Son birkaç ay içerisinde Türkiye’nin savunma konularıyla ilgili alanlarda bir dizi önemli gelişme yaşandı. Bu değişiklikler ve önemli gelişmelerle ilgili kısır da olsa ortaya çıkan kamusal tartışmaya muhalefet partilerinin katılmaması ve katkı vermemesi dikkat çekiciydi. 

Amerika Birleşik Devletleri silahlı kuvvetlerinde bir süredir devam eden siyasal bir tartışma var. Cumhuriyetçi bir senatör, Tommy Tuberville, Senato’daki 250 üst düzey askeri atamayı bloke etme kararı aldı ve bu kararını sürdürüyor, atamalar gerçekleşemiyor. Senatörün bu kararının arkasında ise gayet politik bir neden var:

Alabama Senatörü Tuberville, ABD silahlı kuvvetlerinin Cumhuriyetçilerin yönetimde olduğu eyaletlerde uygulanan kürtaj yasakları nedeniyle kürtaj yaptıramayan kadın askerlerin veya asker eşlerinin başka eyaletlere kürtaj yaptırmak için gitmeleri durumunda yol masraflarının bütçeden karşılanmasına bir tepki olarak sürdürüyor tutumunu.

ABD’de yaşanan bu örnek, kendi içeriğinden ayrı olarak, güvenlik siyasetinin yürütmenin tasarruflarına terk edilmeyerek sürekli ve dikkatli bir yasama denetimi ve siyasal tartışmaya açık olması gerektiğini hatırlatıyor olmalı bize.

Nitekim Anayasamız da bunu öngörüyor ve Meclis’e bu anlamda muazzam bir anlam ve yetki atfediyor: Anayasa’ya göre TSK’nin başkomutanı TBMM, Cumhurbaşkanı başkomutanlığı TBMM adına temsil ediyor (Madde 104) ve Cumhurbaşkanı güvenlik politikaları konusunda Meclis’e karşı sorumlu (Madde 117).

Oysa siyasetin cari işleyişi böyle olmuyor.

Son birkaç ay içerisinde Türkiye’nin savunma konularıyla ilgili alanlarda bir dizi önemli gelişme yaşandı. Bu gelişmelerin büyük kısmını Millî Savunma Bakanlığının ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin personel kadrolarındaki, özellikle de tepe yönetimindeki değişiklikler oluşturuyordu.

Bu değişiklikler ve önemli gelişmelerle ilgili kısır da olsa ortaya çıkan kamusal tartışmaya muhalefet partilerinin katılmaması ve katkı vermemesi dikkat çekiciydi.

Peki nelerdi bu değişiklikler?

Öncelikle, seçimlerden sonra açıklanan yeni Cumhurbaşkanlığı kabinesinde Milli Savunma Bakanı olarak Hulusi Akar yoktu. Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile birlikte kabinenin en önemli, etkili ve bir yandan da en tartışmalı iki bakanından biri olan Hulusi Akar’ın yeni kabinede yer almamasını tercih etmişti. Dolayısıyla Türkiye’nin iç ve dış güvenlik aygıtlarının, TSK’nin, Jandarma ve Polis’in başındaki iki isim değişmişti.

Akar’ın yerine seçilen isim Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler olmuştu. Yaşar Güler’in yerine de asli görevi uhdesinde kalmak üzere Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Musa Avsever görevlendirilmişti.

İzleyen günlerde, artık milletvekili olan Hulusi Akar, Meclis’te Milli Savunma Komisyonu Başkanlığına seçildi.

Dün Cumhurbaşkanlığı kararı ile de Millî Savunma Bakanlığındaki genel müdürlük kadrolarına birçok yeni isim atandı. Bu, muhalefet partilerinin dikkatini çekmemiş olacak ki bu konuda da herhangi bir açıklama, olumlama, eleştiri, fikir vb. gelmedi.

İşte bu noktada muhalefet partilerinin bu gelişmeler hakkında kamusal tartışmaya bir biçimde katılan bir tutum takınması beklenirdi. Bu katılmanın mutlaka eleştirel olması da gerekmiyordu. Olumlayıcı da olabilirdi. Beklenen, muhalefet partilerinin en azından bu gelişmeleri izlediklerini, ilgilendiklerini, haberdar olduklarını, önemli bulduklarını gösteren bir tutumdu. Benim takip edebildiğim kadarıyla CHP başta olmak üzere, İYİ Parti, HDP, Deva ve Gelecek Partilerinden bu yönde bir katkı gelmedi.

Muhalefet partilerinin, Meclis’in işlevsizleştirilmesinden ve genel olarak bir siyasetsizlikten şikâyet etikleri bir momentte, bu yaşamsal önemdeki siyasal gelişme ve tartışmaya ilgisiz ve seyirci kalarak söz konusu işlevsizleştirme ve siyasetsizleştirmeye katkı sunmuş olmuyor muydu?

Gelişmeler bunlarla sınırlı kalmadı.

Ağustos başında toplanan Yüksek Askerî Şûra (YAŞ) kararları ile TSK’nin tepe yönetimi neredeyse tamamen değiştirildi.

Daha önce üç gün süren YAŞ toplantısı bu sene yaklaşık üç saatte tamamlandığında, Genelkurmay Başkanının, Kara ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının değiştiğini öğrendik. TSK tarihinde ilk kez, daha önce kuvvet komutanlığı görevinde bulunmamış bir ismin, 2‘nci Ordu Komutanı Orgeneral Metin Gürak Genelkurmay Başkanı olmuştu.

Dün yapılan kamu üst düzey yöneticilerinin atanmasına yönelik Cumhurbaşkanlığı kararı ile de Millî Savunma Bakanlığındaki genel müdürlük kadrolarına birçok yeni isim atandı.

Yukarıdaki gelişmelere eklenen bu gelişmeler de muhalefet partilerinin dikkatini çekmemiş olacak ki bu konuda da herhangi bir açıklama, olumlama, eleştiri, fikir vb. gelmedi.

O zaman tekrar sormamız gerekiyor:

Muhalefet partilerinin, Meclis’in işlevsizleştirilmesinden ve genel olarak bir siyasetsizlikten şikâyet etikleri bir momentte, bu siyasal gelişme ve tartışmalara ilgisiz ve seyirci kalarak söz konusu işlevsizleştirme ve siyasetsizleşmeye katkı sunmuş olmuyor mu?