Cumartesi, Nisan 20, 2024

Metin Çulhaoğlu: Saray rejiminin subjektif çıkarları bana göre bu başkanlık sistemini zorlamalarını getiren başlıca nedendir

“Tek adam yönetimi benim bir sosyalist olarak sahiplenilmesi ve savunulmasını gerekli gördüğüm cumhuriyetin kazanımlarını berhava edecek” diyen Metin Çulhaoğlu ile ‘hayır’ cephesini ve 16 Nisan’daki tarihi referandumda neden ‘hayır’ dediğini konuştuk.

-Öncelikle yeni anayasanın getirilmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz? Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Böyle bir değişikliğe neden ihtiyaç duydu?

Türkiye’de sermaye sınıfının, egemen sınıfların tercihlerinin başkanlık sistemi olduğunu söylüyorlar. Ben tam böyle düşünmüyorum. Şöyle düşünüyorum: Sermaye sınıfının elbette belirli tercihleri olabilir ama sermaye sınıfının tercihlerini doğrudan doğruya bugün getirilmek istenen başkanlık sistemi gibi bir şey dayattığını düşünmüyorum. Dolayısıyla neye bağlıyorum bunu, bugünkü başkanlık sistemi ya da cumhurbaşkanlığı sistemi her neyse dayatması daha özel olarak önünün tıkanabileceğini, büyük bedeller ödeyebileceğini gören bir siyasi zihniyetin “Benim kurtuluş yolum bu olabilir” demesi. Kurtuluş reçetesi olarak görmesi. Şunu anlatmaya çalışıyorum objektif diyebileceğimiz ölçütlere göre saray rejiminin subjektif çıkarları, niyetleri, geleceğe ilişkin kuşkuları bana göre bu başkanlık sistemini zorlamalarını getiren başlıca nedendir.

-Bunun bir rejim değişikliği olduğunu söylüyorlar, AKP de diyor ki “Bu bir sistem değişikliği.” Bu meseleye nasıl bakıyorsunuz? Bu bir sistem değişikliği mi yoksa rejim değişikliği mi?

Kağıt üzerinde bakıldığı zaman rejim falan değişmiyor sistem değişiyor denilebilir ama defakto, fiili uygulamalara bakıldığında, anayasayadaki onsekiz maddeye bakıldığında fiilen bir rejim değişikliği olduğu ortaya çıkıyor.

Sözgelimi çok basit bir örnek; mesela Kurtuluş Savaşı yıllarında meclis Mustafa Kemal Paşa’yı sorgulayabiliyordu, yetkileri verelim vermeyelim konusunda şimdi oradan bile çok geri bir noktaya geldi.

-Bu süreci hızlandıran MHP oldu. Bahçeli’nin bu süreçte çok kritik rol oynadığı söyleniyor. 367 meselesinde, meclis başkanı seçiminde vs. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Bir örnek vereyim; Altan Öymen “Kayıp Haziran” diye bir kitap yazdı. Altan Öymen ki siyasette çok tecrübeli, pişmiş bir insan, kitabın iki üç yerinde “7 Haziran seçimlerinden sonra Devlet Bahçeli’nin neden her şeye kapılarını kapatan bir tavır takındığını ben açıklayamıyorum.” diyor. Siyasette bu kadar pişmiş Altan Öymen gibi bir insanın şu ya da bu şekilde açıklayabilmesi lazımken, açıklamaya çalışması gerekirken o bile “Ben bu işi çözemedim.” diyor.

Başka bir örnek vereyim, ben izlemedim de arkadaşlarım anlattı, Ümit Özdağ bir TV programında şunu söylüyor: “Devlet Bahçeli niye böyle bir şey yaptı? Bana sormayın ben de bilmiyorum” diyor. Dolayısıyla bu konuda ben bir şey söylesem haddimi aşmış olacağım. Düzen siyasetinde bu kadar tecrübeli insanların bile açıklayamadığı bir konuda “Şundan dolayı yapmıştır” desem biraz haddimi aşmış olurum. Ama yine de şunu söyleyebilirim; Devlet Bahçeli’nin AKP’ci başkanlık sistemi ile ilgili, Türkiye’nin dünyadaki yerinin bundan sonraki sistemle sağlamlaşacağını düşünen bir takım derin çevrelerle ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Ve o doğrultuda böyle bir tavır alıyor.

Çok daha kolay bir açıklama da şu; rejim ona siyasi rakiplerine (Meral Akşener gibi) karşı bir güvence sağladı, o da bunun bedelini ödüyor. Bu da bana yeterince ikna edici gelmiyor. Bu bir spekülasyon diyebilirsiniz ama benim bulabildiğim tek izah şudur: Bir takım çevreler var Türkiye’de, buna derin çevreler de diyebiliriz. Tabi derin devlet diyeceğimiz çevrenin her parçasının aynı düşündüğünü zannetmiyorum ama Türkiye’de böyle bir odak olduğunu düşünüyorum ve Devlet Bahçeli’nin de o odağın bir parçası olduğunu düşünüyorum. Kesin böyledir diye bir iddiada bulunmuyorum.

-Evet’e destek veren bir AKP var ancak kitlesinin buna ne kadar destek vereceği belli değil. MHP’nin kitlesinin büyük çoğunluğunun da Hayır’a meyilli olduğu söyleniyor. Kürt hareketinin büyük bir kısmı hayır diyor. Sosyalistler hayır diyor. Demokratlar hayır diyor. Bu gruplaşma ya da bu kompozisyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Referandum akla kara gibidir. Eğer hayır istiyorsanız ‘hayır’ diyen cephe içerisinde birbirinden çok farklı şeyler söyleyen kesimlerin olması bana göre bir sakınca değildir. Referandumlarda böyle olur. Size bir örnek vereyim; 1987 yılı 6 Eylül’ünde eski siyasilerin hakları verilsin mi verilmesin mi diye bir referanduma gidildi. Süleyman Demirel, Bülent Ecevit vs. Ucu ucuna çıktı o. Şimdi orada ‘Evet verilsin’ diyenlerin içinde eski Adalet Partililer de vardı, solcular da vardı… Yani biz ‘hayır’ çıkmasını istiyorsak bu normal bir şeydir ve yüksünülecek bir şey değildir. “Bazı MHP’liler de ‘hayır’ diyor ben de hayır diyorum, öbürü de hayır diyor…” diye düşünenler var.

Bir de şöyle bir inanış boyutunun içinde düşünmek lazım; bu insanlar bana göre sadece referandumda hayır demekle kalmayıp, hepsini demiyorum AKP’den MHP’den ‘hayır’ diyen vatandaşları kastediyorum sıradan vatandaşları kastediyorum, referandum sürecinde olup bitenlerle bu insanların gözlerinin daha faza açılması sadece referandumda ‘hayır’ demekle kalmayıp daha ilerici, daha aydınlıkçı bir yöneliş içerisine girmeleri de mümkündür. Meselenin bu boyutunu da unutmamak lazım.

-Şu anki genel eğilim atmosferin ‘hayır’a yönelik olduğu gibi bir izlenim var. Buna katılır mısınız?

Katılıyorum. Şöyle diyeyim en azından; sırf ben değil çok titiz düşünen, ince eleyip sık dokuyan insanlar bile şu anda üstünlüğün ‘hayır’dan yana olduğunu söylüyor. Bu iyi bir şey. Şunu söylemeye çalışıyorum; moral üstünlük kesinlikle ‘hayır’ cephesinden yana. Ve bu şurada da görünüyor, ‘evet’i savunmaya çalışan insanlar çok saçma sözler ediyorlar. Geçenlerde başbakan şöyle söyledi Kılıçdaroğlu’na “Madem tek adam olmaz diyorsun sen de çık başka bir başkan daha bul.” Daha önce de şöyle demişti “Meclis vesayetinden kurtulacağız…” Meclis vesayeti diyecek kadar absürt noktalara geliyorlar. Bu bir çaresizliğin göstergesi. Ama bu şunu garantilemiyor tabii, bugünkü havaya bakılırsa ‘hayır’ çıkma ihtimali var ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Öbür yüzü de 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım arasında bir takım manipülasyonlar yapıldı Türkiye’de. Bana göre Saray rejimi bu işi tehlikede görürse kendi açısından, insanların tercihlerini, yönelimlerini değiştirmeyi düşüneceği bir takım manipülasyonlara teşebbüs edebilir. Bunlar ne olur bilemeyiz tabii.

Ancak şöyle bir farklılık var 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 arasında yapılanlar gerçekten seçmen tercihlerini etkilemişti. Ancak bu sefer de benzer şeyler yaparlarsa ters tepme ihtimali daha yüksek.

-Siz diyorsunuz ki bu mevcut yöntemi bir daha denediklerinde sonuç almayacaklar.

Almayacaklar. Buna benzer şeyler söyleyecekler. Şimdi mesela bir yerde bomba patlayıp insanların ölmesi gibi fevri bir takım işlere girilirse bunun ters tepme ihtimali daha fazla.

-AKP’liler değiştirmek istedikleri 18 maddeyi savunamıyor, referans veremiyor. Dolayısıyla açıklayamadıkları, anlatamadıkları bir değişikliği getirmek istiyorlar. Herkes bu değişikliğin tek kişi için olduğunu biliyor. İslamcı/muhafazakar kitle de bir yerde “Yeter artık bu kadar, cumhurbaşkanı da oldun zaten” der mi?

Benim şahsen kişisel temasım yok ama kişisel teması olanlardan duyduğum şöyle çok haber var; “Yarın genel seçim olsa oyum yine AKP’ye. Ama burada hayır diyeceğim” diyenlerin çok fazla olduğu söyleniyor. MHP olayı biraz daha farklı ancak AKP içerisinde sermaye çevrelerinden tutun da sıradan vatandaşa kadar “Evet çıkarsa benim oy verdiğim partinin de sonu gelecek” soru işaretleriyle dolu çok insan olduğunu duyuyorum.

-MHP oyları gelmeyeceği için AKP’nin Barzani, Hüda-Par araçılığıyla Kürtlere yöneleceği söyleniyor. Kürtlerin AKP’ye yöneleceğini düşünüyor musunuz?

Hayır düşünmüyorum. Şöyle söyleyeyim, eğer HDP’nin bugünkü yönetimi diye alırsak ya da İmralı diye alacak olursak; ben onların ‘evet’e yöneleceğini zannetmiyorum. Şu olabilir; şimdiye kadar gevşek bir şekilde HDP’ye oy veren İslamcı unsurlar belki’evet’ diyebilir o ayrı. Ama bir blok olarak HDP ve Kürt hareketinin ‘evet’ deme ihtimali olacağını zannetmiyorum. Bir de bunun ‘evet’ diyen kesimin de işine geleceğini düşünmüyorum çünkü bu sefer MHP ile olan bağlantı kopabilir.

-En son Barzani geldiğinde Irak Kürdistan bayrağı çekilmişti bu MHP’de çok ciddi rahatsızlık yarattı. Dolayısıyla iki arada kalmış durumdalar. Burada şöyle bir tez öne sürülüyor, milliyetçi oyları kazanmak için Suriye’ye daha yoğun bir müdahale mesela Kürt kantonlarına…

Olabilir. Mesela Kandil operasyonu gibi rivayetler de dolaşıyor. Onları, biraz da uluslararası dengelere, ilişkilere bağlı olduğu için çok olası görmüyorum. Bahçeli’nin Kürdistan bayrağı meselesini de bir tür uyarı gibi görüyorum. “Evet diyeceğiz ama Kürtlerle bir numara yapmaya kalkarsan…” diye bir uyarı olarak da değerlendirilebilir.

-‘Evet’ ya da ‘hayır’ çıkması durumunda nasıl bir Türkiye tablosu ortaya çıkar?

Çok değişik senaryolar üretilebilir ancak ben şunun başlı başına çok önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum: ‘Hayır’ çıktığı takdirde AKP karşıtı cephenin, solcular, sosyalistler, CHP’lilerin moral ve mücadele azminin çok daha güçleneceğini düşünüyorum. Ama şunu da şimdiden ‘hayır’cı çevrelerin düşünmesi lazım, ‘hayır’ çıkması halinde bizim talebimiz ne olacak? Erken seçim mi olacak, kurucu meclis gibi bir talep mi olacak seçim barajının düşürülmesi gibi bir takım talepler mi olacak bunlar tartışılır.

‘Evet’ çıkması durumunda ben rejimin hemen paldır küldür her yere saldıracağını düşünmüyorum. Bir hazım dönemi olacaktır. Ve bir balkon konuşması olacaktır. Bu balkon konuşmasında “Evet diyen de hayır diyen de benim vatandaşımdır. Burada sadece biz kazanmadık Bosna’da kazandı şura da kazandı…” gibi konuşmalarla sağa sola çiçek dağıtacaktır ve hamlelerini yedire yedire yapacaktır. Çünkü çok paldır küldür gittiği takdirde başına başka bir takım şeyler geleceğinden korkuyordur bence. Bir yarılma bir kırılma olmasın diye yumuşak gideceklerdir.

Bence ‘hayır’ cephesinin ‘evet’ çıkarsa ne yaparızdan ziyade ‘hayır’ çıkması durumunda bundan sonraki bizim daha ileri tavrımız, taleplerimiz ne olmalıdır meselesine odaklanması daha doğru olur.

-Son olarak; siz bu anayasa değişikliğine neden hayır diyorsunuz?

Çok basit gelecek belki ama maddelerin ötesinde ben şunu söyleyebilirim: Ben ‘hayır’ diyorum çünkü yeni anayasada öngörülen tek adam yönetimi benim bir sosyalist olarak sahiplenilmesi ve savunulmasını gerekli gördüğüm cumhuriyetin kazanımlarını berhava edecek, onları ortadan silip süpürecek ve gericilik dalgası yaygınlaşacaktır. Ben bunun için ‘hayır’ diyorum.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER