Cuma, Mart 29, 2024

Mahmut Üstün yazdı | Muharrem İnce’nin sırr-ı kerameti nedir?

Hayır, İnce’nin hitabet gücünden, hazır cevaplığından, halka yakın kimliğinden, takdire şayan enerjisinden ve kitlelere de geçirebildiği heyecanından/coşkusundan söz etmeyeceğim. Bunlardan çokça söz edildi. Ben de söz ettim.

Peki bu özellikler önemsiz mi? Elbette değil… Ama asıl sır bunlarda değil… Hatta bunların çok öne çıkarılması işin gerçek püf noktalarını ıskalama riski de yaratıyor…

Öyleyse işin sırr-ı kerameti neler?

Sır 1: Politikada öncelik kendi tabanınızı kazanmak ve inançlı kılmaktır…

CHP ise birkaç istisna hariç hep tersini yaptı bugüne kadar. En geniş kitleye hitap etme gerekçesiyle aday ve politika tercihlerinde dümeni hep sağa kırdı. Siyasette size uzak kesimlerin eğilimleri gözetilir/hesaba alınır ama temel alınmaz. Politika sanatının en temel prensiplerinden birisi öncelikle kendi tabanına umut ve heyecan kazandırmak ve enerjik bir siyasal seferberlik yaratmaktır. Kendi tabanında heyecan, umut ve kazanma iradesi oluşturamayan bir parti dışındaki kitleyi de kazanamaz. Ekmelettin olayıyla Hayır kampanyasını ve bugünkü kampanyayı karşılaştırmak bile bu açıdan yeterince aydınlatıcıdır.

Muharrem İnce önce partili kimliği ile ve ardından daha önemli olarak ulusalcılık/liberalizm kıskacından sıyrılan sol çağrışımlı söylemiyle önce parti tabanında umut, heyecan, kazanma iradesi ile seferberlik ruhu yaratmış ve bağlı olarak da bu kitleselleşen heyecan ve irade parti dışı kitleleri de çekim alanı içine almaya başlamıştır. Bu süreçle birlikte “sağ kitleyi kazanmak için sağ aday ve sağ söylem gerekir” mantığı kolaylıkla diriltilemez ağırlıkta bir darbe almıştır.

Sır 2: Sağ kitleyi kazanmak istiyorsan sol olacaksın…

Uzak ve yakın tarihe baktığımızda apaçık gördüğümüz bir gerçektir bu… 1968-78 dönemi CHP tarihinin en sol olduğu dönemdir. Ama aynı zamanda sağ tabanı en fazla kendine çektiği dönemdir. 90 öncesi az çok solculuk olduğu dönemdir ve SHP son döneme göre sağı etkilemekte daha başarılı olmuştur. Son dönem de Kılıçdaroğlu’nun ilk dönemi, Gezi olayları, Hayır Kampanyası ve Adalet yürüyüşü sağ tabanı da olumlu anlamda etkileyen örneklerdir ve hepsinin ortak noktası “sol” sıfatına yakınlıklarıdır. İnce’nin kampanyası da üretim/istihdam ve bölüşüm/adil gelir dağılımı temasının ana eksene oturması ve bu ana eksen üzerinde kimliksel ve inançsal özgürlükleri de seslendirmesi nedeniyle “sol” pozisyona daha yakın bir siyasal kampanyadır. Tam da bu nedenle en temel ortak kimliği emekçilik olan geniş kitleler üzerinde giderek artan bir sempati ağı yaratmaktadır.

Sır 3: Ayrımsız ayrıcalıksız inanç özgürlüğü “sol”un işidir…

İnce’nin konuşmalarında laiklik alanında da “sol” dünya görüşüne yakın ve cesurca çıkışlar var. Yakın döneme kadar bu alanda iki temel “sağ” çizgi hem genel siyaset arenasında hem de CHP özelinde daha başattı: birincisi devletçi pozitivist laiklik ve ikincisi liberal laiklik… Birisi inanç özgürlüğü alanında diğeri de devletin din dışı pozisyonu alanında defolu iki laiklik anlayışı… Oysa İnce özetle ve mealen “Devletin temel görevi dine karışmak değil, ayrımsız tüm vatandaşlarına refah, özgürlük, adalet sağlamaktır. Devlet dine karışmaz, herkese inanç özgürlüğü sağlar ve/fakat vatandaşlarına dinsel baskı yapmaz, kendisi yapmadığı gibi kimsenin kimseye inancından ya da inançsızlığından ötürü baskı yapmasına da izin vermez. Başörtüsü takmak isteyende istemeyende, din eğitimi almak isteyende istemeyende hiçbir baskı ve zorlama hissetmeksizin istediği doğrultuda özgürce yaşar… İnanca karışmayız ve/fakat inanç ayrımcılığına/kutuplaşmasına da izin vermeyiz.” diyor. Bu solun toplumcu laiklik anlayışıdır ve gerçek anlamda inanç özgürlüğünü sağlamanın da yalnızca “sol politika” ile olanaklı olduğunun iddiası ve ilanıdır. İnce’nin bu politikası dindar kesim üzerinde kara çarşaflılara parti rozeti takmak ya da dini kurultaylarda değme din alimlerine taş çıkartan tebliğler sunmak gibi atraksiyonlardan çok daha etkili olmaktadır. Zira biri sahici ve tutarlı diğeri sahte ve eklektiktir… Bu nedenle dikkat etiyseniz yandaş basının ve iktidar bloğu temsilcilerinin İnce’ye yönelik din ve dindarlık üzerine yaptığı saldırılar boşluğu yumruklamaktan öte bir sonuç doğurmuyor.

Sır 4: Kürtlere el uzatmak sola… kayıtsızlık ve korku sağa yarar…

Memlekette on yıllara uzanan koskocaman bir Kürt sorunu var. Normal olarak böylesi bir durumda sol iddialı parti olarak CHP’nin bir çözüm aktörü olarak ön alması beklenir. Ama CHP sol iddiasını küçülttükçe Kürt sorununa sırt çevirdi, sırt çevirdikçe sol niteliği iyice aşındı. Politikada umut olmak sorunlar karşısında aksiyoner olmakla mümkündür. Reaksiyonerlik umudun olmadığı, üretilemediği apolitik bir duruştur. Reoksiyonerlikle ancak umudun dibe vurduğu kriz koşullarında güç olunur ama sol bir güç değil, gerici bir güç… CHP Kürt sorununa sırt döndükçe ulusalcılık denen, özü devlet ve statüko seviciliği olan bir hastalığa yakalandı. Bu hastalığı tabanına da yaydı. Sonra da tabanındaki bu virüslenmeyi Kürt sorununa sırt dönmek için gerekçe haline getirdi. Başından itibaren ve çok kez Kürt sorununu en tam, en eşitlikçi ve en kardeşleştirici biçimde solun çözebileceğini ve konuda çözüme en yakın tabanın CHP tabanı dahil sol taban olduğunu yazdım. Kürt siyasetindeki AKP ve emperyalizmle yakınlaşma eğilimine bir neden değil sonuç gözüyle bakılmasının daha doğru bir yaklaşım olduğunu, bu sonucun ortaya çıkmasında sol hareketin genel güçsüzlüğünün yanı sıra CHP’nin soruna sırt dönen tavrının da çok belirleyici olduğuna dikkat çekmeye çalıştım. Şimdi bilinçle değil ama her iki tarafı da hayatın zorlamasıyla bir yakınlaşma iklimi doğdu. Ama bu iklim bilinçlerde de önemli sonuçlar doğurmakta.

İnce bu iklimde Cumhurbaşkanı adayı oldu. Kürt oyları, ülkenin kaderinde bugün çok belirleyici. İnce’nin farkı bu gerçeği iyi sindirmesi ve CHP kurumsallaşmasına hakim ürkekliği cesur hamlelerle aşması oldu. Bu vesileyle de bizim sözlerle anlatmakta yetersiz kaldığımız bir gerçeği açıkça görünür kıldı.

Şu sorular önemli: Bize zarar verir gerekçesiyle Kürt sorununa sırt döndüğü dönemde mi CHP muarızları tarafından Kürt sorunu üzerinden daha çok yıpratılmaktaydı yoksa bu korkunun iyi kötü aşıldığı ve Kürt siyasal hareketine yakınlaşıldığı Haziran seçimleri öncesi ve şu an mı? Apaçık birincisi ve üstelik Afrin ve Kandil operasyonuyla kanırtılmaya çalışan güçlü şovenizm dalgasına rağmen, bu ortamda cesaretle Demirtaş’ı ziyaret eden İnce bu konuda sıkıştırılamıyor, yıpratılamıyor…

İkinci soru: Kürt sorununa sırt dönüldüğü dün mü CHP sağ taban tarafından daha tercih edilir bir parti görünümündeydi, yoksa bu konunun çözümünde ön alır bir görüntü veren İnce’nin bugün meydanlarda seslendirdiği politika mı sağ partiler tabanında daha olumlu etki yaratıyor? Apaçık ikincisi… Çünkü dün CHP kayıtsız ve reaksiyoner tutumuyla çözüm umudu veremiyordu ve/fakat bugün İnce izlediği aksiyoner tutumla çözümün aktörü olduğu inancını topluma veriyor. Sol yaklaşımla Kürtlere bir adım yaklaşıldığında Kürtler de bu yaklaşıma on adımla karşılık veriyor. Bu karşılıklı işleyen süreç ise sol, laiklik, cumhuriyet, eşitlik, kardeşlik ve anti emperyalizm fikrini güçlendiriyor…

Sır 5: Dikkat sol dalga geliyor…

İnce seçimi kazanmak için sol söyleme, kimliksel ve inançsal özgürlüklere bir denge içinde ağırlık vermek zorunda olduğunun bilincindeydi. Elbette söylemsel tercihinde bu mecburiyet çok önemli bir rol oynadı. Ama alana çıktığında bu söylemin çok büyük bir toplumsal karşılığı olduğunu gördü. Mutlaka başarılı olacağına inanıyordu ama gördüğü karşılık açık ki onun beklentilerinin üzerindeydi. O nedenle gittikçe daha da morallendi, özgüveni ve rahatlığı arttı. Söylemini bu eksende daha da derinleştirdi ve zenginleştirdi. İnce’nin söylemlerinin gördüğü bu güçlü toplumsal karşılık mesajı almak isteyen herkese “Dikkat sol dalga geliyor!” diye güçlü bir haykırıştır… Bu gelecek yazıda ayrıca ele almayı hak eden önemde bir çığlıktır…

Sonuç niyetine…

İnce gördüğü ilgiyle ve söylemiyle bir sol dalganın habercisidir. Ama tüm sol çağrışımına rağmen özellikle emek eksenli siyaset konusunda oldukça geri duran ve bazı alanlarda hala bir ölçüde eklektik kalan söylemiyle ciddi kayıtlar da taşımaktadır.

İnce sosyal demokrasi iddiasına sahiptir. Elbette kimse ondan sermayeyi ve devleti cepheden karşıya alan bir devrim aktörü olmasını beklememektedir.

Ama emeği sermaye karşı, halkı devlete karşı açıkça öncelemeyen bir yaklaşımla ne solcu ne de sosyal demokrat olunamayacağını da besbellidir.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER