Cumartesi, Nisan 20, 2024

Merkez Bankası’ndan amacı belirsiz bir hamle daha

Türkiye sonbaharda zor bir dönemece giriyor. Üstelik bu dönemece küresel faiz artırım yağmuru altında ve faiz indirimi ile hız artırarak giriyor. Yetkililer önlem almak yerine, tehlikeleri işaret edenlere kulak asmadan bildiğini okuyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) dünkü toplantısında politika faiz oranını sürpriz bir şekilde 100 baz puan düşürerek %14’ten %13 seviyesine çekti. Toplantı sonunda açıklanan Para Politikası Kurulu (PPK) karar tutanağında faiz indiriminin gerekçesi olarak, üçüncü çeyreğe ilişkin öncü göstergelerin iktisadi faaliyette ivme kaybına neden olması ifade edilmiş. Peki faiz indirimi gerçekten iktisadi faaliyetteki ivme kaybını terse çevirme kabiliyetine sahip mi?

POLİTİKA FAİZİ, ETKİSİNİ OLDUKÇA YİTİRMİŞ BİR ARAÇ HALİNE GELDİ

İktisadi faaliyetteki ivme kaybının terse çevrilebilmesi için ticari banka kredi faizlerinin Merkez Bankası faizlerini takip etmesi gerekiyor. Para politikasının güvenilir olduğu ekonomilerde bu mümkün. Ancak Türkiye’de ticari kredi faizleri, faiz indirimi uygulamasının başladığı 2021 yılının eylül ayından bu yana politika faizleriyle aynı yönde seyretmiyor. Ticari faiz oranı ile politika faiz oranı arasındaki fark giderek artıyor. Bu durum Merkez Bankası’nın parasal aktarım mekanizması içinde yer alan faiz kanalının oldukça zayıfladığına işaret ediyor. Yani politika faizi ile ticari kredi faizlerini, dolayısıyla da firmaların yatırım harcamalarını yönetme kabiliyeti giderek zorlaşıyor; hatta büyük oranda mümkün bile olmuyor.

FAİZ İNDİRİMİ İKTİSADİ FAALİYETTEKİ İVME KAYBINI DAHA DA DERİNLEŞTİREBİLİR

Yatırımcıların yatırım kararı sadece ticari kredi faiz oranlarından etkilenmiyor. Ekonominin talep düzeyi, geleceğe ilişkin beklentiler, iktisat politikalarına olan güven, kur belirsizliği, risk algısı ve yurtdışı finansman imkânlarına erişim gibi faktörlerden de etkileniyor.

Türkiye’de izlenen düşük faiz politikası, bu faktörler üzerinde bir şekilde olumsuz bir etkiye sahip. Örneğin politika faizindeki düşüş döviz kuru üzerinde baskı yaratıp maliyet kanalı üzerinden fiyatları artırıyor ve sabit gelirli kesimin satın alma gücünü düşürerek ekonominin talep düzeyini daraltıyor. Benzer bir şekilde faiz indirimi ülke risk priminde artışa neden olarak firmaların ve bankaların yurtdışı finansman kaynaklarına erişimini kısıtlıyor. Tüm bunların neticesinde iktisadi aktivitenin, faiz indirimi sonrasında beklentilerin aksi yönünde hareket edip daralma göstermesi oldukça olası.

KÜRESEL RESESYON TALEP DARALMASI ÜZERİNDE ETKİLİ

İktisadi faaliyette yaşanan ivme kaybında küresel resesyon olasılığının da etkisi var. Türkiye’nin ana ihracat pazarı olan Avrupa dahil neredeyse tüm ülkeler, enflasyonla mücadele için faiz artışına yönelmiş durumda. ABD Merkez Bankası Fed’in son toplantısına ait tutanaklar, enflasyon önemli ölçüde düşene kadar ABD’de faiz artırımlarının devam edeceğine işaret ediyor. Bu durum küresel resesyon olasılığının daha da artmasına ve dış talebin iktisadi faaliyetteki ivme kaybına negatif yönde katkı sağlayacağına işaret ediyor.

CARİ AÇIK SON DÖNEMDE TÜRKİYE’NİN EN YUMUŞAK KARNI

Küresel faiz artışının bir diğer etkisi ise sermaye hareketlerinde kendini gösteriyor. Gelişmiş ülke merkez bankalarının politika faiz oranında artışa gitmesi, sermaye hareketlerinin bu ülkelere yönelmesine neden olmakta. Gelişmekte olan ülke merkez bankaları sermaye kaçışlarını frenlemek ve kur üzerindeki baskıları sınırlandırmak için benzer strateji izleyip faiz artırma yoluna gidiyor. Türkiye ise diğer gelişmekte olan ülkelerden ayrışarak izlediği faiz indirimi politikası ile adeta sermaye hareketlerinin Türkiye’den uzaklaşmasını talep eder gibi hareket ediyor. Cari işlemler açığının artış trendinde olduğu böylesi bir dönemde faiz indirimine gitmek, Türkiye’yi ciddi bir ödemeler bilançosu sorunu ile karşı karşıya bırakabilir.

Türkiye ekonomisi sonbaharda zor bir dönemece giriyor. Üstelik bu dönemece küresel faiz artırım yağmuru altında ve faiz indirimi ile hız artırarak giriyor. Yetkililer önlem almak yerine, dönemecin ardındaki olası tehlikeleri işaret edenlere kulak asmadan bildiğini okuyor. Böylesi bir durumda yaşanabilecek olası bir kazanın faturasının tüm topluma yansıyacağı aşikâr. Uyarılara kulak asmak, kazayı önlemenin ve toplumu yükten kurtarmanın son çaresi olabilir.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI