Cuma, Nisan 19, 2024

Oktay Cansın Emiral yazdı | Siyasal sistem değişikliğinde algılar ve gerçekler

Ülkemizin gündemini son otuz yıldır meşgul eden siyasi tartışmaların en önemlisi şüphesiz ki sistem değişikliğidir. Parlamenter sistemin toplumsal sorunların çözümünde yetersiz kaldığı öne sürülerek, değişmesi gerektiği hakkındaki düşünceler her nedense iktidar partileri tarafından dile getirilir durur. Geçmişte elinde hiçbir iktidar olanağı bulunmayan siyasiler, siyasi arenada ellerine gücü geçirdikten sonra ne hikmetse papağan gibi “başkanlık sistemi” diye sayıklamaya başlarlar. Fakat iş sistem değişikliğinin niçin gerektiğine geldiğinde ortaya koyulan gerekçeler her zaman havada kalıyor ve toplum haklı olarak gerekli desteği vermiyor. Siyasi iktidar sahipleri durumun bir toplumsal tercih olduğunu ısrarla inkar ederek; medya organları, anket şirketleri, örgütsel insan kaynakları gibi propaganda araçlarını işe koşmak suretiyle dış müdahale ve düşmancıl çalışmaların neticesi olarak sistem sorununun çözülemediğini savunuyorlar ve halkı bu konuda algı operasyonlarıyla ikna etmeye çabalıyorlar.

Ülkemizde oluşmuş siyasi iklimin yarattığı koşullar gereği anket şirketlerinin yaptığı araştırma sonuçlarının, bireylerin hangi partiye oy vereceği üzerinde güçlü etkisi olmaktadır. Yurttaşlar genellikle kullandıkları oyların etkisini hissetmek için anket sonuçlarını referans olarak almaktadırlar. Anket sonuçlarında düşük seviyelerde kalmış siyasi partilerin seçmenleri ve kararsız seçmenler kullandıkları oyların boşa gitmemesi için yüksek seviyede gösterilen iktidar partisine yönelmektedirler.

“Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olarak adlandırılan “Türk Tipi Başkanlık Sistemi”ne dair yapılan anketlerde toplumun büyük kısmının sistem değişikliği istediğine yönelik yayınlanan sonuçlar toplumsal gerçeklikten tamamen uzaktır. Yurttaşların siyasal tercihlerini yanlış yönlendirmeye yarayan anket sonuçları, propaganda aracı olarak gelecek referandum sürecinde de sıkça medya organlarında kullanılacak ve bu sayede yurt genelinde kararsız bireylerin oyları iktidar partisinin amaçlarına hizmet edecek şekilde sisteme dahil edilmek istenecektir.

Türk tipi başkanlık sistemini topluma empoze etmenin yöntemlerinden bir diğeri ise medya organları tarafından sürdürülen algı operasyonlarıdır. Sistemin uygulandığı ABD gibi küresel güçler örnek gösterilerek, yapılan değişiklik neticesinde; refahın, kişisel hak ve özgürlüklerin, ulusal güvenliğin artacağı şeklindeki söylemler toplumu yanıltmakta ve ayrıca ortaya çıkacak sosyal sorunlara değinilmeyerek dikensiz gül bahçesi vaat edilmektedir.

21. yüzyılın süper gücü olmayı, siyasal sisteminin etkili bir şekilde işlemesini sağlayan başkanlık sistemine borçlu olduğu iddia edilen Amerika Birleşik Devletleri, içinde bulunduğu yönetim krizini aşmayı bir türlü becerememiştir ve siyasal sistemine yöneltilen eleştiriler ile karşılaşacağı sosyal sorunlara dair öngörüleri çürütememiştir.

ABD başkanlık sistemine yöneltilen eleştirilerin en kapsamlısı ve gerçekçisi olarak kabul edilen; William Dumhoff ‘un ‘Amerika’yı Kim Yönetiyor’ adlı eserinde, yazar; ABD’nin, büyük şirketlerin sahipleri ve üst düzey yöneticilerini içeren bir grup tarafından yönetildiğini ortaya koymaktadır. Dumhoff, bu şirketler topluluğunun, ekonomik gücünü siyasal güç ve etkiye dönüştürme yeteneğinden bahsetmekte, topluluğun şirketler-muhafazakarlar koalisyonunun lideri olarak seçimlere girdiğini belirtmektedir. Ayrıca şirketler-muhafazakarlar koalisyonunun statükodan memnun olan üst sınıf tarafından desteklendiğinden ve kürtaj, homoseksüellik, eşcinsel evlilikler, pornografi gibi toplumsal meselelere karşı olan dini gruplarla birleşerek meşruiyet devşirmekte olduğundan bahsetmektedir. Dumhoff, oluşturduğu bizlik duygusu, ekonomik gücü siyasal güce dönüştürebilme yeteneği ve dini gruplarla koalisyon kurma kapasitesi sayesinde büyük şirketlerden oluşan topluluğun ABD yönetimini ele geçirdiğini ifade etmektedir.

Siyaset sosyolojisinin ileri gelen bilim adamlarının ABD başkanlık sisteminin ortaya çıkardığı sosyal düzene dair saptamaları ışığında, ABD rejiminin demokrasiden plütokrasiye; yani halkın yönetiminden zengin bir azınlığın yönetimine doğru dönüştüğü kabul edilmektedir.

Ülkemizde 15 Temmuz darbe girişimi sonrası siyasi gündemimizde sıkça yer alan sistem değişikliği tartışmaları ve siyasal iktidarın “Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Sistemi”ne ilişkin söylemleri küreselleşme olgusunun altında gittikçe eriyen özgürlüklerimiz için oluşan kaygılarımızı haklı olarak arttırmaktadır.

Sistem değişikliği neticesinde denetimsiz güç elde edecek siyasal iktidarın ortaya çıkacak olması; etnik eşitsizlikler, terör, yargı bağımsızlığı, yüzde on barajı, milletvekili dokunulmazlıkları, düşünce özgürlüğüne getirilen kısıtlamalar, yavaş yavaş biriken enflasyon, ücretlerin düşüklüğü, gelir dağılımındaki eşitsizlikler gibi başlıca sorunların gündemde tartışılmasını ve çözülmesini engelleyerek özgürlüklerimizin üstüne demir perde serecektir.

Dünyada uygulanan başkanlık sistemlerinin sosyal yansımalarını dikkate alarak AKP’nin, güçler ayrılığı ilkesinin uygulanmadığı denetimsiz bir başkanlık sistemi istemesindeki asıl sebebin kendisini destekleyen büyük şirket sahiplerine milli ekonomimizden aktarmak istediği ayrıcalıkların arttırılması ve sonuçta ortaya çıkacak cari açığın emekçi kesimin sırtına yüklenilmesi olduğunu anlayabiliriz.

AKP’nin Devlet Bahçeli ile yaptığı anlaşmalarla MHP tabanını oluşturan seçmenin oylarını satın almaya çalışarak giriştiği anayasa değişikliği ve devamındaki sistem değişikliğine dair referandumun hem MHP seçmeninin hem de AKP’ye oy veren Kürt kökenli vatandaşların protestosu ile karşılaşacağı bilinmektedir. Buna önlem olarak etnik aidiyet duygularını tahrik edecek “Türk Tipi” ve “Başkanlık Sistemi” sloganları rafa kaldırılarak “Cumhurbaşkanlığı Sistemi” sloganı ile kampanyalar sürdürülmekte, referandum ümitleri böyle yeşertilmektedir.

Halk iradesini yansıtmak için araç olarak kullanılan “referandum” uygulamasına karşı değilim; fakat referandum kültürümüzün gelişmesi gerektiğini düşünüyorum. Uygulanmakta olan referandum yönteminde sorulan sorular ve cevaplar toplumumuzun iradesini yansıtmaktan çok iktidarın arzularını onaylatmaya yarıyor. Sonuç olarak siyasi iktidar “doğru veya yanlışı ben belirlerim, iyi veya kötüyü toplum anlamamalı” demektedir.

Cumhuriyetimizin ilk yıllarında olduğu gibi yüzde onluk okuryazar oranına sahip bir toplum değiliz, herkes kültürlü ve okuryazar. Bu sebeple başkanlık sistemi meselesinde yapılacak referandumda sorulacak soruların ve cevap şıklarının ayrıntılara nüfuz ederek halk iradesini yansıtması gerekmektedir. AKP’nin dayatmak istediği “Türk Tipi Cumhurbaşkanlığı Sistemi”nin yanında insanlığın demokratik kültür birikimini oluşturan diğer demokratik siyasal sistemler ve tüm muhalefet partilerinin sistem önerileri seçenek olarak sunulmalıdır.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER