Perşembe, Nisan 18, 2024

Muhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor

Kılıçdaroğlu CHP’nin ve Millet İttifakı’nın lideri olmaya devam etmelidir. Seçimden önce bu kadar parçalı bir muhalefeti bir arada tutmak yönünde gösterdiği büyük başarıyı bundan sonra da gösterebilmelidir.  Kılıçdaroğlu’nun ve bütün muhalefetin önünde çok çetin sınavlar duruyor.

Seçime ne kadar adaletsiz koşullarda gittiğimizi düşününce hep aynı örnek canlanıyor gözlerimin önünde…

Gladyatör filmini hatırlıyor musunuz?

Maximus’la imparatorun düello yaptığı o son sahneyi?

Arenadan izleyenler için son derece adil bir kavgadır gördükleri.

İmparator büyük bir cesaret ve asalet göstererek, bir köle olan gladyatörle eşit şartlarda kılıç sallamayı kabul etmiştir.

Halbuki, Maximus arenanın altında aç ve susuz bekletilmiş, yukarı çıkarılmadan önce imparator tarafından bıçaklanmış, yara izi görünmesin diye dikkatli bir şekilde giydirilmiştir.

Akciğerine kadar saplanan bıçağa ve sürekli kan kaybetmesine rağmen Maximus imparatoru öldürmeyi başarır; ama kendisi de bu son mücadelesinin ardından düşüp ölür.

Türkiye’de her kim rejim karşısında bir seçime giriyorsa işte böyle dezavantajlı bir şekilde giriyor.

Görünüşte serbest ve adil bir yarış var.

Ama şartlar hiçbir şekilde adil değil. İktidar sonsuz ekonomik kaynaklardan, devasa bir medya imparatorluğundan, emrindeki bütün devlet bürokrasisinin gücünden yararlanıp, bir de üstüne, montaj kaset kullanmak dahil hiçbir bir propaganda sınırı tanımazken karşısındaki muhalefetin adayı, çıkacak televizyonu zar zor buluyor, ilanlarını bile astıramıyor.

Arenaya yorulmuş, bıçaklanmış olarak çıkıyor.

Koşulların böyle olacağını üç aşağı beş yukarı bildiğimiz için de 2001 ve 2002 yılları arasında yazdığım pek çok yazıda (https://twitter.com/orkece/status/1658079389169471489?t=587MUEaovowDAQbQn3pn-A&s=19) “Erdoğan’ın karşısına kim çıkarsa kazanacağı” yönündeki argümanların yanlış olduğunu; muhalefetin en güçlü adayla bu seçime girmesi gerektiğini söylemiştim. Kemal Kılıçdaroğlu’nun süreci yönetmesi ama aday olmaması gerektiğini yazmıştım.

Bu koşullarda bu seçimi ancak bir Maximus kazanabilirdi.

Ancak, en güçlü aday, bu kadar adil olmaktan uzak bir seçimde, bütün kan kayıplarına rağmen, ağır yaralı olarak bile olsa seçim zaferini getirebilirdi.

Şu anda elde ettiğimiz sonuç da kötünün en iyisidir.

Kılıçdaroğlu’nun elde ettiği başarıyı küçümsemek de mümkün değil.

Seçimden önce attığım bir tweet mesajında, mealen kazanmanın çok iyi olacağını ama kaybedilse bile aradaki fark ne kadar az olursa otoriter rejimin o kadar frenlenebileceğini söylemiştim.

İşte şimdi öyle bir durumdayız: Yine rejim kazandı, ama karşısında çok güçlü ve diri bir muhalefet var. Üstelik şunun şurasında bir yıldan kısa bir zaman zarfından tekrar seçime gideceğiz.

İşte bu güç ve irilik, rejim için en büyük rahatsızlık kaynağı. O yüzden şu anda sureti haktan görünen yandaş kalemlerin Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi gerektiğini söylediklerine tanık oluyoruz.

Kılıçdaroğlu istifa etmeli. CHP iç iktidar savaşlarıyla yorgun düşmeli. Şu andaki muhalefet bloku un ufak olup kolay lokmalara dönüşmeli…

İstanbul’a kayyum atanmaya çalışıldığında ne yapacaklar? Ekrem İmamoğlu’nun hukuk yoluyla siyasetin dışına itilmesi için son adımlar atıldığında tutumları ne olacak?

Bunların olmasını istiyorlar…

Türkiye’nin demokrasi ve hukuk devleti umudunu koruyabilmesi için bunların tam tersinin olması gerekiyor.

Kılıçdaroğlu CHP’nin ve millet ittifakının lideri olmaya devam etmelidir.

Seçimden önce bu kadar parçalı bir muhalefeti bir arada tutmak yönünde gösterdiği büyük başarıyı bundan sonra da gösterebilmelidir.

Kılıçdaroğlu’nun ve bütün muhalefetin önünde çok çetin sınavlar duruyor.

İstanbul’a kayyum atanmaya çalışıldığında ne yapacaklar?

Ekrem İmamoğlu’nun hukuk yoluyla siyasetin dışına itilmesi için son adımlar atıldığında tutumları ne olacak?

Muhalefet, demokrasiyi ve hukuku savunmak için, asla ötesine geçilemeyecek kırmızı çizgiler çekecek mi? Bunları güçlü bir şekilde savunacak mı?

Ne Muhalefet ne de Kılıçdaroğlu seçimi kaybetti.

Bu kadar adaletsiz bir yarışta elde edilen başarı hiçbir şekilde küçümsenemez.

Ve muhalefetin asıl sınavı da şimdi başlıyor.

İktidarın bir hızlanıp bir yavaşlayan, ama sürekli daha fazlasını almak için test edecek hamleleri karşısında, yanlarında duranları, ellerinde, avuçlarındakini vermemek için direnecekler mi, yoksa yılgınlığa kapılıp teslim mi olacaklar?

Türkiye demokrasisinin kaderini belirleyecek olan budur.

İktidar küçük bir farkla kazandı. Ama ülkenin yarısının da oyunu alamadı.

Bu saatten sonra hangi yarıya odaklanırsak elimizde de o kalacak!

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

2 Yorum

  1. Bana kalirsa bu rejimin bitmesi sizin birincil önceliğiniz değil.

    Bunuda anlıyorum.

    Mesela türk milliyetçiileri içinde birincil öncelik bu rejimin bitmesi değil.

    IHA / SIHA / PKK onlar için bu rejimin bitmesinden daha önemli.

    Sizin içinde kürt sorunu / ermeni sorunu gibi şeyler birincil öncelik.

    Kılıçdaroğlu giderse CHP’nin milliyetçileşmesini / atatürkçü çizgisine dönmesini istemiyorsunuz.

    Ama AKP zaten bu yüzden yenilemiyor.

    Bu rejmin bitmesi kimsenin “birincil önceliği” değil.

    Başarısızlık başarısızlıktır.

    Tonla engellemenin olacağını bilerek yola çıktı.

    Ne olacağını zannediyordu beyefendi?

    Nasıl bir rejimde yaşadığını bilmiyor muydu?

    Nasıl bir rejimde yaşadığını “yeni farkettiyse” kensisine “günaydın ama akşam oldu” demek lazım.

    Boş yere “bomboş bahanelere” falan sığınmasın kimse yemiyor “bu saçmalıkları”.

    Sorumluluk alıp istifa etsin.

    Koltuğa yapışmasın.

    Koskoca memlekette başkası mı yok ya?

    Ne bu koltuk sevdası?

    Yoksa belediyeleride kaybedecekler.

    Kılıçdaroğlu’nun lider olduğu bir CHP’yi desteklemektense gider AKP’ye oy atarım.

    Bunu AKP’nin herhangi bir politikasını benimsediğim için yapmam.

    Ama bu kadar salak yerine konmak insanı “çok fena halde öfkelendiriyor”.

    Kılıçdaroğlu’nun kalması benim gibi milyonlarca seçmeni kaybetmek demektir bende söylemesi.

  2. Suriyelilerin “vatandaşlığına” karşı değilim ama gerçek şu ki çoğu AKP’ye oy verecek.

    Erdoğan bir gece bir kararnameyle hepsini vatandaş yapsa ne olur?

    Kimse “gık” bile diyemez.

    Nasıl İstanbul Sözleşmesinden bir günde çıktıysa aynı şekilde bütün sığınmacıları bir günde vatandaş yapabilir.

    Zaten ekonomi düzelince ( AKP ekonomiyi düzeltemez diyenlere gülüp geçiyorum ) AKP’nin oyları gene %40’ların üstüne çıkar.

    Suriyelileride ekleyince AKP artık çok rahat tek başına %50’yi geçmeye başlar.

    Demografik yapı değişimi memleketin sosyolojisini “kalıcı bir şekilde değiştirir”.

    Ve AKP bu halk desteğini en az 40 – 50 yıl kaybetmez.

    AKP’nin uyguladığı yöntemleri uygulayan bir partiye karşı seçim kazanmak neredeyse imkansızdır.

    Üstelik küresel eğilimde AKP’den yana.

    Batı karşıtı blok Çin / Hindistan / Rusya / Brezilya / İran / Macaristan / Türkiye ……….. 10-20 sene sonra teknolojik & ekonomik olarak batıyı geçecek.

    AKP bu küresel dalganın üstünde ilerliyor.

    Erdoğan ölünce AKP biter de tamamen boş bir varsayım.

    AKP Erdoğan’dan sonra bitmez zira kendi kitlesini yaratmayı başardı.

    Toplumu istediği gibi dönüştürdü.

    Demografik yapı değişimi de buna eklenince AKP muhtemelen en az 40 sene daha iktidarda kalacak.

    AKP’yi muhalefet değil ancak kendi yapacağı “devasa bir hata” iktidardan indirir.

    Ama oda pek mümkün gözükmüyor zira AKP nerede durması gerektiğini bilen “akıllı bir parti”..

    Muhalefette muhtemelen azala azala marjinal bir azınlığa dönüşecek.

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI