Festivalde 45’ten fazla ülkeden toplam 130 film gösterildi. Bu filmler, şehrin farklı yerlerine yayılmış salonlarda ve Damrosch Parkı’nda da gösteriliyor. Türkiye’deki festival filmleri AVM sinemalarına kaymıştı. Umarım bizde de ait oldukları salonlara geri dönerler. 59. New York Film Fesitvali bu yıl 24 Eylül-10 Ekim tarihleri arasında gerçekleştirildi. Yönetmen Pedro Almodovar’ın “New York’u ziyaret etme ve yılın en iyi filmlerini izleme sebebi” olarak tanımladığı New York Film Festivali’nde[1] bu sene 45’ten fazla ülkeden toplam 130 film gösterildi. Ben de iki filmi izleme şansına eriştim. Bu yazımda da sizlerle New York Film Festivali gözlemlerimi paylaşmak istedim. Festivalin gösterim yeri esas olarak Lincoln Center. Burası New York City’nin Manhattan bölgesinde yer alan ve her sene yaklaşık 5 milyon ziyaretçi ağırlayan[2] opera, tiyatro, dans, film gibi çeşitli etkinliklerin sergilendiği bir kültür merkezi. Her ne kadar Lincoln Center dünyanın en büyük sahne sanatları merkezi olsa da film festivali yalnızca bu merkezde gerçekleşmiyor. Filmler, şehrin farklı yerlerine yayılmış ve ticari nitelikli olmayan filmleri gösteren salonlar (arthouse theaters) olarak adlandırılan sinema salonlarında ve Damrosch Parkı’nda da gösteriliyor. Beni en çok etkileyen şey de filmlerin gösterildiği diğer salonların popüler salonlar olmaması oldu. Örneğin benim ikinci gittiğim film Harlem bölgesinde bulunan Maysles Documentary Center adlı belgesel gösterimlerinin olduğu bir salondaydı. Film festivali olmasaydı muhtemelen böyle bir salonun varlığından haberdar olmayacaktım. Bu vesileyle aslında daha küçük ve destek bekleyen salonlar birçok kişi ile tanışabiliyorlar. Bunun yanı sıra bu uygulamanın festival ruhuna da katkı sağladığını düşünüyorum. Amerika gibi kapitalist olduğu bilinen bir ülkede bu ruhun yaşatılması için ticari nitelikli olmayan salonların tercih edilmesi dikkate değer. Bu uygulamalardan özellikle etkilenme sebebim de sanırım son yıllarda Türkiye’deki festival filmlerinin AVM sinemalarına kayması. Umarım bizde de filmler ait olduğu sinemalara geri döner. Festivalde filmler dört kategoriye[3] ayrılmış durumda: 31 ülkeden gelen 32 yeni “en heyecan verici” filmin olduğu Main Slate, sezonun en çok beklenilen ve önemli filmleri olarak değerlendirilen Spotlight, yeni tür ve seslere yer verilen ve Main Slate’i tamamladığı belirtilen Currents ve eski filmlerin gösterildiği Revivals. Bu film gösterimlerinin yanı sıra çeşitli zamanlarda ücretsiz sohbetler de gerçekleştiriliyor. Peki biletler ne kadar? Bilet fiyatları hem film kategorilerine hem de üye veya öğrenci olmanıza göre değişiyor. Main Slate ve Spotlight kategorilerinde normal bilet 30 $ iken, öğrenci ve üyeler için biletler 25 $. Currents ve Revivals kategorilerinde ise normal bilet 17, öğrenci ve üye bileti ise 12 $. Bazı filmlere ise gösteriden önce bilet gişesinden almak kaydıyla daha uygun fiyatlara (10 $ ve 15 $) ulaşabiliyorsunuz. Açılış ve kapanış gecelerinde gösterilen filmler ise çok daha pahalı. Lincoln Center’daki ana salon Alice Tully Hall’da gerçekleştirilen açılış filmi bileti 125$ (öğrenci ve üye için 85$) ve kapanış filmi bileti 80$ (öğrenci ve üyeler için 60$). Bilet fiyatlarının yüksekliği bir yana, açılış ve kapanış gecelerine gidebiliyor olmak da heyecanlı olsa gerek. Ben fırsat bulamadım; fakat açılış gecesine giden bir arkadaşım gala filmi olan Macbeth’i izlemeden önce ve sonra yönetmen ve oyuncuları sahnede görmenin de sanat camiasından insanlarla tanışma fırsatı bulmanın da çok güzel olduğunu söyledi. Film biletlerini New York Film Festivali internet sitesinden alabiliyorsunuz. İlginç olan bir şey, biletlerin numaralı olmamasıydı (açılış filminde numaralıymış). Yani filmi güzel bir yerden izlemek istiyorsanız bileti erkenden almanız yetmiyor, salona da erken gitmeniz gerekiyor. İzlemek istediğiniz filmin biletleri tükendiğinde de hemen üzülmemek gerekiyor. Festival boyunca bazı filmler için ek seans koyabiliyorlar. Bu seansları takip etmenin en kolay yolu da e-posta listelerine kayıt olmak. Bunun yanı sıra biletleri tükenen bazı filmlerin biletlerinin “standby” olarak satın alınabildiğini görüyorsunuz. Bu da bazı ek biletleri filmin olduğu gün film gösteriminin yapıldığı yere giderek alabileceğiniz anlamına geliyor. Sırada bekleyen herkesin bir bilet alma hakkı var ve bilete erişiminiz sıraya bağlı. Ben de Macbeth filmi biletini standby olarak almaya çalıştım. İnternet sitesinde sıraya ne zaman girilmesi ile ilgili bir bilgi bulunmadığı için festivalin bilgi edinme adresine e-posta attım. E-postama bir gün içerisinde cevap verdiler ve 45 dk. önce gelinmesini önerdiklerini söylediler. Ben de Macbeth’in 18.15 gösterimi için Cumartesi saat 17.15’te sıraya girdim. Bir saat önce gitmeme rağmen yanlış saymadıysam ancak 38. kişi olarak sıraya girebildim. Önlerde yer alabilmek için gerçekten ne zaman gelmek gerektiğini öğrenmek için ise sıranın en önünde duran kişiye danıştım. Kendisi 14.00’ten itibaren beklediğini söyledi. Nitekim, filme yalnızca ilk sıralarda bekleyenler alındı (tahminen 10 kişi). Sıra beklerken birçok kişinin kitap okuduğunu da söylemeliyim. Sanırım standby olarak bilet satın alabilmek için erkenden sıraya girilmesi ve sırada beklenilen sürenin de kitap okuyarak geçirilmesi en doğru yöntem. Pandemi koşullarına da değinmek gerek. Salona girmeden aşı kartınızı göstermek ve filmi maske ile izlemek zorundasınız. Fakat herkesin maske kuralına uyduğunu söylemek zor. Ben film esnasında iki-üç sıra önümde oturan bazı kişilerin maskelerini çıkardığını fark ettim. Uzun süre sonra sinema salonunda film izlemek beni çok mutlu etmiş olsa da maskesiz izleyicileri görünce biraz tedirgin olduğumu belirteyim. Pandeminin bir diğer etkisini ise izlediğim film yönetmeninin aslında film için New York’a gelmek istediğini; fakat pandemi sebebiyle bu sene gelmediğini öğrendiğimde yaşadım. Film festivallerinde yönetmen ve/veya oyuncularla film sonrası konuşma imkânı bulmak çok güzel bir tecrübe oluyor. New York’ta yönetmen ve oyuncuların katıldığı filme denk gelemediğim için üzüldüm. Fakat bu konuşmalardan bazıları festivalin twitter adresinde paylaşılıyor. Merak ederseniz festivalin twitter adresini[4] takip edebilirsiniz. Ben New York Film Festivali’nde 2021 Cannes Jüri Ödülü alan Ahed’in Dizi filmini ve Futura adlı bir belgeseli izledim. Uzun süre sonra festival filmlerini salonda ve de New York’ta izlemek güzel bir tecrübeydi. Ama doğrusunu söylemek gerekirse Atlas Sineması’nda izlemenin yerini tutmuyor. Belki siz benim yerime Ahed’in Dizi’sini Filmekimi’nde Atlas’ta izlersiniz bu sene. Bir sonraki New York tecrübesinde görüşmek üzere. [1] https://www.filmlinc.org/nyff2021/daily/pedro-almodovars-parallel-mothers-is-the-closing-night-selection-of-the-59th-new-york-film-festival/ [2] https://www.ebp-us.com/en/projects/lincoln-center-new-york-city [3] https://www.filmlinc.org/nyff2021/guide/ [4] https://twitter.com/TheNYFF
New York Film Festivali: New York’a gitme ve yılın filmlerini izleme sebebi
Popüler Haberler
HGS uygulamasından kullanıcılara küfürlü mesaj gönderildi, PTT açıklama yaptı
Anadolu Sigorta'dan 'küfürlü mesaj' açıklaması: Siber saldırıya uğradık
Ehliyette yaş sınırı düşürüldü
Alişer Delek, Sözcü'den ayrıldı
WhatsApp çöktü mü? Bakanlıktan açıklama geldi
Özgür Özel, Boğaziçi Üniversitesi'nde konuştu: Naci İnci, hadsizlikte birinci