Tüm bu gelişmeler bize, Erdoğan’ın tüm stratejisini seçimleri kazanmak üzerine kuruduğunu ve seçimleri kazanmanın tek hedefi olduğunu gösteriyor.Bu iki alanda, Erdoğan’ın stratejik hamlelerini izlemeye devam edeceğiz. Bir de, bir türlü kabullenemeyen ve gelecek seçimler için sorunlu görülen İstanbul meselesi var. İstanbul’da kar yağışı nedeniyle TEM’in ve yeni havaalanının kapanışı, insanların bir güne yakın sokaklarda mahsur kalmaları ve hayatın felç olması Hükümete ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a sorulması gereken sorularken, gündem ve suçlu İstanbul Belediye Başkanı’nın yediği yemeğe indirgeniyor. İstanbul Belediyesi üzerinde baskılar devam ederken ve Başkanı İmamoğlu sürekli eleştiriliyor. Dahası, Erdoğan’ın gündem belirleme hamlelerinin ve muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı kim olacak sorusunun hükümete yakın gazetelerde ve medya organlarında sürekli işlendiğini görüyoruz. Tüm bu gelişmeler bize, Erdoğan’ın tüm stratejisini seçimleri kazanmak üzerine kuruduğunu ve seçimleri kazanmanın tek hedefi olduğunu gösteriyor. Muhalefetin güçlenmesine ve canlanmasına rağmen, bu hedefe ulaşması da mümkün. Gerçek sonrası ve algı dünyasına Türkiye’yi ne kadar sokarsa, muhalefeti o kadar zayıflatacağını, böylece seçimleri kazanacağını biliyor. Kamuoyu yoklamalarında da, 20 Aralık’tan bugüne hanesine 2-3 puan artışın eklemiş olduğunu gösteriyor. MUHALEFET NE YAPMALI? Erdoğan’dan seçim kazanmaya dönük arka arkaya gelen hamlelerden muhalefetin ciddi ders alamsı gerektiğini düşünüyorum. Tüm enerjisini ve stratejisini seçimleri kazanmaya odaklayan Erdoğan’a karşı muhalefet hala Türkiye’nin nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine yoğunlaşmış duruma; seçimleri nasıl kazanacağı noktasında hala muğlaklık ve belirsizlik yaşıyor. Seçimleri kazanmaya kilitlenmiş Erdoğan’a karşı muhalefetin de seçimleri nasıl kazanacağını anlatması ve bunu yaparken de tutarlı ve ikna edici olması gerekiyor. Muhalefet erken seçim istiyor; bunda da haklı. Ama bu istek seçimlerin nasıl kazanılacağının ipuçlarını da taşımalıdır.
Vicdan, adalet, tutarlılık ve samimiyet, değişimin ve özlediğimiz Türkiye’nin anahtarıdır.Peki, muhalefet ne yapmalı? Birincisi, muhalefetin canlanmasını ve seçim kazanma olasılığının arttıran ittifak siyaseti içinde, muhalefetin hem aktörler, hem ilkeler, hem de stratejiler temelinde netlik kazanması gerekmektedir. Farklı partiler, siyasi ideolojiler ve kimlikler arasında ilkeler ve değerler temelinde yapılan “büyük siyasal ve toplumsal koalisyon” anlamına gelen Büyük Millet İttifakı çalışmalarını bitirmeli, isim ve içerik olarak son halini almalı ve toplumla tanışmalıdır; İkincisi, altı partinin yapmış olduğu “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çalışması toplumla artık paylaşılmalı ve gündeme taşınmalıdır. Benzer şekilde, “Ekonomi’de Reform” çalışması da hızla yapılmalı ve toplumla paylaşılmalıdır; Üçüncüsü, Büyük Millet İttifakı, Türkiye’yi yöneten ve ortak çalışan bir “Liderler Kabinesi” olarak hareket etmeli ve Cumhurbaşkanı Adayını belirlemelidir. Bu noktada, başta CHP Lideri Kılıçdaroğlu olmak üzere belli çekinceler olduğunu biliyorum. Fakat seçim sürecine girilmesi ve Erdoğan’ın her hamlesinin seçim kazanmak üzerine olması nedeniyle ve ittifakın bütünsellik ve tutarlılık kazanması için artık “Cumhurbaşkanı Adayı belli bir Liderler Kabinesi” gibi hareket etme zamanının geldiğini düşünüyorum. Dördüncüsü, ittifak içinde yer alan partilerin, özellikle ayrışma ve çatışma alanlarına çözüm arayışlarında, kendi görüşlerini, yaklaşımlarını, tercihlerini biraz geride tutup, Türkiye için iyi ve yararlı olanı ön plana çıkartmaları ve kimlikler değil, aksine değerler üzerinden ortak noktalarını belirlemeleri yararlı olacaktır. Bu, aynı zamanda, ittifak içinde gerek liderlerle kendi partileri arasında, gerekse de partiler arasında bütünsellik ve tutarlılık sağlayacaktır. Beşincisi, sevgili Sezen Aksu, kimliğiyle, vicdanıyla, toplumu en geniş anlamda kucaklayan söylem ve eylemleriyle ve o müthiş şarkılarıyla, besteleriyle, toplumun sevgisini kazanan değerli kişiliğiyle ve kendisine yapılan saldırıya karşı verdiği o güçlü ve tarihe geçen yanıtıyla sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’a geri adım arttırtmadı, muhalefete de önemli bir ders verdi. Vicdan, adalet, tutarlılık ve samimiyet, değişimin ve özlediğimiz Türkiye’nin anahtarıdır. Muhalefet, bu anahtarı almalı ve haksızlığa, ötekileştirmeye, sessizleştirmeye ve her türlü şiddete karşı mazlumun yanında durmalıdır. Bu, gerçek ötesi ve algılar Türkiye’sinden çıkış kapısının anahtarını da muhalefete verecektir.
Editör: TE Bilisim