Mimarlık eserlerinde fikri haklar koruması; kent hakkıyla, doğal yaşam hakkıyla, anayasal haklarla beraber bir zihniyet, anlayış, kavrayış ortaya koyar.

Geçen hafta akademik temelli “Mimarlık ve Hukuk” sohbetimizde mimarlığın İmar Hukuku ile ilgili olduğu kadar Fikri Mülkiyet Hukuku ile de sıkı bağını konuştuk. Bu bağın içeriğinde mimarın hakları, mimari eserlere ilişkin projelerin ve yapıların hukuki koruma altındaki eser olup olmadığı ile birlikte esinlenme / intihal meselesi de bulunuyordu.

Fransız Mimarlık Yasasının ilk maddesi der ki: “Mimarlık, kültürün bir ifadesidir.” Mimarinin ve hukukun bütünleştiği yönetim anlayışı; mimarlıkta fikri hakların yasaya göre anlaşılmasına, korunmasına, uygulanmasına koşut gelişir. Le Corbusier referansı, evrenselde her ülke için geçerli: “Doğayla yapıları bağlayan uyumdur vatanımızı oluşturan.”[1] İşte bu olması gereken uyum bahsinde; toplumsal ve hukuksal ilişkiler yönünde yasalar, prensipler ve haklar bulunmaktadır. Tarihsel bir okumaya zemin için belirteyim, mimari eserler, fikri eserleri koruma altına alan 1886 tarihli Bern Sözleşmesinde yer almamışlardı. İlk kez, aynı sözleşmede 1908’de yapılan değişiklikle koruma altına alındılar. MİMARLIK PROJELERİ, YAPILARI VE FİKRİ MÜLKİYET Bir mimari yapının, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu korumasından  yararlanabilmesi için “eser” kabul edilmesi, “eser” kabul edilmesi için de sahibinin hususiyetini taşıması gerekmektedir. Bu koşullar; sahibinin hususiyetini taşıma, Yargıtay kararlarında da altı çizildiği gibi bağımsız bir emek ve çalışma unsurunun varlığı” ve FSEK’te öngörülen eser türlerinden birine dahil olmadır.[2]

Mimari eser kavramı FSEK’te iki maddede değerlendiriliyor:

1- İlim ve Edebiyat eserleri başlığı altında, FSEK m 2/3’te yer alan Mimari Yapının Plan ve Projeleri (plan, avan proje, kesin proje, uygulama ve detay projeler)

2- Güzel Sanat Eserleri başlığı altında, FSEK m.4’te estetik değere sahip olan “mimarlık eserleri” yani yapılar.

Hemen belirteyim, FSEK m. 2. maddede yer alan mimari krokiler, planlar, maketler ayrıca estetik nitelik de taşıyorsa durum nedir? O zaman, hem ilim ve edebiyat eseri, hem de güzel sanat eseri olarak korunurlar.

FSEK m.4/3’te yer alan mimari eserler, FSEK m. 2/3’te bulunan ilim ve edebiyat eserleri arasında sayılan mimari tasarım plan ve projelerden farklıdır. İlim ve edebiyat eserleri altında tasarım, plan ve projelerin çizimleri korunurken ikinci grupta estetik değeri olmak şartıyla yapının özellikle kendisi korunur. Eser olma vasfı, mimarın hususiyetini taşımanın yanında FSEK 4.3’te düzenlendiği üzere estetik değere sahip olmaya bağlıdır.

Mimarın, eser sahibi olarak mali ve manevi hakları mevcuttur. Manevi haklar, kanuna yazıldığı başlıklarıyla şöyle ele alınmıştır: 1) Eseri umuma arz yetkisi 2) Adın belirtilmesi yetkisi 3) Eserde değişiklik yapılmasını önleme yetkisi 4) Eserin aslına varma yetkisi. Mimarın mali hakları ise; işleme, çoğaltma, yayma, temsil, yayın ve umuma iletim hakkı ile pay alma hakkıdır.

Tüm bu hakların birbiriyle yakın alakası nedeniyle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin Eser sahibinin mali ve manevi hakları birbirine bağlı olup, mali haklar- da daima manevi bir yön mevcuttur. Her iki grup hak birbirini tamamlar,” yönündeki hükmü özellikle mali ve manevi tazminat davaları açısından belirleyicidir, hakkaniyet odaklı bir düşünme biçimi içerir.

Projelerin korunuyor olması ve bu yönde hak arama saiki kıymetlidir, zira uygulamada mimarın mali haklarından özellikle çoğaltma ve işleme hakkının korunmasının büyük önem arz ettiğini görüyoruz. Bir yapının planlanmasına, tasarlanmasına ve inşasına ilişkin çalışmaların tamamı fikri ürün olarak kabul edilmekte ve kanunda yazılı şartların yerine gelmesiyle eser koruması hasıl olmaktadır.

Güneydoğu depremi sonrası 300.000 yıkık bina olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ülkenin altyapısı meselesinde, kentsel dönüşümden mimarlık projelerinin, eserlerinin korunmasına dek bütünsel bir hak yaklaşımının hakim olmasının ve bu anlayışın anlatılmasının, açıklanmasının, sağlanmasının önemi açıktır.
Bu nedenlerle, FSEK m. 16/1 gereğince mimarlık projelerinde ve eserlerinde eser sahibinin izni olmadıkça değiştirilemeyeceğine dikkat çekmekte fayda var. Hakların dengelenmesi ilkesine göre, değiştirme yetki sınırının “kullanım hakkı bakımından zaruri ölçü” kriteriyle biçimleneceğini söyleyebiliriz. Her halükarda eser sahibi mimar, mali ve manevi haklarının ihlali halinde şartları varsa Tespit Davası ve/veya Tecavüzün Refi’i Davası, Tecavüzün Men’i Davası açabilir, ceza kovuşturması için şikayette bulunabilir. Öte yandan, mimarlığın ilerleme sürecinde esinlenmenin ötesinde intihal olarak nitelendirilebilecek suçlar modern dünyada hasıl olmuştur. Bağımsız bir eserden söz edilemeyecek derecede alıntı ya da benzerlik varsa yolsuz iktibas söz konusudur ve böylelikle varılan yol da bir suçtur: İntihal.

İntihal, başkasının eserini kendisininmiş gibi gösterme eylemi olarak tanımlanır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun temelini hazırlayan Hirsch “Bir başkasının eserini, kendi adına neşretmek Telif Hakları Kanunun 30. maddesi gereğince, cezayı mucip bir intihaldir,” der. Yakın gelecekte de mimarlık projeleri ve eserlerinde zorunlu ve faydalı oranı, kanuni istisnaları, iktibas koşullarını ve intihali ele almayı sürdüreceğiz.

MİMARLIK, MEDENİYET, HUKUK BİRLİĞİ Memleketimizde doğayla uyum zorunluluğunu ısrarla vurguladığımız günlerin manası içinde, mimarlıkta fikri hakların medeni tutumla alakası besbellidir. Mimarlık eserlerinde fikri haklar koruması; kent hakkıyla, doğal yaşam hakkıyla, anayasal haklarla beraber bir zihniyet, anlayış, kavrayış ortaya koyar. Bireysel bilinçten toplumsal olgular gerçeğine, mimarlık ve fikri hak korumasının ifade birliği çağdaş kent anlayışının olduğu gibi çağdaş tutumun da göstergesidir. Mimarlık ve Fikri Mülkiyet Hukuku birliğinde esas konu; kararların dayandığı hukuksal kriterlerin insanlık tarihine atfedilecek bir hak ilkesi içermesi gereğidir.

Güneydoğu depremi sonrası 300.000 yıkık bina olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ülkenin altyapısı meselesinde, kentsel dönüşümden mimarlık projelerinin, eserlerinin korunmasına dek bütünsel bir hak yaklaşımının hakim olmasının ve bu anlayışın anlatılmasının, açıklanmasının, sağlanmasının önemi açıktır. Bu sebeple, “Mimarlık ve Fikri Mülkiyet Hukuku” ilişkisini, korumasını, tabiatını daha da çok konuşacağız.

---

[1] Le Corbusier, “Mimarlık Öğrencileriyle Söyleşiler”, YKY, çev Samih Rifat, 2015,  s: 42 [2] Pınar Sönmez, “Aşk, Yaratıcılık ve Yasa”, Alfa Yay, 2019