Çarşamba, Nisan 24, 2024

Muhalefet partileri siyasetçilerine duyurulur

Son söyleyeceğimi ilk söyleyerek başlayayım; iktidarın ekonomiyi düzeltme kabiliyeti yok, yurt içinde ve dışında ekonomideki aktörleri ikna etmesi mümkün değil ve kötü gidişatı öteleyebilmesini sağlayacak kısa vadeli ekonomi politikası aracı dahi elinde kalmadı. Pandeminin yarattığı sağlık riskleri geri plana düşüyor ve bir sürpriz olmazsa dünya normalleşiyor. İşte tam da şimdi muhalefetin seçmenle sokakta doğrudan temas ederek oluşan enkazı anlatması ve yeni bir gelecek vadetmesi gerekiyor. Yani iktidar iktisadi olarak yolun en sonuna geldi, şimdi muhalefetin alternatif bir yolun başına şüpheci seçmeni taşıması gerekiyor.

Hızlı bir şekilde iktidarın iktisadi çaresizliğini özetleyelim. Hükumetin ısrarla kullandığı kamu bankaları ile kredi pompalama politikasının sonuna gelindi. Kredi büyümesi enflasyon ile büyümenin kabaca toplamına tekabül edecek düzeyde, yani %20 ve zorlanırsa yeniden döviz kuru atağı yaşanır. BDDK’nın sorunlu kredilerin raporlanmasına ilişkin düzenlemeleri sıkıntıları çözmüyor, sadece finans uzmanlarının dipnotlarda gerçek batık kredi oranı açıklananın 2 ve belki de 3 katı olabilir şerhiyle sonuçlanıyor. Kamu maliyesinde genişleme politikası kullanılamıyor çünkü hem vergi ile hem de TL cinsi borçlanma ile finansman sağlanamıyor. Dolaylı vergiler zirve noktasında ve merkezi yönetimin toplam borcunun %57’si döviz ve altın cinsi; kısacası genişleyici politikaların doğal sonucu döviz kuru artışı oluyor. TCMB’nin iyimser senaryoda faiz indirim alanı azami 300 baz puan ve ancak sonbaharda bu sürece başlayabiliyor. Erken gevşeme veya sert indirimler yeniden kur atağı ile sonuçlanabiliyor. Sermaye çıkışı ve yastık altına kaçış durdu ancak kısa vadeli dış borç 190 milyar dolar ile zirveyi buldu, üstelik hala cari açık sürüyor. TCMB swaplar hariç net döviz ve altın rezervi de eksi 48 milyar dolar.

Yeni swap anlaşmaları ABD ile olmadıkça pek anlamlı değil ki NATO zirvesinde kimisinin beklediği uzlaşmanın gerçekleşmemesiyle CAATSA yaptırımları ve Halkbank davası devam edeceği görüldü. Olası IMF anlaşmasına örtülü ABD vetosu da sürecek. AB ile yumuşama ve Doğu Akdeniz’in sakinleşmesi risk priminin geçtiğimiz yıla kıyasla daha düşük seyretmesini sağlasa da benzer ülkelere göre çok yukarıda olduğu gerçeğini değiştirmiyor. İç politik gerginliklerin kısa vadede düşme ihtimali yok, HDP il binasına yapılan saldırı tek seferlik hadise olmayabilir, yaşam tarzına müdahaleler toplumu germeye devam ediyor.

Özetle, ekonomi politikasındaki herhangi bir zorlama kur ve faiz ataklarıyla sonuçlanır; dış politikadaki ABD hariç ülkelerle ve bölgelerde yumuşama ABD’nin etki gücündeki finansman kaynaklarının akmasını sağlamıyor ve iç politikadaki kutuplaşma iktidarın bilinçli tercihi. Üstelik küresel piyasaların sakin seyrettiği ve para bolluğunun sürdüğü günlerdeki durum bu.

Cevaplamak istediğim soru şu; 2013’ten beri siyaset bilimcilerin ve politika analistlerinin bana ve meslektaşlarıma yönelttiği Erdoğan iktidarının elinde ekonomiyi döndürmeye ilişkin hiç mi araç kalmadı, yine beklenmedik bir yöntemle çıkış sağlayamazlar mı? Cevabı ise şu: ne içeride ve dışarda bir dönem daha ekonomiyi yönetebileceklerine dair inanç var ne de kısa vadeyi kurtarabilmek amacıyla kullanabilecekleri yatıştırıcı bir araç. Hepsi tükendi! Pragmatizm gereği dış politikada veya iç siyasette yeni bir açılım ise konunun uzmanlarınca çok düşük ihtimalli görülüyor. Yani bir çıkış ihtimali varsa onu ekonomide değil; iç ve dış politikadan beklemek gerekiyor. Örneğin ABD ile yapılacak bir swap anlaşması ABD ile ilişkilerden bağımsız değil; Kanal İstanbul finansmanının Çin’den sağlanabilmesi de haliyle bu ülkeyle ikili ilişkiler doğrultusunda yalnızca mümkün olabilir.

Öyleyse sıra siyaset dünyasının tüm bunları vatandaşlara anlatmasına geldi. Siyasetçilerin toplumda bir derece yer etmiş bizim gibi insanların geleneksel ve sosyal medyada yaptıkları bilgilendirmelerin ötesine geçmeleri, onlarla yüz yüze temas kurmaları, güvenlik endişelerine rağmen üstlerine düşen görevi sahada yerine getirmeleri gerekiyor. Birbirleriyle olan toplantılarda asgari müşterekte uzlaşmaları; Türk-Kürt, Alevi-Sünni, laik-dinci ve merkez-çevre gibi sürekli kaşınan fay hatlarına karşı birlikteliklerini koruyabilmeyi başarmaları olmazsa olmaz. Bir dönem daha sürmesi halinde geriye dönüşü hiçbir zaman gerçekleşmeyecek hak ve refah kayıplarına yol açabilecek bir iktidarın ülkeyi yönettiği açıkça belirtilmeli. Ayrıca temel hürriyetleri ve kalkınma politikalarını esas alan toplumun ciddiyet göstereceği bir iktidar alternatifini hem program hem de kadro şeklinde oluşturabilmeleri şart.

Özetle, ekonominin durumu daha önce ulaşılamayan veya ikna edilemeyen seçmenin kapıyı muhalefete açmasına ve onların söylemine dikkat vermesine ilk defa bu derece olanak sağlıyor. Bundan sonrası eşgüdüm içinde hareket eden, siyasi otoritenin saldırganlığına rağmen cesaretle öne atılan ve büyük sorunlarına rağmen Türkiye’yi yönetebileceğine gösteren bir muhalefete kalıyor. Vatandaşlaraysa ısrarla hak, adalet ve demokrasi (#Hadi) isteriz demek düşüyor.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

YAZARIN DİĞER YAZILARI