Cuma, Nisan 19, 2024

Mithat Paşa’dan Kaftancıoğlu’na “Feme cinayetleri”

Emekli hakim ve hukukçu Orhan Gazi Ertekin geçmişten bugüne bir siyasi rakibi alaşağı etmek için yürütülen davalara ve Alman ortaçağından gelen bir yargısız infaz türüne verilen bir adı Fame cinayetlerini yazdı.

Türkiye yargısı Canan Kaftancıoğlu yargılaması ile siciline yeni bir “feme cinayeti” vakası daha eklemiş oldu. Başından sonuna kadar siyasi takvime göre işleyen ve amaç ve sonuçları itibariyle iktidarın siyasi hedef ve çıkarlarına göre ilerleyen yargılama süreci bir siyasi muhalif nasıl tasfiye edilir sorusuna verilen ucuz ve çok bildik oyunlardan ibaret ne yazık ki?

TRAJİ-KOMİK YARGI OYUNLARI

CHP İstanbul il başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bir dizi suçtan yargılanması ve mahkumiyeti süreci Türkiye yargısı ve yargıçları üzerine hafızalara yerleşmiş bütün o kötü hatıraları ucuz bir gösteri halinde önümüze koyuyor. Mithat Paşa, Aydın valisi iken beş yıl önceki bir cinayetin sanığı olarak hatırlanmış ve gözaltına alınmıştı birdenbire.

Tabii ki herkes bu davanın arkasında Abdülhamit’in siyasi korkusunun yattığını biliyordu. Daha yakın zamanların Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ da iki yıl önce olan bir olayın (andıç) sanığı olarak keşfedilmişti aniden.  Bu şekilde bir” sanık imalatı”nın Gülenciler ile geleneksel ordu güçleri arasındaki güç savaşının bir parçası olduğunu da yine biliyordu herkes. Peki Kaftancıoğlu’nun suçlarının 5 yıl sonra birdenbire keşfedilmesine ne demeli? “İmalat”ın yargı ile değil Türkiye’nin iktidar merkezindeki bir siyasi grubun çıkarları ile alakalı olduğunu uzun uzun düşünmemize gerek var mı?

Takvimin bu kadar açık biçimde siyasi bir muhalifi hedef gözetmesi akla hemen Feme cinayetlerini getiriyor. Feme cinayeti, daha önceki bazı yazılarımızda da ortaya koyduğumuz üzere bir siyasi rakibi alaşağı etmek için yürütülen davalara verilen bir isimdir ve Alman ortaçağından gelen bir yargısız infaz türüne verilen bir addır. Bugün dahi Alman siyasi kültüründe siyasi yargılamaları mahkûm etmek için kullanılmaya devam edilmektedir.

Belli ki Türkiye siyaseti ve yargısının toplumsal ve siyasal hayatımızı bir “tertip” alanı olarak gördüğüne dair yeni bir örnek daha eklenmiş oldu. Verildiği anda “ölü” kararlardır. Fakat, uygulayanlar bütün bir tarihsel utancı bugünden üstlendiklerinin farkında değildirler. Hepsi bu…

SİYASİ HEDEFLER VE YARGI

Bir başka yandan bakıldığında da aynı sonuçlara ulaşabiliriz: Kaftancıoğlu’nun ilk ve ikinci derece mahkemelerinde her bir atılı suçtan cezalandırılması yoluna gidilirken Yargıtay kararı iki ayrı suçtan bozma yolunu tercih etmiş, buna karşılık açık bir hukuki ihlâli olan Cumhurbaşkanına hakarette üst hal ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasına hiçbir müdahalede bulunmamıştır. Belli ki Kaftancıoğlu’nun siyasi yasaklılığına, böylece siyasi faaliyetten ve görev alanından uzaklaştırılmasına odaklanılmış bir yargılama süreci var ortada.

Neden mi böyle söylüyoruz? Çok açık. Çünkü Cumhurbaşkanına hakaret iddialarına dair yargılamalarda üst hadden ceza verilmesini ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirecek hiçbir maddi ve hukuki gerekçe ortada yok. Nitekim İHAM’ın kararları göz önüne alındığında “hırsız Tayyip” sözü bir hakaret sayılamaz.

Kaldı ki Türkiye’deki ilk derece mahkeme kararlarında da buna ilişkin beraat hükümlerine rastlanılmaktadır. Mesele bu kadarıyla kalsa iyi. Sorunun aynı zamanda sadece hukuki değil ahlaki ve etik olduğuna dair başka örnekler de verebilirim. Böyle bir suç iddiasına dayalı olarak herhangi bir Avrupa mahkemesine sanığın savunmasının alınması için istinabe evrakı gönderdiğinizde size o ülkenin cevabı açıkça “ülkemizde böyle bir eylem suç sayılmayacağından… evrakınız iade edilmiştir…” şeklinde olmaktadır. Nitekim İsviçre’ye yazılan bir talimat evrakına böyle bir cevap verilmiş ve Türkiye bir başka mahkemeden adli yardım beklerken etik ve ahlaki bir kınamaya bile uğramıştır.

Belli ki Türkiye siyaseti ve yargısının toplumsal ve siyasal hayatımızı bir “tertip” alanı olarak gördüğüne dair yeni bir örnek daha eklenmiş oldu. Fakat bu aynı zamanda şunu da açıkça gösteriyor ki bu tür kararlar bugünden yarına yaşayabilecek kararlar değil. Daha verildiği anda “ölü” kararlardır. Fakat, uygulayanlar bütün bir tarihsel utancı bugünden üstlendiklerinin farkında değildirler. Hepsi bu…

Nihayetinde Kaftancıoğlu’na geçmiş olsun diyecek bir durum yok. İktidar güçleri ve yargıya denilebilecek bir sözdür bu sadece…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI