Çarşamba, Nisan 24, 2024

Mahmut Üstün yazdı | Hükümsüz referandum

Referandum fiilen sonuçlandı ama siyasal anlamda bir sonuç üretmedi. Zira hem süreci hem de sonuçları ciddi meşruiyet sorunlarıyla maluldür.

Referandumdan önce yazmıştık. Yüzde bir/iki gibi farklarda, sandık hileleri ile sonuçları değiştirebilmek olanaklıdır. Ve istenirse bu hileler iktidar olanakları da kullanılarak rahatlıkla yapılabilir. Sandığa atılan bazı “hayır“ oylarının sandıktan “evet” oyu olarak çıkması ve dolayısıyla referandumu gerçekte bir kaç puan farkla kazanmış “hayır”ın, resmi sonuçlar itibariyle referandumu bir iki puanla kaybetmesi mümkündür.

Nitekim bu referandum sürecinde de ciddi usulsüzlük,hukuksuzluk ve hile iddiaları vardır. CHP ve HDP tarafı çok ciddi iddia ve delillerle sandık sonuçlarının önemli bölümüne itiraz etmiştir. Ve bu itiraz sonuçları değiştirecek hukuki ve siyasal öneme sahiptir.Özellikle Kürt nüfusun yoğun yaşadığı bölgelere HDP’de ciddi bir oy kabı yokken AKP oylarının şaşırtıcı düzeyde artması ilginçtir. Hele de aynı bölgelerin mühürsüz oy kullanımı açısından zirve yaptığı düşünülürse…

Yalnızca bu da değil… Referandumun OHAL koşullarında yapılması başlıbaşına bir meşruiyet sorunu yaratmıştır. Yığınsal ve keyfi tutuklamalar, işten atmalarla yaratılan bir korku ortamında halk iradesinin serbestçe oluşma olanaklarına sahip olamayacağı açıktır. Bu anlamda ülke meşruiyeti en baştan ve büyük ölçüde sakatlanmış bir referanduma zorlanmıştır… Ayrıca eş başkanları başta olmak üzere HDP’li pek çok yöneticinin tam da referandum öncesinde tutuklanarak HDP’nin bölgede çalışma yapamaz hale getirilmesi, referandumda halk iradesinin tecellisine baştan gölge düşürmüştür.

Sonuç olarak büyük kentlerde “hayır” çalışmasının her türlü baskı ve saldırı ile yüz yüze bırakılması, MHP’li muhaliflerin tehdit, baskı ve engellemelerle yüz yüze kalması, medyanın açık ve yoğun bir baskı altına alınması ve “evet” kampanyasının devlet olanaklarıyla ve tam bir devlet seferberliği biçiminde yürütülmesi gibi nedenlerle referandum süreci  baştan beri meşruiyet sorunlarıyla maluldür.

Yalnızca bu da değil… Çok daha önemlisi meşruiyet sorunu olmasa, yani referandumda ortaya çıkan sonuç gerçeği yansıtsa dahi, bu sonuç ciddi bir yön değişikliğine izin veren cinsten değil. Yüzde 51 ve 49 sayıları, patapat bir tabloyu yansıtıyor. İki kişiden birinin “hayır” dediği koşullarda  bu sonucu bir toplumsal onay kabul etmek siyaseten olanaksız. Üstelik de referandum rejim değişikliği çağrışımıyla yüklü yeni bir sisteme geçiş amacı taşıyorsa tümden olanaksız.

Tüm bu nedenlerden dolayı tartışmalı bir yüzde 51’e dayanarak ülkeyi köklü bir sistem değişikliğine zorlamak, yalnızca kutuplaşma ve çatışmayı artıracaktır. Aklı başında hiç bir iktidar, bu tabloya dayanarak böylesi bir değişikliğe gitmeyi göze alamaz. Aksi halde Türkiye çok daha keskin kutuplaşmalar ve çatışmalara açık hale getirilmiş olur.

Referandumdan sonra iyice yoğunlaşan, “sükunet” çağrıları bu tür bir çatışma riskinin herkes tarafından apaçık görülmekte olmasıyla ilgilidir. Fakat bu tablonun sorumlusu bizzat  halk olmadığı gibi, sorun da halka  sükunet çağrıları yapmakla çözümlenemez.

Hangi siyasal çevreden olursa olsun sorumluluk duygusuna sahip herkes, soyut itidal çağrılarıyla yetinmeyip böylesi tabloda böylesi kritik bir değişikliği yapmanın -yasal olsa bile- siyaseten meşru ve haklı olmadığını iktidara hatırlatmakla yükümlüdürler.

Tabi ki başta da CHP…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER