Salı, Nisan 23, 2024

NATO Zirvesi: Türkiye’deki mülteci çocuk işçiler

İnsanları toplu olarak mülteci konumuna düşüren olaylar, savaş, darbe, kıtlık süreçleri vb durumlar olmuştur. Zorlayıcı bir şekilde yaşanan olayları başka bileşenlerle bağlantı kurdurma niyetinde olmadığımı başta belirtmek isterim.

Dün NATO zirvesi vardı. NATO’nun kuruluşu 1949 yılında Sovyetler Birliğinin karşısında siyasi, ekonomik çıkar ortaklığı olan Ülkelerin bir araya gelişiydi. İddiaları “ikinci Dünya savaşında sonra yaşanabilecek yeni savaşları önlemek.” Diplomatik ilişkileri güçlendirmek bununla beraber üye Ülkelerin güvenliğini sağlamaktı. Soğuk savaş olarak tarif edilen yıllar Sovyetler Birliğinin çözülmesiyle birlikte geride kalınca, risk analizi yeniden yapılarak düşman güncellendi. aşırı İslamcı terör örgütleri yeni tehdit unsuru oldular.  ABD’nin bu riski bertaraf etme iddiası 2000’li yılların başında fiili işgallere dönüştü. Afganistan ardından Irak işgalleri gerçekleşti. Bu işgallere NATO’da gereken desteği sağladı. Türkiye bölgedeki konumu nedeniyle savaştan dolayı yurtlarını terk etmek zorunda kalanların ilk sığındıkları liman  oldu. Müttefiklik savaşta sadece cephede olmaz. Cephe gerisinde düşen görevlerde önemlidir.

Suriye’de girişilen işgal ise iç savaşa dönüştü. Suriye halkının direnişi aynı zamanda uluslararası ilişkilerde Rusya’nın başka bir cephe oluşturması bu işgali başarısız kıldı. Bu savaşların yol açtığı mültecilik sorununda 2020 yılında Türkiye’de 3.585.198’i Suriyeli, 35.042’si Afgan, 15. 532’si Iraklı, 5.843’i diğer olmak üzere toplam 3.641.615 kişi bulunmakta. NATO zirvesinde Erdoğan mülteci kartını açıp el yükseltmeye çalışırken dönem sözcüsünün övgüsü dışında çokta bir yol almış gibi görünmüyor.

Zirve öncesi Türkiye düzen siyaseti açısından ise gözler Erdoğan ile Bıden arasındaki görüşmenin nasıl geçeceğiydi. Görüşmenin içeriğinden çok Türkiye’nin ABD işbirlikçiliğinin tarihsel yanları ele alındığında görüşmenin içeriğinin referansı orası olması gerekir. Güncel siyasi gelişmelerden etkilenecek bir ilişkinin olmadığını bilerek bu görüşmeyi yorumlamakta fayda var. Gerilen AKP ABD ilişkileri olabilir. Bunun dışında Türkiye’nin temel dış politikası ABD işbirlikçiliği üzerine kuruludur. Yeni gelecek siyasi partilerde bu ilişki çerçevesinde hareket edecekler.

Merak uyandırmayan, verilere yansımayan mülteci çocukların işgücündeki yerleri ise işte burası sermaye sınıfı için kazanç kapısı oldu. Bu kapının sayısı çocuk işçiliğinde sayılmaya değer görünmüyor. TÜİK’in çocuk işçiliği rakamlarında mülteci çocuklar yer almıyor.

Son 20 yılın NATO ABD ortaklığındaki savaş ve işgaller milyonlarca insanı yurdundan etti. Sorunu yaratıp çözüm buluyormuş gibi yapmak ikiyüzlülüktür. Türkiye’deki mülteci yoğunluğu bunların en az yarısının 18 yaş altı oluşu bir çoğunun eğitime ulaşamaması,, yoksulluk gibi nedenlerle çalışıyor olması bir zirveyi hak ediyor. Bu zirveye sosyalistler, sendikalar öncülük etmelidir. Savaşı çıkaranlardan iç siyasete yönelik bir ayar beklemek bu siyasi alanın işi olmamalıdır.

Yazıyı bitirirken son bir şeyden bahsetmek isterim. Çocuk işçiliği aynı zamanda mülteci çocuk işçiliği ile ilgili bilgi kaynakları da çok eksikli ilgililere duyurulur.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

YAZARIN DİĞER YAZILARI