Çarşamba, Nisan 24, 2024

Ortak Politikalar Mutabakat Metni Türkiye’ye nasıl bir hukuk düzeni vaat ediyor?

Muhalefetin Ortak Politikalar Mutabakat Metni, AKP iktidarı döneminde keyfiliğe emanet edilen hukuk rejiminde ciddi ve önemli değişiklikler öngörüyor. Bunların arasında torba yasanın kaldırılması, dokunulmazlıklar, hâkim ve savcı teminatları gibi önemli konular var. Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serap Yazıcı kaleme aldı.

Muhalefet cephesinde yer alan altı siyasi parti, bir yılı aşan bir süreden beri yürüttüğü işbirliği neticesinde önemli çalışmalarından birini 30 Ocak 2023’te kamuoyuna açıkladı. Ortak Politikalar Mutabakat Metni (OPMM) başlığını taşıyan bu çalışma, 9 ana başlık ve 75 alt başlıktan oluşmakta ve 2300’den fazla hedefi içermektedir. Kamuoyunda altı siyasi partinin seçim beyannamesi veya hükümet programı olarak nitelenen bu çalışmanın içerdiği dokuz alt başlık şöyledir:

(1) Hukuk, adalet, yargı,

(2) Kamu yönetimi,

(3) Yolsuzlukla mücadele, şeffaflık ve denetim,

(4) Ekonomi, finans ve istihdam,

(5) Bilim, Ar-Ge, yenilikçilik, girişimcilik ve dijital dönüşüm,

(6) Sektörel politikalar,

(7) Eğitim ve öğretim,

(8) Sosyal politikalar,

(9) Dış politika, savunma, güvenlik ve göç.

Genel olarak değerlendirildiğinde bu çalışmanın, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi altında sürüklendiği çok boyutlu enkazı ortadan kaldırmayı ve ülkemizi dünya ile rekabet edebilecek bir düzeye taşımayı hedeflediği söylenebilir. Bir başka deyişle bu belgenin, Adalet ve Kalkınma Partisi ile koalisyon ortaklarının çürüttüğü, yıktığı, yok ettiği ne kadar kurum ve değer varsa bunları yeni baştan, daha da sağlam temellerde diriltmeyi ve inşa etmeyi hedeflediği düşünülebilir. Bu belgenin içerdiği hedeflere ulaşılması halinde Cumhuriyetin ikinci yüzyılının insan haklarına dayanan, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti kavramları üzerinde daha sağlam temellerde güçleneceği düşünülebilir.

240 sayfadan oluşan hukukî, iktisadî, siyasî, sosyal, kültürel, teknolojik, bilimsel pek çok ayrıntıyı içeren bu belgenin tamamını tek bir yazıyla değerlendirmenin mümkün olmadığını; böyle bir teşebbüsün benim uzmanlık alanımı aşacağını belirtmem gerekir. Bu nedenle bu yazıda bir anayasa hukukçusu olarak Ortak Politikalar Mutabakat Metninin Hukuk, Adalet ve Yargı şeklindeki birinci başlığında yer alan hedeflerden sadece yasama, yürütme ve yargıya ilişkin olanların bir kısmına değineceğim.

HUKUK, ADALET VE YARGI

Bu başlık altında Yasama Reformu, Yürütme Reformu, Yargı Reformu, Temel Hak ve Hürriyetler ve Seçim ve Siyasi Partiler Mevzuatı şeklinde beş başlık yer almaktadır. Her başlık altında muhtelif hedeflere yer verilmiştir.

YASAMA REFORMU

Genel olarak değerlendirildiğinde bu başlığın içerdiği hedeflerin iki noktaya odaklandığı söylenebilir. Bunlardan biri, TBMM’nin devlet ve toplum hayatındaki rolünün güçlendirilmesi; diğeri ise siyasal muhalefetin Meclis çalışmalarındaki etkinliklerinin arttırılmasıdır. Bu bağlamda Meclis çalışmalarına katılımcılığı, etkinliği, şeffaflığı ve çoğulculuğu hâkim kılmak için yeni bir Meclis İçtüzüğü hazırlanacağı belirtilmiştir. Halen uygulanmakta olan İçtüzüğün 5 Mart 1973 tarihli Millet Meclisi İçtüzüğü olduğu dikkate alınırsa bu, yerinde bir hedeftir.

Öte yandan uzun yıllardan beri süregelen torba kanun uygulamasına son verileceği belirtilmiştir. Torba kanun uygulaması, tek bir kanunla yürürlükteki çok sayıda kanunun çeşitli maddelerinin değiştirilmesini sağlayan bir yöntemdir. İlk bakışta yasamaya hız kazandırdığı izlenimi veren bu yöntemin hukuk devletiyle bağdaşmadığı açıktır. Çünkü hukuk devletinin temel unsurlarından biri, hukuk normlarının belirliliği ve öngörülebilirliği ilkesidir. Bu ilke, hukuk normlarının ortalama bir vatandaşın anlayabileceği açıklık ve berraklıkta olmasını ve bu normlara kolayca erişilmesini hedeflemektedir.

Torba kanun uygulaması ise yapılan mevzuat değişikliklerinin hukukçular tarafından izlenmesini dahi ciddi ölçüde güçleştirmektedir. Kaldı ki bu yöntemle çok sayıda kanunda değişiklik öngören teklif metinleri, bürokrasi tarafından hazırlanmakta; teklifler TBMM komisyonları ve Genel Kurulundan hızla geçirilmekte; böylece siyasal ve toplumsal muhalefetin kanun yapımı sürecinde asgari düzeyde dahi etkisi olamamaktadır. Hatta bu teklife evet oyu veren çoğunluk partisi milletvekillerinin dahi metinlerin yol açacağı değişiklikler hakkında yeterli bilgiye sahip olduklarını iddia etmek bir hayli zordur. Bu nedenle torba kanun uygulamasına son verme yönündeki hedef, oldukça isabetlidir.

OPMM, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanına Meclisin kabul ettiği kanunlar üzerinde sunulan veto yetkisinin kaldırılacağını vaat etmektedir.

OPMM, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanına Meclisin kabul ettiği kanunlar üzerinde sunulan veto yetkisinin kaldırılacağını vaat etmektedir. Cumhurbaşkanına tanınan bu veto yetkisi, yasama alanında yürütmeye müdahale olanağı tanımaktadır. Bu ise bir yönüyle yasamanın kanun yapma sürecindeki etkinliğini zayıflatırken diğer yönüyle yürütmeyi gereksiz ölçüde güçlendirmektedir. Bu itibarla veto yetkisinin ilgasının hedeflenmesi isabetlidir.

Son yıllarda tanık olduğumuz sorunlardan biri de iktidar blokunun dokunulmazlık güvencesini kaldırmak suretiyle Meclisteki muhalefeti sindirme yönündeki girişimleridir. Bu girişimleri kolaylaştıran önemli bir faktör, Anayasanın dokunulmazlık güvencesini düzenleyen 83. maddesinin 14. maddeye yaptığı atıfla çeşitli fiilleri dokunulmazlık güvencesi dışında bırakmasıdır. Böylece muhalefet partilerine mensup milletvekillerinin bir kısım fiilleri, Anayasanın 14. maddesinin ihlâli olarak değerlendirilmek suretiyle dokunulmazlık güvencesi dışında kabul edilmektedir. OPMM, isabetli olarak 83. maddenin 14. maddeye yaptığı atfı ilga etmeyi; böylece dokunulmazlık güvencesini, anlamına uygun olarak güçlendirmeyi hedeflemektedir.

Kuvvetler ayrılığına dayanan bir sistemde yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirleri üzerinde frenleyici ve dengeleyici bir role sahip olması gerekir. Bu gerekliliğin sonuçlarından biri, yasamaya hükümeti denetleyebileceği çeşitli vasıtaların sunulmasıdır. Bu vasıtalar, Anayasamızın ilk metninin 98, 99 ve 100. maddeleriyle düzenlenmişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişi sağlayan Anayasa değişikliği bu vasıtalardan 98. maddenin içerdiği sözlü soruyla 99. maddenin içerdiği gensoruyu ilga etmiştir. OPMM, her iki yöntemin yeniden yürürlüğe konulacağını vaat etmektedir. Sözlü sorunun yürürlüğe konulması, parlamento ve kamuoyunun hükümet faaliyetleri konusunda bilgi edinmesine; böylece hükümetlerin hesap verirliğine olanak tanıyacaktır.

Gensoru önergesinin yapıcı güvensizlik oyuyla birleştirilerek kabul edileceği yönündeki taahhüt ise bir yandan hükümetin parlamentoya karşı kolektif sorumluluğunu sağlayacak, diğer yandan hükümet istikrarını garanti edecektir. OPMM aynı zamanda hâlen yürürlükte olan yazılı soru yetkisine etkinlik kazandırmayı, hükümet aktörlerinin süresi içinde soruları cevaplamamaları halinde bu tutuma müeyyide uygulamayı vaat etmektedir.

OPMM, gelecekte benzer durumların ortaya çıkmasını önlemek için Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalardan ancak TBMM iradesiyle geri çekilmenin mümkün olabileceği kuralının Anayasaya eklenmesini vaat etmektedir.

Bundan başka OPMM, meclis soruşturmasına etkinlik kazandırılacağını vaat etmektedir. Meclis soruşturması, hükümet aktörlerinin yetkilerini kullanarak suç işlemeleri halinde onları hukuken sorumlu kılmayı amaçlayan bir mekanizmadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, elde edilmesi güç karar nisaplarıyla bu mekanizmanın işletilmesini imkânsız kılmıştır. Nitekim sahibi bulunduğu şirkete bakanlığı aracılığıyla haksız menfaat sağlayan eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, bu fiilinden dolayı yargılanamamıştır.

Oysa tarafsız ve bağımsız bir yargılama, sözü geçen bakana yöneltilen isnatlar gerçek dışıysa kendisinin aklanmasını, bu isnatlar doğruysa hak ettiği yaptırıma katlanmasını sağlayacaktı. Meclis soruşturmasının işlevsizleştirilmesi, bu imkânı ortadan kaldırmış; böylece ülkeyi yönetenlerin hukuku ihlâl eden keyfî uygulamalarını caydırmak imkânsızlaşmıştır. Bu nedenle meclis soruşturmasının etkinlik kazanacak şekilde yeniden düzenlenmesi isabetli bir hedeftir.

OPMM, milletlerarası sözleşmelerin yürürlüğe koyulma sürecinde olduğu gibi bu sözleşmelerden geri çekilme sürecinde de TBMM’nin uygun bulma kanunu çıkarması gerektiği kuralına açıklık kazandırmıştır. Aslında Anayasamızın hâlen yürürlükteki 90. maddesinin ilk fıkrası gereğince Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalardan geri çekilebilmek için Meclisin uygun bulma kanunuyla yürütmeyi yetkilendirmesi gerekmektedir. Bu, Anayasanın 90. maddesinin ilk fıkrasında yer alan kuralın yetki ve usulde paralellik ilkesiyle birlikte değerlendirilmesinin bir sonucudur.

Ne var ki Cumhurbaşkanı, 19 Mart 2021 tarihli 3718 sayılı kararıyla İstanbul Sözleşmesi’ni feshettiğini beyan ederken Anayasanın bu hükmünü açıkça ihlâl etmiştir. Pek çok yurttaşın açtığı davada ise Danıştay 10. Dairesi ile Dava Daireleri Kurulu bu Anayasa hükmünü göz ardı etmiştir. . Bu nedenle OPMM, gelecekte benzer durumların ortaya çıkmasını önlemek için Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmalardan ancak TBMM iradesiyle geri çekilmenin mümkün olabileceği kuralının Anayasaya eklenmesini vaat etmektedir. Nitekim 28 Kasım 2022’de Altılı Masanın kamuoyuna açıkladığı Anayasa Değişikliği Önerisinde 90. maddeye bu yönde bir ifade eklenmiştir.

YÜRÜTME REFORMU

Bu başlıkta yer alan ilk hedef, yürütme organının Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulundan oluşan iki başlı bir yapıya dönüştürülmesidir. Ancak yürütme alanındaki icraî yetkilerin Bakanlar Kuruluna ait olacağı, Cumhurbaşkanının ise sembolik yetkilere sahip olacağı belirtilmiştir.

Bu çerçevede Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisi sona erdirilecek; tarafsızlığını sağlamak amacıyla görev süresi yedi yılla sınırlanacak; ikinci bir kez daha seçimine olanak tanınmayacak; partisiyle ilişiğinin kesilmesi garanti edilecektir. Bundan başka, görevi sona eren Cumhurbaşkanına görev sonrasında aktif siyaset yasağı getirilecektir. Öte yandan Cumhurbaşkanı, sadece tarafsız devlet başkanlığı sıfatının gereği olan kanunları yayınlamak, Anayasa Mahkemesi’ne dava açmak gibi işlemleri tek başına imzalayabilecek; onun diğer işlemleri Başbakan ve ilgili bakanın karşı-imzasına tâbi kılınacaktır. Cumhurbaşkanının tek başına yapabileceği işlemlerin tahdidi olarak Anayasada düzenlenmesi sağlanarak bu bağlamda bir tartışmanın doğması önlenecektir.

Hükümeti kurma görevinin parlamentoda en çok sandalyeye sahip partinin liderine verilmesi sağlanacak; sözü geçen lider, süresi içinde hükümeti kuramadığı takdirde hükümeti kurma görevi, partilerin sandalye sayılarıyla orantılı olarak diğer liderlere geçecektir. Hükümet istikrarını korumak için hükümetlerin kuruluşunda basit çoğunluk, düşürülmelerinde üye tamsayısının salt çoğunluğu aranacaktır. Aynı maksatla gensoru mekanizması, yapıcı güvensizlik oyuyla birleştirilecektir.

OPMM, olağanüstü hâl yönetimini hukukla sınırlandırmak, bu yönetim usulü altında temel hak ve hürriyetlerin keyfî olarak sınırlanmasını önlemek amacıyla olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin yürürlükten kaldırılacağını vaat etmektedir. Bu nedenle Olağanüstü Hâl Kanunu gözden geçirilecek; bu kanun çerçevesinde yapılacak tüm işlemler yargı denetimine tâbi kılınacaktır. Nihayet aynı amaçla olağanüstü hâl süresi altı aydan iki aya indirilecektir.

YARGI REFORMU

Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin hukuk devletinden uzaklaşarak yönetimde keyfîliğe yönelmek olduğu bilinmektedir. Hukuk devletinden uzaklaşmanın yarattığı en ağır sonuçlardan biri, temel hak ve hürriyetlerin anayasal güvencelerinden yoksun kalmaları; böylece toplumun büyük bir kesiminin geleceğe güvenle bakamayacak hâle gelmesidir. Bu nedenle OPMM, hukuk devletinde ortaya çıkan zafiyeti gidermek amacıyla önemli hedeflere yer vermiştir.

Bu hedeflerden bir kısmı, hâkim ve savcıların bağımsızlıklarını garanti etmeye yöneliktir. Çünkü yargı mensuplarının bağımsızlıkları garanti edilmedikçe ülke yönetimine hukukun üstünlüğünün hâkim kılınması mümkün değildir. Hukukla sınırlanmış bir yönetim modeli yaratabilmek için bu modelin asıl güvencesi olan yargının bağımsızlığının garanti edilmesi gerekir. Bu maksatla OPMM, birinci sınıfa ayrılan ve birinci sınıf olan hâkim ve savcılara coğrafî teminat getirmeyi vaat etmektedir. Böylece sözü geçen yargı mensuplarının muvafakatleri olmadıkça görev yerleri değiştirilmeyecektir.

Aynı bağlamda OPMM, hâkimler ve savcıların özlük hakları konusunda karar verme yetkisini Hâkimler Kurulu ve Savcılar Kurulu olarak adlandırılan iki ayrı kurula tanımakta; bu kurulların üye kompozisyonunu çoğulculuk esasına göre oluşturmayı vaat etmektedir. Öte yandan OPMM, bu kurulların üyelerinin seçiminde izlenecek yöntemi, her iki kurulun hükümetlerden bağımsız olmasını ve demokratik meşruiyete dayanmasını sağlayacak biçimde düzenleyeceğini taahhüt etmektedir. Nihayet bu kurulların disiplin cezası içeren kararları yargı denetimine açılacaktır. Burada vurgulanması gereken en önemli yeniliklerden biri, Adalet Bakanı ve Müsteşarının Hâkimler Kurulu’nda yer almayacağının açıkça belirtilmesidir.

Bunlara ek olarak, hâkimlerin idarî görevleri yönünden Adalet Bakanlığına bağlı olmalarına son verilecek; Cumhuriyet Başsavcılıklarına bağlı olarak Adli Kolluk Teşkilatı kurulacaktır. Öte yandan Sulh Ceza Hâkimlikleri kaldırılarak Sulh Ceza Mahkemeleri yeniden kurulacaktır. Böylece tutuklu yargılanma usulü, bir hukuk devletinde olması gerektiği gibi ancak istisnaî hallerde başvurulacak bir tedbire dönüşecektir.

Yargının hukuka uygunluğunu sağlamak amacıyla Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını esas alarak hukukun üstünlüğünü koruyan hâkimlerin bu tutumları, terfilerinde dikkate alınan aslî bir kritere dönüşecektir. Görevini kötüye kullanmak suretiyle, Anayasa Mahkemesi veya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin hak ihlali kararı vermelerine ve tazminata hükmetmelerine yol açan yargı mensuplarına bu tazminat ve zararın rücu ettirilmesi sağlanacaktır.

OPMM, olağanüstü hâl yönetimini hukukla sınırlandırmak, bu yönetim usulü altında temel hak ve hürriyetlerin keyfî olarak sınırlanmasını önlemek amacıyla olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerinin yürürlükten kaldırılacağını vaat etmektedir.

Savunma makamı Anayasayla düzenlenerek avukatlık mesleğine hak ettiği itibar kazandırılacaktır. Böylece ceza yargılamalarında, iddia ve savunma makamı eşit kılınarak adil yargılanma hakkının silahların eşitliği unsuru korunacaktır. Adil yargılanma hakkının hukuk devletinin bir unsuru olduğu düşünüldüğünde bu yenilik, aynı zamanda hukuk devletini güçlendirecektir.

Anayasanın üstünlüğü ilkesinin güvencesi olan Anayasa Mahkemesi’nin üye kompozisyonu ve üyelerinin seçiminde izlenen yöntem değiştirilerek Mahkemenin çoğulcu bir temele dayanması sağlanacaktır. Bu çerçevede Yüksek Mahkeme’ye üye seçilebilmek için öngörülen görevlerde belirli bir süre çalışma şartı aranacaktır. Hemen belirtelim ki 28 Kasım 2022’de kamuoyuna açıklanan Anayasa Değişikliği Önerisinin 146. maddesinin 5. fıkrasında bu yönde bir kural yer almaktadır. Bu hükme göre, “Anayasa Mahkemesine üye seçilebilmek için, kırkbeş yaşın doldurulmuş olması kaydıyla; Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay üyelerinin en az beş yıl yüksek mahkeme üyesi olarak görev yapmış, (…) olması şarttır.” Bu yenilikle Anayasa Mahkemesi üyeliklerine dolambaçlı ve hileli yöntemlerle seçilme yönündeki uygulamalara son verilecektir.

Hâlen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin içerdiği haklarla sınırlı olan bireysel başvuru hakkı, sosyal hakları kapsayacak şekilde genişletilecektir. Bireysel başvurunun konusunu oluşturan hak ihlâlinin temelinde kanun veya kanun hükmünde kararname gibi Anayasa Mahkemesi’nin denetimine tâbi bir işlem yer alıyorsa bu işlemin de Anayasa Mahkemesi tarafından denetlenmesi sağlanacaktır.

Bundan başka OPMM, norm denetiminde, Anayasa hükümlerine ek olarak Türkiye’nin taraf olduğu temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası andlaşmaların ölçü alınacağını vaat etmektedir. Böylece Anayasanın 90. maddesine 2004’te eklenen temel hak ve hürriyetlere ilişkin milletlerarası andlaşmaların kanunların üzerinde olduğu hükmü, yaptırıma kavuşacaktır. Bu yenilik, bir yandan hak ve hürriyetlerin alanını genişleterek bunları güvenceli hale getirecek, diğer yandan Türkiye’nin uluslararası camiada saygınlığının korunmasını sağlayacaktır.

Öte yandan Anayasa Mahkemesi’ne dava açma yetkisine sahip olanların alanı genişletilerek çoğulcu demokrasi teşvik edilecek; böylece anayasanın üstünlüğü ilkesinin pekişmesi sağlanacaktır.

Nihayet OPMM, Yüksek Seçim Kurulu’nu Anayasanın Yüksek Mahkemeler başlığı altında düzenlemeyi ve bu kurulun iki daire ve bir Genel Kurul halinde çalışmasını sağlamayı vaat etmektedir.

Benzer şekilde Sayıştay da Anayasanın Yüksek Mahkemeler başlığı altında düzenlenecek ve tüm kamu kurum ve kuruluşları Sayıştay’ın denetimine tâbi kılınacaktır. Böylece demokrasinin aslî unsurlarından olan yönetimde şeffaflık ve hesap verirlik sağlanacaktır.

SONUÇ

OPMM’nin yasama, yürütme ve yargı başlıkları altında yer alan taahhütlerin tümüne değil; nispeten daha önemli gördüğüm bir kısmına değindiğimi belirtmem gerekir. Ancak burada vurgulanması gereken daha önemli bir husus, OPMM’nin Hukuk, Adalet ve Yargı başlığı altında yer alan tüm hedeflerin asıl dayanağının Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni olduğu gerçeğidir.

Altılı Masa’nın çalışmalarını yakından izleyenlerin kolayca fark edecekleri gibi bu masayı bir araya getiren ilk faktör, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini yürürlükten kaldırarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş yönündeki ortak ideal olmuştur. Bu ideal çerçevesinde altı siyasi partinin kurmayları, dört ayı aşkın bir süre çalışarak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metnini hazırlamışlar; sözü geçen metin 28 Şubat 2022’de kamuoyuna açıklanmıştır.

Bu metnin içerdiği ilkeler, altı siyasi partinin kurmaylarından oluşan ve benim de üyeleri arasında yer aldığım Anayasal ve Yasal Reform Komisyonu tarafından anayasa hükümlerine dönüştürülmüştür. Yedi ay süren bir çalışmanın ardından komisyonun hazırladığı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Önerisi, gerekçeleriyle birlikte 28 Kasım 2022’de kamuoyuna açıklanmıştır. 30 Ocak 2023’te açıklanan OPMM’nin birinci başlığında yer alan hedeflerin tamamı, evvelce açıklanan bu iki metne dayanmaktadır.

OPMM’nin diğer sekiz ana başlığı ise bu metni hazırlamakla görevlendirilen komisyon üyelerinin mensubu oldukları partilerin evvelce kamuoyuna açıklanan çeşitli alanlara ilişkin eylem politikaları ve reform önerilerinin titizlikle gözden geçirilip karşılıklı olarak müzakere edilmesi neticesinde hazırlanmıştır. Metne son şekli verildikten sonra Genel Başkanların onayı alınmış; böylece kamuoyuna açıklanması sağlanmıştır.

Kısacası, altı siyasi partinin kadroları ve liderleri, sanılanın aksine çok yoğun ve titiz bir çalışma sürdürmektelerdir. Bu çalışmalar, sahada seçmenlerle bir araya gelip onların sorunlarını, şikâyetlerini, taleplerini takip etmeyi ve bütün bunları çalışma metinlerine yansıtmayı içermektedir. Böylece altı siyasi partinin bugüne kadar kamuoyuna açıkladığı ortak çalışmaların tamamı, teorik birikimlerin ışığında sahada ve masa başında yürütülen çalışmalarla ortaya çıkmıştır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI