Cumartesi, Nisan 20, 2024

Odaklanma ve Saçılma

Odaksız bedenin, cesede yakın performası, odağı çerçevesinde tutkulu ruhun capcanlı dirimselliğiyle enerji fışkıran bedeninin performansından çok geride kalır.

Bir süreliğine herhangi bir konuya odaklanmayı askıya alan zihin, odaklandığı bir merkezin yokluğunda dünyanın tutamaksız kaldığını fark eder. Hangi konuya odaklanmışsa, tüm bildiklerini, deneyimlerini, verilerini ve hali hazırda süren algısını bu odağa boca eden insan, o odakla vedalaştığında, yerine başka bir odak geçirmemişse, bildiklerinin, deneyimlerinin, verilerinin ve hali hazırdaki algısının parçalara ayrılarak birbirlerinden hızla uzaklaştığına şahit olur. Kişi zihninde bir meselesi olmadığı sürece parçalara ayrılmış, hiçbir bütünsellik sağla(ya)mayan boş bir zihne evrilir. Zihinle birlikte duygular da kişinin gündelik gündeminden geri çekilirler. Hissiz, düşünmeyen, günlük bir rutine, gündelik ezberlere itaat eden bir beden, odak noktası olduğu zamanlardaki capcanlı kişinin ruhuyla değiş tokuş olur. Zihnin ve duyguların askıya alındığı bu rutinde, irade de ruhla birlikte kızağa çekilmiştir. Bir meselesi olmayan kişi, odaklandığı bir merkezden yoksundur. Bu yüzden o artık yaşama irade koyabilen ateşli bir ruh olmayı geçici olarak durdurmuş ve itaatkâr bir bedene dönüşmüştür. Kendi ezberini hiç sorgulamadan, itiraz etmeden, neden yerine getirdiğini bilmeden itaat eden bir otomattır artık o. Ve bu otomatın yeniden ruh bulması için, bir mesele edinmeye gereksinimi vardır. Kişi ancak o zaman yeniden zihninin dışına atılacak, bildiklerini, deneyimlerini, verilerini ve algısını o meseleye odaklayacak, bilinci yeryüzüne inecek, dünyayı bir süreliğine bu odak çerçevesinde anlamlandıracaktır. Anlamlı bir durum ise onu bu duruma ilişkin bir irade üretmeye götürecek ve ortaya koyulan irade de zorunlu olarak eyleme dönüşecektir. Artık bu yeni eylem biçimi gündelik ezberin içinde kalamaz ve kişinin iradesi bağlamında rutini kırma girişimlerine atılır. Bedenin üşenerek, istemeden, irade göstermeden gerçekleştirdiği eylemlerle, ruhun ortaya koyduğu irade bağlamında tutkuyla, arzuyla gerçekleştirdiği eylemler karşılaştırıldığında, odaksız bedenin, cesede yakın performası, odağı çerçevesinde tutkulu ruhun capcanlı dirimselliğiyle enerji fışkıran bedeninin performansından çok geride kalır.

Odaklanma, tüm dünyadan çekilmiş bilginin yeniden birleşmesi ve odak noktasına zerk edilmesi olduğundan, odaksızken kendisini hiçbir şey bilmeyen, ruhen bomboş hisseden özne, kendisine bir mesele edindiğinde ve ona odaklandığında tüm varlığıyla bu meseleyi anlamlandırmaya çalışırken bir anda bilen özneye dönüşmekte ve ruhsal olarak anlamlı bir yaşama kavuşmaktadır.

Odak, herhangi bir odağı bulunmadığı sürece saçılmış durumdaki öznenin, kendisini odaklandığı merkez çevresinde toparlamasına olanak verdiğinden, bir ben olmasına yol açar. Bu ben, odaklandığı konunun kendi bildikleri, deneyimleri, verileri, algıları çerçevesinde kurulur. Bu yüzden kişinin odaklandığı meseleler değiştikçe, o öznenin kendisini yeniden bir ben olarak kurduğu yapı da değişir. İçerisinde sayısız benlik barındıran saçılmış özne, her bir odak çerçevesinde, o odakla olan iletişimini en güçlü kılacak bilgilerini, deneyimlerini, verilerini ve algılarını gündeme getireceğinden, potansiyel benliklerinden o odağa en uygun eklemlenebilecek benliği bir araya getirir. Benliklerimiz, odaklandığımız meselelerle yeniden kurulurlar ve biçimlenirler.

Bilen özneye ancak bir meselemiz olduğunda evriliriz. Odaklanılan bir mesele olmadığında, zihnimizdeki ve hislerimizdeki veriler ve bilgiler, harfler ve sözcükler gibidir; bilmek, anlamak, hissetmek için gerekli altyapı vardır fakat tıpkı harflerin ve sözcüklerin bir odak çerçevesinde anlamlı bir şekilde birleştirilmediklerinde “sdfgapofds” ya da “gitmiş tavan kuşkuları dönüşle sevk sunmuş” örneklerindeki gibi anlam üretmeyen, güdülenme uyandırmayan boş gösterenlerdir. Oysa bir odak olduğunda bu harflerden ve sözcüklerden son derece anlamlı, harekete geçiren, duygu uyandıran içerikler doğar. Kişinin bomboş görünen zihni ve duyguları bir anda dünyanın varlığıyla ve anlamıyla dolar.

Bilinç, ancak bir şeye odaklandığında transparan bir hiç olmaktan kurtulur ve odaklandığı yere daha önceden depolamış olduklarını aktaran bir eylemciye dönüşür. Ruhen ve zihnen bomboş hissediyorsanız, bu muhtemelen  – geçici de olsa – bir meseleniz olmadığı için kendinizi saçılmış bir özne olarak bulduğunuzdan ve bir bene evrilememiş olmanızdan kaynaklanıyordur. Odaklar değişir, anlamlar değişir, benlikler değişir. Her bir odak, başka anlamlar ve başka benliklerle yenilenir. Oysa odaksızlıklar hep birbirine benzer: boşlukla, saçılmışlıkla, yaşamda fazladanlıkla, isteksizlikle ve uyumsuzlukla betimlenir. Odaklanma eyleyen bir ben yaratırken, odaksız kalmak, edilgen bir özne ve bir benlik bunalımı üretir.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI