Çarşamba, Mart 27, 2024

Nevhiz Tanyeli’de Yaşam: Ömür Boyu Düşüş

Nevhiz’de sürekli tekrarlanan imgelerin hiçbirisi evrensel kabul görmüş tek bir anlama işaret etmezler. Tümü de bu anlamda sayısız yoruma açık, muğlak göstergelerdir. Bu nedenle Nevhiz sınırsız yorumlanabilecek bir resme sahiptir.

Resme Yaklaşımı

Dile getirilemeyen ancak dışa vurulmayı bekleyen derin ve karmaşık bir evren, söze dökülme girişimleriyle kirletilmeden, kendisini Nevhiz aracılığıyla yüzlerce tuvalde görünür kılar. Nevhiz, söylemeye cesaret edemediklerini resimlerinde ayrıntılarıyla boyar. Onda, kendisini hiçbir koşulda, hiç kimseye ihbar etmeyen, sınırlarını, iç dünyasını, çelişkilerini çatışmalarını hiçbir sohbetle dışa vurmayan, buna her daim çekinen bir sanatçının kendi benliğini tüm katmanlarıyla tuval üzerine boca etmesi imtiyazı vardır. Dile getirilemeyenlerin görselleştirilmesidir Nevhiz yapıtları. Susan dudakların sakladıkları sırların, fırçayla temsillere dökülüşü, grift ve derinlikli bir iç dünyanın, renklerle inşa edilişidir. Nevhiz’in resmi, ifade olanaklarının bitkin düşüşüne karşı kalkışılan bir ayaklanmadır.

Kişinin dünyaya fırlatılışı gibi, Nevhiz de kendi saplantılarını dışarı atar, tuvallere fırlatır. Onda saplantılarını betimlemek, onlarla başa çıkma, onları kovma yoludur. Fakat bu yol hep dönüp dolaşıp Nevhiz’in bilinçaltına, yani kaynağına döner. Nevhiz’in vatanı, tüm bilinçsizliği ile tuvalle birleşmekitr. Bilinç, Nevhiz’de sürgündür.

Sanatçının resimleri, kişisel düş kırıklıklarını evrensel bir dile tahvil etmenin neredeyse kusursuz örnekleridir. Onun tabloları, istisnasız şekilde düş kırıklıkları serileridir.

Nevhiz yaşama tanıdık, kitlelere yabancıdır. Yaşamı çıplak haliyle görmekle lanetlendiğinden ya da böyle istediğinden, tinsel inşayı ve toplumsallığı dışlar. Kendisini o tinselliğe ait hissetmez. Yaşamı süslenmemiş haliyle algılar: onda yalnızca sert ve absürt bir hayat ile o hayat içerisinde mutlu olunabilirmiş gibi davranan sahtekar kitleler görür. Nevhiz böyle bir kitle içerisindeki istisna, toplumsal açıdan “yabancı”dır.

Nevhiz yaşama tanıdık, kitlelere yabancıdır. Yaşamı çıplak haliyle görmekle lanetlendiğinden ya da böyle istediğinden, tinsel inşayı ve toplumsallığı dışlar. Kendisini o tinselliğe ait hissetmez.

Nevhiz’in resmi, kendisinden daha az acı çekmişlere olanaklarının tümünü açmıyor gibidir. Mutlular için anlam kapıları kapalı durur. Onları resme bakmaya değil, resimden uzaklaşmaya çağırır. Parçalanmış bedenler, mutsuz fetüsler, tecavüzcü kaplumbağalar, korunaklı ve yalıtılmış yaşamların orta sınıf ahlaklarının simülasyon hayatlarının daha görür görmez ret verdiği karanlıkların imgeleridir.

Varlığını kavrayamadığı konuları resmetmeye eğilimlidir: doğum, ölüm, yaşam, acı, mutsuzluk, kötülük. Nevhiz bunların hiçbirisine bir anlam biçemez. Kişinin varoluşunun fazladanlığı (de trop) karşısında hiçbir tutamak bulamaz. Anlayamadığı bu hiçlik, anlam hiçliği, nedenselliğin yokluğu, onu rasyonel düşünmeden koparır. Nevhiz, anlamlandıramadığı tüm bu oluşu tuvalde hesaplaşmaya çağırır. Bu hesaplaşmada bir sorgulama yoktur. Anlamdan yoksun olanın görsel ve resimsel bir dille temsili vardır. Nevhiz, hiçbir anlamı olmayanın, bir görüntüsü olsaydı neye benzeyeceğinin olanaklarını araştırır. Nedensiz olanın görsel tasavvuruna kafa yorar. Bunu neden yaptığını da askıya alarak, anlaşılamayanı betimlemeye soyunur.

Nevhiz, anlamsız yaşamı, tablo boyayarak anlamlı hale getirmeye çabalamaz. Aksine, içerisinde kaybolduğu bu anlamsızlığın görsellerini oluşturmaya girişir. Çabalamanın, yuvarlanmanın, fırlatılmışlığın ve çekilen varoluşsal acıların anlamsızlığını yüzümüze vurur. Çaresizce anlamsızlığa yuvarlanan, dünyaya fırlatılmış bedenler, Nevhiz’de sıkça lanetlenen bir doğum anıyla simgelenir.

En Büyük Lanet: Doğum

Nevhiz’in içi içini kemirir; bu yüzden yaşamın dış güzelliği ona kapalıdır. Önemsiz bir şey dahi, büyük bir acıymışçasına kemirir onu. Bu önemsiz küçük nesnelerin verdiği acıyı resmetmeye eli gitmeyince, onların izinde büyük acılarına tekrar tekrar döner Nevhiz. Önemsiz fakat ölesiye acıtan her şey için toptan ilk gününü suçlar: doğum gününü.

Nevhiz için, doğumla birlikte dünyaya yuvarlanan insan, mutlak bir anlamsızlık içerisinde, berbat bir ölümü/öldürülmeyi bekleyecektir. Bu nedenle doğmuş olma skandalı, Nevhiz’de sürekli hesaplaşılan, tekrar tekrar gündeme alınan bir lanettir. Nevhiz’in dönüp dolaşıp doğumla hesaplaşması, biraz da gücünün tüm varoluşla hesaplaşmaya yetmeyişindendir. Yoksa reddettiği tümden varoluştur, yaşamın anlamsız varlığıdır.

Nevhiz için doğum, tüm acıların alnımıza yazıldığı lanetli andır. Yaşam, onda daha doğmadan yaşanmıştır. Doğan için de, doğuran için de içerisine düşülen dipsiz bir uçurum, karanlık bir kuyudur. İnsan ölene değin aralıksız buradan çıkmayı düşler. Nevhiz’de yaşam: ömür boyu düşüş.

Nevhiz evreninde doğum, mutsuzluğa fırlatılışın anıdır. Bu fırlatılışın mutsuzluğa olduğunu fetüsün kendisi de bilir. Yaşayacağı sayısız acının kaygısı ve kederi, taşınamayan bir yük olarak minik fetüsün bedenine oturur. Tüm çizimlerde, çaresizlikle yaşamın kendisine çarpmasını bekleyen fetüs, olabilecek dünyaların en kötüsü olan bu dünyaya fırlatılmışlığın lanetini iliklerine değin hisseder. Başına kendi iradesi dışında gelen bu fırlatılmışlığın yaşattığı derin acı, fetüsün her hareketinden, yüz ifadesinden ve beden dilinden taşar.

Yaşama fırlatılmış insan teması, Nevhiz resimlerinin temel izleklerindendir. Nevhiz kişinin iradesinin bulunmadığı bu fırlatılışa, kendisini yaşamın dışına iradi bir şekilde fırlatarak yanıt vermesinden yana tutum almış gibidir.

Anlamsız Yaşam: Yuvarlanma

Nevhiz’in kişileri bütün yük ve sorumluluğun kendi omuzlarına bindiğini doğrudan hissettikleri bir yaşama, iradeleri dışında fırlatılmış ve burada hapsedilmişlerdir. Onlar sanki acı çekmeleri için yaratılmışlardır. Onun resimleri, yaşamda baş aşağı yuvarlanmanın resimleridir.

Yaşama fırlatılmış insan teması, Nevhiz resimlerinin temel izleklerindendir. Nevhiz kişinin iradesinin bulunmadığı bu fırlatılışa, kendisini yaşamın dışına iradi bir şekilde fırlatarak yanıt vermesinden yana tutum almış gibidir. Yaşamın olanca boşluğunun içerisine zorla yuvarlanmış kişiye, ‘sen de bu olanca boşluğa karşı, kendini gönüllü yok edişin uğruna boşluğa bırak’ demektedir: ölümün boşluğuna…

Nevhiz, yaşamı yüksekten aşağı bırakılmış bir insanın deneyimiyle eşler. Kişi, uzak olduğu yere çarpmak üzere kendisini boşluğa bıraktığı an, ayaklarının altındaki zeminden boşalır, hiçbir tutamak noktasının kalmadığı bu yere zorunlu düşüş yolculuğunda anlamsızca ve kendi iradesinin artık yok edilmiş işlerliğinde, kendi kaçınılmaz sonunun bilincinde bir şekilde yol alır. Tutamaksız, iradesiz, etkileyebilme kapasitesinden yoksun ve sonunun ölüm olacağını bilen bir bilinçle anlamdan bütünüyle sıyrılmış kederli yolculuğuna çıkar.

Kişi daha fırlatılma / doğum / yüksekten kendisini boşluğa bırakma anından itibaren kaygı, acı dolu ve pasifize edildiği bir sürecin sonunda parçalara ayrılarak öleceğinin bilincindedir. Nevhiz’de yaşam, doğar doğmaz ölüme doğru ivmelenen bir yuvarlanmadır. Bu yuvarlanmanın istisnasız her anı, insanın trajedisidir. Nevhiz’de yaşam, tutunamamaktır.

Nevhiz’in karamsar evreninde insan tek yöne doğru hareket edebilir: aşağıya! Yaşam onun için başından itibaren bir düşüştür. Her anı daha alçakta yaşanmaya yazgılı bir aşağılanmadır. Aşağılanmadan / düşüşten kaçınabilecek hiçbir tutamak yoktur; kişi bu trajik düşüşün sonunda yerle bir olacağını da bilir. Düşüşün acısı, yere çarpış anında duyulacağı beklenen acıyla birleşir. Tüm hareket boyunca edilgin bir konum bütün bedenlerin karamsarca itaat ettiği başlıca noktadır. Boşlukta yuvarlanmak, düşüşün yarattığı sürtünme kişiyi yakar. Kişinin ruhu yerle bir olduğunda, geriye kalan krematoryumda yakılmış bir bedenden artığından başkası değildir: bir avuç kül…

Nevhiz’in kendisini yüksek binalardan aşağıya bırakan kişilerinin izleyicileri de vardır. Yaşama fırlatılmanın simgelendiği bu boşluğa bırakılışı izleyenlerin yüzündeki kaygı, onları da benzer bir kaderin izleyeceği endişesidir.

Bedenin bir bilinç tarafından yönlendirildiği, tutamaklara referans veren tavrındaki özgüven ve kendinden eminlik, bu tutamaksızlık içerisinde bütünüyle referanssız salınarak, özgüvensizliğe ve tedirginliğe boğulur. Figürler, mutsuzluğun ve karamsarlığın soyutluğunda uçuşurlar. Anlamın, beklentinin, iyimserliğin ortadan kalktığı bu evrende insan kendisini olabildiğince fazladan görür. Doğa ile, yaşam ile uyumsuzluğunun cenderesinde kendisini teskin edecek, uyuşturacak, neşelendirecek ya da herhangi bir yaşam amacıyla buluşamaz. Nedensiz salınımı, ontolojik acılardan başkasını üretmez.

Nevhiz’in, bazı yapıtlarında, tutamaksızca düşenler alkole, müziğe, sekse, insanı çok kısa süreliğine dahi olsa dünyanın gerçekliğinden koparabilme kapasitesine sahip hazlara kaçmayı deneseler de, düşüş kaldığı yerden devam etmeyi umarsızca sürdürür. Varolmak, düşmek, alçalmaktır.

Nevhiz’in kendisini yüksek binalardan aşağıya bırakan kişilerinin izleyicileri de vardır. Yaşama fırlatılmanın simgelendiği bu boşluğa bırakılışı izleyenlerin yüzündeki kaygı, onları da benzer bir kaderin izleyeceği endişesidir. Bunlar muhtemelen henüz dünyaya fırlatılmamış olan potansiyel kişilerdir. Sınırsız bir endişeyle sıranın kendilerine geleceği kaygısıyla kendilerine dayatılacak olanları beklerler. Diğerleri tüm tutamaksızlıkları içerisinde boşlukta edilgen biçimde taklalar atarak düşerlerken, izleyenler de kendilerine tutamak sağlayan annelerinin bedenlerinden düşecekleri anı olanca karamsarlıkları ve endişeleriyle beklerler: Yaşamda olmak, en bunaltıcı şekilde acılar içerisinde ve hiçbir anlam olmaksızın düşmek zorunda kalmaktır.

Rasyonel Mutsuz Son

Nevhiz’in evreninde işler hiçbir zaman yolunda gitmez. Onun karakterleri dayanılmaz bir haykırma isteğiyle çılgına dönerler. Bilinçsiz ve tekniği olmayan bir haykırmadır bu; diyaframdan gelmez. Yaşam karşısındaki dehşetten ürer, bu nedenle göğüsten ve boğazdan çıkar. Bir meydan okuyuş müzikali değil, yaşamın onu öldürdüğünü gören bireyin çaresiz ve ansızın attığı feryadıdır. Ne savaşabilmenin, ne de kaçabilmenin mümkün olduğu bir sıkışmışlıkta her şeyin sona erdiğinin acısının tınısıdır: dehşetin sesidir.

Nevhiz’de beden, ben’in ağırlığı yetmezmişçesine kişinin ardından sürüklenen, ona yeni ağırlıklar ve acılar tattıran bir kaygı nesnesidir. Bedenin hazları dahi küçük ölümlerdir Nevhiz’de. Benliğin idrakle yaşadığı işkenceyi, beden de duyularıyla yaşar. İşkence her yerdedir, manevi olan yetmezmiş gibi, maddi olanla sarmalanmıştır. Benlik ölmek isterken, beden karşı koyar. Acı bazen ikiye bölünerek, kişinin seçeneklerinin sonucunda mutsuzluktan kaçınabilmesinin olanağını elinden alır. Bedensel hazlar benliği, benliksel hazlar bedeni sakatlamaya ve utandırmaya programlıdır. Nevhiz, Schopenhauer’in izindedir: Bu dünya, olası dünyaların en kötüsüdür.

Nevhiz’de dünyaya iradesi dışında getirilen / fırlatılan insan, iradesiyle bu yaşamdan ayrılabilme şansına sahiptir. İntihar onda, kurtulmaya yönelik bir girişimdir. Yaşam Nevhiz’de yaşamaya değil, terk edilmeye değerdir.

Ancak Nevhiz’de intihar da kişiye mutluluk vermez. Nevhiz için yaşamda olmaya devam etmek, bu an intihar anı bile olsa mutsuzlukla anılacak bir şeydir. Kişi, ruhu bedenini terk edene değin o kışkırtıcı, kusturucu, bunaltıcı yaşamın mutsuzluğunu tüm hücrelerinde hisseder. Yaşama, yani tüm varoluşsal acılarına veda ederken dahi mutsuzluğun doruklarındadır. Kaderin ve mutsuzluğun sona erişi Nevhiz’de bir mutluluk çağının kapılarını açmaz. Ölümle birlikte kapıları açılan tek şey yokluktur. Ve bu yokluk da, tıpkı varoluşun kendisi kadar anlamsız ve karanlıktır. Mutluluğa ne varlıkta ne de yoklukta bir yer bulunmaz. Nevhiz için mutluluk bir yok-yerdedir.

İmgeleri / Nesneleri

Nevhiz’in özgün imgeleri, çoğu kez kendisine dahi kapalıdır. Bilinçaltının, bilinci tümüyle paranteze aldığı, duyguların akla galebe çaldığı, esrimenin düşlerle ördüğü imgelerin, aklın hiçbir süzgecinden geçmeden doğrudan boca edildikleri pek kişisel bir temsildir resmi. Ölesiye öznel bu iki boyutlu evrende, tıpkı absürt bir düşte olduğu gibi, her şey düşün evreniyle uyumludur. Nevhiz’in bu absürt evreninde, öznel bilinçaltının, kamusal bilinçaltı ile anlaşması olmasa da, kaynaşması mümkündür. Nevhiz, kişisel düşlerinin absürtlüğünü nesnel dünyanın absürtlüğü ile birleştiren bir Boğaz inşa eder. Bu nedenle resimleri izleyicilere yabancı olduğu kadar da tanıdıktır. Bu anlamıyla Nevhiz resimleri yaşamı taklit ederler: Olanca anlamsızlıklarına rağmen, sınırsız anlama işaret edebilme kapasitesiyle doludurlar.

Nevhiz, figüratif bir resim dili seçmiş olmakla birlikte, resimlerindeki figürleri çoğu kez kendi görsellerinin işaret ettiği temsiller olarak kullanmaz. Oradaki figürler, kendileriyle doğrudan ilişkisi olmayan pek çok farklı anlamların taşıyıcıları olarak görevlendirilebilirler. Sık kullandığı imgeler olan kaplumbağaların, yuvarlananların, bulutların, yatakların, salyangozların ve solucanların Nevhiz resmindeki görevleri, gerçek yaşamdaki göndermelerinden oldukça uzaklara düşebilmektedir.

Nevhiz’de her şey, her şeye işaret edebilme kapasitesini saklı tutar. Gösteren, gönderen ile bağlantılarını öylesine öznel izleklerle birleştirmiştir ki, bu düğümler kendilerini nesnel bir akıl yürütmeyle çözülmeye kapatırlar. Nevhiz’in soyutlamalarında resim bir psikanaliz seansının görsel betimlemesinden ibarettir. Psikanalist rolüne soyunan izleyici, Nevhiz resminde çoğu kez Nevhiz’den çok, kendi yaşamından ve kendi geçmişinden izler bulur. Bu nedenle Nevhiz, her zaman sonsuza çoğaltılabilecek yorumlara açık bir resim üretimindedir. Tuvaldeki ister bir portre, ister bir bina, ister gökyüzünde ya da yerde yuvarlanan insanlar, ya da kurşunlanarak öldürülmüş cesetler olsun, bağlam istisnasız biçimde, yalnızca izleyicinin kendi zihninde ve belleğindeki malzemeyle inşa edilebilecek bir bağlama denk gelir. Nevhiz resminin etkisinin çarpan katsayısı, izleyicinin kendi iç zenginliğiyle artan ya da azalan bir değişkendir.

Nevhiz’de sürekli tekrarlanan imgelerin hiçbirisi evrensel kabul görmüş tek bir anlama işaret etmezler. Tümü de bu anlamda sayısız yoruma açık, muğlak göstergelerdir. Bu nedenle Nevhiz sınırsız yorumlanabilecek bir resme sahiptir. Nesnel görünen göstergelerle ürettiği aşırı öznel resmi, belki hiçbir şeye, belki de sonsuza gönderme yapıyordur. Tuvalleri tamamlandıktan sonra Nevhiz’den koparlar ve kendi yorum inşa etme kapasitelerine kavuşurlar.

Hiçbirinin özü yoktur ya da bu özlere ulaşılamaz. Nevhiz, her bakışta yeniden yorumlanmayı çağırır ve yorumlanamadığı yerde, tıpkı yaşam gibi, nedensiz bir acı ve rahatsızlık verir. Nevhiz, üzerine bir anlamlandırma giydirilmediğinde izleyiciyi konfor alanından koparıp alır; onu güvenli yaşamından çıkararak, yeniden trajik dünyaya fırlatır. Bu anlamda Nevhiz’in resimleri “fazladan”dır. İzleyiciyi ikinci kez absürtlüğün ve anlamsızlığın ortasına fırlatır ve terk eder.

Günce ve Anı Ödevi

Nevhiz’de resim, hızla desen çizdiği günlerde günlük, geçmişe dönerek aynı resimleri yeniden yaptığında anı kaleme almak şeklindedir. Resminde kullandığı imgeler ve öğeler, bireysel yaşam öyküsünün çeşitli göstergeleri olarak yüzeye çıkarlar. Bu göstergenin derinlerinde yaşanmış pek çok şiddetli olaylar, bu olayların tetiklediği duygular ve bu duyguların yön verdiği bir sanatçı inşası yer alır. Nevhiz’in resmi, ölüm anı dışında geleceğe atılmaz, geçmişi kazar. Nevhiz geleceği tasarlayan bir fütürist değil, geçmişi eşeleyen bir arkeologdur. Kendi ürettiği hiyeroglif (resim yazı) ile üzerinden yıllar geçmiş yaşanmışlıkların kroniklerini üretir. Betimlediği tarihin nesnesi de, yazarı da Nevhiz’dir. Nevhiz’in retrospektifi, kendi öz yaşamının arkeolojik kazısından elde ettiklerini kendi hiyeroglifi ile tuvallere kazımasıdır.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI