Sanırım son günlerde en çok muhatap olduğum sorulardan biri de “Muhalefet neden kaybetti?” sorusuydu. Bunun muhasebesini yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Ancak henüz bazı kişiler bu muhasebeyi yapmamakta direniyor. Hem 14 Mayıs seçimlerinde hem de 28 Mayıs seçimlerinde muhalefet seçimleri kaybetti ve kabullendi. Mücadelemiz devam ediyor ve önümüzdeki maçlara bakalım mesajlarını vermeye devam ediyor. Keşke bu kadar kolay olsa…
Keşke sırça köşklerde yaşayanlar mücadele etmenin ne kadar zor olduğunu anlayabilse, önümüzdeki maçlara bakmak için toplumun inancı, enerjisi var mı diye sorabilse… Bunun üzerine çok şey yazabiliriz, ancak şimdilik başka bir yazımızın konusu olsun. Muhalefet neden kaybetti sorusuna eğilelim.
Bütün seçim kampanyasını vatan, hizmet ve gelecek üzerine kurgulayan Erdoğan karşısında muhalefet ekonomik kriz ve Suriyelileri göndermek üzerine kurguladığı kampanya ile başarısız oldu. Daha doğrusu bu kampanya ile başarılı olacağını düşündü hep. Oysa 21 yıllık iktidarın yarattığı ve bazı şeylere alıştırdığı, inandırdığı bir toplum olduğunu unuttular. 21 yıllık bir alışkanlığın 3-5 aylık agresif bir seçim kampanyası ile olmayacağını defalarca ifade etmeye çalıştık.
Altılı Masa kurulduğu günden itibaren hatalar, krizler, ayrılıklar gibi birçok şeyle uğraştı. En başta konuşulması gerekenleri sonra konuştu. Umut bekleyen, kararsız olan insanlara güven veremedi, ikna edemedi maalesef. Oysa iktidarın yıllarca algılarla “inandırdığı” bir kitleyi “ikna” etmek kolay değildi.
14 Mayıs karşımıza çıkan tablo herkeste şok etkisi yarattı, umutlar azaldı, motivasyonlar düştü. Oysa muhalefet hâlâ umutluydu, zira 21 yıllık AKP iktidarının yorgun, bitkin, tükenmiş olduğuna inanıyordu. Buna ek olarak yaşanan ekonomik kriz, mülteciler, deprem ve beraberinde yaşanan yönetimsel krizler muhalefetin umudunu yaşatan en güçlü argümanlarıydı. Bütün bu verilere bakıldığında, insan bu iktidarın düşeceğini falan düşünüyor doğal olarak. Ancak siyaset arenasında matematiksel formüller, anketler, bilimsel analizler bazen yanıltıcı olabiliyor.
Muhalefet ve ülkemiz her yönüyle tarihi bir fırsatı kaçırdı. Sürüklendiğimiz bu belirsizlik ortamında yaşam serüvenimiz bizleri nereye götürecek göreceğiz. Ancak önümüzdeki hem ekonomik hem demokratik açıdan zor bir dönem bizi bekliyor.
Nitekim, AKP ve Erdoğan seçmeni çok iyi tanıdığı için onları ikna etmeyi başardı, ortaya çıkan krizleri de fırsata çevirmeyi becerdi. Elbette güç kaybetti, elbette oy oranları düştü ancak toplumun önemli bir kısmı da iktidarın ve Erdoğan’ın söylemlerini kabul etti, ona inandı.
Özellikle adaylık tartışmaları Altılı Masa’ya ciddi zaman kaybettirdi. İnsanlar aylarca aday bekledi. Bu durum beraberinde inandırıcılık sorununu da getirdi ve Masa inandırıcılığını kaybetti. Bununla beraber HDP ve Kürtlerden alacağı destek konusunda hem süreci yönetemedi hem doğru anlatamadı hem de sağlam bir duruş ortaya koyamadı. Bir dediği bir dediklerini ne yazık ki tutmadı…
Muhalefetin sürekli yeniliyor olduğu algısı da seçmende olumlu davranış değişikliğine neden olmadı. Yani muhalefetin kaybetmesi seçmen için normaldi, partiler için şaşırtıcıydı.
Ama muhalefet en çok ekonomik koşulların ortaya çıkardığı krize güvendi. Elbette ekonomik kriz Erdoğan’a ciddi bir puan kaybettirdi, ancak bu muhalefet için yeterli olmayacaktı.
İktidar kanadının son aylarda ortaya çıkardığı suni adımlar küçümsenecek gibi değildi. Örneğin asgari ücretin artırılması, EYT sorununun çözümü ve etkinleştirilmesi, yaşlılara verilen aylıklardaki artış, farklı alanlarda verilen hibe ve teşvikler seçmeni ve bazı esnaf gruplarını rahatlatan ve Erdoğan’a yönlendiren adımlardı.
Burada özellikle muhalefetin ekonomiden büyük beklenti içinde olmasını büyükşehirlerde aldığı izlenimlere bağlıyorum. Zira büyükşehirde insanlar ekonomik sıkıntılar çekiyorlar, yaşam standartları oldukça düştü. Ancak büyükşehirlerde olduğu gibi ekonomik kriz Anadolu’da derin bir biçimde hissedilmedi. Zira Anadolu hâlâ büyükşehirlere göre daha ucuz, yaşamın daha kolay idame edileceği bir alandı.
Muhalefetin en büyük yanılgılarından biri de sosyal medyadaki yankı odalarına aşırı biçimde değer atfetmesiydi. Bunu PolitikYol’da defalarca yazdım. Tiktok ve Twitter siyaseti ile insanlara ulaşmanın mümkün olmayacağını, reel politikanın hâlâ sıcak ilişkilerle ilerlediğini anlatmaya gayret ettik. Muhalefet Twitter’da kampanya yürütmeye çalışırken, iktidar Facebook’ta terörle bir arada olanlara destek verme şeklinde bir propaganda yapıyordu.
Ortaya konan bütçeler belli. İktidar Facebook’ta tam 9 milyon TL harcamış ve her ildeki şehitlerin fotoğrafları ile reklamlar vermiş. Ve tam 1623 içerik üretilmiş. Muhalefet tarafında ise içerik sayısı 96 ve harcanan bütçe sadece 503 bin TL. sadece bu veriye baktığımızda bile muhalefetin seçim kampanyasına bakışı hakkında ne kadar isteksiz olduğu anlaşılabilir.
Son tahlilde muhalefet ve ülkemiz her yönüyle tarihi bir fırsatı kaçırdı. Sürüklendiğimiz bu belirsizlik ortamında yaşam serüvenimiz bizleri nereye götürecek göreceğiz. Ancak önümüzdeki hem ekonomik hem demokratik açıdan zor bir dönem bizi bekliyor. Ülkece dayanışma içinde olmamız ve ortaklıklarımızı genişletmemiz tek çıkar yol.