Perşembe, Nisan 25, 2024

Mahmut Üstün yazdı | Hrant niye katledildi? Sahi kim vatansever?

Bir Ermeni ya da Kürt yurttaşın, Ermeni ve Kürt sorunuyla ilgili “nefret ve düşmanlık” dili kullanmamak kaydıyla savunduğu tüm fikirlere saygım vardır. Dahası her gün ve yoğun biçimde resmi tezlerin üzerimize boca edildiğini düşünecek olusak, onlar bence bu konuda pozitif ayrımcılığa da sahip olmalıdır.

“Soykırım” ya da “ayrılma hakkı” dedi diye bırakın devlet desteği ve gözetiminde vahşice katliama, linçe uğramayı: haklarında soruşturma dahi açılmadığı, tırnaklarına zarar gelse devletin kendini suçlu ve sorumlu hissettiği bir ülkedir, benim hayalim.

Ama Türkiye yasaklar ve tabular cenderesine hapsedilmiş bir ülke durumunda ne yazık ki…
Kendi içinde özgürlüğün, eşitliğin ve kardeşliğin yeşermesine en çok kendisi engel olan; kendi yıkımına ve bölünmesine en başta kendisi hizmet eden, kendi kendinin düşmanı haline gelmiş bir ülke… Türkiye’nin manzara-i umumiyesi ne yazık ki tam da budur.
Böyle olmasa eğer, bu ülkede Hrant Dink devlet güçleri nezaretinde katledilmezdi.
En başta söz ettiğim gibi bu ülkede fikirleri ne kadar ters gelirse gelsin, bu fikirlerinden dolayı bir tek Ermeni ve Kürt’ün bırakın canından olmayı bir saat hapiste kalması bile insanlık suçu ve ayıbıdır.

Ama her fırsatta bu topraklarda yaşayan tüm insanlara sevgi ve kardeşlik bağıyla bağlı olduğunu, bu topraklarda eşitçe ve özgürce bir ortak yaşamdan yana olduğunu, bu toprakları ortak vatan bildiğini söyleyen Hrant gibi gerçek anlamda yurtsever aydın ve siyasetçilerin öncelikle yok edilecekler/etkisizleştirilecekler listesine alınmaları, katledilmeleri, hapsedilmeleri gerçekten “normal akıl”la bakıldığında çok ilginç,akıl ve izan dışı…

Ama bir mantığı, bir “üst aklı” var yine de bu akıl ve izandışılığın… Deli gömleği mantığı…
Emek/sermaye, ezen/ezilen ilişkileriyle örülen bir deli gömleği…

Milliyetçilik ve dincilikle örülen bir deli gömleği…

Hrant’ı bilen bilir…
O bir Ermeni milliyetçisi değil bir sosyalist, bir enternasyonalistti… Ermeni sorununa yaklaşımı da genelde bir halkın uğradığı zulüm ve haksızlıklara dikkat çekmek; itiraz etmek ve/fakat özelde bu topraklar üzerinde bütün etnik ve dini kimlikten insanların, insanca, ezilmeden, sömürülmeden barış ve kardeşlik içinde yaşama koşullarını sağlamaktı.
Bir milliyetçi olmadığı içindir ki, ikinci amacını hep daha önde tuttu ve ikincisine zarar gelmemesi kaygısıyla ilkinde ilkelerini zedelemeden ama hep daha esnek oldu.
Hrant özgürlüğü, eşitliği ve insanca yaşamı yalnızca Ermeniler için değil, en başta Türkler olmak üzere ayrımsız tüm Anadolu için istedi.

O bir sosyalist olarak, “bir ayrılık” ya da bir “ulus devlet” peşinde koşmuyordu. O insanların kendini bir Ermeni ya da bir Türk ya da bir Kürt olarak özgürce tanımlayabilmesini ve eğer isterse dilini ve kültürünü engelsiz biçimde öğrenebilmesini istiyordu. En azından ulusun bir dille, bir dinle, bir soyla tanımlanmasına karşı çıkıyordu. Bu kadarı demokratizmdi. Ama Hrant buradan da öteye gidiyordu; onun özlemini kurduğu ülkede insanlar zorunlu olarak ait olmadığı bir ulus kimliğine ya da dini kimliğe mahkum edilmemekle kalmamalı, aynı zamanda ve çok daha önemlisi bir Ermeni “Ermeni kimliği”ne” bir Türk’de “Türk kimliği”ne baskı ile mahkum olmamalıydı.İnsanlar eğer istiyorlarsa kendilerini yaşadıkları toprakları terke zorlanmadan başka bir “ulusal kimlik”ten ya da “ulussuz” ilan edebilmeliydi. Hrant Dink, aslında böyle net ifade edememiş olsa da, böyle bir dünya için mücadele ediyordu.
Dink bu topraklarda Ermeni olmak baskılandığı için, buna itiraz amacıyla “sağlam bir Ermeni”ydi Ama özsel olarak o artık bütün etnik ve ulusal kimlikleri aşan bir kimlik edinmişti.

Dink’in ulusal ve/ya dinsel kimliklerine bakmaksızın, hiç bir millici ya da dinci kimlik sahibinde rastlanamayacak türden bir sahicilik ve kapsayıcılıkla bütün Anadolu insanına büyük bir sevgi ve muhabbet besliyor olmasının ardında bu vardı.

Hrant yalnızca anti kapitalist değildi. Anti kapitalist olduğu içindir ki aynı zamanda gerçek ve tutarlı bir anti emperyalistti de.

Büyük devletlerin Ermeni meselesinde ikiyüzlü olduğunu bilir; bu sorunun en sağlıklı ve sağlam biçimde büyük devletlerin müdahil olmadığı bir süreçte Türk ve Ermeni halkı tarafından çözülebileceğini savunurdu. Batı ülkelerinin parlamentolarında alınan “soykırım” kararları bu nedenle onda bir sevinç ve takdir duygusu yaratmaktan ziyade, “eniştem beni niye öptü” endişesi yaratırdı.

Bu yaklaşım Hrant ile Ermeni diasporası arasındaki en temel farktı da… Hrant şu emperyalizm çağında -yurtseverlik ve bağımsızlıkçılığa dayanmayan (ki çok istisnai ve özel koşullar ürünü bir durumdur bu)- her milliyetçiliğin bir biçimde emperyalizmin kucağında beslenip büyütüldüğünü ve böylesi milliyetçiliklerin hiç bir yaraya merhem olmadığı gibi yeni ve büyük yaralara yol açtığını bilirdi.

Bu yüzden o bir Ermeni milliyetçisi olmadı ve aynı zamanda Türk milliyetçiliği ile de ciddi biçimde kavgalı oldu. Hrant’ın Ermeni sorununun çözümünü istemesinin en temel nedenlerinden biriydi de bu milliyetçilik karşıtı yaklaşımı. Zira çözülmeden duran Ermeni meselesi, Türk ve Ermeni milliyetçiliğinin beslendiği kanlı bir sofra, Türk ve Ermeni halkının ise vicdani ve insani kanserleşmesine yol açan arsız bir tümör işlevi görülüyordu.

Hrant eşitlik, özgürlük, kardeşce birlik demekti…

Hrant ne Türk ne Ermeni milliyetçisi değildi. Ermeni, Kürt, Türk, Müslüman, Hıristiyan, kadın, erkek, eşcinsel vb. tüm herkesin sınıfsal, etnik, dinsel, cinsel vb. ayrımcılık ve ezilmeye uğramadığı,eşit ve kardeşçe yaşadığı bu topraklarda, huzur içinde uyumayı amaçlayan gerçek bir yurtseverdi ama…

Hrant Dink “Ruh halimin Güvercin Tedirginliği” başlıklı yazısının son satırlarında şunları söylüyordu.

Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce.

Aslında bu satırları yazarken Hrant’ın bu ülkede epey zamandır güvercinlerin kafalarını büyük bir acımasızlık ve hazla koparan bir güruhun oluştuğunu göremediğini düşünmek olanaksızdır. Hrant’a bu satırları yazdıran bilakis tam da bu durumun farkında olmasıdır.
Bu adamı, bu birlik ve kardeşlik “güvercinini”; bu toprakları vatanı bilen gerçek bir yurtseveri, devlet gözetiminde katlettiler işte..

Hrant’ı katledenler gerekirse ülke kana boyansın, gerekirse bölünsün, ama asla etnik düşmanlıklar, dini düşmanlıklar son bulmasın diyenlerdi.

Zira bu ayrım ve çatışmalar, onların elindeki en önemli yönetme/sömürme aracıydı.

Hrant’ın katili bizzat emperyalist/kapitalist zihniyetin temsilcileriydi…

Tetikçileri de koyunlarında besleyip büyüttükleri işbirlikçi milliyetçilik ve/ya dincilik.
Şimdi sormak gerekir kim vatansever ve kim vatan haini…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER