Cuma, Mart 29, 2024

Muhalefet: liderlik, birlik, güven

Altılı masadan çıkan, ‘uzlaşmacı, milletin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday” düşüncesi doğru ve gerekli ama seçim kazanmak için yeterli değil.

Macaristan, Sırbistan, Slovenya ve Fransa’da seçimler yapıldı.

Kasımda baskın seçim ya da en geç bir yıl sonra yapılacak Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimleri nedeniyle, içerdeki gelişmelerle birlikte bu ülkelerdeki seçimleri de dikkatle izliyoruz.

Dahası, 2024 yılında da belediye seçimlerini yapacağız.

2019 yılındaki seçimlerde, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, İzmir ve diğer önemli ve kilit kentlerin çoğunu muhalefetin kazanması nedeniyle, 2024 Yerel Yönetim Seçimleri de çok önemli.

Önümüzdeki iki yılda, üç kritik, tarihi nitelikte ve ülkemizin geleceğini belirleyecek seçimleri yaşayacağız.

Tüm ciddi araştırmaların gösterdiği gibi, iktidar ve muhalefet son dönemde birbirlerine çok yakın oy oranlarındalar.

Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı’nın Parlamento Seçimleri için oy oranları birbirlerine çok yakın.

Cumhur İttifakının adayı Erdoğan’ın rakibi ya da rakipleri belli değil ama Cumhurbaşkanlığı Seçimlerini kazanması da garanti değil.

Bir tarafta tüm dengeleri değiştiren Rusya’nın Ukrayna işgali ve “savaş”; diğer tarafta, ekonomik kriz, hayat pahalılığı, işsizlik ve başta gıda olmak üzere temel ihtiyaçlar sorunu.

Savaş Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın oylarını biraz artırıyor; hayat pahalılığı ve işsizlikse artan oyları azaltıyor.

İktidar ile muhalefet son birkaç aydır kafa kafaya gelmiş durumda.

Bu da, hem iktidar hem de muhalefet açısından, üç seçimi de kazanmayı ya da kaybetmeyi; bazılarını kazanırken diğerlerini kaybetmeyi eş zamanlı olarak mümkün kılıyor.

Seçim aritmetiği kadar, belki daha önemli olarak, “strateji, vizyon, söylem ve taktik” ve bu bağlamda doğru hamleleri yapmak ve doğru kararları almak seçim kazanmanın anahtarı oluyor.

ÜÇ KRİTİK SORU

Bu saptamalardan sonra, gerek son dönemde yaşanan Avrupa’da yapılan seçimleri, gerekse de Türkiye’de iktidarın ve muhalefetin siyasi hamlelerini analiz ettiğimiz zaman, özellikle muhalefetin seçimleri kazanması için kritik önemde üç sorunun ortaya çıktığını söyleyebiliriz:

Birincisi, ortak aday lider midir?

İkincisi, beraberlik birlik midir?

Üçüncüsü, sistem değişimi toplumun desteği ve güveni için yeterli midir?

Muhalefetin özellikle Macaristan ve Fransa seçimlerinden alacağı ders, bu üç sorunun da yanıtının “Hayır” olmasıdır.

Birinci olarak: doğru, altı partinin ortak adayı olmak çok önemli; tek partinin adayı olmaktan çok daha büyük bir destek ortaya çıkacak, bu da doğru ama aday lider demek değil.

Altılı masadan çıkan, ‘uzlaşmacı, milletin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday” düşüncesi doğru ve gerekli ama seçim kazanmak için yeterli değil; eğer bu adayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı liderlik vasfı ve algısı yoksa.

Macaristan’da, ortak adayın liderlik niteliği olmaması lider olan Orban’a avantaj sağladı. Fransa’da Macron’un liderlik vasfının zayıf olması, La Pen’in oylarının artmasın da önemli rol oynadı.

Sistem değişimi kadar önemli olan, giderek mutsuzlaşan, adalete güvenmeyen, hayat pahalılığı içinde ezilen, güvencesiz ve kaygılı toplumun güvencesi olabilmek.

Aday’ın, ortak aday olmaktan gelen gücü kadar, belki daha da önemli olarak liderlik vasfının ve algısının da olması gerekiyor.

İkinci olarak, Millet İttifakı’nın altı partisinin beraberliği ve bu beraberliğin devamı temelinde siyasi irade göstermeleri çok önemli ama eğer beraberlik birlik olmaya dönüşmez ise seçim kazanmak için yeterli olmayabilir.

Beraber olmak birlik olmak değil.

Macaristan seçimlerinden sonra, kaybetmenin temel nedeni olarak, “altı partinin beraber olmalarını birlik olmaya dönüştürememeleri” gösterildi.

Millet İttifakı içinde altı parti beraber hareket ediyorlar ama hala birlikte değiller.

Üçüncü olarak: güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek Türkiye’nin geleceği için çok önemli ve değerli, ama seçim kazanmak için yeterli değil.

Sistem değişimi kadar önemli olan, giderek mutsuzlaşan, adalete güvenmeyen, hayat pahalılığı içinde ezilen, güvencesiz ve kaygılı toplumun güvencesi olabilmek.

Savaştan ekonomiye, küresel ısınmadan şiddete kadar geniş bir alanda güvencesizlerin güvencesi olmak, Türkiye’yi güvenli bir ülke yapma iddiası taşımak; kaygıları ve korkuları yenen bir lider ve yönetim olmak ve bu algıyı toplumda yaygınlaştırmak; toplumun güvenini ve desteğini kazanmak sistem değişikliği kadar önemli.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI