Seçim sürecinde başbakan her partinin genel başkanı ile canlı yayında açık oturumlara katıldı. Hatta bu açık oturumlarda moderatör başbakanı süresi bittiği için birkaç defa susturdu ve sözü rakibine verdi.Seçim sürecinde başbakan dahil, her partinin genel başkanı diğer parti genel başkanları ile canlı yayında açık oturumlara katıldılar. António Costa‘Ben başbakanım, muhatap almam’ demedi. Her davet eden siyasi parti lideri ile televizyonda buluştu. Hatta bu canlı yayınlanan açık oturumlarda moderatör başbakanı süresi bittiği için birkaç defa susturdu ve sözü rakibine verdi. Seçim kampanyalarında her partiye eşit ve geniş bir özgürlük alanı tanındı. Üyesi olduğum Liberal Parti şehirlerin en işlek yerlerine mevcut başbakanı hedef alan billboard posterleri astırdı, hiçbirisi polis tarafından engellenmedi. Rakip parti taraftarları tarafından yırtılmadı. Hatta bu posterlerde mevcut başbakanı makyajlı host kılığında bile gösterdik ancak hiçbir karşı yaptırım ile karşılaşmadık. Aşağıda başbakanın karikatürünü kullandığımız birkaç örnek gösteriyorum. Sonuçta António Costa ezici bir üstünlükle yine kazandı. Hem muhaliflerin hem de kendi oy verenlerin gözünde daha da büyüdü. Demokrasi elinizdeki gücü kullanarak muhalifleri susturmak değil, tam tersine elinizdeki güce rağmen muhaliflerin sizi özgürce eleştirebilmesine tahammül etme olgunluğunu göstermektir. Özünde bu bir kendine güven ve kalite göstergesidir. Portekizli siyasetçilerin daha sonraki dönemlerde Dünya’nın en önemli siyasi örgütlerinde üst-düzey görev yapmasına pek şaşırmamak gerekir. UNESCO’dan NATO’ya birçok isim sayabilirim ancak mevcut Birleşmiş Milletler (UN) Başkanı’nın Portekiz’in eski başbakanlarından António Guterres olduğunu hatırlatmak yeterli olacaktır. PORTEKİZ’DE SEÇİME KATILIM ORANI DÜŞÜKTÜR, ÇÜNKÜ… Demokrasi demişken; Portekiz’de seçime katılım oranı %57 oldu. Türkiye’de ise bu oran son seçimlerde %86 idi. Türk demokrasisi adına bu elbette ki olumlu bir gelişmedir. Bu bağlamda Portekiz’den daha iyi bir konumda olduğumuzu kabul edebiliriz ancak demokrasinin sadece seçimden ibaret olmadığını da hatırlatmak gerekir. Demokraside seçim başlangıçtır, bir son değil. Demokrasiyi tamamlamak için seçim sonrasında diğer 3 erkin de (yasama, yargı, medya) kusursuz bir şekilde işlemesi ve yürütme erkini denetlemesi gerekir. Portekiz’de seçimlere katılım oranının düşük olmasının bir nedeni de budur. Çünkü Portekiz halkı seçilen kim olursa olsun, seçilenin çılgın bir projeye imza atamayacağını bilir. Bu arada meclise giren partilere baktığımızda Portekiz’de ciddi bir sol eğilim olduğunu fark etmişsinizdir. Türkiye’de ise uzun bir zamandır sağ tandanslı partilerin hüküm sürdüğü bir gerçek. Sağ veya sol ayrımı yapmayacağım. Benim için bunlar geçmişin anlamsız ayrımları. İnsanca yaşamanın koşulları ve gereklilikleri bellidir. Sadece ilginç bir not olarak belirtmemde fayda var. Geçtiğimiz 5 sene içerisinde Portekiz’den Altın Vize (5 senelik oturum kartı ve sonrasında vatandaşlığı başvurabilme hakkı) alabilmek için yaklaşık 450 Türk vatandaşı 500.000 Euro karşılığında Portekiz’den ev satın aldı. Bu durum güzel ülkemizden 225 Milyon Euro nakit paranın çıktığını gösterir. Meblağın büyüklüğünü tam kavramanız için 15 ile siz çarpın. İnsanların neden ve nereden, neye ve nereye kaçtığını göstermesi açısından önemli bir veri olabilir. Sabah olmak üzere; herkese günaydın!..
Editör: TE Bilisim