Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi her yıl daralıyor. Öğretmen açığını ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalışan bakanlık okulların temizliğini taşeron şirketlerden satın alıyor. Yine okulların kantini ihale usulüyle satılırken öğrencilere ücretsiz beslenme sağlanmıyor. Zamanın liberallerinin Devlet kumaş üretir mi diye ekonomide devletin rolünü küçümsedikleri dalga geçtikleri dönemden geldiğimiz bu döneme bir bakalım. En temel ihtiyaçları para karşılığında satın alınan, sağlık hizmetlerinden faydalanmak için devletin sigortası olmayanlardan aldığı aylık ücretin yanı sıra, kimi ilaçları SGK karşılamadığı için ya para ile satın alıyorsun ya da ek ücret ödüyorsun. Yine devlet hastaneleri birçok hizmeti dışardan satın alıyor. Yine kimi ameliyatlarda resmi olamayan bıçak parası alındığı da biliniyor. Yine kimi ameliyatlarda araç gereç yetersizliği nedeniyle üniversite hastanelerine ya da özel hastanelere yönlendirmeler de oluyor. Milyonlarca yoksulun parası ile sağlık hizmeti satın alması yadırganmazken, bakanlığın ücretsiz sağlık hizmeti için merkezi bütçeden pay ayırması şaşılacak bir durummuş gibi anlatılıyor. Yoksulluk en temel ihtiyaçlara ulaşamamak olarak tanımlanabilir. Yoksulluk ile mücadele merkezi bütçenin temel ihtiyaçları karşılanması için kullanılmasıyla çözüme kavuşturulabilir. Şu anki bütçede kamu çalışanları, emekliler, engelliler, çocuklar için göstermelik haklar dışında bir gelişme söz konusu değil. Çocuk işçiliği ile bu şartlarda mücadele sosyal sorumluluk projeleri hariç mümkün değil. Okulların açılmasına az bir zaman kala milyonlarca çocuk ya tarlada ya da küçük atölyelerde çalışmaya devam ediyor. Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi her yıl daralıyor. Öğretmen açığını ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalışan bakanlık okulların temizliğini taşeron şirketlerden satın alıyor. Yine okulların kantini ihale usulüyle satılırken öğrencilere ücretsiz beslenme sağlanmıyor. Kayıt parası adı altında velilerden alınan ücretler, kırtasiye ve giyim masrafları öğrenci olması gereken milyonları bulan çocukları iş yerinde kalmasına neden oluyor. “Millî Eğitim Bakanlığı 2023 yılı bütçesinin 435.351.082.000 TL olarak belirlendiğini aktaran CHP Genel başkan yardımcısı Karabıyık’ın belirttiği gibi: "2002 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYH) oranı yüzde 2.24 iken 2023 yılında bu oran sadece yüzde 2,3 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca Merkezi bütçe yatırım ödeneğinden MEB yatırımlarına 2002 yılında ayrılan pay yüzde 22,34 iken bu oran 2023 yılında yüzde 12,65 olarak gerçekleşmiştir. Ayrıca MEB bütçesinden yatırımlara ayrılan pay 2002 yılında yüzde 17,18 iken, 2023 yılında bu oran yüzde 9,17ye gerilemiştir. Rakamlarla oynayarak toplumu yanıltmak doğru olmamıştır."
Gelecek kaygısı kapitalizmin yarattığı ve çözemeyeceği bir sorundur. Eğitim alabilmek için çalışan çocukların ve gençlerin olduğu bir ekonomik model savunusu yoksulluk savunuculuğudur.
Şu an uygulanan ekonomik programın yoksulluğu artırdığı ve derinleştirdiğine tanık oluyoruz. Döviz kurunun bastırılması için faiz artırımı enflasyonun yükselmesine neden olurken, 2023 bütçesi sermaye sınıfının istediği her desteği şartsız alacağı bir bütçedir. Bu ekonomi politikası Mehmet Şimşek ile Merkez bankası başkanı Gaye Erkan ikilisine özgü değil AKP hükümetinin 22 yıllık özetidir. Muhalefetin bu programı uygulamadaki verdiği sözlerin kabul görmemesi nedeniyle AKP bir kez daha seçimleri kazanmıştır. Çocukları işyerlerinden okula döndürecek ekonomi politikası şu an meclisteki partilerin hiçbirisinde bulunmuyor. Devletin en temel ihtiyaçları ücretsiz karşılayacağı bakanlıkların bütçesi merkezi olarak yeniden belirlenmeli. Sosyal demokrat bir ekonomik model bunun için yeterli değil. Devletçi planlı ekonomik model bunu geçmişte başardı. Bugün uygulanan kimi örnekler de mevcut. Kuzey Kore, Küba temel ihtiyaçların ücretsiz olduğu ülkeler. Bu ülke halklarının yoksul olduğu iddiası gerçek dışıdır. Çünkü temel ihtiyaçlarını karşılayabildikleri gibi yönetimde söz sahibidirler. Son dönemde özellikle kapitalist ülkelerde gençlerin büyük bir bölümün de psikolojik bir rahatsızlık olan anksiyete bozukluğu artarak devam ediyor. Gelecek kaygısı kapitalizmin yarattığı ve çözemeyeceği bir sorundur. Eğitim alabilmek için çalışan çocukların ve gençlerin olduğu bir ekonomik model savunusu yoksulluk savunuculuğudur. Aktivistlerin iyi niyetli derneklerin insafına bırakılırsa kanserli hücre kendisini yenilemeye devam eder.