz, sorgulamaz, yine bize oy verirler, seçim gelir kandırırız” mantığıyla süreçten nemalanmaya yönelik çalışmalar olarak görüyorum bunları. Onun için ben de hükümeti ve ilgili kurumları samimiyete davet ediyorum. Hizmet bekleyen bir çok insan var. Elini bize uzatan, yardım isteyen, umut ışığı olmamızı isteyen bir çok vatandaş var. İnşallah samimi olurlar diye düşünüyorum. Maliye Bakanı diyor ki, “Biz bu bütçeye pay ayıramayız.” Madem pay ayıramayacaktın niye bu planı yaptın? İstesen ayırırsın. O zaman faaliyet planını yapmayacaktın. Strateji planına yazmışlar, “bunu ay yapacağım, şunu şu ay yapacağım” diye. Nasıl yapacaksın? Samimiyetsiz oldukları belli. Biz de pes etmeden takip edeceğiz bu süreci. Biz bu ülkenin asli unsuruyuz. Bu bağlamda hükümeti ve ilgili kurumları rahatsız etmeye devam edeceğiz.